Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/319 E. 2023/1296 K. 07.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/319
KARAR NO: 2023/1296
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/10/2020
NUMARASI: 2016/1157 Esas 2020/461 Karar
DAVA: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/09/2023
Davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davalı banka tarafından müvekkili aleyhine İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile haksız olarak kambiyo senetlerine özgü takip başlatıldığını, müvekkiline usulsüz tebligat yapılarak takibin kesinleştirildiğini, müvekkilince 03.10.2016 tarihinde İstanbul 18. İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/774 esas sayılı dosyası ile şikayette bulunularak icranın geri bırakılmasının talep edildiğini, ancak mahkemece bir karar verilmediğinden, takip borcuna istinaden dosyaya 10.10.2016 tarihinde ihtirazi kayıtla 85.911.94-TL ödeme yapıldığını, icra takibine konu senetlerin, davalı tarafça ticari kredi sözleşmesinin ekinde senet olduğu yönünde açıklamada bulunulmadan, matbu kredi sözleşmesinin herhangi bir sayfasına imza atılıyormuş gibi imzalatıldığını, kaldı ki icra takibine konu edilen 9.750-TL ve 39.000-TL bedelli iki senedin üzerindeki imzaların müvekkiline ait olmadığını, 19.500-TL’lik senet üzerindeki imzanın ise müvekkiline ait olabileceğini, 19.500-TL’lik senedin dayanağı müvekkilinin kefil sıfatıyla imzaladığı bir kredi sözleşmesi olmakla birlikte, bu kredi borcunun da icra takibinden önce ödendiğini, bu nedenle senedin bedelsiz kaldığından, bu senet dayanak gösterilerek müvekkili aleyhinde takip yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, müvekkilinin haciz tehdidi altında ödediği 85.911,94-TL’nin 10.10.2016 ödeme tarihinden itibaren en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacı borçlunun müvekkili bankaya olan borcu nedeniyle İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, borcun ödenmesi nedeniyle dosyanın kapatıldığını, davacı ödeme yapmadan önce İstanbul 18. İcra Hukuk Mahkemesi 2016/774 esas sayılı dosyasında imzaya itiraz etmiş olup bu dosyanın derdest olduğunu, davacının borcu öderken herhangi bir şerh düşmediğini, bu nedenle borcu ve imzayı zımnen kabul ettiğini ve davanın konusuz kaldığını, davacının senetlerdeki imzaya itiraz ettiğini, ancak müvekkili banka iyi niyetli olup imzanın borçluya ait olup olmadığını bilebilecek durumda olduğunu, davaya konu bonoların tüm unsurlarının mevcut olduğunu, kambiyo senetlerinin soyutluğu gereğince yeni bir borç ilişkisi yaratılmış olup senetlerin teminat olarak kabulünün mümkün olmadığını, davacının da aralarında bulunduğu takip borçlularının bir ifa aracı olarak ve ifa uğruna senetleri müvekkiline verdiklerini, senetlerin vadesinde ödenmemesi üzerine de takip başlatıldığını belirterek, davanın reddi ile davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; istirdat davasında davacının borcu ödemesi gerekmediğini ispatla yükümlü olduğu, bono hamili davalı bankanın bono alacağının dayandığı temel ilişkiyi ispat yükümlülüğü bulunmadığı, takip dayanağı bonolarda teminat senedi olduğuna ve hangi ilişkinin teminatı olarak alındığına dair bir kayıt bulunmadığı gibi davalı bankaca bonoların genel kredi sözleşmesi borcu teminatı olarak alınmış olduğuna dair bir savunma da yapılmadığı, bonoların keşide tarihlerinin incelenen GKS imza tarihleriyle ve bedelinin kefalet limitiyle aynı olmasının da bonoların bu kredi temel ilişkisinin teminatı olarak verilen bono olduğunu ispatlar delil sayılamayacağı, bu nedenle bonoların sebepten soyut, kayıtsız şartsız para borcu ikrarına ilişkin kambiyo taahhüdü içeren evrak vasfına sahip olduğu, davacının bonolardaki müteselsil kefil imzasının TTK hükümlerine göre avalist imzası olduğu, ancak imza inkarı herkese karşı ileri sürülebilecek mutlak def’i niteliğinde olduğundan, davacının imzasının bulunmadığı tespit edilen 07/03/2011 keşide ve 10/06/2016 vade tarihli 9.750-TL bedelli bono ile 08/03/2011 keşide ve 10/06/2016 vade tarihli 39.000-TL bedelli bonolar yönünden davacının avalist ve borçlu kabul edilemeyeceği, bu nedenle bu iki bonoya isabet eden 61.365,67-TL ödemenin davalıdan istirdadının talep edilebileceği; imzası inkar edilmeyen 13/12/2012 keşide ve 10/06/2016 vade tarihli 19.500-TL bedelli bono yönünden ise, davalı bankanın takip tarihi itibariyle davacının aval taahhüdü verdiği keşideci şirketten, bono bedelini aşan alacağının bulunduğu, bu nedenle davacı avalistin de borçtan sorumlu olduğu, davacının keşideci şirketin