Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/33 E. 2021/18 K. 12.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/33
KARAR NO: 2021/18
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/10/2020
NUMARASI: 2018/218 Esas-2020/638 Karar
DAVA: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/01/2021
Davanın kabulüne yönelik hükmün davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA:Davacı vekili, müvekkilinin İstanbul ilinde ikamet ettiğini, daha önce İzmir ilinde bulunmayan müvekkilinin herhangi bir ticari faaliyette bulunmadığını, müvekkili hakkında İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından 29/03/2013 tarihinde 40.000-TL bedelli çeke dayanılarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatıldığını, müvekkili ile borçlu olarak gösterilen …Tic. Ltd. Şti. ile daha önce hiçbir ticari faaliyette bulunmadığını ve şirketi tanımadığını, dayanak kambiyo senedindeki borç ve imzanın müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin ödeme emrinden sonra alacaklı ile yaptığı görüşmede maddi bir hata olduğunu ve icra takibinden feragat edileceğinin söylendiğini ancak edilmediğini müvekkili hakkında başlatılan icra takibinin iptaline, davalının kötü niyet tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkil şirketin … A.Ş.’den davaya konu icra dosyasını devir ve temlik aldığını, banka tarafından esas borçlu … Ltd. Şti.’nin kefili olarak dava dışı … Ltd. Şti. ile davacı hakkında kambiyo takiplerine dayalı olarak takip başlatıldığını, takibin kesinleştiğini,taraflarına temlik edilen dosyanın bilgisinde takipden feragat edileceği hususunun taraflarına bildirilmediğini, davacının iddiasının asılsız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davacı aleyhine çeke dayalı başlatılan icra takibinde davacının çekteki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürdüğü , bilirkişi incelemesi sonucu çekteki imzanın davacı eli ürünü çıkmadığı,davacının çekte lehdar, davalının ise son ciranta/hamil gözüktüğü, davalının çeki aldığı önceki hamile icra takibi yapmadığı, bu sebeple davalı tarafın çekteki imzanın davacı eli ürünü olmadığını bilmesi gerektiği halde icra takibi başlattığından kötü niyetli olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile, icra takibinden dolayı davacının davalıya borcu olmadığının tespitine,kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili; İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yetkili olduğu,davacının söz konusu çek cirantası olarak imzanın kendisine ait olmadığı iddiasıyla imza inkarında bulunduğunu, temlik eden bankanın, çeki ciro yolu ile devraldığından cirantaya yönelik imza incelemesi yapma gibi bir imkanı bulunmadığını, Yargıtay’ın da müstekar hale gelmiş kararlarında da yer aldığı üzere müvekkilince durumun bilinmesinin mümkün olmamasından dolayı aleyhlerine tazminata, yargı gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin mümkün olmadığını, keşideci çeki sonradan ödeme niyetinden caymak veya bu hususun kanuna karşı hile gibi kullanarak alacaklılarını mağdur etmek yöntemi olarak kullanmayı düşünüyor ise, hukuken korunur hiçbir yanının olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava dava konusu çekteki lehdar(ciranta) imzasının sahte olduğu iddiası ile açılan menfi tespit davasıdır. Senede karşı mutlak defiler senede hamil olan herkese karşı ileri sürülebilir. Senedin hükümsüzlüğünü gerektiren defiler senet ve eklentilerinden anlaşılsın anlaşılmasın bütün ya da bir kısım sorunları bakımından hükümsüz sayılmasını gerektiren defilerdir. Bu defilerin bir kısmı mutlak, bir kısmı nispi (kişisel) defi niteliğindedir. Hangisinin mutlak, hangisinin nisbi defi sayılacağı, ‘görünüşe itimat (güven)’, ‘iyiniyet’ ilkesiyle, ‘kambiyo senetlerine ilişkin işlemlerdeki emniyetin korunması’ ilkelerinden hangisine öncelik tanınacağı sorunuyla ilgilidir. Bu iki çıkarın karşılıklı olarak çatıştığı bazı durumları yasa yapıcı özel olarak ele alıp hangi çıkarın korunacağını kendisi (örneğin; TTK. mad. 659/II, 592, TBK. mad. 19/II, 605/II olduğu gibi) düzenlemiştir. Kanunda öngörülüp açık bir hükümle düzenlenen bu durumların dışında gerek doktrinde ve gerekse de uygulamada “imzanın sahte olması”, “senet metninde sahtekarlık (tahrifat) yapılmış olması”, “borçlunun borçlanma ehliyetinin bulunmaması”, “senette zorunlu şekil koşullarının bulunmaması”, “imza sahibinin temsil yetkisinin bulunmaması”, “senedin zamanaşımına uğramış bulunması” vb. defiler senedin hükümsüzlüğüne yönelik olup her hamile (iyiniyetli olsa dahi) karşı ileri sürülebilen mutlak def’i olarak kabul edilmektedir. (Yargıtay HGK 2013/1746 esas ,2015/896 karar sayılı 4.3.2015 tarihli ilamı ) Mahkemece yöntemince yapılan grafolojik inceleme ile çekteki davacıya atfedilen imzanın davacının eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir. Hükme elverişli bulunan bilirkişi raporu benimsenerek davanın kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik yoktur. HMK 326.madde uyarınca davalı haksız çıktığı davada yargı gideri ve vekalet ücreti ile sorumludur. Ancak; dava konusu çeki ciro yoluyla davacıdan sonraki cirantadan devir alan temlik eden banka ile davalının takibe konu çekteki imzanın davacının eli ürünü olup olmadığını bilecek konumda olmaması gerekçesiyle koşulları bulunmayan kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerekirken , davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Davacıdan sonraki ciranta hakkında takip yapılmaması alacaklının kötüniyetini göstermez.Ancak dosyada deliller toplanmış bulunduğundan, yeniden tahkikat yapılmasını gerektiren bir eksiklik bulunmadığından hükmün kaldırılmasına ve yeniden hüküm verilmek suretiyle ,davanın kabulüne davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/218 Esas-2020/638 Karar sayılı ve 20/10/2020 tarihli hükmünün, HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla başlatılan icra takibinden dolayı davacının davalıya borcu olmadığının tespitine, Koşulları bulunmadığından davacının kötüniyet tazminatı isteminin reddine İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 3.005,64‬-TL karar harcından 751,42-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 2.254,22-TL’nin davalıdan tahsiliyle hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından ödenen 751,41-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından ödenen 700-TL bilirkişi ücreti ve 80,90-TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 780,90-TL yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı vekili için takdir olunan 6.520-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Kullanılmayan gider avansının talep halinde yatıran tarafa iadesine, İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 751,42-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Hükümden sonra davacı yan giderinden karşılanan 34,10-TL yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 12/01/2021