Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/495 E. 2021/435 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/495
KARAR NO : 2021/435
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/11/2019
NUMARASI : 2017/399 Esas 2019/1058 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/03/2021
Davanın reddine ilişkin verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davalı banka tarafından müvekkili aleyhine İst.Anadolu …. İcra Müd. … Esas sayılı dosyası ile … A.O Atatürk Caddesi Kozyatağı Şubesine ait … nolu hesabına keşide edilen 10.03.2016 keşide tarihli ,,, çek nolu 25.500-TL bedelli çek ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatıldığını,müvekkili aleyhine başlatılan takibe konu çekteki imzanın müvekkil şirket yetkilisine ait olmadığını,icra dosyası nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili; davacı her ne kadar takibin kambiyo senedine dayalı olarak başlatıldığını beyan etmişse de takibin ilamsız takip olduğunu, takip dosyası içerisindeki çek sureti de yazılı delil olarak dosyaya ibraz edildiğini, dolayısıyla davacının imzaya itirazı ya da çekin kambiyo vasfında olmadığına yönelik itirazları yerinde olmadığını, davacının borca itiraz etmeyerek takibi kabullendiğini, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, çek aslına ulaşabilmek amacıyla yazılan müzekkerelerden sonuç alınamadığını, çek aslının ibrazı yükümlülüğü ve ispat yükünün temlik alan davalıda bulunması nedeni ile çek aslının ibrazı için davalı vekiline 1 aylık kesin süre verildiği, ancak davalı vekili tarafından beyan dilekçesinin 12/11/2019 tarihli celsede tetkiki ile de çek aslının ibrazı için bankaya müzekkere yazılması talep edildiği, mahkemece de temlik eden davalı bankaya tahkikat aşamalarında müteaddit defalar yazılan müzekkerelere rağmen çek bulunamadığından yeniden müzekkere yazılması talebinin reddine karar verildiği ve davalının çek üzerinde bulunan imzanın davacı eli mahsulü olduğunu bu ispat edememesi nedeni ile davacının uyuşmazlık konusu çekten ve bu çeke dayalı girişilen icra takibinden borçlu bulunmadığı gerekçesiyle, davacının davalıya 10/03/2016 düzenleme tarihli 25.500-TL bedelli çekten ve çeke dayalı başlatılan takip dosyasından dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacının kötüniyet tazminatı isteminin İİK 72/5 maddesi gereğince reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili; çekin düzgün ciro silsilesi ile müvekkili bankaya ciro edildiğini, müvekkilinin kötü niyetinden bahsedilemeyeceğini, çekin keşidecisinin imza sirkülerini edinmesi ve imza tasdiki yapmasının olanaksız olduğunu, davacının çekin son cirantası ya da lehdarı ile arasında ticari ilişki olup olmadığına ilişkin itirazı ve beyanı da olmadığını, davacı keşideci ile ….’nın ticari defterleri incelenerek aralarında ticari ilişkinin incelenmesi gerektiğini, kararın kaldırılarak davanın reddini talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava dava konusu çekteki keşideci imzasının sahte olduğu iddiası ile açılan menfi tespit davasıdır.Senede karşı mutlak defiler senede hamil olan herkese karşı ileri sürülebilir. Senedin hükümsüzlüğünü gerektiren defiler senet metninden anlaşılsın anlaşılmasın senedin hükümsüz sayılmasını gerektiren defilerdir. Bu defilerin bir kısmı mutlak, bir kısmı nispi) defi niteliğindedir. Gerek doktrinde ve gerek uygulamada “imzanın sahte olması”, “senet metninde sahtekarlık yapılmış olması”, “borçlunun borçlanma ehliyetinin bulunmaması”, “senette zorunlu şekil koşullarının bulunmaması”, “imza sahibinin temsil yetkisinin bulunmaması”, “senedin zamanaşımına uğramış bulunması” vb. defiler senedin hükümsüzlüğüne yönelik olup her hamile (iyiniyetli olsa dahi) karşı ileri sürülebilen mutlak def’i olarak kabul edilmektedir. (Yargıtay HGK 2013/1746 esas ,2015/896 karar sayılı 4.3.2015 tarihli ilamı )Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nun 219. maddesi “taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar” hükmünü, 220. maddesi ise “ibrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir. Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da ….teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir” hükmünü düzenlemiştir. Davacı taraf, çek üzerindeki keşideci imzasının müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını ileri sürmüştür.İcra takibinin ilamsız takip olduğu anlaşılmakta ise de borcun sebebi olarak davaya konu çek olarak gösterilmiştir.İlk derece mahkemesi uzunca sayılabilecek bir süre çek aslını ,çekin muhtemel bulunabileceği yerleri araştırmış,temlik eden bankaya ,çeki bankaya ibraz eden hamil şirkete yazılar yazılmış bir sonuç alınamamıştır.Davaya konu çek istinaf aşamasında dahi sunulmamıştır.İmza inkarına karşı iyiniyet savunması dinlenilmeyeceğinden HMK 220 gereği yapılan ihtarata rağmen çek aslı ibraz edilemediğinden çek üzerindeki imzanın davacıya ait olduğu ispat edilememiştir. Keşideci ile Keçeciler arasındaki doğrudan bir ilişki bulunmadığı gibi temel ilişkinin incelenmesini gerektirecek bir hukuki duruma dayanılmadığından davalı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle,istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda davanın reddine ilişkin hükümde isabetsizlik olmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 1.862,60-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 466-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.396,60-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 25/03/2021