Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/654 E. 2023/1546 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/654
KARAR NO: 2023/1546
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 22/01/2021
NUMARASI: 2011/774 Esas – 2021/71 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/10/2023
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, davalı şirketler ile aralarındaki mal alışverişleri nedeniyle 10.10.2007 tarihinde …Ltd. Şti.’den 31.014,77-TL, davalı …Ltd. Şti. ‘den 146.397,84-TL cari hesap alacağının tahsili için 14.11.2007 tarihli ihtarnameler keşide edildiğini, bu iki firmanın özdeş firmalar olup faaliyet konularının aynı olduğunu, her iki şirketin de motorlu taşıt parçalarının aksesuarlarının toptan ticaretini yaptığını, davalı …Ltd. Şti. ‘nin münferiden yetkili müdür ve ortağı …’nun aynı zamanda davalı … Makina’nın da eski ortağı ve halen münferiden imzaya yetkili müdürü olduğunu, davalıların adres bilgilerinde sadece numara farkı olduğunu, Küçükçekmece … İcra Dairesinin … sayılı talimat dosyasında … adresine gidildiğinde görevli memur huzurunda … Makina’ya ait 3 adet ruhsat fotokopisi, … Sigorta tarafından düzenlenen sigorta poliçesi, … antetli Trafik Şube Müdürlüğüne yazılmış belge olduğunu, bunun her iki firmanın özdeş olduğunu kanıtladığını, davalı firmaların yetkili müdürü olan …’nun …’ın kendilerinden olan alacağının … Makina’nın borcundan düşümünü talep ettiği ve mahsubun yapıldığı, her iki şirketin yetkililerin aynı kişi olup şirket hesaplarının iç içe geçtiğini, … Makina’nın borcu için Küçükçekmece … İcra Dairesinin … sayılı dosyası ile iflas yoluyla takibe geçildiğini, ayrıca karşılıksız çıkan 6 adet çeki için İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyada takip yaptıklarını,borca yeter miktarda mal varlığının bulunamadığını, borcun doğduğu ve takibin yapıldığı tarihlerde aralarında akrabalık ilişkisi bulunan benzer isimler arasında hisse devirleri yapıldığını, ticari hayatlarını … üzerinden yürüttüklerini ve Adana Şubelerinden mal alış verişi yaptıklarını, davalı şirketlerin imza yetkilisi ve ortakları aleyhine İstanbul 4. İcra Ceza mahkemesi 2008/3618 sayılı dosyası ile şirketin mevcudunu eksilterek alacaklıları zarara uğratmaktan dolayı şikayetleri üzerine derdest dava olduğunu, şirketler arasında organik bağ olup birbirlerinin işlemlerinden haberdar olduklarını, TTK 321. md ve BK 41 -55-100. maddeleri gereği şirket yetkililerinin de şahsi sorumluluğunun olduğunu ileri sürerek Tüzel Kişilik perdesinin çapraz olarak kaldırılarak … Makine ile … arasındaki organik bağ tespit edilerek … Makina’nın borcu nedeniyle …’dan ve … Makina yetkililerinden fazlası saklı tutularak 7.100-TL’nin müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı şirketler ile … ve … vekili, davacı ile senelerdir ayrı ayrı ticari ilişkinin sürdüğünü, davacının … Makina’ya ait 6 adet yüksek miktarlı çeki günü gelmeden yazdırması nedeniyle şirketi zor duruma düşürüp davacı tarafça şirketin iflası için Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/99 Esasta dava açtıklarını, şirketi iflasın eşiğine getirip bu kez alacağını …’dan tahsiline çalıştığını, ayrı adreslerde faaliyet gösterdiklerini, şirket ortaklarının aynı olmadığını, …’ın uzun yıllar Adana’da faaliyet gösterip şirketin İstanbul’a naklinin yakın zamanda olduğunu, … Makina’nın iflas aşamasında olduğunu, …’nun diğer şirkette müdür olarak görev yapması dışında bağlantısının olmadığını, …’da sadece müdür olarak görev yaptığını, başkaca bir bağlantısının olmadığını, davacı tarafça aynı gerekçelerle Bakırköy 3. Asliye Ticaret mahkemesinde 2008/92-457 sayılı kararda her iki şirketin