Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/271 E. 2023/865 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/271
KARAR NO: 2023/865
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/11/2020
NUMARASI: 2018/1361 Esas – 2020/617 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında başlattıkları takibe davalının itiraz ettiğini, müvekkilinin iş yaptığı … AŞ’nin 25.12.2017 tarihinde davalı firma ile birleştiğini ve bu tarihten sonra faturaların davalı adına düzenlendiği, fatura bedelleri süresinde ödenmediğinden, aradan geçen süre zarfında oluşan fiyat farklarının davalı tarafından ödenmesi hususunda tarafların anlaştığını, müvekkilinin davalıdan olan fiyat farkı alacağı için vade farkı açıklaması ile 23.03.2018 tarihli 53.100-TL bedelli, 18.05.2018 tarihli 46.994,68-TL bedelli, 18.06.2018 tarihli 53.418,60-TL bedelli, 18.07.2018 tarihli 60.257,88-TL bedelli, 18.08.2018 tarihli 78.000,36-TL bedelli ve 18.09.2018 tarihli 78.000,36-TL bedelli faturaları düzenleyerek davalıya gönderdiğini, davalının faturalara süresinde itiraz etmeyerek mutabakat formlarını imzaladığını, davalının sonradan düzenlediği iade faturalarının müvekkili tarafından kabul edilmeyerek ticari defterlerine işlenmediğini belirterek, davalının takibe yönelik itirazının iptali ile davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; sözleşmenin ifa yeri Ankara ve müvekkilinin şirket merkezinin İstanbul adresinde bulunması nedeniyle mahkemenin yetkili olmadığını, bu nedenle davanın yetkisizlik nedeniyle reddinin gerektiğini, davacının tek taraflı ve keyfi olarak düzenlediği faturaların müvekkili şirket defterlerine hiçbir zaman işlenmediğini, vade farkı talep edilebilmesi için bir sözleşme bulunması gerektiğini, vade farkı faturasının karşı yana ibraz edilmesi ve karşı tarafça faturaya itiraz edilmemesinin vade farkı talep hakkı doğurmayacağını, bir mal ve hizmet karşılığı içermeyen faturalara itiraz edilmemesinin kabul edildiği anlamına gelmeyeceğini,davacının faturalarında vade farkı ödeneceğine dair bir ibare bulunmadığını, kaldı ki davacının hangi bedeli esas alarak hangi oranda vade farkı uyguladığının da denetime açık olmadığını, davacı tarafça tek sipariş formuna dayalı faturalar düzenlendiğini, faturalar karşılığında müvekkilince ödemeler yapıldığını, ancak davacının bu ödemeleri dikkate almadığını, davacının tüm ödemeleri inkarı halinde dahi alabileceği faiz miktarının talep edilen vade farkı tutarından düşük olduğunu, davacının; 28.01.2018, 21.02.2018, 28.02.2018 ve 30.04.2018 tarihli toplam 135.516,38-TL tutarlı vade farkı faturalarının müvekkili şirket kayıtlarına alınarak hakkaniyet ölçüsünde davacıya ödendiğini, davacı ile müvekkilinin vade farkı hususunda anlaşmalarının bu tutar ve koşullarda doğru olduğunu, ayrıca tarafların müvekkilinin davacıya iade faturası kesmesi konusunda da anlaştığını, ancak davacının bu anlaşmayı hiçe sayarak takip başlattığını belirterek, davanın reddi ile davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; davacı şirket ile 25/12/2017 tarihinde davalı şirketle birleşen .. AŞ arasında demir alım satım işinden kaynaklı ticari ilişki bulunduğu, satılan ürünler nedeniyle kesilen faturaların zamanında ödenmediği iddiasıyla davacı tarafça vade farkı faturaları kesildiği, bu vade farkı faturalarının davalı defterlerine kaydedildiği ve davalı tarafça vergi dairesine verilen BA formlarında yer aldığı ayrıca kesilen vade farkı faturalarından 28/01/2018 tarihli 17.240-TL bedelli, 21/02/2018 tarihli 56.590,24-TL bedelli, 28/02/2018 tarihli 11.918-TL bedelli ve 30/04/2018 tarihli 49.767,68-TL bedelli faturaların davalı tarafça ödendiği, 23/03/2018 tarihli 53.100-TL bedelli, 18/05/2018 tarihli 46.994,68-TL bedelli, 18/06/2018 tarihli 53.418,60-TL bedelli, 18/07/2018 tarihli 60.257,88-TL bedelli, 18/08/2018 tarihli 78.000,36-TL bedelli ve 18/09/2018 tarihli 78.000,36-TL bedelli faturaların