Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/472 E. 2023/1736 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/472
KARAR NO: 2023/1736
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/11/2020
NUMARASI: 2018/1083Esas – 2020/574 Karar
DAVA: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/11/2023
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili, davalı … ve davalı şirketler vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili şirketin dava dışı olan … Tic. A.Ş.’nin hissedarlarından biri olduğunu; … A.Ş.’nin 2011 yılında yapılan genel kurul toplantısında, yönetim kurulu üyelerine 6762 sayılı TTK’nın 334. ve 335. maddelerindeki yasaktan etkilenmemelerine yetki tanındığını, ancak söz konusu genel kurul kararının iptalinin talep edildiğini, Karabük 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/25 Esas 2015/53 Karar sayılı hükmü ile buna ilişkin genel kurul kararının iptal edildiğini, mahkemece verilen iptal kararının karar düzeltme sonrasında 15/05/2018 tarihinde kesinleştiğini, iptal edilen genel kurul kararında rekabet için izin verilen yöneticilerden birinin davalı … olduğunu, …’in davalı gösterilen diğer üç şirketin yönetim kurulunda yer aldığını, söz konusu bu üç davalı şirketin aile şirketleri olduğunu, bunların hakim hissedarının … olduğunu, …’in aynı zamanda … A.Ş.’nin hissedarı ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, … A.Ş.’nin halka açık bir şirket olduğunu, ancak şirketin hakim ortaklarının davalı üç şirket olduğunu, açtıkları davanın TTK’nın 334. ve 335. maddesine dayalı olduğunu, genel kurulda izin verilmesine ilişkin kararın iptali ile geçmişe dönük olarak rekabet ve şirketle işlem izninin ortadan kalktığını, dolayısıyla rekabet izninin verildiği 12/08/2011 tarihli olağan üstü genel kurul kararının hiç verilmemiş duruma geldiğini, bu nedenle mahkemece 12/08/2011 – 01/01/2012 arasındaki … A.Ş.’nin davalı şirketlere vermiş bulunduğu emtialardan elde ettikleri gelirlerin tespiti ile bu gelirlerin dava dışı … San. ve Tic. A.Ş.’ye ödenmesi gerektiğini belirterek şirketle işlem yapma yasağına aykırı hareket edilmesi nedeniyle 30.000-TL’nin, rekabet yasağın aykırı hareket edilmesi nedeniyle 30.000-TL’nin her bir olay tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak … A.Ş.’ye ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı şirketler vekili; davanın şirketle işlem yapma ve rekabet yasağına aykırılık nedeniyle açılmasından dolayı şirket yönetim kurulunda yer almayan müvekkili şirketler hakkında davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, 6762 sayılı TTK’nın 334. ve 335. maddeleri gereğince davayı ancak şirketin açabileceğini, davacının ortak sıfatıyla dava açma yetkisinin bulunmadığını, kaldı ki ibra kararından altı aylık hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle davacının dava açma hakkının düştüğünü, TTK’nın 396/3 maddesinde düzenlenen 3 ay ve 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, TTK’nın 560. maddesindeki 2 ve 5 yıllık zamanaşımı sürelerinin sona erdiğini, HMK’ya aykırı olarak davanın belirsiz olarak açılamayacağını, müvekkillerinin dava dışı … A.