Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/433 E. 2023/650 K. 02.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/433
KARAR NO: 2023/650
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/11/2020
NUMARASI: 2015/48 Esas 2020/730 Karar
DAVA: Tazminat ve Cezai Şart (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 15/06/2013 tarihinde imzalanan akaryakıt bayilik sözleşmesiyle davalıya 5 yıl süreli bayilik hakkı verildiğini, sözleşme ile birlikte ek olarak imzalanan 15/06/2013 tarihli satış taahhütnamesine göre sözleşmenin devamı süresince her yıl için davacının dağıtımını yaptığı 650 m³ beyaz ürün ve 1 ton madeni yağ satmayı davalının kabul ve taahhüt ettiğini ancak taahhütlerin yerine getirilmemesi sebebiyle müvekkilinin zarara uğradığını, taahhütnamede sözleşme süresince satışı yapılamayan eksik beher m³ beyaz ürün için, her yıl eksik alınan ürün bedelinin son cari hesap üzerinden hesaplanacak tutarın %5’i oranında, satılamayan üründen dolayı davacının mahrum kaldığı kârın cezai şart olarak ödenmesinin kabul edildiğini; 18/12/2014’te Bilecik Noterliğinden gönderilen ihtarnameyle davalının bayilik sözleşmesini süresinden önce haksız olarak feshettiğini; sözleşmenin 45. maddesinin (d) bendi ve satış taahhütnamesi uyarınca davacının bayilik sözleşmesinin başlangıç tarihinden sözleşmenin fesih tarihine kadarki süre yönünden hem de sözleşmenin fesih tarihinden sözleşme süresi sonuna kadarki dönem üzerinden kâr mahrumiyeti ile cezai şart talep etme hakkı bulunduğunu, bu nedenlerle tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla sözleşmeden ve kanundan kaynaklanan her türlü zarar ziyanın tazmini hakları ile fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla hesaplanacak kâr mahrumiyetinden ve cezai şarttan doğan alacaklarının şimdilik bayilik sözleşmesinin başlangıç tarihinden fesih tarihine kadarki dönem için KDV dahil 10.000-TL ve sözleşmenin fesih tarihinden sözleşme süresinin sona erdiği tarihe kadarki dönem için ise şimdilik 10.000-TL olmak üzere toplam 20.000-TL kâr mahrumiyeti ve cezai şart alacaklarının bayilik sözleşmesine bağlı olarak aylık %5 akdi faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmesine rağmen, davalı süresinde davaya cevap vermemiştir. Ancak davalı vekili aşamalardaki beyanlarında, her ne kadar davacı davasını fesih olgusuna dayandırmış ise de müvekkili tarafından ortaya konulmuş bir feshin bulunmadığını, yakıt tedariki konusundaki sıkıntılarının davacıya iletildiğini, davacıdan yakıt alımının da halen devam ettiğini, taraflar arasında imzalanan 06/02/2015 (hataen 06/02/2014 yazıldığı belirtilmiş) tarihli protokole göre müvekkilinin üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, fakat davacının yeni sözleşme akdedilmesi hususunda imtina ederek üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğini, bu nedenle davacının kusurlu olduğunu ve haksız kazanç elde etmeye çalıştığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, taraflar arasında 15/06/2013 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli bayilik sözleşmesi ile yıllık alım miktarlarına yönelik 16/06/2013 tarihli taahhütname akdedildiği, taahhütnamede alım miktarının 650 m³ olarak belirlendiği, sözleşmenin davalı tarafından 18/12/2014 tarihinde süresi dolmadan önce haksız olarak feshedildiği; her ne kadar davalı vekilinin 23/05/2016 tarihli beyanında taraflar arasında düzenlenen 06/02/2015 tarihli protokol kapsamında davalının ibra edildiği ileri sürülmüş ise de davacı tarafça protokolün yürürlüğe girmesi için özel şartlara bağlandığı, buna göre çek bedelinin ödenmesi ile birlikte dava dışı … tarafından yeni kurulacak olan şirket ile davacı arasında 5 yıl süreli bayilik protokolü ve bayilik anlaşması ile ipoteksiz şekilde 5 yıl süreli intifa hakkı verilmesi şartıyla protokolün hüküm ifade edeceğinin kararlaştırıldığı, ancak davalının bu şartı