Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/2206 E. 2021/1983 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2206
KARAR NO: 2021/1983
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/10/2021
NUMARASI: 2020/499 Esas 2021/919 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/12/2021
Davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili ; müvekkili ile dava dışı … şirketi arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davalının kredi sözleşmesinde müteselsil kefil olup imza tarihi itibariyle şirket yetkilisi ve ortağı olduğunu, kefalette eş rızasının aranmayacağını, sözleşmeden doğan alacağın ödenmemesi nedeniyle hesap kat ihtarı keşide edildiğini, ödenmemesi üzerine Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalının icra takibinde yetkiye ve borca itiraz ettiğini, davalının sözleşmenin 29.maddesinde Bakırköy İcra Müdürlükleri ve Mahkemelerinin yetkisini kabul ettiğini, söz konusu hükmün davalı yönünden de bağlayıcı olduğunu belirterek davanın kabulü ile itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili ; müvekkilinin adresinin Başakşehir olduğunu, yetkili icra müdürlüğünün Küçükçekmece İcra Müdürlükleri olduğunu, yetkili ve görevli mahkemenin Küçükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, davanın görevsiz ve yetkisiz mahkemede açıldığını, zamanaşımı ve hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, geçerli bir icra takibi bulunmadığından dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddini, genel kredi sözleşmesinde belirtilen faiz miktarının hukuka aykırı olduğunu, icra inkar tazminatı talebini kabul etmediklerini, haksız açılan davanın reddi ile davacının kötüniyet tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davacı banka ile dava dışı asıl kredi borçlusu/kredi lehdarı …Ltd Şti arasında 1.000.000-TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalanmış olup, davalının sözleşmeyi 1.000.000- TL kefalet limiti ile müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, TBK’nun 584.maddesine 28/03/2013 tarihinde eklenen fıkrası gereği kefalet sözleşmesinin eş rızası bulunmaksızın geçerli olacağı, davalı kefil, şirket ortaklığından ayrıldığından bahisle kredi sözleşmesine konu borçtan sorumluğunun bulunmadığını belirtmiş ise de, hisse devrinin kefalet sözleşmesinin sona ermesine sebebiyet vermeyeceği, kefalet sözleşmesinin kefalete konu miktarın belirli olması dahil geçerlilik koşullarını taşıdığı; ihtarnamenin dava dışı kredi borçlusu şirkete 12.4.2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalıya 12/04/2019 tarihli tebligatın bila tebliğ iade olduğu ve temerrüt tarihinin takip tarihi olarak belirlendiği, bilirkişi tarafından yapılan hesaplamaya itibar olunarak açılan davanın kısmen kabulü ile Bakırköy … İcra Dairesinin … E sayılı dosyasında takip tarihi itibariyle asıl alacak 422.668,58- TL, işlemiş temerrüt faizi 9.640,32- TL, BSMV 211,94 -TL, ihtiyati haciz masrafı 123,90- TL, ihtiyati haciz vekalet ücreti 606- TL olmak üzere toplam 433.250,74- TL ‘lik kısım yönünden itirazın iptaline, takibin bu miktarlar üzerinden devamına, fazla istemin reddine, %20 oranında hesaplanan icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili, davacı bankanın ticaret sicil gazetesinde şirket hisse devri ile alakalı olarak ilan yapıldıktan sonra müvekkilinin şirket hissedarı iken imzaladığı ve devirden önce de tüm borçlarını ödediği genel kredi sözleşmesine dayanarak haksız bir şekilde ilamsız icra takibi başlatıldığını, somut olayda müteselsil olarak imzalanmış olma ve asli borcu üstlenme durumunun olmadığını, genel kredi sözleşmesinden kaynaklı borçlarını ödediği ve yetkilisi olduğu … şirketindeki hisselerini borçsuz olarak devrettiğine dair ilgili ticaret sicil gazetesi evraklarının dosyaya sunulduğunu, borç ödendiğinden kefillik durumu ya da müteselsil borçluluk durumunun kalmadığını, alacak iddiasının asıl borçlu şirkete yönetilmesi gerektiğini, devir tarihinden sonra şirket tarafından aynı banka kanalı ile yeni kredi sözleşmeleri akdedildiğini ve kullandırıldığını ancak basiretli tacir gibi davranmayarak tahsil edemediği alacağını müvekkilinin yetkilisi olduğu dönemde imzalanan kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacak gibi göstererek takipte bulunduğunu, kefaletin geçerli olmadığını, eksik inceleme ile karar verildiğini, tüm kredi sözleşmelerinin celp edilerek yeni bir heyetle rapor düzenlenmesine karar verilmesini,kararın kaldırılarak davanın reddine, davalı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağa dayalı takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir. Kefalet sözleşmesi kişisel bir teminat sözleşmesidir. Diğer sözleşmeler gibi kefil ile alacaklının karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile meydana gelir. Bu sözleşme ile kefil, asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememesi tehlikesini kişisel olarak üstlenmektedir. Müteselsil kefil kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumlu olup, kefilin temerrüdü için hesap kat ihtarının tebliğ edilmesi gereklidir. Kefiller, kendi temerrüdünün sonuçlarından kefalet limiti kapsamında asıl borçlunun borcu kadar sorumludur. 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nun 584/1.maddesinin “eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce yada en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.” şeklindeki hükmü ile eşlerden birinin kefaletinin muteber olması için diğer eşin rızasının yazılı rızasının gerektiği öngörülmüş ise de 6098 sayılı TBK’nun 584.maddesine 28/03/2013 tarih ve 6455 sayılı kanunun 77.maddesiyle “Ticaret siciline kayıtlı, ticari işletmenin sahibi veya ticari şirketin ortak yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler… için eşin rızası aranmaz” şeklindeki ek fıkra eklenmiştir. Bunun sonucunda ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya şirketin ortak yöneticisi tarafından işletme veya şirket için kullanılacak kredilerde ek fıkranın 11/04/2013 olan yürürlük tarihinden itibaren eşin rızasına gerek bulunmayacaktır. Somut olayda; davacı banka ile dava dışı asıl borçlu/kredi lehtarı … Ltd. Şti. arasında 1.000.000-TL limitli kredi sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmeyi davalının da 1.100.000-TL limitli müteselsil kefil olarak imzaladığı ,geçerli bir kefalet sözleşmesi mevcut olduğu belirlenmektedir. Kefaletten dönme ;TBK nun 599.maddesi ile düzenlenmiş olup,Gelecekde doğacak bir borca kefalette ,borçlunun borcun doğumundan önceki mali durumu ,kefalet sözleşmesinin yapılmasından sonra önemli ölçüde bozulmuşsa veya mali durumunun ,kefalet sırasında kefilin iyiniyetle varsaydığından çok daha kötü olduğu ortaya çıkmışsa ,kefil alacaklıya yazılı bir bildirimde bulunarak ,borç doğmadığı sürece her zaman kefalet sözleşmesinden dönebilir.” Davalı müteselsil kefilin asıl borçlu şirketteki hisselerini 29.3.2019 tarihinde devrettiği ,kredi hesaplarının 10.4.2019 tarihinde kat edildiği ,takibe konu edilen BCH hesaplarının kullandırım tarihleri- borçların doğum tarihlerinin davalının hisselerini devir ettiği tarihten evvele ait olduğu bilirkişi kök raporuna ekli cari hesap ekstrelerinden anlaşılmaktadır. Borç doğduktan sonra kefaletten dönme mümkün olmadığı gibi, davalının bütün borçlarını ödediği,hisselerini borçsuz devir ettiği iddiası da delil olarak kararlaştırılan banka kayıt ve defterleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde ispatlanamamıştır. Yine yeni hissedarlar ile yeniden sözleşme imzalandığı ileri sürülmüş ise de bu savunmada kanıtlanamamıştır. Anlatılanlara göre; davalının geçerli bulunan kefaleti kapsamında borçlu şirkete kredi kullandırıldığı,kefaletin sona erme sebeblerinin gerçekleşmediği davalının müteselsil kefalet ettiği borcun denetime elverişli ,banka kayıtlarının incelenmesi neticesi hesaplandığı anlaşılmakla davalının itirazının 433.250,74- TL üzerinden iptaline ve likit alacak nedeniyle icra inkar tazminatına hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı vekili tarafından hükme yönelik olarak ileri sürülen istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Adli yardım kararı sebebiyle harç alınmayan davalıdan 29.595,35-TL karar ve ilam harcı alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, davacı tarafından yapılan 37-TL posta masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi 30/12/2021