Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/483 E. 2023/653 K. 02.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/483
KARAR NO: 2023/653
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/12/2020
NUMARASI: 2020/670 Esas – 2020/1001 Karar
DAVA: Limited Şirket Ortaklar Kurulu Kararının İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/05/2023
Davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, davacının babası ve murisi olan …’nin 09/10/2019 tarihinde vefat ettiğini, murisin davalı üç ortaklı limited şirketin sermayesinin %30’u oranında ortağı olduğunu; murisin hastalığı sebebiyle yoğun bakımda kaldığı dönemde şirketin 29/05/2019 tarihli ortaklar kurulu toplantısında sermaye arttırımı kararı verildiğini, kararla murisin hissesinin bedeli ödenmeden %30’dan %1’e düşürüldüğünü, murisin ölümünden önceki son 2 yılda ölümle pençeleştiği hastalıkları nedeniyle sürekli bakımda olduğunu, akli melekelerinin yerinde olmadığının bilindiğini, böyle bir durumda müvekkilini miras hakkından mahrum etmek kastıyla yapılan sermaye arttırımı kararının şirket sözleşmesine ve mevzuata açıkça aykırı ve yok hükmünde olduğundan iptalinin gerektiğini; 17/06/2019 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin (TTSG) 9847 sayılı 684. sayfasında ilan edilen sermaye arttırımına ilişkin 29/06/2019 tarihinde yapılan toplantının çağrısız yapıldığını, kararın sermayenin korunması hükümlerine aykırı, pay sahibinin haklarını ortadan kaldıran ve azınlığın haklarını ihlal eden yok hükmünde olduğunu, sermaye arttırımının yeniden değerlendirme fonunun sermayeye eklenmesi suretiyle yapılabileceğini, bu durumda da sermaye yapısının değişmemesi gerektiğini ancak TTSG’de yer alan açıklamaya göre, sermaye arttırımının 3.212.004,34-TL’sinin ortakların şirketten olan alacaklarından, 577.995,66-TL’sinin de şirketin geçmiş yıllarda dağıtılmamış net karlarından karşılanacağının belirtildiğini, murisin hisse miktarı %1’e düşürülürken buna karşılık gelen 38.000-TL’nin dağıtılacağı ifade edilen net karın %30’u olan 173.398,85-TL’nin çok altında kalmasının söz konusu sermaye arttırımının kötü niyetle ve hukuksuz olarak yapıldığının kanıtladığını, dolayısıyla kararın yok hükmünde olduğunu; bir kısım ortaklar lehine diğer ortak aleyhine sermaye arttırımı yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, böylece hem murisin hem de mirasçılarının zarara uğratıldığını; diğer 2 ortağın murisin hastalığından yararlanarak şirket hisselerini, kazancını ve kazançtan gelen mal varlığını kendi üzerlerine aktardıklarını ve yurtdışında bulunan müvekkilinin işbu olayları yeni öğrendiğini ileri sürerek, 29/05/2019 tarihli ortaklar kurulu toplantısında alınan sermaye arttırımı ve diğer tüm kararların yok hükmünde olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davanın 3 aylık hak düşürücü süre içinde açılmadığını, davacının bu davada taraf sıfatının bulunmadığını ve yerleşim yerinin yurt dışında olması nedeniyle teminat yatırması gerektiğini, davacının iddialarının mesnetsiz olduğunu, karar tutanağı incelendiğinde bütün ortakların toplantıya katıldığının ve kararın da oy birliği ile alındığının görüleceğini, söz konusu kararın murisin dolayısıyla mirasçılarının haklarını ortadan kaldırmadığını belirterek, davanın öncelikle hak düşürücü süre içinde açılmaması sebebiyle usulden reddine, davacının teminat yatırmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davacının