Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/627 E. 2023/1778 K. 17.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1788
KARAR NO: 2023/1856
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/06/2021
NUMARASI: 2018/891 Esas – 2021/373 Karar
DAVA: Denkleştirme Tazminatı (Sigorta Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/11/2023
Davanın reddine ilişkin verilen kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkili ile davalı sigorta şirketleri arasında yürürlük tarihi 02/07/2014 olan sigorta acentelik sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin davalılar tarafından haksız olarak müvekkiline gönderilen 26/09/2017 tarihli fesihname ile tebliğ tarihinden itibaren 3. ayın sonundan geçerli olmak üzere feshedildiğini ve ayrıca vekaletnameyle verilen yetkilerin de 28/12/2017 itibariyle iptal edildiğini ve bu kapsamda müvekkilinin 6102 sayılı TTK’nın 112. ve 113. maddelerine göre denkleştirme tazminatına hak kazandığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davalı … Sigorta’dan 40.000-TL ve diğer davalı …’ten 20.000-TL olmak üzere 60.000-TL denkleştirme bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili, sözleşmenin haklı sebeple feshedildiğini zira davacının imzalamış olduğu sözleşme kapsamında uymak zorunda olduğu üretim hedeflerini yerine getiremediğini, buna göre 2017 yılı için toplam hedefin 903.968 adet poliçe olmasına rağmen davacının ancak toplam 224.167 adet poliçe tanzim edebildiğini, 04/07/2017 tarihli yazıyla uyarılmasına rağmen davacının hedefleri yerine getiremediğini, ayrıca denkleştirme tazminatı istenebilmesinin kümülatif 3 şartının mevcut olmadığını, bu anlamda sözleşmenin feshinden sonra davacının müşterileri için sadece 10 tanesinin müvekillerinin acentelerinin toplamda 16 poliçe düzenlendiğini yani müvekkillerinin davacının potföyünden önemli derecede menfaat sağlamadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davalı tarafından davacıya gönderilen fesih ihbarında ihtarnamenin tebliğinden 3 ay sonra sözleşmenin feshedileceğinin bildirildiği, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca TTK ile de uyumlu şekilde davacının karar, direktif ve genelgelere uymaması halinde fesih ihbarına gerek olmadığının kararlaştırıldığı, davacının üretim hedeflerinin gerçekleştirilmesi yönündeki 04/07/2017 tarihli uyarı yazısına ve kendisine tanınan süreye rağmen belirlenen hedeflere ulaşamadığı ve bu nedenle feshin davacının kusuruna bağlı olarak haklı olarak gerçekleştiği ve ayrıca bilirkişi raporlarında belirlendiği üzere, davalı tarafın ortalama priminin %3,02’sine denk gelen prim tutarının davalının önemli ölçüde bir menfaat elde ettiği olarak değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde, dosyada mevcut iki bilirkişinin hazırlamış olduğu raporda davalıların müvekkilinin portföyünden %3,02 oranında menfaat temin ettiğinden 86.475,20-TL denkleştirme tazminatı talep edilebileceğinin belirtildiğini; heyetteki bir bilirkişinin sunduğu ayrık rapora karşı sundukları itirazların değerlendirilmediğini, bu kapsamda ek rapor alınması taleplerinin de kabul edilmediğini, müvekkilinin hedefleri gerçekleştirememesinden dolayı denkleştirme talebinin yok sayılamayacağını ve Yargıtay kararlarının da bu yönde olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu m.23/16’ya dayalı denkleştirme tazminatı istemine ilişkindir.Genel olarak denkleştirme (portföy) tazminatı, acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra, bu ilişkinin devamı boyunca acentenin kişisel gayretiyle yarattığı müşteri çevresinden müvekkilinin halen yararlanması, acentenin ise yararlanmaması nedeniyle uğradığı kaybın karşılığıdır. Uyuşmazlıkta sözleşmenin fesih tarihi itibariyle uygulanması gereken 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu m.23/16’ya göre; sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde etmesi ve denkleştirme ödenmesinin hakkaniyete uygun olması halinde denkleştirme tazminatı istenebilecektir. Denkleştirme