Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/54 E. 2023/1142 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/54
KARAR NO: 2023/1142
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/06/2020
NUMARASI: 2018/546 Esas – 2020/331 Karar
DAVA: Ticari Şirket
Davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirketin toplam 16.333.350 hissesinden 1.023.557 adedine sahip olduğunu, 13.009.346 hissenin … Holding A.Ş.’ye, 1.023.557 adedin …’a, 1.023.557 adedin …’a, 163.333 adedin …’na ait olduğunu, davalı şirketin yönetim kurulunun aldığı karar üzerine olağan genel kurul toplantısının 14/05/2018 tarihinde yapıldığını, olağan genel kurulda gündemin 6.maddesi gereğince alınan karar ile müvekkilinin ibra edilmediğini ve hakkında sorumluluk davası açılmasına karar verildiğini, yine olağan genel kurulda gündemin 7.maddesi gereğince alınan karar ile esas sözleşmeye aykırı olarak davalı şirketin sermayesinin en az % 15’ine sahip hissedarlar tarafından önerilen aday yerine davalı şirketin hakim hissedarı konumunda bulunan … Holding A.Ş. tarafından önerilen …’ın yönetim kurulu üyesi olarak seçilmesine karar verildiğini, olağan genel kurulda alınan 6 ve 7 no.lu kararın kanuna, esas sözleşmeye, dürüstlük kuralına, eşit davranma ilkesine ve 7 no.lu kararın esas sözleşmeye aykırı olduğunu belirterek davalı şirketin 14/05/2018 tarihli olağan genel kurulunda alınan 6 ve 7 no.lu kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; 14/05/2018 tarihli olağan genel kurulda alınan 6 ve 7 no.lu kararların kanuna, esas sözleşmeye, dürüstlük kuralına, eşit davranma ilkesine ve 7 no.lu kararın esas sözleşmeye aykırı olmadığını, zira davacıya yönelik işlem yapılması kararının davacının pay sahipliği sıfatından değil yönetim kurulu üyeliğinden kaynaklandığını, eşit şartlardaki pay sahiplerinin gerek pay sahipliği haklarını kullanırken, gerek ortaklığa karşı borçlarını ifa ederken eşit muameleye tabi tutulması şeklinde ifade edilebilecek eşit işlem ilkesinin bu sebeple somut olaya uygulanamayacağını, davacının şirkette CEO olarak görevlendirildiğini, bu çerçevede şirketi devamlı zarar ettirerek yüklü miktarda borç altına soktuğunu, davacının yönetim kurulu üyesi olarak vazifelerini ifa etmemekle şirketi zarara soktuğunu, bu nedenle ibra edilmediği gibi hakkında sorumluluk davası açılmasına karar verildiğini, yönetim kurulu üyelerinin tamamının ibrasının zorunlu olmasını gerektiren yasal düzenleme bulunmaması, CEO olarak görevlendirilen davacının da şirketi zarara sokması nedeniyle davacının ibra edilmemesinin dürüstlük kuralına aykırı olmadığını, genel kurul toplantısında diğer pay sahiplerinin alınan kararlara muhalefet etmediklerini, diğer pay sahiplerinin ancak birlikte yönetim kuruluna aday gösterebileceklerini, tek başına davacının aday gösterme hakkının esas sözleşme gereğince bulunmadığı gibi davacının eldeki davayı da tek başına açamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davalı şirketin esas sözleşmesinin 12.maddesi ile yönetim kuruluna, sermayeyi temsil eden payların % 15’ini temsil eden pay sahiplerinin 1 üye, kalan %20 paya sahip olanların 1 üye, geriye kalan % 30’a sahip pay sahiplerinin 1 üye ve % 35’e sahip olanların 1 üye aday gösterme hakkının bulunduğunun düzenlendiği, 29/07/2013 tarihli ortaklık sözleşmesinin 4.2.1 maddesinde, yönetim kuruluna 4 üye seçileceği, üyelerden üçünün … Holding A.Ş., 1’inin azınlık ortaklar tarafından gösterilen adayın genel kurulca seçileceğinin düzenlendiği, somut olayda, 14/05/2018 tarihli olağan genel kurul toplantısının 6. ve 7.maddeleri ile şirkette % 19,81 oranında pay sahibi olanların aday olarak gösterdiği davacının, geçmiş yıllar özellikle 2017 yılındaki 80.056.832-TL faaliyet zararı nedeniyle ibra edilmeyerek sorumluluk davası açılmasına, azlık pay sahipleri tarafından (%19,81)aday gösterilen davacının yerine … Holding AŞ tarafından gösterilen adayın oy çokluğuyla seçilmesine karar verildiği, davacının fiillerinin 2017 yılı kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ve zararın açıklaması olmadan ibra edilmemesine karar verilmesinin kanuna, esas sözleşmeye ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olduğu, bu nedenle gündemin 6.maddesi gereğince alınan ibra edilmeme ve davacı hakkında sorumluluk davası açılması yönündeki kararın iptalinin gerektiği, yine esas sözleşmenin 12.maddesi ve ortaklık sözleşmesinin 4.2.1 maddesine aykırı olarak azlık pay sahipleri tarafından yönetim kuruluna aday gösterilen davacının seçilmeyerek yerine … Holding A.