Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/414 E. 2023/1584 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/414
KARAR NO: 2023/1584
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/12/2020
NUMARASI: 2019/222 Esas – 2020/722 Karar
DAVA: Ticari Şirket
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/10/2023
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin %20 oranında hissedarı ve … ile birlikte şirket müdürü iken 22.01.2019 tarihli geçersiz genel kurul kararı ile müdürlük görevinden azledildiğini ve huzur hakkının elinden alındığını, şirketin ortaklarından …’nın davalı şirketin diğer ortağı olan ve İtalya’da bulunan … Şirketi’nin de ortağı olduğunu, davalı şirketin kuruluşundan bu yana bir defa kâr dağıtımı yaptığını, diğer ortakların oy ve hisse çoğunluğunu kötüye kullanarak müvekkilinin kâr dağıtım teklifini engellediklerini, İstanbul 19. ATM’nin 2019/49 Esas sayılı dosyasında usulsüz olarak yapılan genel kurulla ilgili dava sürecinin devam ettiğini, müvekkilinin şirket ile bağının kesilmeye çalışıldığını, e-posta adresinin kapatıldığını, şirketin usulsüz borçlandırıldığını, …’nin borcunun borçlandırıcı işlemler ile kapatılmaya çalışıldığını, bunun için şirkete kayyım atanması gerektiğini, …’nın iki İtalyan kişi ile birlikte davalı şirket ile aynı alanda faaliyet göstermek üzere … unvanlı bir şirket kurduğunu, bu şirketin davalı şirketin ortağı olan … ile aynı alanda faaliyet gösterdiğini, davalı şirket ortaklarının rekabet yasağına aykırı davrandığını, şirket ortakları arasında uyum kalmadığını ve ortaklar arasında husumet bulunduğunu belirterek müvekkilinin haklı sebeple şirket ortaklığından çıkmasına, çıkma talebi kabul edilmediği takdirde davalı şirketin fesih ve tasfiyesine, ayrılma payı, kâr payı gibi her türlü hak ve alacaklarının tazminine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000-TL’sinin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, …’nın kurduğu şahıs işletmesinin 07.07.2014 tarihinde limited şirkete çevrildiğini, davalı … şirketin % 80 oranındaki hissesinin …’ya, geri kalan %20 oranındaki hissesinin de davacı …’a ait olmak üzere kurulduğunu, daha sonra …’nın hissesinin % 60 oranındaki kısmını ortağı olduğu İtalya’da kurulu … şirketine devrettiğini, diğer ortaklar İtalya’da bulunduğundan davalı şirketin münferiden temsil ve ilzama yetkili müdür davacı … tarafından yönetildiğini, davacının genel kurulun iptali için açtığı ancak usulden reddine karar verilen İstanbul 19. ATM’nin 2019/49 Esas sayılı dosyası ile ortaklıktan çıkma talebi için sebep yaratmaya çalıştığını, davacının haksız rekabet ve şirket sırlarını paylaşmak suretiyle güveni kötüye kullandığının tespit edilmesi üzerine müdürlük görevinden azli için genel kurul yapıldığını, mahkeme tarafından izin verilen aynı gündem maddeleriyle toplantının yapıldığını, davacının toplantının başka yerde yapıldığı şeklinde asılsız iddialarda bulunduğunu, davacının 22.01.2019 tarihli genel kurul toplantısından bir hafta önce genel kurul çağrısının tebligatını aldığı hususunu keşide ettiği ihtarnamede de kabul ettiğini, davacının kendi iradesi ile toplantıya katılmayacağını bildirdiğini, davacının toplantıya katılmamasının tek başına iptal nedeni olmadığını, davacının müdürlükten azlini gerekçe göstererek ortaklıktan çıkmak isteminin hakkın kötüye kullanılması anlamına geldiğini, ortaklıktan çıkması için haklı nedenlerin oluşmadığını, davacının müdür olduğu dönemde usulsüz işlemler ve harcamalar yaptığını, şirketi