ticari defterlerinin incelendiği ve herhangibir ilgisinin olmadığı ve mahsup yapılamayacağının belirlendiğini, kararın Yargıtay sürecinden geçerek kesinleştiğini, davacı talebinin tüzel kişilik perdesinin kötü niyetle kullanılması halini içerdiği, kendilerinin uzun yıllardır ayrı ayrı çalışan iki şirket olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … tebliğe rağmen beyanda bulunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, her ne kadar her iki şirket faaliyet alanları aynı, merkez adresi birbirine yakın her iki şirketin ortağı ve münferiden temsile yetkili müdürü … ve …’nun eş zamanlı veya birbirini takip eder şekilde görev yapmış iseler de, şirketlerin farklı ortakları olduğu, asıl borçlu müflis şirket ile diğer davalı arasında kaynak aktarımı bulunduğunun tespit edilemediği, şirket ortağı olan davalıların asıl borçlu şirket ile malvarlığının birbirine karıştığının, art niyetli ve hesaplı davranışları ile sırf sorumluluktan sıyrılmak için tüzel kişilik perdesi arkasına sığındığını gösterir delil elde edilemediği, İstanbul 4. İcra Ceza Mahkemesi 2016/1995-22021 salıya kararı ile şirket muavin kayıtlarında pay veya mal devrine ilişkin bir kaydın bulunmadığının tespit edilip kararın kesinleştiğini, tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisinin uygulanmasının mümkün görülmediği, davanın ispatlanamadığına dayanılarak reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, davacı borçlu … Makine’nin iflasına karar verildiğini, tüzel kişilik perdesinin aralanması koşullarının oluştuğunu, son bilirkişi raporundaki görüşün de bu yönde olmasına rağmen mahkemece raporlar arasındaki çelişki giderilmeden aksi yönde karar verildiğini, … Makina’nın borçlarını arttığı dönemde önce … sonra …’nun … Makine ile bağlarını kopardığını,bu kararın bile Ticaret sicil gazetesinde 2 yıl sonra yayınlandığını, amacın …’nun … Makina’daki müdürlük görevini gizlemek olduğunu, 04.06.2008 tarihinde …’nun … mail adresinden … Makinanın borç bakiyesinin … Otomotiv cari hesabına virmanını istediğini, 12.06.2007 tarihinde 23.740,97-TL virman yapıldığını, iki şirketin aynı elden yönetildiğini, faaliyetlerinin ve müşteri çevresinin aynı olduğunu, iki şirketin sermayesi arasında sürekli geçişlerin olduğunu, Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü … tal dosyasında … adresinde … Makina’ya ait belgelerin bulunduğunu, …’nun aynı mahiyette 2. bir şirket kurmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, organik bağ için ortakların, adreslerin ve faaliyet konularının aynı olması yanında ortaklar arasında organik bağ bulunduğunun, son bilirkişi raporu ile bunun saptandığını, organik bağın maddi olgu ve ticaret sicil kayıtlarınca ispatlandığını, davalı şirketin ticari defterlerini sunmadığını ileri sürerek kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, borçlu şirkete ait alacağın yönetici sorumluluğu ve tüzel kişilik perdesinin aralanması suretiyle borçlu şirketin yetkilileri ile davalı şirketten tahsili istemine ilişkindir. Somut olayda; davacı şirket ticari defterlerine göre davacının davalı …’dan dava tarihi itibari ile 413.545,84-TL, davalı …’dan 21.214,77-TL alacağının olduğu, her iki şirketin faaliyet konularının otomotiv yedek parça alım, satım, ithalat ve ihracatı olduğu, adresleri numara farkı ile birbirine yakın olduğu, 12.06.2007 tarihinde …’nın davacıdan olan alacağının talimatla …’nın borcundan mahsup edildiği tespit edilmiştir. Davacı talebi ile açılan Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2011/520-750 sayılı dosyasında … Makina’nın iflasına karar verilip kesinleştiği, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2008/92-457 