Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/564 E. 2023/1734 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/564
KARAR NO: 2023/1734
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/11/2020
NUMARASI: 2016/227 Esas – 2020/1060 Karar
DAVA: Alacak (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/11/2023
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davacı ile davalı arasında 01.09.2009 tarihli ticari vekillik/mümessillik sözleşmesi akdedildiğini, müvekkilinin Avrupa bölgesinde münhasıran yetkili kılındığı bu sözleşmede davalının, müvekkilinin bölgesinde akdedilen tüm işler ve siparişler için ticari mümessilin etkisi olmasa dahi davacıya komisyon ödemeyi, ticari mümessilin onayı olmadan bölgeye dahil müşteriler ile yapılan pazarlık görüşmeleri hakkında ticari mümessile bilgi vermeyi taahhüt ettiğini, ancak davalı şirketin bilgi verme ve komisyon ödeme yükümlülüğüne uymadığını, müvekkilinin sözleşme uyarınca komisyon ve prim karşılığında çalıştığını, sözleşmenin 2/f maddesi gereği müvekkilinin şirkete kendi kazandırdığı müşteriler yanında etkisi olmaksızın gerçekleşen işlerde dahi komisyon ücretine hak kazandığını,bu kapsamda davalının … firmasıyla nedeniyle 5.010,09-Euro, … firması nedeniyle 3.990-Euro, … firması nedeniyle 5.965-Euro komisyon alacağının müvekkiline ödenmediğini, tespit edilebilen komisyon alacağının şimdilik 14.965,09-Euro olduğunu, fakat davalı tarafından davacıdan gizlenmiş olan ticari işler nedeniyle de komisyon ücret alacakları bulunduğunu, bu nedenle davalı şirketin tüm Avrupa bölgesinde faaliyet gösterdiği müşterilerin tespiti ile ne tutarda ürün satışı yapıldığının belirlenmesi gerektiğini, müvekkilinin komisyon ve ücret alacaklarının tespiti mümkün olmadığından davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, ayrıca TTK’nın 122. maddesi gereği davalının müvekkili vesilesiyle önemli ticari menfaat elde etmesi nedeniyle denkleştirme tazminatı ödemesi gerektiğini, davalının sözleşmeyi 01.02.2016 tarihinde feshettiğini bildirdiğini, ancak davalı şirketin sözleşmede belirlenen 6 aylık bildirim süresine uymaması nedeniyle sözleşmenin 01.02.2017 tarihine kadar uzadığını, bu nedenle davacının sözleşmeden kaynaklanan alacaklarının 01.02.2017 tarihine kadar devam edeceğini belirterek, müvekkilinin bilgisi dahilinde yapılan satışlardan dolayı doğan 14.965,09-Euro komisyon alacağının, müvekkilinden gizlenerek Avrupa bölgesinde yapılan satışlardan doğan komisyon alacağı ile denkleştirme tazminatı alacağının belirlenerek, ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacının 5 yıllık dönem içerisinde sadece … ve … olmak üzere iki firma ile müvekkili arasında sözleşme yapılmasına aracılık ettiğini, bunun dışında yükümlülüklerini yerine getirmediğini, ayrıca davacının müşteri çevresini oluşturmadığını veya önemli ölçüde geliştirmediğini, ayrıca aynı sektördeki başka şirketler için de aracılık faaliyeti yürüttüğünü, davacının Almanya dışında bir faaliyetinin de olmadığını, bu nedenle davacının tek satıcı veya ticari mümessil olmayıp ancak tellallık hükümlerinden faydalanabileceğini, bu nedenle davacının denkleştirme tazminatı talep etmesinin mümkün olmadığını, dava konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını, davacının aracılık yapmadığı işler nedeniyle komisyon ücreti talep edemeyeceğini, nitekim davacının 6 yıl süren ilişkide aracılık etmediği işlerde komisyon talebinde bulunmadığını, davacının çelişkili ifadeler içeren ve çeviriden kaynaklanan anlam düşüklüğü nedeniyle sözleşmenin 2/f hükmünü farklı şekilde yorumlayarak talepte bulunduğunu, davacının … firması dışında müvekkiline kazandırdığı bir müşteri