Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/397 E. 2023/1424 K. 25.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/397
KARAR NO: 2023/1424
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/09/2020
NUMARASI: 2018/826 Esas 2020/378 Karar
DAVA: Alacak (Ticari İşletmenin Satılması Veya Devrinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/09/2023
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin 100.000-TL … San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin %50 hissesini dava dışı …’dan 04.11.2010 tarihinde devraldığını, daha sonra şirketin ünvanının … San. ve Tic. Ltd. Şti. olarak değiştirildiğini, bu şekilde davacı ve davalının şirkette yarı yarıya ortak olduklarını, davacının şirketin borçların ödediğini, davalının ise şirkete sermaya koymayıp, işleriyle de ilgilenmediğini, maddi katkı sunmadığını, bu nedenle davacının ortaklığın bitmesini istediğini ancak davalının ortaklıktan ayrılmaya razı olmadığını, 2016 yılında ortaklığın artık yürüyemez hale geldiğini, maddi imkansızlık nedeniyle Suadiye’de ve Kartal’da yapılacak projelere başlanamadığını, davalının 900.000-TL nakit para ve Kartal’da henüz başlanmamış olan projeden 12 daire verilmesi karşılığında hisselerini devretmeyi kabul ettiğini, müvekkilinin içinde bulunduğu darboğaz ve şirketteki alacağını alabilmek için davalının şartlarını kabul ederek davalının hisselerini değerinin çok üstünde aldığını, bunun üzerine 30.6.2016 tarihli adi yazılı hisse devir sözleşmesini imzaladıklarını, yine tarafların adi sözleşmeden sonra Kadıköy … Noterliğinin 04.08.2016 tarihli payı devir sözleşmesi imzaladıklarını, bu sözleşmede hisse devri bedelinin 500.000-TL olarak gösterildiğini, gerçekte şirketin hisse değerinin sözleşmede yazılı miktarlardan çok daha az olduğunu, sonradan düzenlenen resmi sözleşmenin, taraflar arasındaki adi yazılı sözleşmeyi ortadan kaldırdığını, adi yazılı sözleşmenin irade sakatlığı ve gabin nedeniyle geçersiz olduğunu, yine adi yazılı sözleşmenin taşınmaz devrine ilişkin 2. maddesindeki hükmün şekil şartlarına aykırılık nedeniyle geçersiz olduğunu, 30.06.2016 tarihli sözleşmenin davacının gerçek iradesini yansıtmaması, edimler arasında aşırı nisbetsizlik bulunması, müvekkilinin zor durumundan faydalanmak suretiyle değerinden çok yüksek bedelle hisse devri yapılması ve ahlaka aykırılık nedeniyle hükümsüz olduğunu belirterek, 30.06.2016 tarihli sözleşmenin hükümsüzlüğünün tespiti ile sözleşme gereği ödenen 360.000-TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; öncelikle davanın TBK’nın 39. maddesi uyarınca hak düşürücü süre nedeniyle reddinin gerektiğini, davacının 04.11.2010 tarihinde müvekkili ile ortak olduğunu, davacının, müvekkilinin şirkete sermaye koymadığı, maddi katkıda bulunmadığı yönündeki iddialarının gerçeğe aykırı olduğunu, davacının şirket işlerini kendisi devam ettirmek ve müvekkilinden ayrılmak istediğinden dolayı hisse devri sözleşmesini kabul ettiğini, sözleşmede ahlaka aykırılık ve aşırı orantısızlık bir durumun söz konusu olmadığını, tarafların şirketin mali yapısını bilerek anlaşmaları nedeniyle psikolojik baskı, aşırı orantısızlık ve ahlaka aykırılık iddiasının yerinde olmadığını, sözleşmenin tarafların karşılıklı rızası ile imzalandığını, davacının irade sakatlığına dair müvekkili aleyhine yapmış olduğu bir şikayetin de bulunmadığını, davacının şirketle ilgili tüm bilgilere sahip olduğunu, davacının kötü niyetli olup sözleşmenin mali yükümlülüklerinden kurtulma çabası içerisinde olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; edimler arasında aşırı nispetsizlik bulunan sözleşmelerin ahlaka aykırı olduğu, kesin hükümsüzlük yaptırımına tabi bu durumda ise hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman dava açılabileceği, gabin iddiası bakımından ise davacının gabin iddiasına göre, gabin durumunda olduğunu sandığı tarihten hemen sonra işbu davayı açtığı kabul edilerek davanın süresinde açıldığının kabul edildiği, 31.12.2016 tarihli bilanço verilerine göre şirketin %50 hisse değerinin 603.018,60-TL olup, 900.000-TL’lik devir bedeli ile arasında orantısızlık bulunduğu şeklinde yorumlanmasının mümkün olmadığı, şirketin 15.11.2010 tarihli genel kurulunda davanın taraflarının müşterek imza yetkisine sahip müdür olarak atandıkları, davacı tarafın sözleşmeyi imzaladığı tarihte de şirket müdürü konumunda olduğu, davacının müdürü olduğu şirketin değerinin kendisi tarafından neden hatalı takdir edildiği hususunda dosya kapsamında bir açıklamasının bulunmadığı, davacının gabinin sübjektif unsuru kapsamında zorda kalma iddiasını somutlaştırmadığı, bu hususta