Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/693 E. 2023/1767 K. 17.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/693
KARAR NO: 2023/1767
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/11/2020
NUMARASI: 2020/131Esas – 2020/528 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA:Davacı vekili; müvekkilince davalı borçlu aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun itirazı üzerine takibin durduğunu, müvekkilinin dava dışı diğer borçlu … İnşaat Ltd. Şti’nden daire satın almak üzere ödediği 100.000-TL peşinata karşılık, kendisine takip konusu edilen 15.02.2016 tanzim tarihli … firması ile davalı …’ın borçlu olduğu 100.000-TL bedelli bono verildiğini, senet üzerine “…-… parsel, daire .. istinaden verilmiştir. Başkaca bir amaç için kullanılamaz. Daire tesliminde tarafıma iade edilecektir” ibarelerinin yazıldığını, ancak dairenin müvekkiline teslim edilmediğini, müvekkilinin yaptığı araştırmada İstanbul ili Ataşehir ilçesi … Mah. …-… parsel (yeni … parsel) sayılı taşınmaz üzerine inşa edilen … no’lu dairenin dava dışı şirket tarafından, 11.12.2017 tarihinde dava dışı … isimli şahsa tapuda devredildiğinin görüldüğünü, ayrıca müvekkili dışında onlarca kişinin de borçlu firma tarafından dolandırıldığını ve firmanın borca batık olduğunu tespit edip konu hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, bunun üzerine müvekkilinin elinde bulunan senet bedelinin tahsili için ilamsız icra takibi başlattığını, ancak davalı borçlunun icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini belirterek, davalının takibe yönelik itirazının iptali ile davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkilinin davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, müvekkilinin karşı tarafla herhangi bir ticari ilişkisinin olmadığını, borç doğurucu ticari faaliyette bulunmadığını, davacının alacaklı olduğunu öne sürdüğü … İnşaat şirketinden kendisine intikal eden bir teminat senedine dayandığını, ancak davacı ile … İnşaat arasındaki teminat sözleşmesi ya da başkaca bir borç doğurucu işlemin müvekkilini ilgilendirmediğini, teminat senedinin, teminat sözleşmesinin taraflarını bağlayıcı nitelikte olup müvekkilini ilgilendirmediğini, bundan dolayı müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, senedin kambiyo senedi niteliğini haiz olmadığını, kaldı ki senet üzerine teminat yazılmış olmasının tek başına teminat senedi olduğunu kabule yeterli olmadığını, müvekkili tarafından davacı ile yapılmış bir borç doğurucu sözleşmenin bulunmadığını ve müvekkili tarafında davacya verilmiş bir taahhüt ve bu vaadin gerçekleşmemesi halinde ödeneceği belirtilen bir teminat senedi ve sözleşme bulunmadığını belirterek, davanın reddi ile davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; takip dayanağı senedin incelenmesinde, … ve … parseldeki daireye istinaden teminat olarak verildiği yazılı olup, senette açıkça satışı yapılacak daire için teminat senedi olduğunun yazılı olduğu ve bu şekli ile teminat senedi niteliğinde olduğu, bu senetteki davalının konumunun aval veren niteliğinde olduğu, TTK’nın 778/3 maddesinde bonolar hakkında da uygulanacağı kabul edilen 702/2 maddesinin, aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir hükmünü amir olduğu, ancak şeklen kambiyo senedi niteliğinde olan bonolar için uygulanacak olan bu hükmün davalı yönünden uygulanma olanağının bulunmadığı, bu doğrultuda davalının avalist olduğu senet kapsamındaki daire satışına ilişkin sözleşmenin şekle uygun yapılamaması nedeni ile geçersiz olduğu, bu kapsamda verilen teminatın diğer yandan şekle aykırı sözleşmeyi teminat altına alan senede imza atan davalının, asıl sözleşmedeki edimi yerine getirme yükümlülüğü de bulunmadığı, teminat senedi olarak verilmesine rağmen asıl ilişkide davacı ile davalının karşılıklı edimlerinin bulunmadığı, asıl sözleşmede davalının bir iradesinin olmadığı, geçersiz sözleşme