bulunmadığını, davacının ödenmeyen bir komisyon alacağı bulunmadığını, davacının denkleştirme tazminatı talebinin hakkaniyete de uygun olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; taraflar arasındaki sözleşmenin simsarlık sözleşmesi niteliğinde olduğu, sözleşmenin 2/f maddesindeki 1. cümle ile 2. cümlesinin çelişkili olduğu, ilk cümlede temsilcinin bölgesinde yapılan alışverişlerde iştirak etmese dahi komisyon ödeneceğinin belirlendiği, ikinci cümlede ise komisyon ödenmesi için temsilcinin iştiraki olmadan yapılan alışverişler için ve önceden kazanılmış müşterilere yapılan alışverişler, eğer bu alışverişler ehemmiyetli biçimde geliştirilmiş ise, ikiye katlanmış ise komisyon ödeneceğinin belirtildiği, sözleşme hükümlerinin çelişik olduğunu,sözleşmenin yürürlükte kaldığı dönemde davacının sadece aracılık ettiği alışverişlerden komisyon aldığı, diğer alışverişlerden herhangi bir komisyon almadığı, tarafların sözleşmenin 2/f-1 cümlesini hiç uygulamadıkları, bu nedenlerle sözleşmenin 2/f-2. cümlesinin uygulanması gerektiği kanaatine varıldığı, davalı şirketin, sözleşmeden sonra Avrupa bölgesinde davacı temsilci olmadan tek başına satış yapmaya devam ettiği, davacı tarafından aracılık edilen satışlarda ise davacıya komisyon ödendiğinin tarafların kabulünde olduğu, bu nedenle sözleşmenin belli bir bölgede münhasır temsilci sözleşmesi olmadığının belirlendiği, dönem içinde davacının aracılık ettiği işlemlerde komisyon ödendiği, alınan gümrük kayıtlarından anlaşıldığı üzere davalının ayrıca davacının iştiraki olmadan Avrupa bölgesindeki ticari ilişkilerine devam ettiği, sözleşmenin yürürlükte olduğu süreçte tarafların sözleşmeyi bu şekilde uygulamaya devam ettiği, bu nedenle sözleşmenin bu şekilde yorumlanması gerektiği, ayrıca davacının denkleştirme tazminatı şartlarını sağlamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasındaki 01.09.2009 tarihli sözleşme ile müvekkilinin davalı şirket tarafından Avrupa bölgesinde tek başına münhasıran yetkili kılındığını, sözleşmeye göre davalının, müvekkilinin bölgesinde akdedilen tüm işler ticari mümessilin etkisi olmasa dahi ticari mümessile komisyon ödemeyi, ticari mümessilin onayı ve onun etkisi olmaksızın bölgeye dahil müşteri veya potansiyel müşteri ile yapılan pazarlıklar ve planlanan işler hakkında da ticari mümessile bilgi vermeyi kabul ve taahhüt ettiğini, davalının sözleşmeyi mail yoluyla usulüne aykırı şekilde 01.02.2016 tarihinde feshettiğini, davalı şirketin komisyon ödeme ve mümessile bilgi verme yükümlülüğüne uymayarak müvekkilinin bilgisi dışında bölgesinde ticari işler yaptığını, böylelikle müvekkilinin kazancının gizlenerek ödenmediğini, taraflarca imzalanan sözleşme simsarlık sözleşmesi niteliğinde olmayıp ticari mümessillik sözleşmesi olduğunu, sözleşmenin 2/f maddesi kapsamında müvekkilinin ücrete hak kazanmasının, kendisinin dahli olsun olmasın, kendi bölgesindeki tüm müşterilerle yapılan ticari faaliyetleri kapsayacağını, müvekkilinin kendi katkısıyla davalı şirkete kazandırdığı müşterilerin yanı sıra, müvekkilinin etkisi olmadan gerçekleşen işlerde dahi komisyon talep hakkı bulunduğunu, mahkemece her ne kadar sözleşme maddeleri arasında çelişki bulunduğu belirtilmişse de, sözleşmenin 2. maddesinin f fıkrasının ilk paragrafında sözleşme tarihinden sonra davalı şirketin edindiği bütün müşteriler ile yapılan satım sözleşmelerinden davalı şirketin elde edeceği kazançlardan müvekkilinin komisyon alacağına hak kazanacağının hüküm altına alındığını, ikinci paragrafında ise sözleşme tarihinden önce davalı şirketin edindiği ve halen mevcut olan müşteriler ile davalı şirketin yapacağı sözleşmelerden elde edilecek