Ş.’ye zarar verici herhangi bir eylemlerinin bulunmadığını, SPK tarafından yapılan denetimde de bir usulsüzlük saptanmadığını, şirket yetkilileri hakkında haksız rekabet suçu nedeniyle açılan ceza davasında sanıkların eylemlerinin kanunda sayılan hallerin hiç birisine uymadığı gerekçesiyle 04/11/2015 tarihinde beraatlerine karar verildiğini, haksız rekabete dayalı olarak açılan davanın reddedildiğini, yönetim kurulu üyelerine şirketle işlem yapma ve rekabet etme izninin verildiğini, 18/05/2012 tarihinde davacının da katıldığı genel kurul toplantısında yönetim kurulunun ibra edildiğini, davacının ibra kararına muhalif kalmadığını, böylelikle ibraya ilişkin genel kurul kararının kesinleştiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili; 6762 sayılı TTK’nın 334. ve 335. maddeleri gereğince davayı ancak şirketin açabileceğini, davacının ortak sıfatıyla dava açma yetkisinin bulunmadığını, kaldı ki ibra kararından sonra altı aylık hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle davacının dava açma hakkının düştüğünü, TTK’nın 396/3 maddesinde düzenlenen 3 ay ve 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, TTK’nın 560. maddesindeki 2 ve 5 yıllık zamanaşımı sürelerinin sona erdiğini, 18/05/2012 tarihinde davacının da katıldığı genel kurul toplantısında yönetim kurulunun ibra edildiğini, davacının ibra kararına muhalif kalmadığını, böylelikle ibraya ilişkin genel kurul kararının kesinleştiğini, 27/05/2011 tarihli ve 18/05/2012 tarihli genel kurul toplantılarında da aynı mahiyette yetki verildiğini, bu kararlara karşı dava açılmadığını ve bu kararların kesinleştiğini, müvekkilinin davalı şirketlerin hakim ortağı olmadığını, HMK’ya aykırı olarak davanın belirsiz olarak açılamayacağını, müvekkillerinin dava dışı … A.Ş.’ye zarar verici herhangi bir eylemlerinin bulunmadığını, SPK tarafından yapılan denetimde bir usulsüzlük saptanmadığını, şirket yetkilileri hakkında haksız rekabet suçu nedeniyle açılan ceza davasında sanıkların eylemlerinin kanunda sayılan hallerin hiç birisine uymadığı gerekçesiyle 04/11/2015 tarihinde beraatlerine karar verildiğini, haksız rekabete dayalı olarak açılan davanın reddedildiğini, yönetim kurulu üyelerine şirketle işlem yapma ve rekabet etme izninin verildiğini, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davalılardan …’in şirketin hissedarı ve dava konusu 12/08/2011 – 01/01/2012 döneminde şirketin yöneticisi olduğu, …’in aynı zamanda … A.Ş.’den emtia alan davalı şirketlerde yönetim kurulu üyesi olduğu, davalı şirketlerin bu dönemde dava dışı … A.Ş.’den emtia aldıkları, … AŞ’nin 12/08/2011 tarihinde yapmış bulunduğu olağan üstü genel kurulunda, şirket yöneticilerine rekabet izni verildiği, iş bu genel kurul kararının bir mahkeme hükmü ile iptal edildiği, iptal kararının kanunyolundan geçerek 15/05/2018 tarihinde kesinleştiği, genel kurul kararlarının iptaline ilişkin hükümlerin, geçmişe etkili olduğu, iptaline karar verilen kararın hüküm ifade etmeye başladığı ilk andan itibaren geçersiz hale geleceği, ancak iptal hükmünün geçmişe etkisinin mutlak olmayıp, genel kurul kararının şirketle üçüncü kişiler arasındaki hukuki ilişkinin unsuru veya geçerlilik şartı olduğu haller bakımından olduğu, mahkemeden talepte bulunulan 12/08/2011 – 01/01/2012 tarihleri arasında henüz iptal edilmemiş ve geçerli bir genel kurul kararı ile kendisine rekabet izni verilen davalı …’in yaptığı eylemlerden daha sonra bu genel kurul kararının iptal edilmesi ve iptal kararının kesinleşmesiyle sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı, bu sebeple ortada rekabet yasağını kaldıran bir genel kurul kararı varken 6762 sayılı yasanın 334. ve 335. maddelerinin uygulanmasının mümkün olmadığı, davalı şirketlerin de yönetim kurulunda yer alan …’le birlikte hareket etmeleri nedeniyle iş bu davanın açıldığı, tüm davalılardan tazmininin müteselsilen gerçekleştirilmesinin talep edildiği nazara alınarak, gerek … yönünden gerekse davalı şirketler yönünden 12/08/2011 – 01/01/2012 tarihleri arasında gerçekleşen eylemlerden dolayı rekabet yasağının ihlal edilmiş sayılamayacağı, bilirkişi raporunda söz konusu 12/08/2011 – 01/01/2012 tarihleri arasındaki dönemde de, dava dışı … A.