Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/668 E. 2021/601 K. 28.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/668
KARAR NO: 2021/601
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/12/2020
NUMARASI: 2020/72 Esas 2020/687 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/04/2021
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin Sancaktepe ilçesinde emlakçılık yaptığını, …’in tapusu kızı …’e ait olan bir arsayı satmak istediğini, müvekkilinin davalı şirketin sahibi … ile anlaştırdığını, ihtiyaç nedeniyle …’in …’ten 25.000-TL borç aldığını ve aralarında senet yaptıklarını, davacının olaya şahit olduğu için kefil olduğunu bilmeden görgü tanığı olarak senedi imzaladığını, borcun ödenmemesi üzerine icra takibi başlatıldığını, ödeme emrinin muhtara bırakılarak kesinleştiğinin söylendiğini, ancak ekte sunulduğu üzere mahalle muhtarının kendilerine böyle bir evrak bırakılmadığını yazılı olarak bildirdiğini, tebligat usulüne uygun olmadığından ödeme emrinin iptali gerektiğini, senedin tarihinin 12/08/2015 olup, takibin 12/11/2019 tarihinde başlatıldığını, bonolarda zamanaşımı 3 yıl olup zamanaşımı mevcut olduğunu, bu nedenlerle borçlu olmadığının tespiti ile ödeme emrinin iptaline, alacaklının kötü niyetli olması nedeniyle %20 tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili ; dava dışı borçlunun vekalet ile hareket ederek kızına ait taşınmaz üzerinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalanması konusunda müvekkili ile anlaştığını, davacınında aracılık yaptığını, borçluların paraya ihtiyacı olduğunu belirterek müvekkilinden borç para istediğini, iş yapılacağı güvencesiyle paranın verildiğini, davacının da senedi borçlu olarak imzaladığını, senedi kefil olarak ya da davacının iddia ettiği gibi tanık olarak imzaladığını gösterir herhangi bir kayıt yer almadığını, borçluların taahhütlerini yerine getirmediğini ve sözleşme kurulmadığını, senedin zamanaşımına uğramadan 26/04/2018 tarihinde takip başlatıldığını, ödeme emrinin bizzat borçlu tarafından tebliğ alındığını,davanın reddine, dava miktarının %20’sinden az olmamak üzere tazminat ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; TTK hükümlerine göre senet metni üzerine atılan her imzanın aval veren hükmünde olduğu, aksinin yazılı delillerle kanıtlanması gerektiği, davacı tarafından her ne kadar senedin tanık olarak imzalandığı hususunun tanıklarla ispat edileceğinin belirtildiği ancak miktar itibari ile tanıkla ispatın mümkün olmadığı, takip konusu senedin TTK’da düzenlenen şartları taşıdığı, davacı tarafından yemin deliline de dayanılmadığı,davanın reddine, her ne kadar davalı tarafından tazminat talep edilmiş ise de teminat yatırılarak takip durdurulmamış olduğundan davalının şartları bulunmayan tazminat talebinin de reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; takip konusu bononun bono vasfında olmadığını, tanzim yerinin mevcut olmadığını, borçlu bilgilerinde de il adı veya ilçesi bulunmadığını, ancak yazılı delil başlangıcı niteliğinde olabileceğini, kesin delil ve belge olmadığını, TTK 776 ve devamındaki bir dava türü olmadığından gerekçedeki tanık dinlememe gerekçesinin de geçersiz olduğunu, müvekkilinin emlakçı olarak arada olduğunu, müteahhit davalı ve dava dışı diğer borçlu toprak sahibinin de bu hususu teyit ettiğini, tanık dinlenseydi onun da teyit edeceğini, her iki tarafında komisyon ödemesi gerekirken tanık imzası olarak imzalattırılan borç belgesinin gerçekte kefillik ve borçla ilgisinin bulunmamasının da dikkate alınması gerektiğini,vade yazılmamış senede 2015 yılı vade olarak doldurulduğunu ve zamanaşımı itirazının yapılması ihtimalinin de ortadan kaldırıldığını, davalının inşaat sözleşmesini teyit ettiğinden senedin verildiğinin 2014 yılı olduğunu ikrar ettiğini, bu nedenlerle kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, kambiyo senedinde (kefil) aval olarak imzası bulunan davacının bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Bononun unsurları 6102 sayılı Kanunun 776. maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” yada “emre muharrer senet” ibaresi, kayıtsız şartsız muayyen bir bedeli ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, düzenleme yeri ve tarihi, düzenleyenin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri zorunlu şekil şartlarından