kazançtan, alışverişlerin iki katına çıkmış olması durumunda müvekkilinin komisyon alacağına hak kazanacağının hüküm altına alındığını, bu nedenle madde hükmünde çelişki bulunmadığını, bu nedenle sözleşme hükmünün müvekkili aleyhine yorumlanmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, davalı şirketin müvekkili sayesinde müşteri portföyünü geliştirerek büyük miktarlı ticari faaliyette bulunduğunu, müvekkilinin … ve … şirketleri dışında … ve … firmalarıyla yapılan sözleşmelere de aracılık ettiğini, … ve … firmalarına satış yapıldığının müvekkili tarafından tesadüfen öğrenildiğini,müvekkilinden gizlenmesi sebebiyle tespiti yapılamayan ticari işlerden dolayı da müvekkilinin hak kazandığı komisyon ücretlerinin bulunduğunu, bu nedenle davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının incelenerek, tüm Avrupa bölgesinde faaliyet gösterdiği müşterilerin tespiti ile hangi ürünlerin, ne miktarda, hangi fiyata ve hangi firmalara satıldığının belirlenmesi gerekirken, mahkemece davalının ticari defter ve kayıtlarının incelemeye tabi tutulmadığını, ayrıca mahkemece davalı şirketin davacının iştiraki olmadan Avrupa bölgesindeki ticari ilişkilerine devam ettiği tespit edilmesine rağmen, bu ticari ilişkilerden doğan komisyon alacağı hesaplanmadan davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkilince davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarına delil olarak dayanılmasına rağmen davalının ticari defterlerini ibraz etmediğini, mahkemece ise delilleri toplanmadan ve bu yönde bir karar oluşturulmadan karar verildiğini, davalının ticari defterlerini ibrazdan kaçınması nedeniyle iddialarının ispatlandığının kabulünün gerektiğini, mahkemece yazılan yazılara eksik yanıt verilmesine rağmen davalı şirkete ait Avrupa bölgesini kapsayacak şekilde sözleşme tarihinden bu güne kadarki tüm ihracat kayıtları ve gümrük belgelerinin getirtilmediğini, müvekkilinin davalıya Avrupa bölgesinde birçok müşteri kazandırdığını,sözleşmenin TTK 122 vd. maddeleri uyarınca acentelik hükümlerine tabi olduğunu, belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, taraflarca akdedilmiş olan ticari mümessillik sözleşmesinden kaynaklanan komisyon alacağı ile denkleştirme tazminatı istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK’nın 102/1 maddesinde acente, “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimse” olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma göre acentelik sözleşmesinin konusu bir iş görme olup, aracı acente ve ticari işletme adına sözleşme yapma yetkisine haiz acente olmak üzere iki tür acente bulunmaktadır. Her iki acentelik türünde de ticari işletme sahibine tabi olmama (bağımsızlık), acentelik ilişkisinin bir sözleşmeye dayanması, acentenin belirli bir yer veya bölge içinde faaliyet icra etmesi, faaliyetinin süreklilik taşıması ve meslek edinilmiş olması unsurlarının bulunması gerekir. Acentelik sözleşmesinde, müvekkil adına yazılı olarak sözleşme yapma yetkisi verilmediği sürece aracı acentelik söz konusu olacaktır. Somut olayda; taraflarca akdedilmiş olan ticari mümessillik sözleşmesi başlıklı 01.02.2009 tarihli sözleşmenin 3. maddesine göre, sözleşme 31.01.2014 tarihine kadar geçerli olup, bitiminden 6 ay öncesine kadar feshedilmemesi halinde bir yıl uzayacaktır. Sözleşme davalı tarafça 12.07.2015 tarihinde 31.01.2016 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, 6 ay öncesinden sözleşme hükmüne uygun olarak feshedilmiştir. Bu nedenle fesih 31.01.2016 tarihinde yürürlüğe girmiş olduğundan, alacak taleplerinin değerlendirilmesinde bu tarihin esas alınması gerekmektedir.Sözleşmede, ticari mümessilin şirketin Avrupa’daki tek temsilcisi