Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/377 E. 2021/451 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/377
KARAR NO: 2021/451
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/09/2020
NUMARASI: 2019/74 Esas – 2020/321 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/03/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin kurucularından olup şirkette toplam 8.300-TL karşılığı paya sahip olduğunu, 27/07/2018 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde davalı şirket tarafından yapılan “sermaye taahhüdünü ödemeye çağrı” başlıklı ilan ile müvekkilinin şirkette sahip olduğu paylara ilişkin sermaye borcunu ödemesi çağrısı yapıldığını ve bu çağrıda ödemenin gerçekleştirilmemesi halinde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 482-483. Maddeleri uyarınca işlem yapılacağının ifade edildiğini, ilanı izleyen ilk genel kurul toplantısı olan 28.01.2019 tarihli genel kurul toplantısının hazır bulunanlar listesi tetkik edildiğinde, müvekkilinin ismine şirket pay sahipleri arasında yer verilmediğini, hatta müvekkilinin son defa isminin yer aldığı 08.01.2016 tarihli genel kurul toplantısının hazır bulunanlar listesi ile 28.01.2019 tarihli hazır bulunanlar listesi karşılaştırıldığında, müvekkiline ait payların müvekkilinin rızası olmaksızın ve de usulsüz olarak şirketin diğer ortaklarından … adlı şahsa devredildiğinin görüldüğünü, müvekkilinin davalı şirket tarafından haksız ve usulsüz şekilde ıskata tabi tutulduğunu ileri sürerek müvekkilinin davalı şirketteki paylarından ıskatının geçersizliğinin tespitine ve ıskat işleminin iptaline, ıskatın geçersizliğiyle birlikte müvekkilinin davalı şirketteki pay sahipliğinin ipkasına, payların müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacının esas sözleşmenin 7. Maddesinde belirtilen sürelere göre taahhüt ettiği sermayenin 1/4 ünü ödemediğini ve temerrüde düştüğünü, ıskat işleminin yapılacağına ilişkin 27/07/2018 tarihinde ilan yapılarak davacıya iadeli taahhütlü posta yoluyla çağrıda bulunulduğunu, ancak davacının çağrıya uymaması ve sürelere riayet etmemesi üzerine 12/09/2018 tarihli yönetim kurulu toplantısında davacının ortaklıktan çıkarılmasına ve kuruluştan gelen paylarının ortaklardan …’na devredilmesine karar verildiğini, sermaye taahhüdünün tamamını yerine getirmeyen ve temerrüde düşen davacının iddiasının aksine hiçbir ödeme yapmadığını ve bu sebeple taahhüt ettiği sermayenin tamamı bakımından ıskata tabi tutulduğunu, davanın haksız olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, Ticaret Sicil Gazetesi’nin 27/07/2018 tarih ve 9630 sayılı nüshasında yayınlanan “sermaye taahhüdünü ödemeye çağrı” başlıklı ihtarda sermaye koyma borcunun 13/08/2018 tarihi mesai bitimine kadar süre verilmiş olması ve buna göre ilan tarihi ile ödeme tarihi arasında bir aydan daha kısa bir süre ön görülmüş olması; TTK. Madde 483/1 düzenlemesinde bir aylık sürenin ön görülmüş olması karşısında ıskat kararına esas alınan ihtarın açıkça yasaya aykırı olmasından dolayı ıskat kararının butlanla sakat olduğu, bu nedenle başka hususların irdelenmesine gerek bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının davalı şirketteki paylarından ıskatının geçersizliğinin tespiti ile ıskat işleminin iptaline ve davacının davalı şirketteki pay sahipliğinin ipkasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; TTK’da düzenlenen ıskat uygulamasının somut olayda usulüne uygun gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin tespiti noktasında bilirkişiye gönderilmesi ve işbu rapora göre hüküm tesis edilmesinin açıkça hukuka ve usule aykırı olduğunu, bilirkişi raporunun hukuka uygun kabul edilmesi halinde dahi dosyanın tekemmül ettirilmeden bilirkişiye tevdi edildiğini, davacının sermaye borcu karşılığının 1/4′ ini tescili takiben 3 ay içerisinde ödediği iddiası ile ilgili herhangi bir delil bulunmadığını, davacının sermaye koyma borcunun ifasından sürekli olarak kaçındığını, bilirkişi tarafından da davacı pay sahibinin ne kadar tutarlık sermaye taahhüdünü ödemede temerrüde düştüğünü tespit için davalı anonim şirketin pay defteri ile diğer ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi gerektiğinin belirtildiğini, müvekkili şirket tarafından TTK m. 483’te yazılı ıskat prosedürü usulüne uygun bir biçimde gerçekleştirildiğini, şirket Esas Sözleşmesi’nin 7.maddesinde “…şeklinde muvazaadan ari olarak tamamen nakden taahhüt edilmiş ve taahhüt tutarlarının dörtte biri tescil tarihinden itibaren en geç üç ay içinde ve kalanı ise üç yıl içinde ödenecektir.” şeklinde hüküm bulunduğunu, ancak şirketin kuruluş ilanının