Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/389 E. 2023/1367 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/389
KARAR NO: 2023/1367
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/12/2020
NUMARASI: 2018/1158 Esas – 2020/804 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
BİRLEŞEN BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2018/1159 ESAS 2018/1237 KARAR SAYILI DOSYASI
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/09/2023
Davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; dava dışı … ile müvekkili banka arasında akdedilen … no’lu kredi sözleşmesi ile kredi kullandırıldığını, davalının bu kredi sözleşmesine müteselsil kefil olduğunu, kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle hesap kat edilerek keşide edilen ihtarnameye rağmen de borcun ödenmediğini, bu nedenle borçlular aleyhine Bakırköy … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını, ancak davalının takip konusu borca haksız olarak itiraz ettiğini belirterek, davalının itirazının iptali ile davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı davaya cevap vermemiş, yargılama sırasında sunduğu dilekçeler ile duruşma sırasında davanın reddini savunmuştur.
BİRLEŞEN BAKIRKÖY 3 ATM 2018/1159 E. 2018/1237 K. SAYILI DAVA: Davacı vekili; dava dışı … ile müvekkili banka arasında akdedilen … no’lu kredi sözleşmesi ile kredi kullandırıldığını, davalının bu kredi sözleşmesine müteselsil kefil olduğunu, kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle hesap kat edilerek keşide edilen ihtarnameye rağmen de borcun ödenmediğini, bu nedenle borçlular aleyhine Bakırköy … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını, ancak davalının takip konusu borca haksız olarak itiraz ettiğini belirterek, davalının itirazının iptali ile davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı davaya cevap vermemiş, yargılama sırasında sunduğu dilekçeler ile duruşma sırasında davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davalı kredi sözleşmesindeki imzanın kendisine ait olduğu, ancak iradesi yanıltılarak imza attığı yönünde beyanda bulunmuş ise de, bu yönde ispata ilişkin bir delil sunulmadığı, her ne kadar savcılık başvurusunda bulunduğu yönünde iddiada bulunulmuş ise de, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 12.10.2020 tarihli yazı cevabından, davalının banka yetkilileri ile ilgili herhangi bir suç duyurusunun bulunmadığının anlaşıldığı, davalının ifadesinde de dava dışı … tarafından dolandırıldığı yönünde beyanda bulunduğu, bu iddiası doğru dahi olsa imza itirazının olmaması ve davacının yetkililerinin davalının iradesini etkileyecek bir fiilinin olmaması dikkate alınarak, bilirkişi raporu doğrultusunda asıl ve birleşen davanın kısmen kabulü ile asıl davada davalının itirazının 2.820-TL asıl alacak, 145,03-TL işlemiş faiz, 7,25-TL BSMV üzerinden, birleşen davada ise 29.296,57-TL asıl alacak, 2.008,96-TL işlemiş faiz, 100,45-TL BSMV üzerinden iptalinin gerektiği gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulü ile davalının itirazının 2.820-TL asıl alacak, 145,03-TL işlemiş faiz, 7,25-TL BSMV üzerinden, birleşen davada ise 29.296,57-TL asıl alacak, 2.008,96-TL işlemiş faiz, 100,45-TL BSMV üzerinden iptali ile takibin devamına, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı; iş yerinde çalıştığı işvereni …’ın yardım istemesi üzerine kurulu bulunan … firmasını satın alarak yetkili olarak da kendisinin gösterildiğini, yine bu kişinin isteği üzerine kendisine vekaletname verdiğini, ancak bu kişinin naylon fatura işi yaptığını öğrendiğinde hemen şirketi devretmek istediğini söylediğini, …’ın da şirketi amcasının üzerine alacağını söylediğini, bu sırada sağlık sorunlarıyla uğraştığı için şirketi …’ın amcasının oğluna devretmek zorunda kaldığını, …’ın adına şirket açmadan önce tüm mal varlığını başkalarına devrettiğini sonradan öğrendiğini, dava konusu borcun da …’a ait olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Asıl ve birleşen dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takiplere yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Somut olayda; davacı banka ile dava dışı asıl borçlu … AŞ arasında 21.10.2016 tarihli genel kredi sözleşmesi ve aynı tarihli cari hesap kredisi sözleşmesi akdedildiği, davalının da aynı tarihli