ödenmediği, vade farkı faturalarından dolayı taraflar arasında 23/10/2018, 22/10/2018, 27/08/2018, 22/06/2018, 20/04/2018 ve 23/07/2018 tarihli mutabakat formları düzenlendiği ve formlarda davalı kaşesinin ve temsilcisinin imzasının bulunduğu, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih 2001/1 esas, 2003/1 karar sayılı kararına göre, “vade farkı istenebilmesi için taraflar arasında bu konuda yazılı bir sözleşme ya da teamül halini almış fiili bir uygulamanın mevcudiyetinin kanıtlanması..” gerektiği, davalı tarafça bir takım vade farkı faturalarının ödenmesi, tüm vade farkı faturalarının davalı defterinde kayıtlı olması, tüm vade farkı faturalarının davalı tarafça BA formlarında bildirilmesi ve mutabakat formları birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasında vade farkının ödenmesine ilişkin teamül bulunduğunun kabulünün gerektiği, davacının vade farkı talep edebileceği,davacının takibinde haklı olduğu, takipte faiz türü ve oranı belirtilmediğinden alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanması gerektiği, alacağın likit olması nedeni ile icra inkar tazminatı şartlarının oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı vekili; davacının icra takibinde talebini vade farkı olarak açıkça belirtmediğini, davanın açılmasından sonra takip konusunun vade farkı olarak beyan edilmesinin iddianın genişletilmesi niteliğinde olduğunu, işin ifa yeri Ankara olduğundan Ankara mahkemelerinin yetkili olduğunu, ayrıca müvekkili şirketin merkezi İstanbul’da bulunduğundan yetkili mahkemenin İstanbul (Çağlayan) mahkemeleri olduğunu,kararın yetki yönünden kaldırılması gerektiğini, davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığını, mahkemece hükmedilen faiz oranı, başlangıcı ve davacı lehine hükmedilen vekalet ücretinin hatalı olduğunu, bilirkişi raporlarının çelişkili olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığını,raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmesi için yeniden rapor alınması gerektiğini, mahkemece iade faturaları düzenlenmesinin davacıyla anlaşılan hususlar arasında olduğunun göz ardı edildiğini, taraflar arasında ödenecek bedele ilişkin anlaşma sağlandığını, anlaşma sağlanan tutar kadar olan faturaların kayıtlara alındığını, diğer faturalar için ise iade faturası düzenlendiğini,vade farkı ödeneceğine ilişkin bir sözleşme bulunmadığı gibi sipariş formlarında ve faturalarda vade farkına ilişkin bir kayıt bulunmadığını, ekonomik şartlara uygun olarak taraflar arasında kararlaştırılan şartlara uygun 4 adet vade farkı faturasının müvekkilince ödendiğini, ancak bu ödemelerin devam eden fahiş vade faturalarının kabulü sonucunu doğurmayacağını, davacıyla mutabık kalınarak dava konusu 6 adet vade farkı faturası için 06.10.2018 tarihli 6 adet iade faturası düzenlendiğini, müvekkilince düzenlenen iade faturalarının davacının da kabulünde olduğunu, bu konuda taraflarca sözlü olarak anlaşıldığını, davacının tanzim ettiği faturaların müvekkilinin kayıtlarına alınması ve iade faturalarının tanzim tarihlerinin aynı olmasının da tarafların mutabık kaldığını gösterdiğini, faturanın içeriğine süresinde itirazda bulunulmadığı taktirde sadece faturada belirtilen verilerin doğru olduğu karinesinin doğacağını, bu durumun fatura konusu mal veya hizmetin de verildiğinin kabulünü gerektirmediğini, uyuşmazlık halinde işin yapıldığının kanıtlanması gerektiğini, müvekkilince davacıyla mutabakata varılması akabinde ödenmiş vade farkı bedelinin bulunmasının, vade farkı anlaşması anlamına gelmeyeceğini, müvekkili şirket yetkilisi tarafından imzalanmamış olan mutabakat belgelerinin geçerli olmayacağını, ancak mahkemece mutabakat belgelerinin kim tarafından düzenlendiği, imzalayan kişinin bu hususta yetkili olup olmadığının araştırılmadığını, alacak likit olmadığından icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, vade farkı faturalarına dayalı cari hesap alacağının tahsili istemiyle başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. HMK’nın 6. maddesi gereği genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Sözleşmeden kaynaklanan davalarda, HMK’nın 10. maddesi gereğince borcun ifa yeri mahkemesi de yetkilidir. 