olduğu, bağımsız olarak çalışacağı ve çalışma saatlerini kendisinin düzenleyeceği belirtildikten sonra, ticari mümessilin yükümlülükleri başlıklı 1. maddesinde, davacının yükümlülükleri iş konusunda arabuluculuk yapmak, taleplerle ilgilenmek, kendisine gönderilen talepleri şirkete iletmek, müşterilere teklif sunmak ve teklif sonuçlarını takip etmek olarak düzenlenmiştir. Mahkemece yaptırılan tercümede sözleşme başlığı ticari mümessillik sözleşmesi olarak tercüme edilmiş olup, bilirkişi kurulu raporunda da sözleşme başlığındaki Almanca ibarenin acentelik anlamına geldiği tespit edilmiştir. Sözleşmede, davacının aracılık faaliyetini icra ederken davalının gözetimi ve denetimi altında hareket edeceğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Davacının üstlendiği aracılık faaliyeti de devamlılık arz eden bir edimdir. Bu durumda taraflarca imzalanmış olan sözleşme kapsamında taraflar arasındaki ilişkinin acentelik benzeri bir ilişki olduğunun kabulü gerekmekte olup, mahkemece sözleşmenin simsarlık sözleşmesi olarak kabulü yerinde bulunmamıştır.Davacı tarafından, sözleşmenin 2/f maddesi kapsamında aracılık ettiği işlerden kaynaklanan komisyon ücreti ile aracılık etmemesine rağmen yapılan işlerden kaynaklanan komisyon alacağı talep edilmiştir. Sözleşme maddesi karışık olarak kaleme alınmış ise de, 2/f maddesinin birinci paragrafında, sözleşme tarihinden sonra davalının edindiği tüm müşterilere yapılan satışlar nedeniyle, davacının aracılığı olup olmamasına bakılmaksızın komisyon ödeneceği hüküm altına alınmıştır. Aynı fıkranın ikinci paragrafında ise sözleşme tarihinden önce davalının edindiği müşterilere yapılacak satışlardan, ancak davacının iş hacmini büyük ölçüde artırması (iki katına çıkarması) halinde komisyon ödeneceği belirtilmiştir. Bu durumda madde hükümleri arasında bir çelişki bulunmayıp, sözleşme tarihi öncesi ve sonrası edinilen müşteriler bakımından bir ayrıma gidildiği anlaşılmaktadır.Genel olarak denkleştirme tazminatı, acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra, bu ilişkinin devamı boyunca acentenin kişisel gayretiyle yarattığı müşteri çevresinden müvekkilinin halen yararlanması, acentenin ise yararlanmaması nedeniyle uğradığı kaybın karşılığıdır. 6102 sayılı TTK’nın 122. maddesine açıkça denkleştirme istemi olarak tanımlanan, doktrinde de genel olarak portföy tazminatı olarak da ifade edilen bu tür tazminat, somut olaydaki sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’da açıkça düzenlenmemiş olmakla birlikte, anılan kanunun 134. maddesinde; muhik bir sebep olmadan ve üç aylık ihbar müddetine riayet etmeksizin akdi fesheden tarafın, başlanmış işlerin tamamlanmaması yüzünden diğer tarafın uğradığı zararı tazmine mecbur olduğu, müvekkilin veya acentenin iflas veya ölümü yahut hacir altına alınması sebebiyle acentelik mukavelesi sona ererse, işlerin tamamen görülmesi halinde acenteye verilmesi gereken ücret miktarına nispetle tayin olunacak münasip bir tazminatın acenteye yahut yukarıdaki hallere göre onun yerine geçenlere verileceği hükme bağlanmıştır. 6102 sayılı TTK.nın 122. maddesine göre ise, acentelik sözleşmesinin sona ermesinde acentenin kusurunun bulunmaması koşuluyla; müvekkilin, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde etmesi, acentenin, sözleşmenin sona ermesine bağlı olarak işletmeye bağlı müşterilerle yapılmış veya yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme devam etmiş olsaydı elde edeceği ücreti talep etme hakkını kaybediyor olması ve somut olayın özelliklerine göre denkleştirme isteminin karşılanmasının hakkaniyete uygun düşmesi hallerinde denkleştirme tazminatı istenebilir. Aynı maddenin 5. fıkrasında