murisinin fiil ehliyetinin olmadığı iddiası bakımından murisin ehliyetsizlik nedeniyle kısıtlandığına dair herhangi bir karar sunmadığı gibi söz konusu hastalığının fiil ehliyetsizliğine neden olmayacağını, kaldı ki murisin sağlığında sermaye arttırımı kararının alındığı toplantıya katılıp, toplantının çağrısız yapılmasına itiraz etmediği, kararın oy birliği ile alındığı ve muris de dahil tüm ortaklarca imzalandığı, sonraki süreçte muris tarafından yokluk iddiasında bulunulmadığı; davacının dilekçesinde bulunmayan murisin alzheimer hastası olduğu iddiası hususunda hiçbir delil sunulmadığı, bir an için murisin ehliyetsiz olduğu kabul edilse dahi toplantıda alınan kararın içeriği ve karar nisabına göre esas bakımından incelendiğinde TTK’nın 621/1-d’maddesine göre, genel kurulda şirketin esas sermayesinin arttırılabilmesine ilişkin genel kurul kararlarının, temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması halinde alınabileceği, maddenin 1. fıkrasının ifadesine göre genel kurul kararı açısından maddenin (a-i) bentlerinde sayılan konularda “….oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması halinde” karar alınabileceği, maddenin sermayenin tamamının salt çoğunluğunun “bir arada bulunması” ifadesinden 1. fıkrada 9 bent halinde sayılan önemli konularda toplantı nisabının (oy hakkına sahip) esas sermayenin yarısı olduğunun anlaşıldığı; karar nisabının ise genel kurulda temsil edilen oyların üçte ikisi olarak belirlendiği, buna göre toplantı yeter sayısının “oy hakkı bulunan” esas sermaye miktarına göre hesaplanmasının kabul edildiği, işbu davaya konu sermaye arttırımına ilişkin paylar incelendiğinde ortak sayısı 3 olup 400 bölünmüş pay adedine göre, şirket hissedarı …’ın 160 payı, diğer hissedarların 120’şer payı olduğu dikkate alındığında, muris dışındaki diğer 2 ortak …’un oylarının sermaye arttırımına yetecek nisabı ve sermaye payını sağladığından, murisin ehliyetsiz olduğu varsayılsa dahi bu ağırlaştırılmış nisaba etki etmeyeceği; bu sebeple davacının ehliyetsizlik iddiasına ilişkin sunduğu deliller de dikkate alınarak esasa etkili olmadığı; toplantının çağrısız olarak yapılmasına rağmen toplantıya bütün ortakların katıldığı, kararın bütün ortaklarca alındığı ve davacı tarafça murisin sağlığında kısıtlandığına ilişkin hiçbir somut delil de sunulmadığı dikkate alındığında, toplantı tarihinden itibaren uzun bir süre sonra ileri sürülen iddianın aksinin ispatına muhtaç bulunduğu, murisin ehliyetsiz olsa dahi karar nisabını etkilemeyeceği ve davacının iddialarının soyut olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; davaya konu kararın alındığı toplantı tarihinde murisin akli melekelerinin yerinde olmadığını, sürekli yoğun bakımda olduğundan toplantıya da katılamadığını, daha doğrusu katılması mümkün olmadığını, bunun resmi sağlık kayıtlarıyla ispatlanabileceğini ancak mahkemenin taleplerine rağmen söz konusu delilleri getirmediğini ve hiçbir araştırma yapmadığını; davalı şirketin diğer ortaklarının tamamen kötüniyetli olarak hareket ettiklerini ve haksız kazanç elde ettiklerini, kararın tamamen murisin mal varlığına el koymak maksadıyla yapıldığını; kararın açıkça TTK 447/1’e aykırı olduğunu; kararın çağrısız yapılan toplantıda alınması, sermayenin korunması hükümlerine aykırı olması, pay sahibinin haklarını ortadan kaldırması ve azınlık haklarını ihlal etmesi sebebiyle batıl olduğunu, iyi niyet kurallarıyla bağdaşmadığını