yayınlandığı 02.10.2006 tarihinden bu tarihe kadar davacının borcunun gereğini yerine getirmediğini, Ticaret Sicil Gazetesi’nde 27.07.2018 tarihli ilanı ile çağrı yapılarak sermaye koyma borcunun ödenmesi gerektiği ve ödenmediği takdirde karşılaşılacak olan yaptırımın hukuki niteliğinin açıkça belirtildiğini, bunun akabinde davacı yana bu hususlara ilişkin bir bildirim daha yapıldığını, 02.08.2018 tarihinde şirketçe bilinen adresine iadeli taahhütlü posta yoluyla çağrı tebliğ edildiğini, yapılan tüm bu ihtar ve ilana rağmen davacının sermaye koyma borcunu ifa etmediğini, müvekkili şirket tarafından 12.09.2018 tarihli Yönetim Kurulu toplantısında ortaklıktan çıkarılması yönünde karar alınması zorunluluk bulunduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, sermaye koyma borcunu yerine getirmeyen ortağın ortaklık haklarından mahrum bırakılmasına (ıskat) ilişkin yönetim kurulu kararının iptali istemine ilişkindir. Anonim ortaklıklarda, pay sahibinin borcu, taahhüt ettiği payların karşılıklarını ifaya yöneliktir. Bu ilke, hem nakdi, hem de ayni sermaye taahhüdü için geçerlidir. Bu ortaklıklarda paydaşlardan ödenmemiş bakiye sermaye taahhütlerinin istenmesi ve buna bağlı olarak gündeme gelen pay sahiplerinin ıskatı usul ve şartları TTK’nun 481-483. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre, 481. madde uyarınca payların bedelleri anasözleşmede başkaca hüküm yoksa pay sahiplerinden ilan suretiyle istenir. Bununla birlikte, 481. maddede yazılı olduğu şekilde ilan suretiyle değil de ortaklara taahhütlü mektupla çağrıda bulunulması halinde tebliğ edilen bu çağrı, gazetede ilandan daha kuvvetli bir bildirme yolu olduğundan, bunun da geçerli olduğunu kabul etmek gerekir (Yargıtay 11. H.D. 21.02.1980 tarih, 456/818 sayılı kararı). Sermaye borcunu ödemeyen bir pay sahibinin ıskat edilebilmesi için öncelikle temerrüde düşürülmesi gerekir. Temerrüdün söz konusu olabilmesi için de bakiye sermaye borcunun ödenmesi konusunda yetkili organın bir karar alması ve bunu sözleşmede öngörülen usul ve şekilde talep etmesi, uygulamadaki ifade ile, apel işlemini yapması gerekir. Şayet anasözleşmede, sermaye borcunun ödeme süreleri ve miktarı duraksamaya neden olmayacak biçimde belirlenmiş ise pay sahibine ihtar gerekmeksizin temerrüt oluşur. Temerrüde düşen ortağa, yönetim kurulu tarafından TTK’nun 35. maddesinde yazılı gazete ile anasözleşmenin öngördüğü biçimde ilan suretiyle bir ay içinde ödemeye davet ve aksi halde haklarından mahrum edileceğinin ihtar edilmesi gerekmektedir (Yargıtay 11. H.D. 29/05/2018 tarih 2016/9492 E. 2018/4038K. Sayılı kararı). Öte yandan TTK’nın 482. maddesine göre, yönetim kuruluna, mütemerrit pay sahibini, iştirak taahhüdünden ve yaptığı kısmi ödemelerden doğan haklarından yoksun bırakmaya ve söz konusu payı satıp yerine başkasını almaya ve kendisine verilmiş pay senedi varsa, bunları iptal etmeye dair yetki verilmiştir. Fakat TTK’nın 483. maddesinde Kanunun 482. Maddesinde öngörülen ıskat işleminin uygulanabilmesi, yönetim kurulu tarafından, mütemerrit pay sahibine, 35. maddede yazılı gazete ile esas sözleşmenin öngördüğü şekilde ilan yoluyla şirketin internet sitesinde de yayımlanacak bir mesajla, mütemerrit pay sahibinin temerrüde konu olan tutarı bir ay içinde ödemesi, aksi hâlde, ilgili paylara ilişkin haklarından yoksun bırakılacağı ve sözleşme cezasının isteneceğine dair ihtarda bulunulması şartına bağlanmıştır. Bu düzenlemeye göre, pay bedelini ödemede temerrüde düşen pay sahibini sıkat edebilmesi için, öncelikle pay sahibine ilan yoluyla ve şirketin internet sitesinde yayımlanacak bir mesajla ihtarda bulunulması ve temerrüde konu olan tutarın ödenmesi için bir aylık süre tanınması gerekmektedir. Ticaret Sicil Gazetesi’nin 27/07/2018 tarih ve 9630 sayılı nüshasında yayınlanan “sermeye taahhüdünü ödemeye çağrı” başlıklı ihtarda sermaye koyma borcunun ödenmesi için 13/08/2018 tarihi mesai bitimine kadar süre verilmesi, ilan tarihi ile ödeme tarihi arasındaki sürenin TTK. M.483/1’de öngörülen bir aylık süreden az olması karşısında ıskat kararına esas alınan ihtarın açıkça yasaya aykırı olması nedeniyle mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle,HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda,hükümde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına, İstinaf yoluna başvuran tarafından davalı yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, hükümden sonra davacı yan gider avansından karşılanan 22-TL posta masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda H.M.K.’nın 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 25/03/2021