Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/232 E. 2023/1081 K. 06.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/232
KARAR NO: 2023/1081
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/01/2020
NUMARASI: 2018/409 Esas – 2020/93 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/07/2023
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davalının Youtube sitesinde ve bazı ulusal televizyon kanallarında “…” başlığıyla yayımlanan reklamının yanıltıcı ve aldatıcı olduğunu, davalıların “…” olduklarını belirtmesine rağmen, bu sıfatın hangi bilgi ve belgeye dayandığına yer verilmediğini, reklamda geçen “…” ibaresinin rakipleri gereksiz yere kötüleme içerdiğini, ayrıca hem iyi kalite hem de iyi fiyatın sadece hem üretici hem de satıcı olunması halinde mümkün olabileceği algısı yaratıldığını,reklamda diğer firmaları temsil eden kişinin baş aşağı gösterildiğini ve bunun da rakipleri kötüleyici ve aşağılayıcı nitelikte olduğunu, bu reklamın hem reklam mevzuatına hem de TTK’nın haksız rekabete ilişkin hükümlerine aykırı olduğunu, Reklam Kurulu’nun uygulamasında da bu tür reklamların dürüstlük, tüketiciyi yanıltmama ve rakipleri kötülememe yükümlülüklerine aykırı reklam olarak kabul edildiğini, reklamda yer verilen hem en iyi kalite hem de en iyi fiyat anlayışının Türkiye’deki temsilcisi olduğu beyanının gerçeği yansıtmadığını, bu iddiayı kanıtlar herhangi bir bilgi veya belgeye yer verilmediğini, bu reklam nedeniyle müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradığını belirterek, haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi ile 10.000-TL maddi ve 100.000-TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; davacının bu reklam dolayısıyla bir zararının ya da zarar görme ihtimali bulunmadığını, davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, reklamda resmi bir temsilcilik sıfatından söz edilmediğini, “…” ifadesi ile ortalama tüketici nezdinde tüm dünyada fiyatın kaliteye ve kalitenin fiyata feda edilmediği, iyi kalite ve iyi fiyat anlayışının giderek yaygınlaştığı ve …’nin de ülkemizde bu politikayı benimseyen bir firma olduğu hususlarının dile getirildiğini ve herhangi bir resmi temsilcilik durumunun vurgulanmadığını, “…” beyanının karşılaştırma içermediğini ve dolayısıyla karşılaştırmalı reklam sayılamayacağını, reklamdaki “…” ibaresinin sektörde hem üretici hem satıcı olan tek firmanın müvekkili olduğuna dair bir beyan olmadığını, bir karşılaştırmaya yer verilmediğini, reklamda tüketicinin güvenini kötüye kullanılması veya tecrübe ve bilgi eksikliklerinin istismar edilmesinin, dolayısıyla reklamın his istismarı niteliğinde olmasının söz konusu olmadığını, reklamda rakiplerin kötülenmesine yönelik bir ifade bulunmadığını,karşılaştırma yapılmasının tüketiciye bırakıldığını, bu nedenle rakip firmaların kötülendiğinden bahsedilemeyeceğini, dava konusu reklam haksız rekabet teşkil etmediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; dava konusu reklam içeriğinde davacı tarafın satışa sunduğu ürünlerin genel özelliklerini öne çıkarmakta olup, satışa sunduğu ürünlerden belirli bir ürün üzerinde somut bir özellik veya objektif üstünlük ileri sürmediği, reklamda geçen “…” ifadesi tek temsilci ya da en iyi temsilci gibi kavramlar içermediği gibi, ilgili yönetmeliğin 7. maddesinin 5-g hükmü kapsamında resmi tanınma ya da onay içermediğinden, bu genel ifadenin tüketiciyi yanıltabilecek bir ifade içermediği kanaatine varıldığı, “…” ifadelerinde geçen şirketin hem üretici hem satıcı olması şirketin faaliyetlerine uygun olup, gerçeğe aykırı olmadığından tüketiciyi yanıltmadığı ve dürüstlük kuralına aykırı olmadığı gibi, reklamda iyi kalite iyi fiyatlı olmasının hem üretici hem