Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/500 E. 2023/1574 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/500
KARAR NO: 2023/1574
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/09/2020
NUMARASI: 2018/1201Esas – 2020/429 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma veya Çıkarılmaya İlişkin)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/10/2023
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirketin %25 oranında ortağı olduğunu, davalı şirket iki ortaklı olup diğer ortağın şirket yetkilisi olduğunu, müvekkilinin davalı şirketin iş ve işleyişi ile ilgili olarak diğer ortak veya şirketin mali müşaviri tarafından bilgilendirilmeyerek bilgi alma hakkının engellendiğini, şirketin kar dağıtımı yapmadığını, diğer ortağın aldığı yanlış kararlar nedeniyle giderlerini ortaklardan borç talep ederek kapatmaya çalıştığını, bu yüzden davalı şirket tarafından keşide edilen 25.05.2018 tarihli ihtarname ile müvekkilinden sermaye borcu olmamasına rağmen şirkete nakit sermaye koymasının talep edildiğini, şirketin kuruluş amacını gerçekleştirmesi imkanının kalmadığını, taraflar arasındaki güven ilişkisinin zedelendiğini, öyle ki diğer ortağın müvekkiline zorla senet imzalattığını, davalıya keşide edilen 13.03.2018 tarihli ihtarname ile müvekkilinin şirketteki payının devredilmek istenildiğinin bildirilmesine şirketçe bu talebe cevap verilmediğini, şirketin kayıtlı adresinden taşındığının haricen tespit edildiğini belirterek, müvekkilinin haklı nedenle ortaklıktan çıkmasına ve çıkma payının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkili şirketin restaurant işletmeciliği ile iştigal ettiğini, şirketin işlettiği ticari işletmeyi davacının eşinin idare ettiğini, bu nedenle bilgi alma hakkının engellendiği iddiası yerinde olmayıp, davacının eşi nedeniyle her türlü iş ve işleyişten haberdar olduğunu, ayrıca davacının müvekkili şirket yetkilisinde bilgi talep etmeyip mali müşavirden talepte bulunduğunu, şirketin kuruluşundan bu yana sadece ilk hesap döneminin tamamlandığını, şirketin kuruluşundan itibaren işletmenin hazırlanması, tefrişi gibi faaliyetlerde bulunduğunu, bu nedenle ilk yılında şirketin kar etmesinin beklenemeyeceğini, bu nedenle kar payı hesaplaması yapılmasının mümkün olmadığını, ayrıca davacının bu konuda herhangi bir genel kurulu toplantısına katılmadığını, şirketin zarara uğratıldığı iddiasının yerinde olmadığını, işletmenin devamı için yapılması gereken giderlerin diğer ortak tarafından karşılandığını, davacının bu konuda maddi katkısının olmadığını, davacıya zorla senet imzalatıldığı iddiasının gerçeğe aykırı olduğunu, davacının hisselerini devredememiş olmasının çıkma için haklı sebep oluşturmayacağını, şirketin adres değişikliği için alınmış bir ortaklar kurulu kararı bulunmadığını, davacının şirkete 75.000-TL sermaye koyduğu iddiasının gerçeğe aykırı olduğunu, şirketin sermayesi 10.000-TL olup davacının taahhüt ettiği sermaye payının 1/4’ünü ödediğini, davacının ileri sürdüğü ortaklıktan çıkma nedenlerinin ortaklıktan çıkmayı sağlayacak nitelikte olmadığını, davacının çıkma talebinin haklı görülmesi halinde ise TTK’nın 612 ve 642. maddelerinin dikkate alınması gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davanın davalı şirketin kuruluşundan bir yıl kadar sonra açıldığı, kar payı dağıtılmadığı ileri sürüldüğü halde ve ana sözleşmede düzenlenmesine rağmen, kar dağıtımına ilişkin alınmış bir genel kurul kararına rağmen kar dağıtılmadığının iddia ve ispat olunamadığı, bilgi alma hakkının kullandırılmadığı, şirketin amacını gerçekleştirme olanağının kalmadığı, taraflar arasında güven ilişkisinin kalmadığı ve özellikle davacıya zorla senet imzalatıldığı şeklindeki suç isnadı da içeren iddiaları yönünden ise herhangi bir ispat vasıtası sunulamadığı, ispatı halinde ortaklıktan çıkma sebebi sayılabilecek bu iddiaların davacı tarafından usulünce ispat olunamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; haklı sebeplerin varlığı bilirkişi raporu ve delillerle sabit olmasına rağmen davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin bilgi alma hakkının engellendiğinin sabit olduğunu, davalı şirketin müdürü olan diğer ortağa borçlandığı ortaya çıkmış olup, diğer ortağın neye istinaden şirkete borç verdiğinin netleşmediğini, taraflarca düzenlenen 07.07.2017 tarihli sözleşme uyarınca müvekkilinin gönderdiği 75.000-TL’nin şirket kayıtlarına girmediğini, bu hususun ortaklar arasındaki güveni zedelediğini, söz konusu paranın şirkete sermaye koyma amacıyla gönderildiğini, davalı şirketin gayrı faal olduğunun tespit edildiğini, bu hususun ortaklıktan çıkma için yeterli olduğunu, şirketin genel kurul toplantısının yapılmadığını ve bu nedenle kar payı dağıtılmadığını, diğer ortağın görevini yerine getirmeyerek genel kurulu toplantıya çağırmadığını, bu nedenle şirketin kuruluş amacını gerçekleştirmesinin imkansız hale geldiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, limited şirket ortaklığından haklı nedenle çıkma ve