yerine getirmediği, yeni bir bayilik protokolü ve anlaşması akdedilmediğinden davalının ibra edildiği iddiasının dayanaksız olduğunun ileri sürüldüğü; protokolde belirtildiği şekilde taraflar arasında düzenlenen bayilik sözleşmesinin yapıldığına, davacı lehine intifa hakkı tesis edildiğine ilişkin dosyaya somut delil sunulmadığı ayrıca EPDK’nın 04/03/2019 tarihli yazısında … no’lu …’in lisansının 05/04/2017 tarihli ve 16401 sayılı Başkanlık Olur’u ile sonlandırıldığı, bu kapsamda davalının iddiasına itibar edilmeyerek taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre, davacının cezai şart ve kâr mahrumiyetinden kaynaklı zarar talep şartlarının oluştuğu ve davacı tarafça ıslah yoluna başvurulmadığı dikkate alınarak hakkaniyet indirimi yapılmaksızın her iki talep yönünden de taleple bağlı kalınması gerektiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile 10.000-TL kâr mahrumiyeti ve 10.000-TL cezai şart alacağının dava tarihinden itibaren avans faiz oranına yirmi (20) puan eklenerek bulunacak yıllık avans faizi işletilerek davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili; protokol ve bayilik sözleşmesinden doğan yükümlülüklerin müvekkili tarafından yerine getirildiğini, buna rağmen davacının kötüniyetli olarak protokole uymadığını; davacının müvekkiline yeni bir şirket kurdurarak yeni bir sözleşme yapmak istediğini, buna göre 14/05/2015’te …Tic. Ltd. Şti.’nin kurulduğunu, bu şirketin ortaklarının müvekkilin oğlu … ve … isimli kişiler olduğunu, müvekkilinin yeni sözleşme imzalanması için defalarca girişimde bulunduğunu ancak davacının yeni sözleşme girişimlerine icabet etmediğini, bunun üzerine yeni sözleşme yapılması için 18/11/2015’te noterden keşide edilen ihtarnamenin davacıya gönderildiğini; davacı tarafından yakıt tedariki konusunda çıkarılan güçlüklerin giderilmesi için 09/12/2015’te noterden davacıya ihtarname gönderildiğini; tüm zorluklara rağmen müvekkilinin 100.000-150.000 litre arasında satış gerçekleştirdiğini; kararın yeterli araştırma yapılmadan verildiğini ve hukuka aykırı olduğunu; müvekkilinin mevcut taşınmazı üzerinde ipotek mevcut olup mahkemenin bu hususu araştırmadığını ve yeni bir bayilik sözleşmesinin davacı tarafın sözleşme yapmaktan kaçınması sebebiyle yerine getirilemediğini belirterek,kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, 18/12/2014-15/06/2018 tarihleri arasındaki döneme ilişkin akaryakıt bayilik sözleşmesinin haksız feshi iddiasıyla 10.000-TL kâr mahrumiyeti zararının ve 15/06/2013-18/12/2014 tarihleri arasındaki döneme ilişkin yıllık asgari alım taahhüdüne aykırı davranılması iddiasıyla 10.000-TL cezai şart alacağının davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Davacı vekili, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin davalı tarafından süresinden evvel haksız olarak 18/12/2014 tarihli ihtarname ile feshedildiğini, davalının ürün alımı konusunda imza altına alınan taahhütname hükümlerine uymayarak eksik ürün aldığını ileri sürerek,18/12/2014-15/06/2018 tarihleri arasındaki döneme ilişkin haksız fesih sebebiyle 10.000-TL kâr mahrumiyeti zararının ve 15/06/2013-18/12/2014 tarihleri arasındaki döneme ilişkin yıllık asgari alım taahhüdüne aykırı davranılması nedeniyle 10.000-TL cezai şart alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir.Dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmesine rağmen, süresinde davaya cevap verilmemiş ancak aşamalardaki beyanlarında davalı vekili, taraflar arasında imzalanan 06/02/2015 tarihli protokole göre müvekkilinin üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirmesine rağmen davacının üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğini ve davacının kusurlu olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davalının sözleşmeyi 18/12/2014’te haksız olarak feshettiği, 06/02/2015 tarihli protokol kapsamında davalının yükümlülüğünü yerine