satıcı olmasına bağlanmasının rakipleri haksız yere kötülemediği, hem üretici hem satıcı olmayanların kalitesiz veya pahalı ürünler sattığına ilişkin bir karşılaştırma veya kötüleme içermediği, “…” ifadesini kullanan kişinin baş aşağı durmasının rakip firmaları kötülemeye yetmediği gibi, cümle devamında yönetmeliğin 8. maddesine aykırı olan bir karşılaştırma da yapılmadığı, son olarak “…” ifadesini kullanan kişinin yüz ifadesi ile reklamdaki diğer kişilerin yüz ifadesinde belirgin bir fark bulunmadığı, ayrıca ters duran kişinin de üzgün olmadığının görüldüğü, araştırın, soruşturun, anlarsınız ifadesinin, tüketicileri alışveriş yaparken benzer faaliyette bulunan bir çok firmayı karşılaştırmaya ve araştırmaya yönelttiği, ancak bu yöneltmenin somut reklam içeriğinde davalının bizzat kendini rakip firmalarla karşılaştırması şeklinde ortaya çıkmadığı,haksız rekabet eylemi içermediği gibi, tüketiciyi yanıltma vasfının da bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; mahkemece mesnetsiz ve eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporuna karşı itirazları değerlendirilmeden karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, reklamın tüketiciyi yanıltıcı ve aldatıcı olması nedeniyle reklam mevzuatına ve TTK’nın haksız rekabet hükümlerine aykırı olduğunu, reklamdaki “…” ifadesinin hiç bir veri ile desteklenmeyen, gerçeğe aykırı ve tüketiciyi yanıltıcı nitelikte olduğunu, reklamdaki “…” ibaresinin rakipleri gereksiz yere kötüleme içerdiğini, ayrıca hem iyi kalite hem de fiyatın sadece hem üretici hem de satıcı olunması halinde mümkün olabileceği algısı yarattığını, bu ifadenin gerçeğe aykırı olduğunu, bu nedenle hem üretici ve hem de satıcı olmayan firmaların itibarının zedelendiğini, reklamda diğer firmaları temsil eden kişinin baş aşağı gösterilmesinin kötüleme niteliğinde olduğunu, reklamın karşılaştırmalı reklam niteliğinde olduğunu, Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliğinin 8/1 maddesi gereği karşılaştırmalı reklamın aldatıcı ve yanıltıcı olmaması, haksız rekabete yol açmaması, rakiplerini kötülememesi ve itibarsızlaştırmaması gerektiğini, reklamın başından sonuna kadar yanıltıcı, aldatıcı ve rakiplerini kötüleyici unsurlar içerdiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, görsel medyada yayımlanan davalılara ait reklamın haksız rekabet oluşturduğunun tespiti, haksız rekabetin önlenmesi ile haksız rekabetten kaynaklanan maddi ve manevi tazminatın tahsili istemine ilişkindir. Haksız rekabet, TTK’nın 54 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. TTK’nın 54/1. maddesinde haksız rekabetin amacı “bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması” olarak ifade edilmiş, 2. fıkrada ise haksız rekabet tarif edilerek “rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır” şeklinde belirtilmiştir. TTK’nın 55. maddesinde haksız rekabet sayılan bazı haller, sınırlayıcı olmamak üzere sayılmıştır. Bu nedenle sayılan haller dışındaki eylemlerin haksız rekabet oluşturup oluşturmadığının da somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmesi gerekmektedir. TTK’nın 56. maddesinde ise; haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimsenin, fiilin haksız olup olmadığının tespitini, haksız rekabetin önlenmesini, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, kusur varsa zararın tazminini, TBK’nın 58. maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği belirtilmiştir.TTK’nın 55(1)a-1 maddesinde, “Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek”, 55(1)a-2 maddesinde ise “Kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek” eylemleri haksız rekabet olarak nitelendirilmiştir. Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği’nin 7. maddesinde; reklamların doğru ve dürüst olması, ekonomik ve sosyal sorumluluk bilinci içinde ve haksız rekabete yol açmayacak şekilde hazırlanması, ortalama tüketicinin algılama düzeyi ile reklamın tüketici üzerindeki olası etkisi göz önünde bulundurularak hazırlanması, tüketicinin güvenini kötüye kullanmaması, ya da onun tecrübe ve bilgi eksikliklerini istismar etmemesi, reklamların, hiçbir konuda tüketiciyi doğrudan veya dolaylı olarak yanıltabilecek ifade ya da görüntüler içeremeyeceği, bu kapsamda resmi tanınma ya da onay, madalyalar, ödüller, diplomalar ve benzeri belgeleri içeremeyeceği, 8. maddesinde; karşılaştırmalı reklamların ancak aldatıcı ve yanıltıcı olmaması, haksız rekabete yol açmaması, rakiplerin mallarını, hizmetlerini, faaliyetlerini veya diğer özelliklerini kötülememesi veya itibarsızlaştırmaması koşullarıyla yapılabileceği, 10. maddesinde; reklamların hiçbir kişi, kurum veya kuruluşu, ticari ya da mesleki faaliyeti, malı ya da hizmeti, reklamı veya markayı aşağılayamaz, açıkça alay konusu edemez ve benzeri bir biçimde kötüleyemeyeceği hususları hüküm altına alınmıştır. Somut olayda; davalıya ait olup görsel medyada yayımlanan dava konusu reklamın tüketiciler nezdinde yanıltıcı ve aldatıcı, aynı zamanda rakiplerini kötüleyici nitelikte olduğu, bu nedenle reklamın haksız rekabet oluşturduğu ileri sürülmüştür. Davacının başvurusu üzerine Reklam Kurulunun 03.07.2018 tarihli kararı ile söz konusu reklamda tüketiciyi aldatıcı ve yanıltıcı bir ifade olmadığı ve reklam mevzuatına aykırı bir unsur bulunmadığı gerekçesiyle, reklamın 6502 sayılı yasanın 61. maddesine aykırı olmadığına karar verilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; reklamın karşılaştırmalı reklam niteliğinde olmadığı, reklamdaki “…” ibaresinin resmi bir temsilcilikten söz etmediği, bir ürünün hem iyi kaliteli hem de iyi fiyatta olabileceği yönündeki bir pazarlama stratejisinde söz edildiği, bu ibarenin yönetmeliğin 7/5-g maddesine aykırı olmadığı, reklamda “…” sorusunu soran kişinin baş aşağı olmasının rakipleri kötüleme, aşağılama niteliğinde olmadığı, reklam verenin iyi fiyat ve kaliteyi hem üretici hem de satıcı olduğuna bağlamasının tüketiciyi aldatıcı olmadığı gibi rakipleri de kötüleyici olmadığı, reklamda TTK’nın haksız rekabet hükümlerine bir aykırılık bulunmadığı tespit edilmiştir. Reklamda geçen “…” ifadesinin, resmi tanınma veya onay içermediği, ürünlerin hem iyi kalitede ve hem de uygun fiyatta olabileceği, birisi için diğerinden taviz verilmesinin gerekmediğinin vurgulandığı, bu nedenle tüketiciyi yanıltıcı mahiyette olmadığı, “…” ifadelerinde geçen, davalının hem üretici hem satıcı olması vurgusunun gerçeğe aykırı olmadığı, bu nedenle tüketiciyi yanıltıcı nitelikte olmadığı, hem üretici hem satıcı olmayanların kalitesiz veya pahalı ürünler sattığına ilişkin bir karşılaştırma veya kötüleme içermediği, bu ifadede rakipleri kötüleyici bir ibare bulunmadığı, “…” ifadesini kullanan kişinin baş aşağı gösterilmesinin tek başına rakipleri kötüleyici olarak kabulünün mümkün olmadığı, nitekim devamında “…” ifadesi ile tüketiciyi araştırarak karşılaştırma yapmaya çağırdığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla dava konusu reklamın tüketiciyi yanıltıcı ve aldatıcı nitelikte olmadığı, rakipleri kötüleme unsurunun bulunmadığı, reklam mevzuatına aykırılık bulunmadığı, bu nedenle haksız rekabet teşkil etmediği anlaşılmakla, mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, istinaf sebebleri yerinde olmayan davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile kalan 125,50-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nın 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 06/07/2023