Ş. tarafından gösterilen adayın seçilmesinin şirket esas sözleşmesine ve ortaklık sözleşmesine aykırı olduğu, 7.maddede alınan kararın iptalinin gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı şirketin genel kurulunda ibraya ilişkin 6 no.lu ve yönetim kurulu seçimine ilişkin 7 nolu kararın iptaline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili; 6 nolu kararın iptali bakımından davacının hukuki yararının bulunmadığını, çünkü müvekkili şirket tarafından davacı hakkında henüz sorumluluk davası açılmadığını, ayrıca ibranın tek başına icra edilebilir bir karar olmadığını, 7 nolu karar bakımından davacının tek başına iptal davası açamayacağını, çünkü azlık gruba yönetim kurulu üyesi belirlemek hususundaki imtiyazın ancak birlikte kullanılabileceğini, bu nedenle 7 nolu karar yönünden davanın grup halinde açılabileceğini, bu nedenle davanın taraf dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, Mahkemece davacı tarafından şirketin kötü yönetilip yönetilmediği ile ilgili incelemenin 2017-2018 dönemine münhasır yapılmış ise de geçmiş dönemlere ait defter ve kayıtların da incelenmesi gerektiğini, ayrıca bilirkişi …’in ticari defter ve belgeleri inceleyebilecek özel ve teknik bilgiye sahip olmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda beyan ve itirazların dikkate alınmadan eksik inceleme ile hazırlandığını, gerekçe içermediğini, mahkemece kabul edilmeyen önceki bilirkişi raporları ile hükme esas alınan bilirkişi raporunda bir farklılık olmadığını, mahkemenin ibra kararını ticari defter ve belgeler incelenmeden karara bağladığını, mahkemenin gerekçeli kararında bilirkişi raporunun kopyalanarak gerekçe oluşturulduğunu, müvekkili şirketin faaliyet alanı ve sektöründeki tecrübesine binaen davacıya müvekkili şirketin idari ve operasyonel yönetiminin tümüyle teslim edildiğini, davacıya bu nedenle genel müdür sıfatının kazandırıldığını, davacının şirketi zarara uğrattığını ve bu hususun tolerans edilemez boyutlara geldiğini, geçmiş yılların incelenmesi ile bu hususun açıkça tespit edilebileceğini, ayrıca davacının müvekkili şirketten kendisinin % 100 hisse ile sahibi olduğu şirketlere kaynak aktarımında bulunduğunu, bu para transferlerinin yetkisiz olarak tek imza ile yapıldığını, müvekkili şirketin defterlerinin yeterli olarak incelenmesi halinde haklı nedenlerin tespit edilebileceğini, TTK’nın 360. maddesini dikkate almadan şirket esas sözleşmesinin lafzı ile hareket edilmesinin doğru olmadığını, davacının kötü yönetiminin ve davranışlarının şirkete yönetim kurul üyesi olarak seçilmemesi için haklı sebep oluşturduğunu, TTK’nın 360. maddesinde haklı bir sebep bulunması halinde yönetim kuruluna seçmeme imkanı tanındığını, gerekçede TTK’nın 360. maddesinin tartışılmadığını, davalı şirketin 2016 yılınds 76.905.633,57-TL, 2017 yılında 77.390.191,39-TL, 2018 yılında ise 123.244.321,53-TL zararının oluştuğunu, şirketin her iç dönemde de borca batık olduğunu, müvekkili şirkete ait denetim raporlarından da anlaşıldığı üzere davacının CEO olarak görev yaptığı dönemlerde şirketin önemli ölçüde zarara uğratıldığını, ayrıca davacının sahibi olduğu şirketlere toplamda 7.089.815,60-TL aktarıldığını, geri alınması için girişimde bulunmadığını, yönetim kurulu kararı alınmaksızın makam aracı tahsisi nedeniyle 512.893-Euro zarara yol açıldığını, şirket yönetim kurulu kararı olmadan 508.025-TL şirket alacağından vazgeçildiğini, ayrıca atıl durumda olan sabit kıymetler ile hurda halinde bekleyen kıymetler nedeniyle zarar meydana geldiğini, davacının aşkın giderlerinin de şirketi zarara soktuğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava; davalı şirketin 14/05/2018 günlü olağan genel kurul toplantısında davacının ibra edilmemesine ve davacı