davalıya takip tarihinde borcu olmadığı ve bu nedenle kendisinin de avalist sıfatıyla borcu ödememesi gerektiği halde ödemek zorunda kaldığını ispatlayamadığı, ayrıca TTK’nın 702/2 maddesi uyarınca avalistin şekle ait noksanlıklar dışında, yani senet metninden anlaşılabilen def’iler dışında bir def’iyi hamile karşı ileri süremeyeceği ve TTK’nın 724/1 maddesi kapsamında aval imzasından sorumlu olduğu hususları dikkate alındığında, bu bonoya isabet eden istirdat isteminin kabul edilebilir olmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 61.365,67-TL’nin 10/10/2016 ödeme tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili; müvekkiline boş olarak imzalatılan 19.500-TL bedelli senedin teminat senedi olduğunu ve senetlere karşılık çekilen kredilerin tümünün ödendiğini, 26.09.2019 tarihli bilirkişi raporu ile de davalı bankanın takip tarihinde müvekkilinden herhangi bir alacağının bulunmadığının tespit edildiğini, 19.500-TL bedelli senedin dayanağı olabilecek 12 ay vadeli kredi borcunun son taksitinin 13.01.2013 tarihinde ödenerek kapatıldığını, bu nedenle bedelsiz kalan senedin takibe konu edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, senedin genel kredi sözleşmesi nedeniyle verilmiş bir teminat senedi olduğunu, davalı bankanın alacağının bulunmadığı da dikkate alındığında, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, kambiyo senedi niteliğinde bulunan bonoya dayalı olarak başlatılan takipte ödenen tutarın istirdatı istemine ilişkindir. Somut olayda; davalı banka dava dışı asıl borçlu … Ltd. Şti. arasında 07.03.2011 tarihli ve 7.500-TL tutarlı, 08.03.2011 tarihli ve 30.000-TL tutarlı, 13.01.2012 tarihli ve 15.000-TL tutarlı genel kredi sözleşmeleri imzalandığı, davacının da bu sözleşmeleri kefil sıfatıyla sırasıyla 9.750-TL, 39.000-TL ve 19.500-TL kefalet limitiyle imzaladığı, ayrıca keşide tarihleri genel kredi sözleşmeleriyle ve bedelleri de davacının kefalet limitiyle aynı olup ödeme tarihleri 10.06.2016 ve lehtarı davalı banka olan üç adet bononun keşideci olarak asıl borçlu ve avalist olarak da davacı tarafından imzalanmış olduğu, davalı banka tarafından her üç bononun takip konusu edilerek toplam 69.691,66-TL alacağın tahsili istemiyle asıl borçlu ve avalist olan davacı ile dava dışı kişi hakkında İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü takip başlatıldığı, takibin dosyamız davacısı avalist bakımından kesinleştiği, davacı tarafından haciz tehdidi altında icra dosyasına 10.10.2016 tarihinde 85.911,94-TL ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, altındaki imzanın davacının eli ürünü olmadığı tespit edilen 39.000-TL ve 9.750-TL bedelli bonolar bakımından davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup uyuşmazlık, imzası davacı tarafından inkar edilmeyen 19.500-TL bedelli bono bakımından davacı avalist tarafından icra dosyasına ödenen tutarın istirdatının mümkün olup olmadığı hususuna ilişkindir.Kambiyo senedi niteliğinde olan bono, düzenlenmesine esas teşkil eden temel ilişkiden bağımsız, karşı edimin ödenmesi şartına bağlanamayan, kayıtsız şartsız bir bedelin ödenmesi taahhüdünü içeren mücerret (soyut) bir borç ilişkisini ifade etmektedir. Kambiyo senetlerinde soyutluk prensibinin en önemli işlevi ispat açısından kendisini gösterir. Buna göre, bir kambiyo senediyle borç altına giren kimse, borçlu olmadığını iddia ediyor ise bu hususu ispat etmekle yükümlüdür. Ancak 6102 sayılı TTK’nın 702/2 maddesi uyarınca, aval veren kişinin teminat altına aldığı borç şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da, aval verenin taahhüdü geçerli olup, şekle ait noksanlıklar dışında itirazda bulunulması mümkün değildir. Aval verenin borcu bağımsız bir borç olup, aval verenin senet metninden anlaşılabilen mutlak defiler dışında bir defiyi hamile karşı ileri sürmesi mümkün değildir. Dolayısıyla aval veren, asıl borçlu ile hamil arasındaki şahsi defileri ileri süremez. Somut olayda da davacı aval veren sıfatını haiz olup, bonoya ilişkin olarak şekle ilişkin bir noksanlık (mutlak defi) ileri sürülmemiştir. Davacı tarafından, senedin teminat senedi olduğu, senedin teminat altına aldığı kredi borcunun ödendiği ileri sürülmüşse de, şahsi defi niteliğindeki bu defilerin hamil olan bankaya karşı aval veren sıfatını taşıyan davacı tarafından ileri sürülmesi olanaksızdır. Bu nedenle mahkemece dava ve takip konusu 19.500-TL bedelli bonoya dayalı istirdat isteminin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 215,4‬5-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 07/09/2023