arttırımın yeniden değerlendirme fonunun sermayeye eklenmesi suretiyle yapılabileceğini, bu durumda da sermaye yapısının değişmemesi gerektiğini ancak davaya konu kararda arttırımın ortakların şirketten olan alacaklarından ve şirketin geçmiş yıllarda dağıtılmamış net karlarından karşılanacağının belirtildiği; murisin hisse miktarının %1’e düşürüldüğü ve o hisseye karşılık gelen 38.000-TL’nin dağılacağı ifade edilen net karın %30 olan 173.398,85-TL’nin çok altında kalmasının bu arttırımın kötüniyetli yapıldığını gösterdiğini; bir kısım ortaklar lehine ancak diğer ortak aleyhine sermaye arttırımı yapılmasının hukuka aykırı olduğunu ve kararın batıl olması sebebiyle iptal edilmesi gerektiğini belirterek,kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, limited şirket ortaklar kurulu kararının yok hükmünde olduğunun tespiti/iptali istemine ilişkindir.Davacı, 09/10/2019’da vefat eden babasının davalı şirketin ortağı olduğunu, şirketin 29/05/2019 tarihli ortaklar kurulu toplantısında alınan sermaye arttırım kararıyla diğer iki şirket ortağının sermayelerinin arttırıldığını, babasına ait sermayenin ise azaltıldığını, babasının toplantı tarihinde sürekli bakıma muhtaç ve akli melekelerinin yerinde olmadığını, toplantının çağrısız yapıldığını, babasının hastalığından yararlanılarak alınan kararın ortakların haklarını ortadan kaldırıldığını ve sermayenin korunması ilkelerine aykırı olduğunu belirterek, kararın yok hükmünde olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, davacının murisinin ortaklar kurulu karar tarihi itibariyle akli melekelerinin yerinde olmadığına ilişkin hiç bir delilin dosyaya sunulmadığı, çağrısı yapılan toplantıya tüm ortakların katıldığı ve alınan kararı imzaladığı, murisin ölümünden önce kararın iptaline yönelik dava açmadığı, murisin ehliyetsiz olduğu kabul edilse bile TTK m.621/1-(d)’ye göre toplantıda gerekli nisabın sağlandığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Davaya konu 29/05/2019 tarihli ortaklar kurulu kararı ile şirket sermayesinin 10.000-TL’den 3.800.000-TL’ye çıkarılmasına ve bu nedenle şirket ana sözleşmesinin sermaye ile ilgili 6. maddesinin değiştirilmesine karar verildiği; yeni 6. maddeye göre şirket sermayesinin 3.800.000-TL olduğu, her biri 1.000-TL değerinde 3.800 paya ayrıldığı, bu 3.800.000-TL sermayenin 2.242 paya karşılık gelen 2.242.000-TL’sinin …’a, 1.520 paya karşılık gelen 1.520.000-TL’sinin …’a ve 38 paya karşılık gelen 38.000-TL’sinin muris …’a ait olduğu; esas sermayenin tamamının ödendiği; bu defa arttırılan sermaye olan 3.790.000-TL’nin 3.212.004,34-TL’sinin ortakların şirketten olan alacaklarından, 577.995,66-TL’sinin de şirketin geçmiş yıllar dağıtılmamış net karlarından karşılanacağı; bu alacak ve geçmiş yıllar karının serbest muhasebeci mali müşavir … tarafından hazırlanan 28/05/2019 tarihli ve 2019/01 sayılı raporuyla tespit edildiği; kararın oy birliği ile alındığı,toplantıya ortaklar …, … ve muris …’un katıldığı, kararın 30/05/2019’da noterde tasdik edildiği ve 17/06/2019’da TTSG’de yayımlandığı görülmüştür.Davaya konu ortaklar kurulu toplantısının çağrısız yapıldığı anlaşılmaktadır. Limited şirketlerde genel kurul toplantılarının ne şekilde yapılabileceği TTK m.617/3’te düzenlenmiş, anonim şirkete ait hükümlere atıf yapılmıştır. TTK’nın 416. maddesinde, bütün payların sahipleri ve temsilcileri, aralarından biri itirazda bulunmadığı takdirde genel kurula katılmaya ve