Ş.’nin ticari kayıtlarına göre, diğer siparişlere nazaran daha öne alınarak ve daha ucuz emtia satılmadığının belirlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1-Davacı vekili istinaf dilekçesinde; genel kurul kararının iptali kararının geçmişe etkili olduğunu, genel kurul kararının iptal edilmesi ile sonuçlarını geçmişe etkili olarak doğuracağını, somut olayda da genel kurul kararının iptal edilmesine karar verilmesine ve kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmesine rağmen mahkemece iptal kararının uygulanmadığını, genel kurul kararının iptal edilmesi ile TTK m.334 ve 335 uyarınca sorumlulukları bulunan kişilerin ödemek zorunda oldukları tazminatı … A.Ş.’ye ödemesi gerektiğini, mahkemenin bu hükümlere aykırı olarak davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, deliller toplanmadan, ulusal ve uluslararası piyasalardaki veriler celp edilmeden, davalı şirketlerin mali incelemeleri yapılmadan, itiraz edilen bilirkişi raporundaki hukuksuzluklar yok sayılarak karar verilmesinin doğru olmadığını, davalı …’in davalı şirketlerin kilit yönetici olduğunun bilirkişi raporunda da belirtildiğini, davalı şirketler üzerinden … A.Ş. ile işlem gerçekleştirerek aynı iş kolunda … A.Ş. ile rekabet ettiğini, işlem yapma ve rekabet yasağına aykırı bir çok iş ve işlemin bilirkişi tarafından da tespit edildiğini, bilirkişi raporunda zararın oluşmadığı belirtilmiş ise de alış ve satış arasındaki zararın uluslararası satış fiyatları dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğini, satışı yapılan ve anlık olarak fiyat değişimine uğrayan madenlerin satış politikalarının şirket yöneticileri tarafından hassasiyetle belirlenmesi ve şirket zararına olmayacak şekilde fiyatlandırma yapılması gerektiğini, davalıların alım yaptığı fiyatlarla şirketin çok büyük zararlara uğratıldığını, SPK’nın 29/08/2012 tarihinde tanzim ettiği raporda davalıların kötüniyetle hareket ettiğinden bahsedildiğini, yine davalı şirketlerin hakim hissedarlarının elde ettiği ticari sırları kullanmak, piyasa teamüllerine aykırı davranmak suretiyle kendi aile şirketlerine menfaat temin etme yoluna nasıl gittiklerine dair tespitlere yer verildiğini, bu raporun davada tartışılmamasının adil yargılanma hakkına aykırı olduğunu, yönetim kurulu üyesinin bu işlemler yapılırken iyi niyetli olup olmamasının bir önemi bulunmadığını, sadakat yükümlülüğüne aykırı olarak işlem yapan yönetim kurulu üyesinin kanunda batıl kabul edilen bu yasak işlemler nedeniyle şirketin zarara uğrayıp uğramadığına bakılmaksızın şirket kârının eksilmesinden sorumlu olacağını, davalıların dava dışı … şirketi ile yasağa aykırı olarak işlem yapması nedeniyle sorumluluklarının doğduğunu, mahkemenin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 2-Davalı şirketler vekili istinaf dilekçesinde; Şirket yönetim kurulu üyesi olmayan müvekkili şirketler hakkında davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddi gerektiğini, yine TTK m.395 ve 396 uyarınca dava açma hakkının şirkete tanınması nedeniyle davacının dava açma hakkının bulunmadığını, 27/05/2012 ve 18/05/2012 tarihli genel kurul toplantılarında yönetim kurulu üyelerinin ibrasına karar verilmesine rağmen TTK’nın 558. maddesindeki sürelerin dolmasından sonra davanın açıldığını, TTK m.396/3’de düzenlenen zamanaşımı süresinin de dolduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 3-Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; TTK m.395 ve 396 uyarınca dava açma hakkının şirkete tanınması nedeniyle davacının dava açma hakkının bulunmadığını, 27/05/2012 ve 18/05/2012 tarihli genel kurul toplantılarında yönetim kurulu üyelerinin ibrasına karar verilmesine rağmen TTK’nın 558. maddesindeki sürelerin dolmasından sonra davanın açıldığını, TTK m.396/3’de düzenlenen zamanaşımı süresinin de dolduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, tarafların hissedar olduğu … A.