zarara uğrattığını, şu aşamada çıkmasına karar verilmesi halinde şirketin telâfisi güç veya imkânsız zararlara uğrayacağını belirterek davanın reddine, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde davacının ortaklık payının davalı şirkete devrine, davacının şirkete verdiği zararların ayrılma akçesi hesabında dikkate alınmasına, zararların ayrılma akçesinden takas ve mahsubuna karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davalı şirketin 07/07/2014 tarihinde kurulduğu, 22/01/2019 tarihli genel kurul toplantısında şirket müdürlerinden olan davacının müdürlük ve şirketi münferiden temsil yetkisinin oy çokluğu ile sona erdirilmesine, şirket müdürlerine huzur hakkı ödenmesinin sonlandırılmasına oy çokluğu ile karar verildiği, bu kararın sermayenin %80’ini temsil eden ortakların çoğunluğu ile alındığı, davalı şirkete %20 hissedar olan davacının genel kurulda imzasının bulunmadığı, TTK’ya göre önemli kararlar haricinde kalan kararların kanun ve şirket sözleşmesinde aksi öngörülmediği takdirde, seçim kararları dahil tüm genel kurul kararlarının toplantıda temsil edilen oyların salt çoğunluğu ile alınabileceği, davacının genel kurula katılmasının engellendiği hususunda iddiası bulunmadığı, TTK’nın 616.maddesinde müdürlerin atanmaları ve görevden alınmaları ile müdürlük ücretlerinin belirlenmesinin genel kurulun devredilemez yetkileri arasında sayıldığı, genel kurulun bu yetkisini kullanması ile müdürlük görevine ve huzur hakkına son verdiği, genel kurulun bu kararında kanuna ve ana sözleşmeye aykırı bir durum olmadığı ve bu kararın ortaklıktan çıkma yada şirketin fesih ve tasfiyesi için haklı neden sayılamayacağı, bunun dışında şirkette kar dağıtılmamasının tek başına çıkma nedeni olmadığı gibi ayrıca dava tarihinden 3 ay öncesine kadar yaklaşık 5 yıl süre ile şirket müdürlüğü yaptığı dönemde genel kurul gündemine kar dağıtım maddesinin konulması şeklinde bir talebi olmadığı anlaşılmakla, davacının ortaklıktan çıkma yada şirketin fesih ve tasfiyesi talepleri ile ilgili haklı nedenlerin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; mahkemece kararın gerekçelendirilmediğini, genel kurul toplantısının şirket merkezinde yapılmış gibi gösterilmesi suretiyle sahte genel kurul toplantı tutanağı düzenlendiği, mahkemece salt karar nisapları bakımından değerlendirme yapıldığını, genel kurul toplantı tutanağının sahte olarak düzenlenmesi nedeniyle hiç bir değerlendirme yapılmadığını, pay sahiplerinin şirketi ilgilendiren konularda toplantı yapmaksızın karar almalarının mümkün olmadığını, ilanlara toplantının yapılacağı yer olarak gösterilen yerin şirket merkezi olmadığını, buna ilişkin müvekkilinin ihtarda bulunduğunu, TTK’nun 409. maddesine aykırı hareket edildiğini, sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadığından toplantının şirket merkezinin bulunduğu adreste yapılmasında zorunluluk bulunduğunu, mahkemece bu taleplere ilişkin hiç bir değerlendirme yapılmadığını, böylelikle adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini, davalının kötüniyetli davranışları sebebiyle müvekkili açısından ortaklık ilişkisinin olanaksız hale geldiğini, toplantı için başka bir adres bildirilmesi, 22/01/2019 tarihli toplantının şirket merkezinde yapılmış gibi gerçeğe aykırı ve sahte olarak tutanak düzenlenmesi, usulsüz çağrı ve gerçeğe aykırı tutanak ile alınan kararlarla müvekkilinin şirket müdürlüğünün sona erdirilmesi ve huzur hakkının elinden alınması, şirketin kurulduğu tarihten beri bir kere kâr