Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/686 E. 2023/1766 K. 17.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/686
KARAR NO: 2023/1766
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/10/2020
NUMARASI: 2015/725 Esas – 2020/538 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/11/2023
Davanın reddine ilişkin kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; 2001 yılında müvekkili ile davalı arasında, Malatya ve çevre illeri de kapsayacak şekilde bayilik verilmesi konusunda mutabakata varıldığını, tarafların yalnızca müvekkiline bayilik verileceği hususunda anlaştığını, müvekkilinin davalının sözüne güvenerek iş yeri kiraladığını, şirketi kurduğunu, araç ve eleman alımı yaparak iş yerini açtığını, doğalgazın gelmesinin gecikmesi nedeniyle davalının tek bayisi olacağı inancıyla düşük kapasite ile çalışmak zorunda kaldığını, 2006 yılında doğal gazın gelmesinden sonra davalının hiç bir haklı neden yok iken müvekkili ile bayilik sözleşmesi yapmayacağını beyan ederek habersizce Malatya ilinde başka bir firmaya bayilik verdiğini, bunun üzerine davalıya ihtarname keşide edilerek muhtemel zararının ödenmesinin istenildiğini, müvekkilinin davalı tarafça kötü niyetli davranışlarla aldatıldığını, müvekkilinin maddi zararının yapılan yatırım giderleri ile kazanç kaybı olduğunu, ayrıca müvekkilinin ticari itibar kaybına uğradığını belirterek, fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydıyla 100.000-TL maddi ve 100.000-TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkili şirketin davacı ile ticari ilişkiye girmediğini, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, davacıya müvekkilince Malatya ili veya çevresine ilişkin olarak tek bayilik hakkı verilmediği gibi bu hususta herhangi bir söz de verilmediğini, davacı ile olan bayilik ilişkisinin 2007 yılına kadar sürdüğünü, davacı şirket yetkilisinin müvekkilinin yetkilisine yönelik fiiline kadar ticari ilişkinin devam ettiğini, davacının düştüğü kötü durum ile müvekkilinin ilgisinin bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; bayilik ilişkisinin 2001-2007 yılları arasında sürdüğü, davacı şirketin ihyasına karar verildiği,davanın fesihten sonra on yıllık süre içinde açıldığından zamanaşımı definin yerinde olmadığı,davacıya tek satıcılık yetkisi verildiğini ispat yükünün davacıda olduğu, bu iddianın davacı tarafça kanıtlanamadığı, davalı tarafça Türkiye genelindeki bayilerin kamuoyuna duyurulduğuna gazetedeki 14.05.2007 günlü ilanda Malatya isminin yanında bir tek davacının adı telefon numarasının yazıldığının görüldüğü, ancak bu haberin Malatya’da tekel hakkı verildiğini kabule yetkili olmadığı, davacının davalıya keşide ettiği 28/09/2007 tarihli ihtarnamede de bayi sayısının ikiyi aşmayacağının belirtildiği, yine davalının 06.06.2007 günlü yazısında “Malatya bayileri tarafından uyulması gereken konular” başlığı taşıyan yazısı karşısında, 06.06.2007 tarihi itibarı ile Malatya’da bîrden fazla bayi bulunduğu sonucuna varıldığı ve davacının davada tek satıcılık noktasında anlaşmaya davalı tarafından riayet edilmemesi nedeni ile uğradığını bildirdiği zararın tahsilini ve manevi tazminat talep edemeyeceği, davacının 28.09.2007 günlü ihtarda bayiliğin iptalini istediği, sözlü yargılama duruşmasında da bayilikten neticeten kendisinin vazgeçtiğini beyan ettiği, bu halde sözleşmenin davacı tarafından feshedildiği sabit olduğundan, davacının ancak davalının münhasırlık şartını ihlal etmesi nedeni ile sözleşmeyi feshettiğinde olumsuz zararını isteyebileceği, davacının yoksun kalınan kar isteminin zaten müspet zarar kapsamında kaldığı, diğer menfi zarar ve manevi tazminat talebinin ise şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı; davalı taraf ile yazılı bayilik sözleşmesi düzenlenmemiş olsa da davalının gazetelerdeki reklamlarında davacı şirketin de bayi olarak gösterildiğini, davalının Malatya’ya doğal gazın