genel kurul toplantılarının yapılmasına ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla, çağrıya ilişkin usule uyulmaksızın toplanabilirler ..” şeklinde düzenlenmiştir Bu düzenlemeye göre bütün pay sahipleri veya temsilcileri hazır bulunmalı ancak aralarından biri toplantının şekline itirazda bulunmamak şartıyla, çağrı merasimine riayet etmeksizin de genel kurul toplanabilecektir. Ancak somut olayda davacı vekili, hem dava dilekçesinde hem de nihai kararın verildiği ön inceleme duruşmasında davaya konu toplantının olduğu tarihte murisin hastalığı sebebiyle yoğun bakımda bulunduğunu, akli melekelerinin yerinde olmadığını, ölümden önceki son 2 yılda makineye bağlı olarak yaşamış olduğunu, eşini dahi tanıyamayacak durumda bulunduğunu, genel kurul toplantısına ve yapılan işlemlerden haberinin dahi olmadığını düşündüklerini, Koç Üniversitesi Hastanesinden ve Sosyal Güvenlik Kurumundan sağlık durumuna ilişkin kayıtların getirtilmesi durumunda bu hususların anlaşılacağını ve kayıtların celp edilmesini istediklerini belirtmiştir. Mahkemece, davaya konu çağrısız toplantının yapıldığı tarihte murisin sağlık durumunun tespiti amacıyla her hangi bir araştırma yapılmadan, aynı duruşmada yukarıda belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, davacı tarafın iddia ettiği gibi toplantı tarihinde murisin akli melekelerinin yerinde bulunmaması durumunda yukarıda belirtilen TTK m.416’daki şart sağlanmayacaktır. Zira, murisin akli melekelerinin yerinde olmaması durumunda ilgili kişinin çağrısız toplantıya katıldığının kabul edilmesi ve itiraz etmesi de mümkün olmayacağından, maddede sayılan şart sağlanmamış olacaktır. Bu cümleden olarak murisin akli melekelerinin yerinde olmadığı varsayımında dahi karar yeter sayısının bulunduğu yönündeki mahkemenin kabulünün isabetli olduğu kabul edilemeyecektir. Bu nedenlerle davaya konu toplantı tarihi olan 29/05/2019 itibariyle, murisin sağlık ve ehliyet durumunun tespiti amacıyla, davacı tarafça bildirilen hastanenin yoğun bakım servisinde bulunup bulunmadığı, bulunuyorsa hangi sağlık sebebinden dolayı bulunduğu, hastalığının ve vaziyetinin yapacağı hukuki işlemlerin neden ve sonuçlarını anlayabilmesine olumsuz bir etkisinin olup olmadığı; toplantıya katılıp katılıp katılmadığı, katılmış ise var olan hastalığı kapsamında alınan kararların içeriğini ve sonuçlarını anlayabilme ehliyetinin olup olmadığı hususlarında tüm bilgi ve belgeler ilgili yerlerden celp edilerek, davacı tarafın da bu konuda sunacağı bilgi ve davacı dava dilekçesinde tanık deliline dayandığı anlaşılmakla tanıkların da dinlenilmesi suretiyle, yapılacak araştırma sonucunda varılacak sonuca göre bir hüküm verilmesi gerekmektedir. Bu gerekçelerle, mahkemece uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde yukarıda belirtilen önemli deliller toplanmadan davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf sebebleri yerinde bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri haklı bulunduğundan istinaf başvurusunun kabulüne, kararın kaldırılarak davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/670 Esas, 2020/1001 Karar sayılı 10/12/2020 tarihli kararının, HMK m.353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE” Davacı tarafından yatırılan 59,30-TL peşin istinaf karar harcının davacıya iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK m.353(1)-a kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.02/05/2023