ispat külfetinin yerine getirilemediği, bu nedenle gabinin subjektif şartlarının somut olay bakımından gerçekleşmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili; müvekkilinin dava konusu 30.06.2016 tarihli adi yazılı hisse devri sözleşmesini içinde bulunduğu maddi ve psikolojik sebeplerle karşı tarafın müvekkilin bu durumundan faydalanması neticesinde imzaladığını, 04.08.2016 tarihinde noterde düzenlenen sözleşme ile bedel bakımından açık fark bulunması ile adi sözleşmenin irade sakatlığı, aşırı nispetsizlik ve gabin sebebiyle hükümsüz olduğunu, ayrıca 04.08.2016 tarihli noterde resmi olarak akdedilen sözleşme ile dava konusu 30.06.2016 tarihli sözleşmenin ortadan kaldırıldığını, sözleşmenin 2. maddesinde yazılı olan bir kısım gayrimenkullerin davalıya ve 3. kişiler devredileceğine dair maddenin, resmi şekil şartlarına uymaması nedeniyle hükümsüz olduğunu, bilirkişi raporunda hukuki görüş bildirilmesinin kabul edilemeyeceğini, sözleşmede 900.000-TL devir bedeli ve 12 adet taşınmaz kararlaştırılmasına rağmen devir bedelinin 500.000-TL olarak gösterilmesinin vergi hukuku yönünden muvazaa ve kanuna karşı hile niteliğinde olduğunu, kat karşılığı inşaat sözleşmesiyle şirketin çok ciddi bir borcun altına girecek olmasına rağmen, yeterli mal varlığı olmayan şirket ortağı davalının üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmemesi, sözleşmenin 4. maddesinde her bir arsa sahibi bakımından 100.000-USD’lik cezai şart kararlaştırılması, inşaatlarda kayda değer bir ilerleme sağlanamamış olması karşısında, davacının zorda kalarak hisse devri sözleşmesi yaptığının açık olduğunu, sözleşmede aşırı yararlanmanın subjektif ve objektif şartlarının oluştuğunu, müvekkilinin söz konusu sözleşmeyi zor durumda bulunduğu için imzalamak zorunda kaldığını, müvekkilinin ekonomik ve psikolojik olarak zor durumda olduğunun sözleşme içeriği ile sabit olduğunu, davalının, cemaat ilişkileri sebebiyle herhangi bir hukuki uyuşmazlık olması halinde bir çok hakim tanıdığı olduğunu sıkça söyleyerek müvekkiline aba altından sopa gösterdiğini, müvekkilinin de ortaklık sürecini sürdüremeyecek duruma getirilerek ağır şartlar içeren sözleşmeyi imzaladığını, sözleşmenin kesin hükümsüz olması nedeniyle davanın hak düşürücü süreye tabi olmadığını belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, taraflarca akdedilmiş olan 30.06.2016 tarihli hisse devri sözleşmesinin hükümsüzlüğünün tespiti ile sözleşme gereği davalıya ödenen devir bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Somut olayda; davacı tarafça, taraflar arasında akdedilmiş olan 30/06/2016 tarihli hisse devir sözleşmesinin edimler arasında orantısızlığa bağlı ahlaka aykırılık, irade sakatlığı ve gabin nedeniyle geçersizliği ileri sürülerek, sözleşmenin hükümsüzlüğünün tespiti ile sözleşme gereğince ödenen bedellerin iadesi talep edilmiştir. Dava dilekçesinde dava değeri, iadesi istenilen ödeme tutarı olan 360.000-TL olarak gösterilmiş ve bu tutar üzerinden nispi harç yatırılmıştır. Ancak dava konusu sözleşmede sözleşme değeri 900.000-TL olarak gösterilmiştir. Dolayısıyla sözleşmenin hükümsüzlüğü talep edildiğine göre, dava değeri de hükümsüzlüğüne karar verilmesi talep edilen sözleşme değeri olan 900.000-TL’dir. Dava nispi harca tabi bir dava olup, mahkemece harcın ödenip ödenmediğinin resen gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Harçlar Kanunu’nun 30. maddesine belirtildiği üzere, yargılama sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için yargılamaya devam olunur. Takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden harç tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Anılan Kanun’un 32. maddesinde de yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılmayacağı hükme bağlanmıştır. Mahkemece, Harçlar Kanunu’nun anılan maddeleri gereğince eksik harç tamamlanmadan davaya devam edilemeyeceğinden, eksik harcın tamamlattırılması, bu eksikliğin tamamlanmaması halinde ise HMK’nın 150. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekir. Harç eksikliği istinaf sebebi olarak ileri sürülmese de re’sen incelenmiş, eksiklik giderilmek üzere ileri sürülen esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin, kararın kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/09/2020 Tarih 2018/826 Esas 2020/378 Karar sayılı kararın HMK’nun 353(1)a-4 gereği KALDIRILMASINA; “Harç tamamlandıktan sonra yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE” Davacı tarafından yatırılan 1.567-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendilerine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.25/09/2023