tazminatı istenebilmesi için ayrıca acentelik sözleşmesinin, müvekkilin haklı bir nedenle sözleşmeyi feshi halinden başka bir nedenle sona erdirilmesi gerekmektedir. Somut olayda; taraflar arasında 02/07/2014’te yürürlüğe giren acentelik sözleşmesi akdedildiği, sözleşmenin davalılar tarafından 26/09/2017 tarihli ihtarnameyle tebliğden itibaren 3 ay sonra sonuç doğurmak üzere sözleşmedeki yetkiye istinaden feshedildiği, 28/12/2017’de de davacıya verilmiş vekaletname için azilname düzenlendiği ve belirtilen tarih itibariyle acentelik ilişkisinin sona erdiği; taraflar arasındaki sözleşme m.21/2’de sözleşmenin acentenin sözleşme hükümlerine veya ilgili mevzuat ve teamüllere uygun olarak … tarafından verilen karar, direktif ve genelgelere uymaması halinde önceden ihbara gerek olmadan her zaman … tarafından feshedilebileceğinin düzenlendiği, buna göre davacının kendisine verilen hedefleri sağladığı hususunda her hangi bir delil sunamadığından sözleşme feshinin haklı olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen 04/06/2020 tarihli bilirkişi raporunda; sözleşmenin yürürlükte bulunduğu 45 aylık dönemde toplam 2.136.377-TL prim üretimi ve 323.972-TL komisyon hesaplandığı, davacı acentenin bir yıla tekabül eden prim tutarının 569.113-TL ve acentenin sağladığı komisyon tutarının 86.392,53-TL olduğu; fesihten sonraki yıl davacı acentenin portföyü üzerinden davalıların diğer acentelerince düzenlenen 17 adet poliçe için toplam 17.195-TL prim ödendiği ve 2.439-TL komisyon oluştuğu, bu prim tutarının da 17.195/569.113=%3,02’sine karşılık geldiği tespit edilmiştir. Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra, sigorta şirketinin sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde etmesi koşulu bakımından, davacının acente olarak temin ettiği sigorta müşterilerinin, acenteliğin feshinden sonra da davalı sigorta şirketinden sigorta yaptırmaya devam ettirdiklerinin kanıtlanması gerekmekte olup, ispat yükü davacı acente üzerindedir. Hükme esas alınan bilirkişi raporlarında tespit edildiği üzere; davalı sigorta şirketlerinin davacı acente portföyü üzerinden elde ettiği fesih öncesi 569.113-TL olan prim üretimi tutarı, fesihten sonraki yıl 17.195-TL’ye ve acentelerinin de tahsil ettiği komisyon tutarı da 86.392,53-TL’den 2.439-TL’ye düşmüştür. Dolayısıyla fesihten sonraki dönemde davalı sigorta şirketinin davacı acente müşterilerinden elde ettiği prim tutarları %96,98 oranında azalmıştır. Bu durumda davalı sigorta şirketlerinin, davacının müşteri portföyünü kullanarak davacının portföyü sayesinde fesih sonrasında önemli ölçüde menfaat elde ettiğini kabule olanak yoktur. Fesihten sonra davalı sigorta şirketlerinin davacı acente müşterileri üzerinden gerçekleşen poliçe üretimindeki yüksek oranlı düşme nedeniyle, davacının portföyünün davalılarda kaldığı ve davalıların bu nedenle önemli ölçüde menfaat ettiği ispatlanamadığından da denkleştirme talebi hakkaniyete de uygun değildir. Bu nedenle de denkleştirme tazminatı talep koşulları oluşmamış olup, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, bilirkişi heyetince sunulan 04/06/2020 tarihli raporda müvekkilinin denkleştirme alacağına hak kazandığı belirtilmiş olmasına rağmen, heyetteki bir bilirkişinin sonradan “ayrık rapor” başlıklı bir rapor sunarak aleyhe görüş bildirdiğini ve bu hususta itirazlarının gözetilmeyerek ek rapor alınmadığını ileri sürmüştür. Ancak “ayrık rapor” verdiği beliritlen bilirkişinin dosyadaki 04/06/2020 tarihli raporu “ayrık rapor” şerhiyle imzaladığı görülmüş olup, HMK m.282’ye göre hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirebileceğinden davacı tarafın bu yöndeki itirazları yerinde bulunmamıştır. Açıklanan nedenlerle, mahkemece davanın reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcının, davacı tarafından peşin yatırılan 4.099-TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 3.829,15‬-TL harcın davacıya iadesine, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.27/11/2023