Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/682 E. 2023/1733 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/682
KARAR NO: 2023/1733
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/12/2020
NUMARASI: 2018/1347 Esas 2020/737 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/11/2023
Davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili şirketin davalı şirketle olan ticari ilişkisinde, satın aldığı ürün sonucu oluşan 9.387,94-Euro kur farkı borcunun ödenmemesi üzerine davalı şirkete 16.08.2018 tarihinde ihtar keşide edildiğini, ödeme yapılmaması üzerine İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının haksız itirazı nedeniyle takibin durduğunu belirterek, davalının takibe yönelik itirazının iptali ile davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığını, zira yapılan ticaret döneminde hükümet politikaları gereğince yabancı para ile yapılan işlemlerin Türk parası ile yapılmasına karar verildiğini, bu nedenle davacının yabancı paradan kaynaklanan fiyat farkı alacağı talebinin yerinde olmadığını belirterek, davanın reddi ile davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; dosya içeriğine uygun denetlenebilir bilirkişi raporunun benimsendiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davalının takibe yönelik itirazının kısmen iptaline, takibin 9.387,79-Euro asıl alacak ve 65,19-Euro işlemiş faiz üzerinden devamına, kabul edilen kısım üzerinden davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesine, davalının kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı vekili; mahkemece savunmaları ve sundukları Yargıtay kararları dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu, müvekkilinin Türk Lirası çeklerle ödeme yapmış olması ve davacının da bu ödemeleri olduğu gibi kabul etmesi nedeniyle davacının kur farkı alacağının bulunmadığının kabulünün gerektiğini, taraflar arasında kur farkına ilişkin bir sözleşme veya teamül bulunmadığını, ayrıca hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplamaya esas döviz kurları hatalı olup, takip tarihindeki efektif satış kurunun esas alınması gerektiğini belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, kur farkından kaynaklanan bakiye alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.6098 sayılı TBK’nın 99. maddesine göre; “Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir.” Öncelikle kur farkı alacağının talep edilebilmesi, taraflar arasındaki sözleşmede bu konuda bir hüküm bulunmasına veya akdi ilişkinin yabancı para cinsinden olmasına bağlıdır (Yargıtay 19 HD’nin 10/04/2018 tarihli 2016/17240 E, 2018/1950 K. sayılı, 19/12/2017 tarihli 2016/12505 E, 2017/8069 K. sayılı kararı). Faturaların yabancı para birimi üzerinden düzenlenmesi, taraflar arasında dövize endeksli ticari ilişki bulunduğunu ispata yeterlidir (Yargıtay 19 HD’nin 05/12/2019 tarihli 2018/965 E, 2019/5447 K. sayılı kararı). Kur farkı talep edilebilmesi için, kur farkı uygulamasına dair bir yazılı bir sözleşme veya taraflar arasında bu yönde oluşmuş bir teamülün bulunması gerekmektedir. Diğer taraftan kur farkı talebi, kur farkı faturası düzenlenmesine de bağlı değildir. Taraflar arasında yabancı para birimine endeksli bir ticari ilişkinin varlığı halinde, kur farkı faturası düzenlenmeden de kur farkı alacağı talep edilebilir. Yine kur farkının dayanağı olan faturaların bedellerinin ne şekilde ödendiği hususu da önemlidir. Zira sözleşmede aksine bir hüküm yoksa ödemenin çekle yapılması halinde kur farkının fiyatlandırılarak çekin miktar hanesine yazıldığı kabul edilmektedir (Yargıtay 19 HD’nin 20/04/2016 tarihli 2015/16900 E, 2016/6896 K. sayılı, 14/11/2013 tarihli 2013/14587 E, 2014/17996 K. sayılı kararı).Somut olayda; taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı tarafından davalıya soğutma sistemi ürünleri satışı yapıldığı, davacı tarafından düzenlenen proforma faturada, yabancı para üzerinden satışlarda, ödemenin TL çek ile yapılması durumunda fiili ödeme günü üzerinden varsa kur farkının hesaplanıp müşteriden tahsil edileceği, bu durumda TCMB döviz satış kurunun baz alınacağı yazılıdır. Davacı tarafça düzenlenmiş olup davalının ticari defterlerinde de kayıtlı bulunan satış faturalarında, satış bedeli Euro üzerinden düzenlenmiş olup, faturanın döviz olarak ödeneceği kayıtlıdır. Yine davacının düzenlemiş olduğu 12.09.2017 tarihli 1.255,86-Euro tutarlı ve 28.12.2017 tarihli 1.925-Euro tutarlı kur farkı faturaları davalının ticari defterlerinde kayıtlıdır. Davalı vekilinin 26.02.2020 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde de davacı ile anlaşılan kur farklarının kendilerine ödendiği ileri sürülmüştür. Bu tespitler doğrultusunda, her ne kadar davalı ödemeleri Türk Lirası üzerinden düzenlenen çekler ile yapmış ve davacı da çekleri herhangi bir çekince ileri sürmeden kabul ederek bedellerini tahsil etmiş olsa da, davacı tarafça düzenlenmiş olan proforma fatura ile satış faturalarında yer alan kayıtlar doğrultusunda, ödemelerin Türk Lirası çek ile yapılması halinde ödeme tarihindeki kur üzerinden yabancı paraya çevrilerek, bakiye fatura bedelinin davalıdan tahsil edileceği anlaşılmaktadır. Bu nedenle somut olayda davacının kur farkından kaynaklanan bakiye satış bedelini talep edebileceğinin kabulü gerekmektedir. Bu durumda davalı vekilinin, Türk Lirası çekler ile ödemenin kabul edilmiş olması nedeniyle kur farkı istenemeyeceği yönünde ileri sürdüğü istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davacının faturalar toplamının 294.991,74-Euro olduğu, davalının Türk Lirası çekler ile yapmış olduğu ödeme tarihlerindeki TCMB Euro satış kuru esas alınarak, ödemelerin Euro karşılığının toplam 285.603,95-Euro olduğu, dolayısıyla davacının kur farkından kaynaklanan alacağının 9.387,79-Euro olduğu tespit edilmiştir. Kur farkından kaynaklanan bakiye alacağın tespitinde, ödeme tarihlerindeki kur esas alınarak Türk Lirası ödemenin yabancı para karşılığının tespiti gerekmekte olup, hükme esas alınan bilirkişi raporunda da ödeme tarihindeki TCMB Euro satış kuru esas alınmıştır. Bu hesaplama, davacının proforma faturasındaki “kur farkı hesabında TCMB döviz satış kurunun baz alınacağı” yönündeki anlaşmaya da uygundur. Yine takip tarihi itibariyle esas alınan kurda da bir hata bulunmamaktadır. Bu nedenle davalı vekilinin hesaplamada takip tarihindeki kurun esas alınması gerektiği yönünde ileri sürdüğü istinaf nedeni de yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 3.951,88-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 987,97-TL harcın mahsubu ile bakiye 2.963,91‬-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, davacı tarafından yapılan 16,50-TL istinaf yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.08/11/2023