Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/284 E. 2021/386 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/284
KARAR NO : 2021/386
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 02/10/2020
NUMARA: 2018/593 Esas – 2020/445 Karar
DAVA: Acentelik Sözleşmesinin Feshinden Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/03/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA : Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı sigorta şirketi arasında 29/07/2011 tarihinde acentelik sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin davalı sigorta şirketi tarafından gerekçe bildirmeksizin haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek sözleşmenin süresinden önce haksız feshi nedeniyle meydana gelen kar mahrumiyetinin, denkleştirme tazminatının ve hukuka aykırı olarak müvekkilinden kesildiği öne sürülen danışmanlık ücretlerinin şimdilik 10.000-TL’sinin fesih tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, müvekkil şirket tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, huzurdaki yargılamada davacı tarafın denkleştirme tazminatı talep edemeyeceğini, müvekkil şirketin, davacının kendi sorumlu olduğu bölge dışında poliçe düzenlemesi nedeniyle haklı olarak sözleşmeyi feshettiğini, davacının münhasır bir acente olmadığını, dolayısıyla davacı şirketin portföyündeki müşterilerin sigortalarını başka bir şirkette yenilemesi mümkün olduğundan kar kaybının söz konusu olmadığını, ayrıca hem kar kaybı hem da portföy tazminatının aynı anda talep edilemeyeceğini beyanla davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERCE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davalı sigorta şirketince yapılan feshin davacı acentenin sözleşmenin çalışma sahasına ilişkin 20. maddesine aykırı davranması nedeniyle haklı fesih olduğu, bu nedenle davacı yanın herhangi bir kar mahrumiyeti ve denkleştirme tazminatı talebinde bulunamayacağı, sözleşmenin 22. maddesindeki fesih nedeniyle acentenin tazminat talebinde bulunamayacağına ilişkin düzenleme doğmamış haktan feragat anlamına geldiğinden, hukuk düzenimizce kabul edilmeyen bu durumun sözleşmenin anılan maddesinin geçersiz olduğunun kabulünün gerektirdiği, davacı şirketin danışmanlık ücreti adı altında hakedişinden kesinti yapıldığı iddiasına ilişkin bölge adliye mahkemesi kararı kapsamında yapılan inceleme neticesinde alınan rapor gereğince, davalı sigortanın davacı acentenin iddia ettiği gibi kesinti yaptığına dair herhangi bir kaydın tespit edilemediği gibi davacı yanca bu hususu ispatlar dosyaya delil ibraz edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, davalının, müvekkili acenteden %1-2,5 arasında danışmanlık ücreti kestiğini, bu kesintinin yasal bir dayanağı olmadığı için müvekkilinin hak edişlerinin sürekli eksik ödendiğini, müvekkilinin susmuş olmasının kesintileri kabul ettiği anlamına gelmeyeceğini, sözleşmenin 20. Maddesinde, “acente hiç iş yapamaz veya tatminkar bir faaliyet göstermezse, Mapfre Genel Sigorta iş bu sözleşmeyi tek taraflı olarak ve hiçbir koşul aranmaksızın feshedilebilir” denildiğini, aynı sözleşmenin 22. Maddesinde ifadesini bulan tek taraflı ve hiçbir koşul aranmaksızın ifadesinin dayanağının 20. Madde olduğunu, bu sebeple sözleşmenin belirtilen şekilde feshi için müvekkil acentenin hiç iş yapamamış olması ve tatminkar faaliyet gösterememiş olması gerektiğini, bu hususların bilirkişilerin belirtiği gibi müvekkilinin değil, davalı şirketin ispatlaması gerektiğini, davalının defterlerinin ehil bilirkişilerce incelenebilirse bu hususun açıklığa kavuşturulacağını, hem davalı beyanında hem de bilirkişi raporunda müvekkil acentenin, sözleşme süresi içinde merkezini Bartın iline taşıdığını ifade ettiğini, oysaki fesih ihtarnamesinde hiç bir gerekçe gösterilmediğini, müvekkilinin acente merkezini taşıma tarihinin fesih tarihinden sonra olduğunu, ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, acentelik sözleşmesinin feshi nedeniyle denkleştirme tazminatı, kar kaybı ve danışmanlık ücreti adı altında yapılan haksız kesintilerin ödenmesi istemine ilişkindir.Davacı davalı ile aralarındaki acentelik sözleşmesinin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini, ileri sürmüş ve sözleşmenin davalı tarafından feshedilerek sona ermesi nedeniyle denkleştirme tazminatı, kar kaybı ve danışmanlık ücreti adı altında yapılan haksız kesintilerin tahsili isteminde bulunmuş; mahkemece 14/02/2017 tarihli kararla, denkleştirme tazminatı talebinin yerinde olabilmesi için taraflar arasındaki sözleşme şartlarına uygun davranılması gerektiği, davacının çalışma bölgesi dışında poliçe tanzim ettiği, böylelikle sözleşmeye uygun hareket ettiğini ispatlayamadığı, kar mahrumiyeti talebi açısından da sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği, davacının kar mahrumiyeti ve denkleştirme tazminatını, taraflar arasındaki sözleşmenin 22. maddesi göz önüne alınarak