sayılı dosyasında davalı … için açılan iflas davasının reddine karar verilip kesinleştiği, getirtilen ticaret sicil kayıtlarından …’ın 09.07.2004 tarihinde İstanbul’da kurulduğu, kurucularının … ve … ile … olduğu, şirket müdürü olarak 10 yıl süre ile …’nun seçildiği, 14.03.2006 tarihinde şirket müdürü olarak 10 yıl süre ile …’nun seçildiği, 25.10.2007 tarihinde … payının …’na geçtiği, 18.06.2008 tarihinde … payının …’na geçtiği, … ve …’nun ortak olarak göründüğü, yetkilinin … olduğu anlaşılmaktadır. Davalı … Makina’nın evveliyatının Adana Seyhan adresinde faaliyet gösteren … Ltd. Şti olduğu, kurucularının dava dışı şahıslar olduğu, …’nun 1997’de hisse devri ile hissedar olup şirketi münferiden temsil yetkisi verildiği, 10.7.2001 tarihinde unvan değişikliği ile … Makina olduğu, 10.05.2002 tarihinde 10 yıl süre ile temsil yetkisinin …’na verildiği, 15.08.2002 tarihinde adres değişikliği ile Seyhan Adana adresinden İstanbul Küçükçekmece … Sitesi … ada no … no da faaliyetini sürdürüğü, (… araçların … sitesi … ada no … de faaliyet gösterdiği), ortakların … ile … olduğu, 24.01.2008’de … payını … a devrettiği, …’ün payını … ya devrettiği, …’ya 10 yıl boyunca şirketi temsil yetkisinin verildiği görülmüştür. Davalı şirketlerin evveliyatının ve ortaklarının farklı olduğu, iflasına karar verilen … şirketinin ticari hayatını sürdüremediği, …’ın ticari faaliyetini sürdürdüğü belirlenmiştir. İstanbul 4. İcra Ceza Mahkemesi 2008/3618 sayılı dosyasında davacının müşteki, davalı şirket ve şahısların sanık olarak bulunduğu bilirkişi incelemesinde davalı şirketlerin ayrı bağımsız şirketler olduğu, muvazaalı virman işlemine rastlanmadığı, … Makina’nın sermayesinin düşük olup alacaklılarını zarar uğratmak kastıyla devrettiğine ilişkin iddiaların dayanaksız olup açılmış iflas davası olduğundan borçlu yönünden iflas istememenin yasal gerekçesinin olmadığına dayanılarak sanıkların beraatine karar verildiği, Yargıtayca İİK 331 md uyarınca şirketler arasında alacaklıyı zarar sokma kastıyla hisse ve mal devri yapılıp yapılmadığının araştırılması gereğine değinilerek bozulduğu, davanın mahkemenin 2014/399 esas numarasında yeni esasta görülmeye başlandığı, sanıkların beraatine ilişkin hükmün Yargıtay 19. HD’ce yapılan incelemede pay ve mal devrine ilişkin kayıt bulunmadığı gözetilerek onandığı, kararın kesinleştiği, taraflar arasında 4 yılda bir kez virman yapılmasının organik bağ olarak görülemeyeceğine ilişkin tespit yapıldığı anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince alınan son bilirkişi raporunda her iki şirketin faaliyet konusu ve adreslerinin yakın olduğu, her iki şirket ortağı ve yetkili müdürlerinin eş zamanlı veya birbirini takiben görev yapmasının şirketler arasında organik bağ olduğu kanaatini verdiği bildirilmiş, borçlunun tespit edilen alacağı doğrultusunda davacı vekilince ıslah talebinde bulunulmuştur. Öğreti ve uygulamada kabul edilen tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi; bazı şartların varlığı halinde, tüzel kişilik ve mal ayrılığı ilkesi dikkate alınmadan mevcut tüzel kişiliğin arkasına saklanan gerçek veya tüzel kişinin borçtan sorumlu tutulmasını ifade etmektedir. Mal varlığının bağımsızlığı ve sınırlı sorumluluk ilkelerinin istisnası olan tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi, ancak istisnai ve sınırlı durumlarda titizlikle uygulanması gereken bir teoridir. Bu teoriye ihtiyatlı bir biçimde yaklaşılmalı, istisnai olduğundan mümkün olduğunca dar yorumlanmalı ve bu teorinin uygulanmasına ancak tüzel kişilik kavramının arkasına saklanılarak dürüstlük kuralına aykırı davranıldığı, kendisine tanınan hakkın kötüye kullanılarak