ise bu hükmün tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi halinde de uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla denkleştirme tazminatı istemi, ancak acentelik veya tek satıcılık niteliğindeki sözleşmelere dayalı olarak talep edilebilecektir. Bu nedenle somut olay bakımından taraflarca akdedilen sözleşmenin davalı tarafça haklı bir sebep ileri sürülmeden feshedilmesi nedeniyle, davacının kural olarak denkleştirme tazminatı talep etmesi mümkün olmakla birlikte, denkleştirme tazminatının diğer koşullarının incelenmesi gerekmektedir. Davacı tarafça; … firmasına yapılan satışlar nedeniyle 5.010,09-Euro, … firması nedeniyle 3.990-Euro, … firması nedeniyle de 5.965-Euro komisyon alacağı bulunduğu belirtildikten sonra, davalı tarafından davacıdan gizlenmiş olan ticari işler nedeniyle de komisyon ücreti alacaklarının bulunduğu, bu nedenle davalı şirketin tüm Avrupa bölgesinde faaliyet gösterdiği müşterilerin tespiti ile ne tutarda ürün satışı yapıldığının belirlenmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Bu kapsamda dava dosyasına davacı tarafça Avrupa bölgesinde yapılan satışlara ilişkin olduğu iddia edilen bir liste sunulmuştur. Ancak bu şekliyle davacının talebi somutlaştırılmamış olup, komisyon alacağının bulunup bulunmadığının tespitine yönelik ticari defter incelemesi de buna göre yapılacağından, hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında davacı tarafa, hangi firmalara yapılan satışlar nedeniyle komisyon alacağı talep edildiği hususu açıklatılarak buna göre inceleme ve araştırma yapılması ve dosyaya delil olarak sunulan e-posta kayıtlarına göre, davacı 23.10.2014 tarihinde davalıya gönderdiği e-postada “… üzerinden hiç bir komisyon talebim yoktur” şeklinde ki beyanı doğrultusunda davacının söz konusu firmalar bakımından komisyon alacağı talep edip edemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer yandan mahkemece Halkalı Gümrük Müdürlüğüne yazılan yazıya verilen yanıtta, arşivin taşınması nedeniyle beyannamelerin bulunamadığı bildirilmiş olup, bu hususta yeniden ilgili idareye yazı yazılarak eksik ihracat gümrük kayıtlarının getirtilmesi gerekmesine rağmen bu kayıtların getirtilmemesi nedeniyle eksik inceleme yapılmıştır. Ayrıca her ne kadar mahkemece davalının ticari defter kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış olsa da, ticari defterlerde sadece davacı ile ilgili kayıtlar incelenmiş olup, davalı şirketin getirtilen ihracat kayıtları ile ilgili bir inceleme yaptırılmamıştır. Yukarıda açıklanan eksiklikler giderildikten sonra davacının komisyon alacağı ve denkleştirme tazminatı talepleri bakımından, davacı tarafından davalı adına düzenlenen komisyon faturalarının da ibrazı sağlanarak ,davalının ticari defter kayıtları ile getirtilen tüm ihracat kayıtları üzerinde usulüne uygun olarak bilirkişi incelemesi yaptırılarak, taraflar arasındaki sözleşme kapsamında davacının komisyon alacağı bulunup bulunmadığının tespiti, yine davacının denkleştirme tazminatı talep koşullarının oluşup oluşmadığının tespiti ile varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucunda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir. Açıklanan nedenlerle; uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılarak, davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/227 Esas – 2020/1060 Karar sayılı 20/11/2020 tarihli kararının, HMK’nın 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE” Davacı tarafından yatırılan 59,30-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda gerekçeli karar sonra yazılmak üzere oybirliği ile HMK’nın 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verildi. 08/11/2023