hakkında sorumluluk davası açılmasına ilişkin alınan gündemin 6 no.lu karar ile yönetim kuruluna üye seçimine ilişkin alınan 7 no.lu kararların iptali istemine ilişkindir. Davacının, davalı şirketin 16.333.350 payının 1.023.557’sine sahip olduğu, şirketin 13.009.346 payının … Holding AŞ’ne, 1.023.557 payın …’a, 1.023.557 payın …’a, 163.333 payın …’na ait olduğu, davalı şirketin yönetim kurulunun aldığı karar üzerine olağan genel kurul toplantısının 14/05/2018 tarihinde gerçekleştirildiği, olağan genel kurul toplantı tutanağı içeriğinden anlaşılacağı üzere, gündemin 6.maddesi ile yönetim kurulu üyelerinin 2017 yılı hesap ve faaliyetlerinden dolayı ibraya sunulduğu, neticede davacı hariç olmak üzere diğer yönetim kurulu üyelerinin oy çokluğuyla ibra edildiği, davacının ise geçmiş yıllara ve özellikle 2017 faaliyet yılına ilişkin şirketin zarar etmesine sebep olduğundan bahisle ibra edilmemesine ve kendisi hakkında sorumluluk davası açılmasına oy çokluğuyla karar verildiği,gündemin 7.maddesi ile yönetim kurulu üyelerinin seçildiği, davacının alınan her iki karara muhalefet ettiği ve muhalefet şerhini genel kurul tutanağına yazdırdığı anlaşılmaktadır. Anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmemeleri ya da daha önce alınan bir ibra kararının yine genel kurul marifeti ile geri alınması halinin başlı başına iptal davasına konu edilmesi durumunda, yerleşik yargı kararlarına göre davacıların hukuki yararlarının bulunmadığı kabul edilmekte; hukuki yararın varlığının kabul edilebilmesi için yönetim kurulu üyeleri hakkında ayrı bir sorumluluk davasının makul bir süre de açılıp açılmadığının beklenmesi gerektiği belirtilmektedir. Zira yönetim kurulu üyelerinin görevleri ile ilgili iş ve işlemlere ilişkin inceleme ve değerlendirmeler sorumluluk davasında somuta indirgenmek suretiyle ele alınarak sonuca bağlanmakta ve sorumluluk davası açılmaksızın sırf ibra etmeme yönündeki kararlar, ilgililer hakkında herhangi bir hukuksal sonuç meydana getirmemektedir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 13/03/2013 tarih, 2013/1578 E. 2013/4933 K. Sayılı ilamı). Somut olayda davacının ibra edilmemesine ve hakkında sorumluluk davası açılmasına dair karar alınmış ise de davacı yönetim kurulu üyesi hakkında genel kurul kararına dayalı olarak açılmış bir sorumluluk davası bulunmamaktadır. Bu nedenle davacının hukuki yararının bulunmadığı dikkate alınmaksızın, işin esasına girilerek genel kurulda alınan 6 no.lu kararın iptaline karar verilmesi doğru görülmemiştir. Belirli grupların yönetim kurulunda temsil edilmesi başlıklı TTK 360.maddesinde “(1) Esas sözleşmede öngörülmek şartı ile, belirli pay gruplarına, özellik ve nitelikleriyle belirli bir grup oluşturan pay sahiplerine ve azlığa yönetim kurulunda temsil edilme hakkı tanınabilir. Bu amaçla, yönetim kurulu üyelerinin, belirli bir grup oluşturan pay sahipleri, belirli pay grupları ve azlık arasından seçileceği esas sözleşmede öngörülebileceği gibi, esas sözleşmede yönetim kurulu üyeliği için aday önerme hakkı da tanınabilir. Genel kurul tarafından yönetim kurulu üyeliğine önerilen adayın veya hakkın tanındığı gruba ve azlığa mensup adayın haklı bir sebep bulunmadığı takdirde üye seçilmesi zorunludur. Bu şekilde tanınacak temsil edilme hakkı, halka açık anonim şirketlerde yönetim kurulu üye sayısının yarısını aşamaz. Bağımsız yönetim kurulu üyelerine ilişkin düzenlemeler saklıdır. (2) Bu maddeye göre yönetim kurulunda temsil edilme hakkı tanınan paylar imtiyazlı sayılır.” hükmünü ihtiva etmekte olup tanınan imtiyaz hakkı belirli bir pay grubuna veya azlığa bir bütün halinde verilmiştir. Temsil edilme hakkı, esas sözleşmede belirlenmiş olmak üzere ya yönetim kurulu adaylığı için aday gösterme ya da doğrudan belirli bir grup pay sahibi veya azlık arasından seçilme şeklinde olmakla birlikte, TTK 408/2-a maddesi uyarınca yönetim kurulu üye seçimi genel kurulun görev ve yetkisindedir. Haklı bir sebep bulunmadığı sürece önerilen adayın seçilmesi zorunlu olup, haklı sebebin bulunması halinde ise genel kurulun her zaman adayı reddetme yetkisi mevcuttur. Davacının; genel kurul toplantısına