kapsamında teminat senedinden dolayı davalıdan bir talepte bulunulamayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; davalının takip dayanağı bonoya aval veren olduğunu, bononun tüm unsurları taşıyan geçerli bir bono olduğunu, bononun asıl borç ilişkisinden bağımsız olup tek başına borç doğuran bir evrak niteliğinde olduğunu, TTK 702/2 hükmü gereğince, aval verenin teminat altına aldığı borç şekle ait bir noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdünün geçerli olduğunu, asıl ilişkide olduğu varsayılan geçersizlik veya başka bir sebepten dolayı borcun istenmeyecek olmasının, aval verenin sorumluğunu ortadan kaldırmadığını, aval verenin ancak imzaladığı senedin şekle ait noksanlıktan dolayı geçersizliği halinde borçtan kurtulabileceğini, oysa mahkemece borcun sebebi olan senedin değil asıl ilişkideki sözleşmenin geçersiz olduğuna ve bu nedenle senede dayalı alacak talep edilemeyeceğine karar verildiğini,kararın hatalı olduğunu, her ne kadar asıl ilişkideki sözleşme de mahkemece geçersiz kabul edilmişse de, sözleşmenin geçerli bir sözleşme olduğunu, sözleşmenin … firmasının müteahhit olarak inşa edeceği binadaki dairenin müvekkiline satışına ilişkin olduğunu, bu sözleşmenin alacağın temliki hükmünde olup, yazılı şekilde yapılmasının geçerli olması için yeterli olduğunu, ayrıca resmi şekle uyulmasına gerek bulunmadığını, bu nedenle mahkemenin sözleşmenin geçersizliğine ilişkin yorumunun hatalı olduğunu, ayrıca sözleşmenin geçersiz olduğu kabul edilse dahi ödenen bedelin istenebileceğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davacı ile dava dışı şirket arasında imzalanan taşınmaz satış sözleşmesi kapsamında satıcıya ödenen peşinatın teminatı olarak alınan bonoya dayalı olarak başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Somut olayda; davacı ile dava dışı … şirketi arasında, şirketin inşa edeceği taşınmaz üzerindeki bağımsız bölümün 250.000-TL bedelle davacıya satışına ilişkin 15.02.2016 tarihli harici satış sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin 5. maddesinde 100.000-TL peşinat alındığının, kalanın ise sözleşme tarihinden itibaren 15 gün içerisinde ödeneceğinin belirtildiği, getirtilen tapu kaydından da anlaşılacağı üzere taşınmazın davacıya devredilmeyip 11.12.2017 tarihinde dava dışı 3. kişiye satış ve tapu devrinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafça ilamsız takibe konu edilen 15.02.2016 keşide tarihli, 100.000-TL bedelli bonoda borçlu … İnşaat, aval veren …, lehdar … olarak kayıtlı olup, bononun ön yüzünde “teminat senedidir, başka bir amaçla kullanılamaz, …-… parsel, daire … istinaden verilmiştir, başka bir amaçla kullanılamaz, daire tesliminde tarafıma iade edilecektir” ibarelerinin yazılı olduğu,alınan peşinatın teminatı olarak verilen senedin kıymetli evrak vasfının devam ettiği , bonoda vade tarihinin ise bulunmadığı görülmüştür. 6102 sayılı TTK’nın 776. maddesi uyarınca vade bononun unsurlarından olsa da, aynı yasanın 777/2. maddesi gereğince vadesi gösterilmemiş bir bono, görüldüğünde ödenmesi şart bir bono sayılır. TTK’nın 778. maddesi yollamasıyla bonolarda da uygulanması gereken aynı yasanın 704. maddesine göre ise, görüldüğünde ödenecek bononun tanzim tarihinden itibaren bir yıl içinde ödenmek üzere ibrazı zorunludur. Vade unsurunu taşımayan bononun, TTK’nın 704. maddesinde belirtildiği üzere görüldüğünde ödenecek bono olarak düzenlendiğinin kabulü gerekeceğinden, bu eksiklik senedin bono olma vasfını etkilemez. Vadesi gösterilmemiş bononun bir yıl içinde ibraz edilmemiş olması, zamanaşımı müddeti dolmadıkça senet keşidecisini sorumluluktan kurtarmaz. Senedin süresi içinde, yani keşide tarihinden itibaren bir yıl içinde ibraz edilmemesi, vadenin geçirilmesi hükmünde olup, bu halde rücu hakkı düşeceğinden cirantalara müracaat edilemez. Fakat zamanaşımı süresi dolmadıkça senedi düzenleyen borçlunun sorumluluğu devam eder. Diğer yandan