Ş.’de yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan davalı …’in ortağı olduğu davalı şirketlere öncelik tanıması, haksız işlemler yapması, düşük birim fiyatlar üzerinden satış yapması nedeniyle … A.Ş.’nin uğradığı zararın tazminine yönelik yönetici sorumluluk davasıdır. Davacı, davalı …’in şirketle işlem yasağı (TTK m.334 – 6102 S.lı TTK m.395) ve rekabet yasağı hükümlerine (TTK m.335 – 6102 S.lı TTK m.396) aykırı olarak kendi ortağı olduğu davalı şirketlerle yaptığı işlemler neticesinde elde edilen menfaatlerin şirkete iadesini talep etmektedir. 6762 S.lı TTK’nın 334. maddesinde (6102 S.lı TTK m.395) yönetim kurulu üyesinin, genel kuruldan izin almadan, şirketle kendisi veya başkası adına herhangi bir işlem yapamayacağı, aksi hâlde, şirketin yapılan işlemin batıl olduğunu ileri sürebileceği düzenlenmiştir. 6762 S.lı TTK’nın 335. maddesinde (6102 S.lı TTK m.396) yönetim kurulu üyelerinin, genel kurulun iznini almaksızın, şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı, aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla giremeyeceği, bu hükme aykırı harekette bulunan yönetim kurulu üyelerinden şirketin tazminat istemekte veya tazminat yerine yapılan işlemi şirket adına yapılmış saymakta ve üçüncü kişiler hesabına yapılan sözleşmelerden doğan menfaatlerin şirkete ait olduğunu dava etmekte serbest olduğu düzenlenmiştir. Bahsi geçen her iki düzenlemeden de anlaşılacağı üzere şirketle işlem yapma ve rekabet yasağı halinde talep hakkı şirkete tanınmış olup, şirket ortağa bahsi geçen hükümlere kapsamında şirket zararının giderilmesine yönelik bir dava hakkı tanınmamış ise de 6762 S.lı TTK’nın 340. maddesinin atfı ile 309. maddesi ile şirketin 334 ila 337 maddelerinde yazılı fiillerle ızrar edilmesi halinde bundan dolayısıyla zarar gören pay sahipleri ve şirket alacaklılarının dava haklarının olduğu düzenlendiğine göre şirketle işlem yapma ve rekabet yasağının ihlali neticesinde oluşan şirket zararının TTK m.340 (6102 m.555) çerçevesinde pay sahipleri tarafından şirket yöneticisine karşı açılacak sorumluluk davası ile tazmininin talep edilmesinde bir engel bulunmamaktadır. Davacı taraf eldeki davayı, tarafların ortağı olduğu … A.Ş.’de yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan davalı …’in davalı şirketlerle birlikte hareket ederek, ortağı olduğu davalı şirketlere öncelik tanımak, haksız işlemler yaparak, düşük birim fiyatlar üzerinden satış yaparak tarafların ortağı olduğu … A.Ş.’nin zarara uğradığını iddia ederek açmış olup, iddianın ileri sürülüş biçimi ve davacı tarafından dayanılan olgulara göre zararın davalı … ile diğer davalılardan da tazmini istendiğinden davalı tarafça ileri sürülen aktif ve pasif husumete ilişkin itirazlar yerinde görülmemiştir. Genel kurul kararının geçerli olduğu dönemde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’da, daha sonra yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’dan farklı olarak ibraya dayalı hak düşürücü süre öngören 558. maddenin karşılığı bulunmadığından davalı tarafın hak düşürücü süreye dayalı istinaf nedenlerinde de haklılık