gelmesiyle 2006 yılında iki bayilik daha vererek tek bayilik uygulamasını askıya aldığını, davalının 2001-2006 yıllarında gazeteye verdiği reklam ve ilanlarda tek bayi olarak davacı şirketi gösterdiğini, bu durumun lehine delil olarak kabul edilmesi gerektiğini, davalının kötü niyetli davranarak kendisini aldattığını, davalının itirazlarını haklı gösterecek hiç bir delil sunmadığını, bu nedenle iyi niyetli harcamalar yaptığı kabul edilerek davanın kabulünün gerektiğini belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davacı bayiye davalı tarafından tek satıcılık hakkı verilmemesi nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.Somut olayda; taraflar arasında 2001 yılında sözlü anlaşma ile bayilik ilişkisinin başladığı, bayilik ilişkisinin 2007 yılına kadar sürdüğü, 28.09.2007 tarihinde davacı tarafından davalı şirket yetkililerine hitaben keşide edilen ihtarnameler ile; Malatya’da ki bayi sayısının ikiyi aşmayacağı sözünün önemli olduğu, ancak sözleşmesini yaptıkları işlerin ellerinden alınarak başka bayiye aktarıldığı belirtilerek, yapılan harcamalardan kaynaklanan 560.000-TL kaybın ödenmesi ile birlikte bayiliğin iptalinin ihtar edildiği ve bayilik ilişkisinin sonlandırıldığı, sözleşmenin feshinden sonra davacı şirket yetkilisinin davalı şirket merkezinde yaşanan tartışma sonucunda davalı şirket yöneticisini silahla yaraladığı ve bu suçtan yargılanarak mahkum olduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasında yazılı bir bayilik sözleşmesi bulunmamakla birlikte, sözlü olarak kurulan bir bayilik ilişkisinin bulunduğu davalının da kabulündedir. Davacı tarafça; sözlü bayilik sözleşmesi kurulurken kendilerine davalı tarafından Malatya ilinde tek satıcılık hakkı verileceği ve bir yıllık deneme süresi sonunda yazılı sözleşme akdedileceğinin taahhüt edildiği, bu taahhüde güvenerek masraflar yapıldığı, ancak davalının taahhüdünü yerine getirmeyerek Malatya ilinde başka firmalara da bayilik verdiği ileri sürülerek, bu nedenle uğranılan menfi zararlar ve kar kaybı ile manevi zararın tahsili talep edilmiştir. Kendisine tek satıcılık verileceğinin taahhüt edildiğini ispat yükü, bunu ileri süren davacı üzerindedir. Taraflar arasında yazılı bir bayilik sözleşmesi bulunmadığı gibi, davalının Malatya ilinde davacıya tek satıcılık hakkı vereceğini taahhüt ettiğine dair herhangi bir yazılı delil ibraz edilmemiştir. Davacı tarafından bu hususta o dönem yayımlanan bir gazete ilanına delil olarak dayanılmıştır. Davalı şirketin 14.05.2007 tarihli günlük gazetede yayımlanan söz konusu reklamının altında bölge müdürlükleri ve bayilerin unvan ile telefon numaraları gösterilmiş olup, Malatya ilinde de davacının unvanı ve telefon numarasının yazılı olduğu görülmektedir. Ancak bu reklamda sadece davacı şirketin bayi olarak gösterilmesi, davalı tarafından davacıya tek satıcılık hakkı verildiği veya Malatya bölgesinde başka bayilik vermeyeceğine ilişkin bir taahhüt olarak kabule yeterli ve elverişli değildir. Nitekim davacının davalı şirket yetkililerine keşide ettiği 28.09.2007 tarihli ihtarnamede de bayilik sayısının ikiyi aşmayacağı sözünün verildiği belirtilmiştir. Bu durum karşısında davalı tarafından davacıya Malatya’da tek satıcılık hakkı verildiği veya bunun taahhüt edildiği kanıtlanamamıştır. Bu durumda davacı tarafça var olan sözleşmenin feshinde davalıya yüklenebilecek bir kusur bulunmamakta olup, davacının davalıdan menfi zarar ve müspet zarar kapsamında bulunan kazanç kaybı ile manevi tazminat talep koşulları oluşmamıştır. Bu nedenle mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, istinaf nedeni yerinde olmayan davacının yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı tarafın istinaf başvurusunun HMK’nin 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 59,30-TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nin 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.17/11/2023