değildir.Tanzim tarihi itibariyle uygulanması gereken 6102 Sayılı TTK’nun 776/1-f maddesi uyarınca; senette düzenlenme yerinin yazılı olması gereklidir. Aynı Kanun’un 777/4. maddesinde ise; düzenlendiği yer gösterilmeyen bir bononun, düzenleyenin adının yanında yazılı olan yerde düzenlenmiş sayılacağı hükme bağlanmıştır. Yargıtay HGK nun 02.10.1996 gün ve 1996/12-590 sayılı kararında da benimsendiği üzere tanzim yeri olarak idari birim adının (kent, ilçe, bucak, köy gibi) yazılması zorunlu ve yeterlidir. Düzenleme yeri unsuru bulunmayan dayanak belge bono olarak kabul edilemez. TTK’nun 702/2. maddesine göre; “Aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir.” Anılan yasa hükmü karşısında aval veren sadece senette şekle ait bir noksan bulunması halinde sorumluluktan kurtulabilir. Senedin zorunlu unsurlarının tamam olması, başka bir anlatımla senette şekle ait bir noksan bulunmaması durumunda aval verenin keşideci ile lehdar arasındaki ilişkiden kaynaklanan def’ileri ileri sürerek sorumluluktan kurtulması mümkün değildir. (Yargıtay 19.HD nin 2015/6123 esas ,2016/1373 karar sayılı 2.2.2016 tarihli) Davacı, dava konusu bonoda aval veren(kefil) durumundadır. Bonoya kefil olarak atılan imza aval olarak değerlendirilir. Dayanak bono üzerinde düzenleme yeri mevcut olmayıp keşidecinin adresinde de idari birim gösterilmemiştir. Bu sebeble senet kambiyo senedi vasfı taşımamaktadır. Avalden söz edebilmenin ön şartı geçerli bir kambiyo senedinin bulunmasıdır. Zira aval yalnızca kambiyo senetleri için verilecek bir teminat türü olup,senet kambiyo senedi dışında kıymetli evrak niteliği taşısa dahi sonuç değişmeyecektir.Bu halde senet üzerinde bulunan beyanın aval olarak nitelendirilmesi mümkün olmaz. Dolayısıyla “avalist” sıfatıyla kambiyo senedi niteliği taşımayan bir senedi imzalayan kişinin hukuki anlamda aval sorumluluğu da bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesince ,kambiyo senedi vasfında olmayan senedin unsurları tamam olarak değerlendirilerek kambiyo senedi vasfı bulunduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Aval’in sorumluluğunun ön koşulu geçerli bir kambiyo senedini gerektirdiğinden geçerli bir kambiyo senedinin mevcut olup olmadığı re’sen incelenmelidir. Geçerlilik koşulları hakim tarafından re’sen incelenir. Davalı vekilinin aksi yöndeki itirazlarının yasal dayanağı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle,istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda davanın reddine ilişkin hükme yönelik istinaf sebebleri yerinde görüldüğünden hükmün kaldırılmasına,hükümdeki bu hata /yanlışlık yeniden tahkikatı gerektirmediğinden yeniden hüküm verilmesine ve davalı takibinde haksız ise de kötüniyetli kabul edilemeyeceğinden davacının kötüniyet tazminatının reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ;İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/72 esas ,2020/687 karar sayılı 16/12/2020 tarihli hükmün HMK ‘nun 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA , “Davanın KABULÜNE; Davacının İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında kambiyo senedine dayalı haciz yoluyla takibe konu edilen alacaklısı davalı … Ltd.Şti, keşidecisi …, kefili davacı …, düzenleme tarihi 12/08/2014, vade tarihi 12/08/2015 olan, 25.000-TL bedelli bonodan ve icra takibinden dolayı davalıya borçlu olmadığının tesbitine, İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 2.176,28-TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin yatırılan 764,13-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.412,15-TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, Davacı tarafından peşin yatırılan 826,33-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından yapılan 62,50-TL tebligat ve müzekkere giderinden ibaret yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı vekili için takdir olunan 4.778,83-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak alınarak davacıya verilmesine, Talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 59,30-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, İstinaf aşamasında davacı yan gider avansından karşılanan 35,50-TL posta masrafının davalıdan alınarak alınarak davacıya verilmesine, Davalı tarafından yapılan istinaf yargı giderinin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.28/04/2021