Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/424 E. 2023/869 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/424
KARAR NO: 2023/869
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/09/2020
NUMARASI: 2019/198 Esas 2020/585 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/06/2023
Davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, olduğunu, 2013 yılından beri müvekkilinin ticaret amacıyla davalıdan hediyelik ürünler satın aldığını, bu kapsamda müvekkili şirketin ortağı …’ın davalıya çek veya senetler verdiğini, bunların zamanında ödendiğini, zamanında ödenemeyenlerin de davalının banka hesabına yatırılarak ödendiğini, ödenen bazı senet ve çeklerin davalıdan alındığını, ödemelerin bir kısmının şirket hesabından, bir kısmının ise …’ın hesabından yapıldığını, davalının müvekkili aleyhine Bakırköy … İcra Dairesinin … Esas sayılı kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi başlattığını, bu takipte 30/08/2016 tarihli 25.000-TL, 10/11/2016 tarihli 25.000-TL ve 12/11/2016 tarihli 25.000-TL bedelli çeklerden dolayı toplam 82.350,60-TL talep edildiğini, aslında takibe konu edilen çeklerin de ödendiğini ileri sürerek, davaya konu icra takibinden dolayı müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalının alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davaya konu çeklerin ödenmemesi sebebiyle icra takibinin başlatıldığını, taraflar arasındaki ticari ilişkide ödemelerin genellikle çek ve senet verilerek yapıldığını, bir kısmının vadesinde ödendiğini bir kısmının ise ödenmediğini, ispat yükünün davacı tarafta olduğunu, davacının sunduğu 20/10/2016 tarihli 19.500-TL bedelli dekont üzerindeki “… çek kısmi ödemesi” şeklinde açıklama bulunduğunu ancak icra takibine konu böyle bir çekin bulunmadığını, yine 12/11/2016 tarihli 25.000-TL bedelli çekin ödemesi olarak sunulan diğer dekontun açıklama kısmında da “… no çek karşılığı” ibaresinin yazılı olduğunu, icra takibinde yine böyle bir çekin bulunmadığını belirterek, davanın reddine ve alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere davacının tazminata mahkum edilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece ;yargılama aşamasında alınan denetime elverişli bilirkişi raporunda davacının ticari defter ve kayıtlarının incelendiği, buna göre toplamda 92.180-TL tutarlı 19 adet banka havalesi işleminin davacı şirketin ortağı (müdürü) olan … tarafından yapıldığını, bu ödemelerin açıklama kısımlarında dava konusu çeklere ilişkin açık bir atıf bulunmamakla birlikte, 22/11/2016 tarihli ve 25.000-TL bedelli … Bankası havalesinin açıklama kısmında “… no çek karşılığı” ibaresinin bulunduğu, bu açıklamanın davaya konu icra takibine konulan … nolu 25.000-TL bedelli çek için yapılıp yapılmadığının takdirinin mahkemeye ait olduğunu, yine davanın açılmasından sonra … tarafından yapılan havalelerin açıklama kısmında dava konusu çeklere dair bir ibarenin bulunmadığının tespit edildiği, menfi tespit davasında borçlunun borcun varlığını kabul ettiği durumlarda borcun ödeme ile sona erdiği iddiasının borçlu tarafından ispat edilmesi gerektiği ancak davacı-borçlunun da bu iddiasını ispat edemediği gerekçesiyle, davanın reddine, koşulları olmayan davalının tazminat talebinin de reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili , davada ispat yükünün yer değiştirdiğini, yani müvekkilinin yaptığı ve cari hesap ile uyuşan ödemelerin neden yapıldığının davalı-alacaklı tarafından ispat edilmesi gerektiğini, taraflar arasında başka bir hukuki ilişki bulunmadığından yapılan ödemelerin takip konusu alacak için dikkate alınmamasının hatalı olduğunu, buna göre müvekkili tarafından 07/02/2017 tarihli dekont ile davalıya 50.000-TL ödeme yapıldığını bu ödemenin toplam takip alacak miktarından düşülmesi hususunun hiç değerlendirilmediğini, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere banka ödemeleri ile cari hesap kayıtlarının birbirini doğruladığını, uzun yıllar süren ticari ilişki kapsamında şirketin ortağı (müdürü) …’ın yaptığı ödemelerin şirket adına yapıldığının kabulü gerektiğini, bilirkişi raporunun 5. sayfasındaki cari hesaba göre müvekkilinin davalıdan 44.271,10-TL alacaklı göründüğünü, bu tespitin açıklatılması amacıyla bilirkişiden ek rapor alınması gerekirken eksik inceleme ile davanın reddine karar verildiğini, 22/11/2016 tarihli dekontta yer alan “…” açıklamasının aslında “…” sayılı çek ödemesine istinaden yapıldığının açık olduğunu, buradaki “4” rakamının sehven yazılmaması sebebiyle ödemenin kabul edilmemesinin doğru olmadığını, 07/02/2017’deki 50.000-TL’lik ödemenin de mahkemece hiç dikkate alınmadığını, zira bu tarihte aktif ticaret olmadığından bu ödemenin bakiye borçlara ilişkin olduğunun açıkça belli olduğunu, kaldı ki davalı tarafından bu ödemenin temelini teşkil edecek bir faturanın da ibraz edilmediğini belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne; aksi bir kanaat olması durumunda davanın kısmen kabulü ile ödenen miktarların toplam alacaktan mahsubuna karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, kambiyo senetlerine özgü takibe dayalı çek nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, davacının ödeme iddiasını ispat edemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Dava konusu çekler 30/08/2016 keşide tarihli 25.000-TL, 10/11/2016 keşide tarihli 25.000-TL ve 12/11/2016 keşide tarihli 25.000-TL bedellidir. Davacı, bu çeklere mahsuben bilirkişi raporunda da tespit edilen ödemeler yaptığını iddia etmiş, davalı ise ödemelerin bu çeklere mahsuben yapılmadığını ve ispat yükünün davacıda olduğunu savunmuştur. Çekin keşide tarihinden sonra yapılan ödemeler çeke mahsuben yapılmış sayılır. Ancak aralarında ticari ilişki bulunan davacının, davalıya sebepsiz yere bir ödemede bulunmayacağı dikkate alındığında başka bir alacağa mahsuben bu ödemelerin yapıldığını savunan alacaklının bu iddiasını yazılı belgeyle kanıtlaması gerekir. Havale dekontunda ;çek numarası eksik yazılan bir adet çekin takibe konu çeklerden başkaca bir çek olup olmadığı hususunun üzerinde durularak takibe konu “…” sayılı çek için yapılıp yapılmadığı belirlenmelidir. Cari hesaba konu tüm alacak, alınan çek ve senetler ,yapılan ödemeler karşılaştırılarak davacının davalıya borcu bulunup bulunmadığı tesbit edilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece ispat yükünün davalı alacaklıda olduğu kabul edilerek, başka alacak var ise buna ilişkin belge asıllarını sunmasının istenmesi, bu şekilde ispat imkanının tanınarak araştırma ve inceleme yapılması, bilirkişiden bu hususta ek rapor alınmak suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile ispat yükünde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2015/3593 Esas, 2015/16408 Karar ve 08/12/2015 tarihli ve 2016/2041 Esas, 2017/3685 Karar sayılı ve 11/05/2017 tarihli ilamları). Açıklanan nedenlerle, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca kaldırılarak, davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/198 Esas 2020/585 Karar sayılı 21/09/2020 tarihli kararının, HMK m.353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine” Davacı tarafından yatırılan 1.700-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.01/06/2023