bulunmamaktadır. TTK’nın 336. ve 337. maddelerine dayalı olarak şirket yöneticileri aleyhine açılan sorumluluk davasında, TTK’nın 340. maddesi yollamasıyla 309. madde hükmü tatbik olunur. Özel hüküm niteliği taşıyan 309. maddenin son fıkrasında yazılı üç türlü zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. Sorumlu olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumlu olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran eylemin meydana geldiği tarihten itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu kadar ki, bu eylem cezayı gerektirir ve Ceza Kanununa göre cezası daha uzun zamanaşımına tabi bulunursa tazminat davasına da o zamanaşımı uygulanır. Kural olarak anonim ortaklığın tazminat isteme hakkı, yönetim kurulu üyelerinin zarar verici işlem veya haksız eylemi yaptıkları anda doğar. Sonuçları daha sonra ortaya çıkan hukuki işlem ve haksız eylemler söz konusu olduğu hallerle genel olarak zamanaşımını, böyle bir işlem, eyleme bağlanabilen zararın ortaya çıktığı tarihten başlatmak gerekir. (14-15 Nisan 1989 tarihli Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu, Sorumluluk Davalarında Zamanaşımı ve Başlangıcı, s.29, Prof. Dr. Hikmet Sami Türk). Somut olayda 12/08/2011 tarihli yönetim kurulu üyelerine şirketle işlem ve rekabet izni verilmesine ilişkin genel kurul kararının iptal edilmesi nedeniyle 12/08/2011 tarihli genel kurul kararının uygulandığı süre boyunca davalılar tarafından elde edilen menfaatlerin iadesi talep edildiğine göre zamanaşımının da bu süre içerisinde gerçekleştirilen işlem tarihinden itibaren başladığının kabulü gerekir. Davacı tarafından iddia edilen eylemler aynı zamanda TCK’nın 155. Maddesinde düzenlenen güveni kötüye kullanma suçu ile 2499 S.lı SPK’nın 47/1A-6 (6362 S.lı SPK’nın 110/1-a ve b) düzenlenen suçları tanımı içerisinde yer almakta olup TCK m.66/1-e maddesinde 8 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Eldeki dava ise 19/09/2018 tarihinde 8 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığından davalı tarafın zamanaşımına dayalı istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Diğer taraftan; genel kurul kararlarının iptaline ilişkin mahkeme kararları bozucu yenilik doğurucu nitelikte olup icra edilmemiş olmaları halinde geçmişe etkili şekilde sonuç doğurur. Fakat bu geçmişse etki şirket içi ilişkilerde ve bir de genel kurul kararının şirket ile üçüncü kişiler arasındaki hukuki ilişkinin unsuru veya geçerliliği şartı olduğu hallerde söz konusudur. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 10/12/2018 tarih, 2017/2470 E. 2018/7739 K. Sayılı içtihadı). Somut olayda ise iptal edilen genel kurul kararları şirketle işlem yapma ve rekabet izni verilmesine ilişkin olup bahsi geçen genel kurul kararının sonradan iptal edilmiş olması, genel kurul kararının geçerli olduğu dönemde yapılan işlemleri geçersiz hale getirmez. Ayrıca, davalı şirketlere yapılan satışların kamuya açıklanan fiyatlarla uyumlu olduğunun tespit edilmesi karşısında mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; mahkemece davanın esastan reddine ilişkin kararında bir isabetsizlik bulunmadığından, taraf vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile kalan 215,45-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından davalılar tarafından peşin yatırılan 237,20-TL harcın mahsubu ile kalan 32,65-TL harcın davalı şirketlerden alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı ve davalılar tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK’nın 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 08/11/2023