TTK’nın 702/1. maddesi gereğince de, aval veren kişi kimin için taahhüt altına girmişse aynen onun gibi sorumlu olur. Somut olayda takibe dayanak bononun keşide tarihi 15.02.2016 olup, takip tarihi ise 22.05.2018’dir. İcra takibinin borçluları keşideci şirket ve onun lehine aval veren davalı olduğundan, tanzim tarihinden itibaren 1 yıllık ibraz süresi ve onun bitiminden itibaren 3 yıllık zamanaşımı süresi içinde takibe geçildiğine göre, davalı borçlunun bonoya dayalı sorumluluğu devam etmektedir. Kambiyo senedi niteliğinde olan bono, düzenlenmesine esas teşkil eden temel ilişkiden bağımsız, karşı edimin ödenmesi şartına bağlanamayan, kayıtsız şartsız bir bedelin ödenmesi taahhüdünü içeren mücerret (soyut) bir borç ilişkisini ifade etmektedir. Kambiyo senetlerinde soyutluk prensibinin en önemli işlevi ispat açısından kendisini gösterir. Buna göre, bir kambiyo senediyle borç altına giren kimse, borçlu olmadığını iddia ediyor ise bu hususu ispat etmekle yükümlüdür. Ancak 6102 sayılı TTK’nın 702/2 maddesi uyarınca, aval veren kişinin teminat altına aldığı borç şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da, aval verenin taahhüdü geçerlidir. Bu nedenle aval verenin borcu bağımsız bir borç olup, aval ile teminat altına alınan borç geçersiz olsa dahi aval verenin sorumluluğu devam eder. Aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir. Lehine aval verilenin mevcut olmaması, ehliyetsiz olması ya da imzasının sahte olması hâlinde de aval verenin sorumluluğu devam eder. Dolayısıyla aval veren, sadece kambiyo senedindeki zorunlu şekil eksikliğini ileri sürebilir. Aval veren, hamile karşı senet metninden anlaşılan mutlak defileri ileri sürebilir, ancak asıl borçlu ile hamil arasındaki şahsi defileri ileri süremez. Aval verenin sorumluluğu ancak kendisi ya da lehine aval verilen tarafından borcun ödenmesi, ibra, zamanaşımı ve kambiyo senedinin zayi olmasıyla sona erebilir. Bu nedenle somut olayda davalı aval verenin davacı hamile karşı, asıl borçlu ile hamil arasındaki şahsi defi niteliğinde bulunan teminat iddiasını ileri sürmesi mümkün değildir. Bu durumda mahkemece davanın kabulü gerekirken reddine karar verilmesi hatalıdır. Açıklanan nedenlerle; davanın kabulü gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de, yapılan hata/eksiklik yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın HMK’nın 353/(1)b-2 maddesi uyarınca kaldırılarak “davanın kabulüne, alacak likit olup davalı da itirazında haksız olduğundan davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine” karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/11/2020 Tarih 2020/131 Esas – 2020/528 Karar sayılı kararının HMK’nın 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın kabulüne, Davalının İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … esas sayılı icra takibine yönelik itirazının iptaline, takibin 100.000-TL asıl alacak üzerinden devamına, hükmedilen alacağa takip tarihinden itibaren davacı alacaklının takipteki talebiyle bağlı kalınarak yasal faiz uygulanmasına, Alacağın %20’si oranında 20.000-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” İlk derece yargılamasına ilişkin olarak ; Alınması gereken 6.831‬-TL karar ve ilam harcından, davacı tarafından mahkeme veznesine yatırılan 1.207‬,75-TL ve icra veznesine yatırılan 500-TL olmak üzere toplam 1.707,75-TL’nin mahsubu ile kalan ‬‬‬5.123,25‬-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafça yatırılan 1.743,65‬-TL peşin harçlar ile davacı tarafından yapılan ‬‬178,75-TL tebliğ masrafından ibaret yargılama gideri olmak üzere toplam 1.922,4‬0-TL yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 17.900-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” Davacı tarafından yatırılan 59,30-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davacı tarafından yapılan 59,50-TL istinaf yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 17/11/2023