talep edebileceği, danışmanlık hizmetleri yönünden dava konusu edilen alacak kalemine ilişkin olarak da sözleşmede hüküm olmadığını, davalı tarafından tanzim edilen davacıya ait sigorta gider belgelerinin davacı tarafından kabul edildiğini, taraflar arasında danışmanlık ücreti tahsilinin uygulama ile sözleşme hükmü haline geldiği, istirdatının talep edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararın istinafı üzerine Dairemiz’in 10/05/2018 tarihli kararı ile Davacı tarafından düzenlenen poliçeler kapsamında davalı tarafından yapılan kesintilere ilişkin tüm belge, makbuz ve dekontlar getirtilerek, ticari defter ve kayıtlar üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile kesintilerin miktarı ve dayanağı belirlenmesi, kesintilerin sözleşmesel bir dayanağının olup olmadığının araştırılması için ilk derece mahkemesince verilen hükmün kaldırılmasına karar verilmiştir. Mahkemece Dairemiz’in kaldırma kararında sonra yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş, davacı tarafından karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Genel olarak portföy tazminatı, acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra, bu ilişki devamı boyunca acentenin kişisel gayretiyle yarattığı müşteri çevresinden akidinin halen yararlanması, acentenin ise yararlanmaması nedeniyle uğradığı kaybın karşılığıdır. Sözleşmenin devamı sırasında yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 122. maddesinde açıkça “denkleştirme istemi” olarak tanımlanan, doktrinde de “müşteri tazminatı”, “portföy tazminatı”, “portföy akçesi” olarak da ifade edilen bu tür tazminat, dava konusu uyuşmazlığa uygulanan mülga 6762 sayılı TTK’nın sigorta hükümlerinde açıkça düzenlenmemiştir. Ancak, anılan Kanun’un 134. maddesinde muhik bir sebep olmadan ve üç aylık ihbar müddetine riayet etmeksizin akdi fesheden tarafın, başlanmış işlerin tamamlanmaması yüzünden diğer tarafın uğradığı zararı tazmine mecbur olduğu, müvekkilin veya acentenin iflas veya ölümü yahut hacir altına alınması sebebiyle acentelik mukavelesi sona ererse, işlerin tamamen görülmesi halinde acenteye verilmesi gereken ücret miktarına nispetle tayin olunacak münasip bir tazminatın acenteye yahut yukarıdaki hallere göre onun yerine geçenlere verileceği hükme bağlanmıştır. Fesihten sonraki tazminat alacağı bu şekilde belirlenmiştir. Ayrıca, fesih tarihi itibariyle yürürlükte bulunan ve uyuşmazlığa uygulanması gereken 5684 sayılı Sigorta Kanunu’nun 23/16. maddesi uyarınca sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa, sigorta acentesi, sigorta şirketinden tazminat talep edebilecektir. Öte yandan 6102 sayılı TTK’dan önceki dönemde de yerleşik Yargıtay İçtihatları uyarınca sözleşmenin sona ermesinde kusuru bulunan acentenin portföy tazminatına hak kazanması mümkün değildir.Somut olayda; taraflar arasındaki 29/07/2011 tarihli acentelik sözleşmesinin davacı tarafından Beyoğlu … Noterliği’nin 25 Aralık 2014 tarih ve … no.lu ihtarnameyle feshedildiği sabittir. (3 ay sonra geçerli olacak şekilde)İhtarnamede fesih nedeni gösterilmemiştir. Bununla birlikte davalı yetkilisinin davacı acente yetkilisiyle yaptığı 30/10/2014 tarihli görüşme formunda davacı acentenin faaliyet sahası dışında Bartın’da sözleşme düzenlediği, bu nedenle acentelik sözleşmesinin feshedilebileceği konusunda uyarıldığı anlaşılmaktadır. Nitekim 25 Aralık 2014 tarihinde de fesih iradesi gelmiştir. Bu durumda feshin taraflar arasındaki sözleşmenin çalışma sahası başlıklı 20. Maddesine aykırılık nedeniyle gerçekleştiği, haklı ve geçerli olduğunu kabul etmek gerekmektedir. Davalı tarafından sözleşme haklı nedenle feshedildiğine göre davacının denkleştirme tazminatına hak kazanması mümkün değildir. Aynı gerekçe ile davacının sözleşmenin feshi nedeniyle mahrum kaldığı kar nedeniyle tazminata da hak kazanamayacaktır.Bunun dışında Dairemiz’ce bir önceki kararında, davalı tarafından davacının hak edişlerinden danışmanlık ücreti adı altında kesildiği iddiası ile ilgili davacı tarafından düzenlenen poliçeler kapsamında davalı tarafından yapılan kesintilere ilişkin tüm belge, makbuz ve dekontlar getirtilerek, ticari defter ve kayıtlar üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile kesintilerin miktarı ve dayanağı belirlenmesi, bu kesintilerin sözleşmesel bir dayanağı olup olmadığının araştırılması gerekçesi ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmede, davacının hakedişlerinden danışmanlık ücreti adı altında herhangi bir kesinti yapılmasına dair hüküm bulunmamaktadır. Dairemiz’in kararından sonra mahkemece alınan bilirkişi raporunda da davacıya yapılan ödemelerde danışmanlık ücreti adı altında hak ediş kesintisi yapıldığı tespit edilememiştir. Bu durumda mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Davacıdan alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 4,90-TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 18/03/2021