üçüncü kişilerin zarara uğratıldığı, zarara yol açan tüzel kişinin sorumluluğuna hükmedebilmek için ise başka bir yasal nedene dayanılmasının mümkün olmadığı durumlarda başvurulmalıdır (Yargıtay 11 HD 23.02.2021 tarih ve 2020/2970 esas, 2021/1603 karar sayılı ilamı). Yöneticilerle ilgili olarak TTK’nın 553. maddesi uyarınca; şirket yöneticileri yasadan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumludur. TTK’nın 553-555 maddeleri gereğince, şirket alacaklıları ve pay sahiplerinin şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açmaları imkanı mevcuttur. Yöneticinin, ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların da dolaylı zarar görmesine yol açar. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların ve alacaklıların dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. TTK’nın 553. maddesi uyarınca şirket alacaklıları, şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açabilir. Söz konusu davanın açılıp görülebilmesi için oluştuğu iddia olunan zararın doğrudan ya da dolaylı zarar niteliğinde olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Şirket alacaklısı konumunda olan üçüncü şahısların sorumluluk davası yolu ile kendileri adına istemde bulunabilmelerinin koşulu, oluştuğu ileri sürülen zararın, doğrudan zarar niteliğinde olmasıdır. Şirket yöneticilerinin, şirketin almış olduğu borcu ya da başkaca edim yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla şirketi atıl kılarak acz içine düşürmeleri hali, üçüncü kişiler yönünden doğrudan zarar niteliğindedir. Bu kapsamda şirket alacaklıları; kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yönetimle görevli diğer kişilerin, tasfiye memurlarının veya kuruluşta etkili kişilerin kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlu olarak ihmal etmeleri nedeniyle doğrudan zarara uğramaları durumunda, anılan kişileri dava edebilir ve tazminatın kendilerine ödenmesini isteyebilirler. Bu dava durumuna göre, 6098 sayılı TBK’nın 49. madde hükmündeki haksız fiilden doğan genel hükümlere veya şirketler hukukundaki özel hükümlere (TTK 553-556 maddeler) dayanabilir. Buna göre şirket alacaklılarının özellikli olarak kendilerini doğrudan zarara uğratan organ şahıslara karşı sadece hukuka aykırılığa dayanarak dava açılabileceği kuralında hiçbir değişiklik söz konusu değildir (Prof. Dr. Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku Şerhi s. 2666) Eldeki davada her ne kadar mübayenet teşkil eden bilirkişi raporları mevcut ise de; HMK 146 maddesi uyarınca” davanın muhakeme ve hüküm için yeterince aydınlandığına kanaat getirirse mahkeme tahkikatı bitirebilir.” hükmü uyarınca yasal nitelemeyi yapmak mahkemenin görevinde olup , toplanan delilleri hukuki olarak değerlendirmek ayrı bir uzmanlık gerektirmemektedir. Esasen dosya içerisinde delillerin toplandığı anlaşılmaktadır. Dava konusu şirketlerin evveliyatı ve sonrasında farklı ortaklara sahip, farklı adreslerde ayrı şirketler olduğu, kesinleşmiş İstanbul 4. İcra ceza Mahkemesinin 2014/399 sayılı dosyasında bu vakanın doğrulandığı, 4 yılda bir kez yapılan virmanın organik bağ için yeterli olmadığı, davalı borçlu … Makina’nın tüzel kişilik perdesinin arkasına saklanarak dürüstlük kuralına aykırı davrandığına ilişkin yeterli delil olmadığı, … Makina’nın iflasına karar verilmiş olup iflas prosedürünün işletilmesinin gerektiği, yöneticiler yönünden şirket alacaklılarının doğrudan zarara uğrattıklarına ilişkin bir tespitin bulunmadığı gözetilerek davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 59,30-TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK’nın 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 12/10/2023