getirmediği, davalının bayilik lisansının EPDK tarafından 05/04/2017’de sonlandırıldığı ve bayilik sözleşmesine göre, cezai şart ve kâr mahrumiyeti alacağını hak ettiği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içinde mevcut İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip dosyasının incelenmesinde, takip tarihinin 22/09/2014, alacaklının davacı şirket, borçlunun ise davalı … , talebin 40.989,44-TL senet alacağı, 1.728,58-TL takip öncesi işlemiş faiz ve 149,49-TL %0,3 komisyon bedelinden oluşan 42.867,51-TL’nin asıl alacağa işleyecek yıllık %11,75 oranında reeskont avans faizi ile tahsili talep edildiği, takip dayanağının 49,831-TL’lik 16/04/2014 düzenleme ve 12/05/2014 vade tarihli bono olduğu, bononun keşidecisinin …, lehtarının da davacı şirket olduğu, ödeme emrinin üzerinde “İst. … İcra … E. sayılı dosya borcu tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla” ibaresinin yazıldığı ve ödeme emrinin davalıya 26/09/2014’te tebliğ edildiği görülmüştür. Dosyaya celp edilmiş İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı ilamsız icra takip dosyasının incelenmesinde, takip tarihinin 21/04/2014, alacaklının davacı şirket, borçlunun ise davalı …, talebin 29.796,74-TL asıl alacağa işleyecek yıllık %11,75 oranında reeskont avans faizi ile tahsili istemine ilişkin olduğu, takip dayanağının cari hesap alacağı olduğu ve ödeme emrinin davalıya 24/04/2014’te tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Bayilik sözleşmesi uyarınca; kâr mahrumiyeti ve cezai şart talep edilebilmesi için davalı bayiin borca aykırı davranması ve bu borca aykırı davranış nedeniyle davacı dağıtıcının sözleşmeyi feshetmesi veya davalının haklı sebep olmadan sözleşmeyi feshetmiş olması gerekmektedir. Ancak davalı vekilinin aşamalarda ve istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü üzere; davanın açılmasından yaklaşık 1 ay sonra davacı ile davalının temsilcisi arasında bir protokolün imzalandığı anlaşılmaktadır. Söz konusu “PROTOKOL” başlıklı belgede; protokolün bu davadaki uyuşmazlık, bu dava dosyası ve yukarıda belirtilen her iki icra takip dosyası için 06/02/2015 (hataen 06/02/2014 yazılmış) tarihinde düzenlendiği, altında davacı şirket vekili Av. …, “Borçlu … adına ödeme yapan” … ve … Av. … tarafından imzalandığı, İstanbul … İcra Müdürlüğünde bulunan her iki takip dosyasındaki borçlu-davalı …’in borçlarına mahsuben ödeme yapan … tarafından keşide edilen ve … tarafından ciro edilen … Bankası Maltepe Şubesi 05/04/2015 keşide tarihli 45.000-TL bedelli çek ve avukatlık ücretine karşılık 3.500-TL nakit paranın …’dan elden teslim alındığı; söz konusu çekin gününde ödenmesi durumunda protokolde bulunan 6 adet maddenin yürürlüğe gireceğinin kararlaştırıldığı; 1. maddede söz konusu çek ödendiğinde her iki icra takibi bakımından borcun kapanacağı; 2. maddede, protokolden önce borçlu … tarafından keşide edilmiş senetlerin hükümsüz olacağı ve … tarafından verilmiş 400.000-TL bedelli ipoteğin kaldırılacağı; 3. maddede işbu alacak davasının takipsiz bırakılarak işlemden kaldırılacağı; 4. maddede … ve … arasındaki bayilik sözleşmesi nedeniyle doğmuş veya doğacak bir borcunun kalmayacağı ve 6. maddede, işbu protokol hükümlerinin borçlu … adına ödeme yapan …’in keşide ettiği, … tarafından ciro edilen 45.000-TL bedelli çekin ödenmesi ve ayrıca … ve/veya …’in kurduğu veya kuracağı ya da ortak olacakları yeni kurulacak olan şirketle … arasında 5 yıl süreli bayilik protokolü ve bayilik sözleşmesi akdedilmesi ve ipoteksiz 5 yıl süreli intifa hakkı tesis edilmesi şartıyla hüküm ifade edeceği aksi halde … aleyhinde hüküm ifade etmeyeceği üzerinde mutabık kalındığı tespit edilmiştir. Protokolde ön koşul olarak zikredilmiş 45.000-TL bedelli çekin davacı …’e ödendiği anlaşılmıştır. Yine 18/11/2015 tarihli noterden keşide edilen ihtarnamede ihtar edenin … San. ve Tic. Ltd. Şti. (yetkilisi …) olduğu, muhatabın davacı şirket olduğu, içeriğinde 16/02/2015 tarihli sözleşme uyarınca yeni bir şirket kurulduğu, yeni şartlarda ve protokolde belirtilen esaslar dahilinde yeni sözleşme yapılması için defalarca başvurulmasına rağmen bu talebin yerine getirilmediği, 16/02/2015 tarihli protokol gereği yeni sözleşme yapılması için kendilerine gün tarih ve yer bildirilmesinin istenildiği görülmüştür. Davalı tarafından 09/12/2015’te davacıya gönderilen ihtarname ile de, satış taahhüdünün yerine getirilmesi için engellemelerin yapıldığı, geçmiş döneme ait taahhüt ve borçlardan dolayı ibra olunmasına rağmen mal alımı konusunda zorluklar çıkarıldığı ve verilmiş olan sözlerin yerine getirilmesi aksi halde sözleşmenin feshi, ipotek ve intifanın kaldırılması için çözümlerin düşünülmeye başlanacağının bildirildiği anlaşılmıştır. Buna karşın, davacı vekili ise 18/11/2016 tarihli mahkemeye sunduğu dilekçesinde, davalının 5 yıl süreli intifa hakkı tesis etmediğinden yeni bayilik sözleşmesinin imzalanmadığını, çek bedeli olan 45.000-TL’nin de icra takip dosyalarındaki davalının borçlarına mahsup edildiğini beyan etmiştir. İntifa hakkı, tapu sicil müdürlüğünde malik ve intifa hakkı sahibi olacak kişinin katılacağı iki taraflı resmi sözleşmeye istinaden tesis edilebilecektir. Dava dışı … Ltd. Şti.’nin, davacıya gönderdiği yeni sözleşme imzalanması hususunda davet içeren ihtarnameye, davacı icabet etmediği gibi bir cevap da vermemiştir. Davacı taraf, davete icabet etmemesini haklı kılacak hiç bir beyanda bulunmadığı gibi bir delil de sunmamıştır. Dolayısıyla davacının katılımı olmadan intifa hakkı tesis edilemeyeceği ve sözleşme de imzalanamayacağı dikkate alındığında, yeni sözleşme için davet edilmesine rağmen davete haklı olmayan bir şekilde karşılık vermeyen davacının, kendi menfi eylemi nedeniyle intifa hakkı tesis edilmediğinden bahisle protokolün yürürlüğe girmediği şeklindeki iyiniyetli olmayan itirazı haklı bulunmamıştır. Bu tespitlere göre, söz konusu protokoldeki davalı ve davalı lehine hareket eden dava dışı …’ya ilişkin yükümlülüklerin yerine getirildiği ancak davacının yeni sözleşme akdetme taahhüdünü yerine getirmediği anlaşılmakla, protokolün tüm hükümlerinin yerine getirilmesinin davacı tarafından engellendiği anlaşılmaktadır. 45.000-TL ödenmesiyle davalının bayilik sözleşmesi nedeniyle bir borcu kalmayacağı kabul edilmesi nedeniyle davacının protokoldeki taahhüdü gereği davacının bayilik sözleşmesine dayalı taleplerine dayalı davasının reddi gerektiği sonucuna varılmaktadır. Sonuç olarak, davalının çek ile taahhüt ettiği ödemeyi yaptığı, davacının bayilik sözleşmesi nedeniyle davalının borçlarının sona ereceğini kabul ve taahhüt ettiği ettiği, yeni bir bayilik sözleşmesi imzalanmadığı anlaşılmakta ise de, davalının ihtarına rağmen davacının bu konuda bir cevap vermediği, sözleşmeyi imzalamaktan kaçınan tarafın davacı olduğunun kabulü gerektiği sonucuna varılmakla; davanın bu gerekçeyle reddine karar verilmesi gerekirken; davacının taleplerinde haklı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılmasına, yapılan hata nedeniyle yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden yeniden hüküm verilerek davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/11/2020 Tarih 2015/48 Esas 2020/730 Karar sayılı kararın HMK m.353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Yerinde olmayan davanın REDDİNE” İlk derece yargılamasına ilişkin olarak ;”Alınması gereken 179,90-TL harcın peşin alınan 341,55-TL harçtan mahsubu ile bakiye 161,65-TL harcın talebi halinde davacıya iadesine, Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına, Davalı lehine takdir olunan 9.200-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” Davalı tarafından yatırılan 341,60-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine,HMK’nın 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.02/05/2023