dağıtımı yapılması, müvekkilinin şirketle ortaklık bağının sürekli olarak kesilmeye çalışılması nedenleriyle müvekkillerinin şirket ortaklarına güveninin kalmadığını, diğer ortakların oy ve hisse çoğunluğunu kötüniyetli olarak kullandıklarını, ortaklık ilişkisinin devam ettirilemeyeceğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, TTK’nın 638. maddesi uyarınca haklı sebeplerle ortaklıktan çıkma, sermaye ve kar payının ödenmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine dair verilen karara karşı istinaf kanun yoluna davacı tarafından müracaat edilmiştir. TTK’nın 638/2. maddesi gereğince her ortak haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Somut olayda davacı ortaklıktan çıkma ve şirketin feshi istemini diğer ortakların kötüniyet teşkil eden davranışlarına, usulsüz genel kurul toplantısı yapılmasına, müdürlük görevine ve huzur hakkına son verilmesine, kâr dağıtımı yapılmamasına, diğer ortakların oy ve hisse çoğunluğunu kötüye kullandıklarına, ortaklar arasında güvenin kalmadığına dayandırmaktadır. Davalı şirketin 07/07/2014 tarihinde kurulduğu, davacının %20, dava dışı …’nın %20 dava dışı İtalyan menşeli … Firmasının %60 oranında davalı şirkete hissedar oldukları, 22/01/2019 tarihli genel kurul toplantısında şirket müdürlerinden olan davacının müdürlük ve şirketi münferiden temsil yetkisinin sona erdirilmesine, şirket müdürlerine huzur hakkı ödenmesinin sonlandırılmasına, şirket merkezinin taşınmasına dava dışı ortakların oyu ile karar verildiği, bahsi geçen genel kurul kararında davacının imzasının bulunmadığı, davacının toplantıya iştirak etmediği anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacı genel kurul toplantısının usulsüzlüğünü gerekçe olarak ileri sürmekte ise de davacının genel kurulda alınan kararlara yönelik davasının hali hazırda başka mahkemede açılan davada yargılamanın devam ettiği, genel kurul toplantısına katılmasının engellendiğine dair bir iddiasının bulunmadığı, toplantı tarihinin ve gündemin ticaret sicil gazetesinde önceden ilan edildiği ve davacının toplantıdan önceden haberdar olduğu, dava dışı ortakların kötüniyetli olarak hareket ettiklerine ilişkin delil bulunmadığı anlaşıldığından davacının genel kurul kararının usulsüzlüğüne dayalı olarak ileri sürdüğü nedenlerin iş bu davada haklı sebebe gerekçe yapılamayacağından yerinde görülmemiştir. TTK’nın 616. maddesinde müdürlerin atanmaları ve görevden alınmaları ile müdürlük ücretlerinin belirlenmesi, kâr payı hakkında karar verilmesi genel kurulun devredilemez yetkileri arasında sayılmıştır. Davacı şirketin genel kurulunda %80 hisse ile alınan kararla davacının müdürlük yetkisine ve davacıya huzur hakkı ödenmesine son verilmiş olup bu husus şirketten ayrılma ya da şirketin feshi için yeterli bir neden değildir. Genel kurulun toplanmasında usulsüzlük var ise anılan davada değerlendirilecektir.Davacı,müdürlük yaptığı dönemde kâr payı ile ilgili karar verilmek üzere genel kurul gündemi oluşturmamıştır. Bu nedenlerle davacının şirket müdürlüğü görevinden alınmasından hemen sonra açtığı bu davada ortaklıktan çıkma yada şirketin fesih ve tasfiyesi talepleri ile ilgili haklı nedenlerin bulunmadığından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; mahkemece davanın reddine dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 59,30-TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55‬-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK’nın 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 19/10/2023