katılarak alınan kararlara muhalif kaldığı, bu nedenle dava açma hakkının bulunduğu, TTK 446.maddesine göre pay oranına bakılmaksızın her pay sahibine tanınan bir hak olduğundan davalı vekilinin davacının %15 paya sahip olmadığı ve dava açmaya yetkili bulunmadığına yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Şirket Ortaklık sözleşmesinin Yönetim Kurulu üye sayısı ve dağılımını gösteren 4.2.1 maddesinde “Taraflar, her bir Şirket’in Yönetim Kurulu’nun 4 üyeden oluşacağı, üyelerin 3’ünün …, 1’inin ise Azınlık Ortaklar tarafından gösterilen adaylar arasından Genel Kurul tarafından seçileceği hususunda mutabıkdır. Şirket sermayesini temsil eden Pay’ların en az %15’ine sahip olan Pay Sahibi veya Sahipleri’nin ilgili Şirket’in Yönetim Kurulu’na 1 (bir) üye, geri kalan %20’sine sahip olan Pay Sahibi veya Sahipleri’nin 1 (bir) üye, geri kalan %30’una sahip olan Pay Sahibi veya Sahipleri’nin 1 (bir) üye ve geri kalan %35’ine sahip olan Pay Sahibi veya Sahipleri’nin 1 (bir) üye atama hakkı olacaktır. Bu şekilde aday gösterilen üyeyi Genel Kurul, Yönetim Kurulu’na seçmek zorundadır.” hükmünü ihtiva ettiği görülmektedir. Olağanüstü genel kurul tutanağının 7.bendinde aday gösterilen davacı, şirketin zarar etmesi ve zararın pay sahibi … Holding A.Ş. Tarafından finanse edilmesi, azınlık pay sahiplerinin zararın finanse edilmesine yönelik bir girişimlerinin olmaması, davacının şirketi sürekli zarara uğratması nedeniyle reddedilmiştir. Ancak davacı önceki olağan genel kurul toplantılarında diğer yönetim kurulu üyeleri ile birlikte ibra edilmiştir. Bunun dışında 14/05/2018 tarihli genel kurul toplantısından sonra, boşalan yönetim kurulu üyeliği için davacıya genel kurul kararı ile çelişki oluşturacak şekilde teklifte bulunulmuştur. Bu durumda esas sözleşmenin 12.maddesi ve ortaklık sözleşmesinin 4.2.1 maddesine aykırı olarak azlık pay sahipleri tarafından yönetim kuruluna aday gösterilen davacının seçilmeyerek yerine … Holding Anonim Şirketi tarafından gösterilen adayın seçilmesinin şirket esas sözleşmesine ve ortaklık sözleşmesine aykırıdır. Bu nedenle mahkemece genel kurulda alınan 7 nolu kararın iptaline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; 14/05/20218 tarihli genel kurulda alınan 6 no.lu karar yönünden davacının hukuki yararının bulunmadığı halde iptaline karar verilmesi doğru olmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, kararın kaldırılmasına, bahsi geçen hata nedeniyle yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından,yeniden karar verilmesine davanın kısmen kabulüne, 14/05/20218 tarihli genel kurulda alınan 7 nolu kararın iptaline, 6 nolu kararın iptali isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/546 Esas – 2020/331 Karar sayılı 16/06/2020 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın kısmen kabulüne; 14/05/20218 tarihli genel kurulda alınan 7 nolu kararın iptaline, 6 nolu kararın iptali isteminin reddine,” İlk derece mahkemesine ilişkin olarak; Alınması gereken 269,85-TL karar ve ilam harcından, 35,90-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 233,95-TL harcın davalıdan tahsiliyle hazineye gelir kaydına, Davacı tarafından ödenen toplam 134-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Davacı tarafından yapılan 1250-TL bilirkişi ücreti ve 350-TL posta masrafı olmak üzere toplam 1.600-TL yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 800-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına, Davacı vekili lehine takdir olunan 9.200-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davalı vekili lehine takdir olunan 9.200-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine”Davacı tarafından yatırılan 54,40-TL istinaf karar harcının talebi halinde davacıya iadesine,Davacı tarafından yapılan 49-TL istinaf yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 25-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına, Davalı tarafından yapılan 19-TL istinaf yargı giderinin davanın reddi oranında hesaplanan 10-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalanın davalı üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.13/07/2023