6098 sayılı TBK’nın 89/1 maddesine göre ise, aksine bir anlaşma yoksa para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir. Somut olayda takip ve davanın konusu para alacağı olduğundan, davacı şirketin kendi yerleşim yeri olan İstanbul Anadolu mahkemeleri yetkili olup, davalı vekilinin yetki itirazı yerinde değildir. Davacı şirket tarafından 25.12.2017 tarihinde davalı şirkete devir yoluyla birleşen …AŞ’ye demir satışı yapıldığı, satışı yapılan ürün bedellerinin zamanında ödenmediği iddiasıyla, davacı tarafça davalıya hitaben vade farkı açıklamalı uyuşmazlık konusu 23.03.2018 tarihli 53.100-TL bedelli, 18.05.2018 tarihli 46.994,68-TL bedelli, 18.06.2018 tarihli 53.418,60-TL bedelli, 18.07.2018 tarihli 60.257,88-TL bedelli, 18.08.2018 tarihli 78.000,36-TL bedelli ve 18.09.2018 tarihli 78.000,36-TL bedelli faturaların düzenlendiği, davacının işbu faturalarının tümünün davalı tarafça ticari defterlerine kaydedildiği ve yine davalı tarafça BA formlarıyla vergi dairesine bildirildiği, fatura bedellerinin ödenmemesi üzerine davacı tarafça icra takibi başlatıldığı ve davalının takibe itirazı üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Vade farkı istenebilmesi için, taraflar arasında bu konuda yazılı bir sözleşme hükmü veya teamül halini almış fiili bir uygulamanın bulunması gerekmektedir. Somut olayda taraflar arasında bu hususta akdedilen bir sözleşme bulunmamaktadır. Ancak davalı tarafça davacının 28.01.2018 tarihli 17.240-TL bedelli, 21.02.2018 tarihli 56.590,24-TL bedelli, 28.02.2018 tarihli 11.918-TL bedelli ve 30.04.2018 tarihli 49.767,68-TL bedelli faturaları ihtilafsız olarak davacıya ödenmiştir. Davalı tarafça, davacının uyuşmazlık tarihi öncesinde düzenlediği aynı nitelikteki vade farkı faturalarının ödenmiş olması, taraflar arasında vade farkı ödeneceğine dair teamülün bulunduğunun kabulünü gerektirmektedir. Davacının tüm vade farkı faturalarının davalı tarafça benimsenerek ticari defterlerine kaydedilmiş olması ve davalı tarafça BA formları ile vergi dairesine beyan edilmiş olması da, davacının vade farkı alacağının varlığını doğrulamaktadır. Davalı tarafça sonradan 06.10.2018 tarihinde davacının vade farkı tutarınca iade faturası düzenlenmişse de, faturalara davacı tarafça süresinde itiraz edilmiştir. Ayrıca davacı faturaları benimsenerek ticari defterlere kaydedildikten sonra iade faturası düzenlenmesinin davalı lehine bir sonuç doğurması mümkün değildir. Davalı vekilince, taraflar arasındaki sözlük mutabakat doğrultusunda iade faturalarının düzenlendiği ileri sürülmüşse de, bu husus da kanıtlanabilmiş değildir. Bu nedenle taraflar arasındaki teamülün varlığı, davacının tüm faturalarının davalı defterlerinde kayıtlı oluşu ve davalı tarafça vergi dairesine beyan edilmesi de gözetildiğinde, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Diğer yandan alacak faturaya dayalı olup likit olduğundan, itirazında haksız bulunan davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi isabetlidir. Davacı tarafça takip talebinde faiz oranı belirtilmediğinden, yasal faizi aşmamak üzere avans faizine hükmedilmesi yerindedir. Ayrıca mahkemece hüküm tarihindeki tarife uyarınca davacı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesinde de bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 25.259,12-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 6.314,78‬-TL harcın mahsubu ile kalan 18.944,34‬‬-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, davacı tarafından yapılan 22‬-TL istinaf yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine,HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 01/06/2023