olan ve asıl borçlu şirketin ticari kart sözleşmesi ile genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılmış ve kullandırılacak kredilerden kaynaklanan borçlara kefil olmak üzere iki ayrı kefalet sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, sözleşme kapsamında asıl borçluya 25.10.2016 tarihinde 50.000-TL taksitli ticari kredi kullandırıldığı, asıl borçlunun kullandırılan kredi borcunu ve bankaca ödenen çek sorumluluk bedellerini ödememesi nedeniyle davacı banka tarafından 29.12.2017 tarihli ihtarname ile kredi hesaplarının kat edildiği, ancak kat ihtarının asıl borçlu şirket ile davalı kefile tebliğ edilemediği, bu nedenle asıl borçlu ve davalı kefilin temerrüdünün takip tarihi itibariyle gerçekleştiği, davalının 05.01.2018 tarihli ihtarname ile davacı bankaya kefaletten döndüğünü bildirdiği, ancak davacının bu istemi kabul etmediğini bildirdiği, sunulan ticaret sicil kayıtlarına göre kredi kullandırım tarihi itibariyle davalının asıl borçlu şirkette ortak ve yönetim kurulu başkanı olduğu, davalının 04.11.2016 tarihinde tüm hissesini devrederek ortaklıktan ve yönetim kurulu başkanlığından ayrıldığı, davacı banka tarafından asıl dava konusu karşılıksız çek sorumluluk bedelinin tahsili istemiyle Bakırköy … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile ve birleşen dava konusu olan taksitli kredi borcunun tahsili istemiyle de Bakırköy … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığı, davalı kefilin her iki takipte borca itirazı üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Kefalet sözleşmesi tarihi itibariyle uygulanması gereken TBK’nın 583. maddesine göre kefalet sözleşmesinin geçerli olması için; yazılı şekilde yapılması, kefilin sorumlu olduğu azami miktar ile kefalet tarihinin belirtilmesi, müteselsil kefalet halinde bu ibarenin kefilin el yazısı ile yazılması, ayrıca aynı yasanın 584. maddesi gereğince kefilin evli olması halinde yazılı eş rızasının da alınması zorunludur. Bu kapsamda davalının imzaladığı kefalet sözleşmelerinin yasanın aradığı tüm şekil şartlarını taşıdığı ve bu nedenle sözleşmenin geçerli ve davalı kefil bakımından da bağlayıcı olduğu sabittir. Dolayısıyla müşterek borçlu ve müteselsil kefil olan davalı, asıl borçlunun borcundan (asıl borçlunun temerrüdü dahil) kefalet limiti ile ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile sorumludur. Davalı tarafından; asıl borçlu şirketin önceki ortağı olan patronunun isteği üzerine şirkete ortak olduğu, ancak bu kişinin naylon fatura işi yaptığını öğrendiğinde hemen şirketi devretmek istediğini söylediği ve sonrasında hisselerini devrettiği, bu nedenle borçtan sorumlu tutulamayacağı ileri sürülmüştür. Ancak davalı kredi ve kefalet sözleşmelerinin akdedildiği tarihlerde borçlu şirketin ortağı ve yetkilisi olup, takip ve dava konusu kredi de bu dönem içerisinde kullandırılmıştır. Davalının, şirketin önceki ortağı veya banka görevlileri tarafından hile veya tehdit ile kefalet sözleşmelerini imzaladığı yönünde bir iddiası bulunmadığı gibi bu hususta herhangi bir delil de sunulmadığı, mahkemece yapılan araştırmaya göre de davalının bu konuda bir şikayetinin ve bu konuda açılmış bir soruşturma dosyasının bulunmadığının tespit edildiği anlaşılmaktadır. Yine davalı tarafından 05.01.2018 tarihli ihtarname ile kefaletten döndüğü bildirilmiş ise de, takip konusu edilen alacaklar bu tarihten önce doğmuş bulunduğundan, davalının dönme bildiriminin de kefalet sorumluluğunu ortadan kaldırması mümkün değildir. Bu nedenle mahkemece asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta olup, davalının ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; davalının asıl ve birleşen davada verilen hükme yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalının asıl ve birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun HMK’nin 353(1)b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, Asıl davada alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile kalan 215,45‬-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Birleşen davada alınması gereken 2.145,35-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 536,34-TL harcın mahsubu ile kalan 1.609,01‬‬-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan 20-TL istinaf yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 21/09/2023