çıkma payının tahsili istemine ilişkindir. Davacı tarafça; müvekkilinin bilgi alma hakkının engellendiği, şirketin kar dağıtımı yapmadığı, diğer ortağın aldığı yanlış kararlar nedeniyle zarar ettiği, müvekkiline zorla senet imzalatıldığı, bu nedenle güven ilişkisinin zedelendiği, şirketin gayrı faal olması nedeniyle kuruluş amacını gerçekleştirmesi imkanının kalmadığı ileri sürülerek, haklı sebeplerle ortaklıktan çıkma talep edilmiş, mahkemece açıklanan gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir. TTK’nın 638/2. maddesine göre “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir.” Anılan düzenleme ile ortağa haklı sebeplerin varlığı halinde çıkma davası açabilme olanağı tanınmıştır. Ancak “haklı sebeplerin” nelerden ibaret olduğu belirtilmemiştir. Bu nedenle çıkma isteğinde bulunan ortağın öne sürdüğü sebep veya sebeplerin gerçekten var olup olmadığını yahut haklı olup olmadığını mahkeme değerlendirecektir. Bu durumda şirket kavramının doğuşu ve şirketlerin kuruluş gayesi dikkate alınarak; aynı amaç için birlikte sermaye koyup emek vererek çalışma, dayanışma ve karşılıklı güven ortamının sağlanması gayelerine aykırı düşen; şirketin çalışmasını, devamını, ortaklarına kazanç sağlamasını ve kuruluş amacının gerçekleşmesini imkansız hale getiren davranışların haklı neden olarak kabulü gerekmektedir. Kuşkusuz haklı nedenler sınırlı olmayıp, iddia edilen eylemlerin haklı neden oluşturup oluşturmadığı her somut olayın özelliğine ve koşullarına göre değerlendirilmelidir. Somut olayda; davacı ile diğer ortak … arasında düzenlenen adi ortaklık sözleşmesi doğrultusunda iki ortaklı davalı şirketin kurularak 09.06.2017 tarihinde tescil edildiği, şirket sermayesi 10.000-TL olup davacının %25, diğer ortağın ise %75 pay sahibi olduğu, ancak her iki ortağın da taahhüt ettikleri sermaye payının 1/4’ünü ödedikleri, ayrıca diğer ortağın şirketi münferiden temsile yetkili yöneticisi olduğu, davalı şirket tarafından davacıya keşide edilen 25.05.2018 tarihli ihtarname ile şirketin borçlusu bulunduğu bono bedelinin ödenebilmesi için bono bedelinin 1/4’ünün ödenmesinin talep edildiği, davacı tarafından diğer ortak …’e keşide edilen 13.03.2018 tarihli ihtarname ile de davacının ortaklık payının devralınmasının talep edildiği, dosya kapsamında toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre, restaurant işletmek üzere kurulan şirketin kısa bir süre sonra iş yerini kapattığı ve başka bir iş yeri adresinin bulunmadığı, mevcut iş yerinde halen başka bir firmanın faaliyet gösterdiği, davalı şirketin bu haliyle gayrı faal durumda olduğu, ticari defter kayıtlarına göre şirketin 2017 yılı sonu itibariyle zarar ettiği, 2018 yılı sonu itibariyle zararının 124.718,15-TL olduğu, bu tarih itibariyle öz kaynağının ise -145.021,18-TL olduğu, şirketin ortaklara borçlar hesabında 2018 yılı sonu itibariyle dava dışı ortak …’e 101.222,73-TL borçlu olduğu anlaşılmaktadır. Davacı tarafça müvekkilinin bilgi alma hakkının engellendiği ileri sürülmüşse de, sunulan e-posta yazışmalarına göre davacının şirketin mali müşavirinden talepte bulunmuş olup, şirketten talepte bulunmasına rağmen bu hakkının kullandırılmadığı yönünde bir delil sunulmamıştır. Zorla senet imzalatma iddiası bakımından hiç bir delil bulunmamaktadır. Yine şirketin restaurant işletmeciliği faaliyetine başlaması nedeniyle yapılması gereken giderler dikkate alındığında, kuruluş tarihinden itibaren dava tarihine kadar olan bir yıl dört aylık dönemde kar payı dağıtımı yapması beklenemeyeceği gibi, bu hususta alınmış bir genel kurul kararı da bulunmamaktadır. Şirketin diğer ortağın aldığı yanlış kararlar nedeniyle zarar ettiği iddiası bakımından da herhangi bir delil bulunmamaktadır. Yine diğer ortağın şirketi usulsüz olarak borçlandırdığı iddiası bakımından herhangi bir delil bulunmadığı gibi, davalı tarafça bu husus şirketin sigorta, vergi, kira gibi ödemelerinin diğer ortak tarafından karşılandığı şeklinde açıklanmıştır. Davacı tarafça şirkete sermaye koyma amacıyla gönderilen 75.000-TL’nin şirket kayıtlarına girmediği ileri sürülmüştür. Ancak ortaklar arasında şirket kuruluşundan önce düzenlenen adi ortaklık sözleşmesine göre, bu bedel %25 hisse karşılığı diğer ortağa ödenecek bedel olarak kararlaştırılmış olup, sözleşmede bu tutarın şirkete sermaye olarak konulacağına dair bir hüküm yoktur. Şirketin kuruluşunun 09.06.2017 tarihinde tescil edildiği, işbu davanın ise şirketin kuruluşundan itibaren yaklaşık 1 yıl dört ay sonra açıldığı, davacının ileri sürdüğü ortaklıktan çıkma sebeplerinin ispat edilemediği sabittir. Şirketin kuruluşundan kısa bir süre sonra gayrı faal hale geldiği sabit olmakla birlikte, bu hususun tek başına ortaklıktan çıkma bakımından haklı sebep olarak kabulü mümkün değildir. Bu nedenle mahkemece davanın reddine karar verilmesi isabetlidir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 59,30-TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK’nın 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 19/10/2023