Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/2192 E. 2021/1919 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2192
KARAR NO: 2021/1919
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/09/2021
NUMARASI: 2020/482 Esas – 2021/566 Karar
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/12/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin, yurt dışı menşeli davalı şirketlerin ürettikleri kimyevi maddeleri1975 yılından beri Türkiye pazarında pazarladıklarını; bu emtiaları Türkiye pazarına da müvekkilinin soktuğunu; davalı şirketlerin web sitesinde Türkiye temsilcilerinin … Limited şirketinin olduğunun yer aldığını, TTK 105 uyarınca Türkiye’de merkez ve şubesi bulunmayan yabancı işletmeler adına yurt içinde işlem yapanlar hakkında acentelik hükümlerinin uygulanacağını belirterek, iş bu davayı yurt dışı menşeli şirketlerin acentesi olan şirket aleyhine Türkiye’de açtıklarını; açılan bu davada yabancı menşeli firmalar aleyhine karar verilmesi gerektiğini belirterek, davalı üç şirketle müvekkili arasında 45 yıldır süren bir tek yetkili satıcılık ilişkisi bulunduğunu ve bu ilişkinin herhangi bir haklı sebep olmadan ve yine herhangi bir ihbar süresi tanınmadan tek taraflı bir e-posta ile davalı şirketler tarafından fesih edildiğini; mahkemece haksız feshin tespiti ile müvekkilinin uğradığı müspet zarar ve masraf ile portföy tazminatının hesaplanmasını, haksız fesih tazminatıyla birlikte davalı yurt dışı menşeli şirketlerden avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi dava ve talep olunmuştur.
CEVAP:Davalılara izafeten dava yöneltilen … vekili, davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, zira TTK 105 maddesi uyarınca bu davanın ancak yabancı şirketlerin Türkiye’deki acentesine karşı açılabileceğini, oysa müvekkili ile onlar arasında bir acentelik ilişkisinin bulunmadığını; davacı ile yurt dışı şirketleri arasındaki sözleşmeye de müvekkili şirketin herhangi bir şekilde aracılık etmediğini, dahil olmadığını belirterek; davanın husumet yönünden reddi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, … şirketinin davacı şirketle ne de başka üçüncü şahıs konumundaki şirketlerle yabancı menşeli şirketler arasında bir ilişki söz konusu olmadığını, bunun ticari defter ve kayıtlarından ortaya çıktığını; davacı tarafın 1975 yılından beri yurt dışı şirketlerin tek satıcısı olduğunu ileriye sürdüğünü, oysa çıkartılan ticaret sicil kayıtlarına göre 21/10/2005 yılında kurulmuş olduğunu; bu nedenle tek satıcılık ilişkisinin kurulmasına da herhangi bir katkısının bulunamayacağını; 2005 yılından sonra da ticari ilişkilerine ” aracılık konumunda ” katıldığına dair hiç bir delil bulunmadığından …’ne “izafeten ” dava açılamayacağını, bu şekilde açılan davanın husumetten reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; TTK Md.105 tahtında davalı … Limited Şirketi’nin asıl davalılar’ın acentesi olduğunu, bu nedenle kendisine izafeten dava açılabileceğini,Daire tarafından aksi kanaate varılır ise; Yargıtay 11. HD’nin kararları doğrultusunda yurtdışında mukim asil davalılar’a yurtdışı tebligatı yapılmak suretiyle taraf teşkili sağlanması gerektiğini; bu eksikliğin tamamlanarak yargılamaya devam edilmesini verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava yurt dışında yerleşik davalılar tarafından sözleşmenin haksız feshedildiği ileri sürülerek talep olunan portföy tazminatı ve sair tazminatın davalılardan tahsili istemine ilişkin davalıya izafeten açılmış bulunan maddi tazminat davasıdır. TTK’nun 105. maddesinin birinci bendi ile; “Acente, aracılıkta bulunduğu veya yaptığı sözleşmelerle ilgili her türlü ihtar, ihbar ve protesto gibi hakkı koruyan beyanları müvekkili adına yapmaya ve bunları kabule yetkilidir.” Aynı maddenin ikinci bendi ile de; “Bu sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acente, müvekkili adına dava açabileceği gibi, kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir…” hükümleri öngörülmüştür. Elde ki davada davalı izafeten yer almış ise de ,davalı yurt dışında ki şirketlerin acentesi olmadığını ileri sürmüş , acente sıfatıyla hareket ettiği ispatlanamamıştır. Dava dilekçesinde husumet davacının akidi olduğu ileri sürülen şirketlere yöneltilmiş olup ,dava dilekçesinde davalı şirketlerin ünvanları yazılıdır.Yurt dışında yerleşik davalıların ,yurt içinde temsilcileri veya acentelerinin bulunmaması davanın pasif husumet yokluğundan reddine gerekçe oluşturmaz.Davalıların adresleri tamamlanarak dava dilekçesinin tebliği suretiyle taraf teşkili sağlanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle , davalılara tebliğ sağlanarak taraf teşkili sağlanmak üzere kararın kaldırılmasına ,dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/482 Esas – 2021/566 Karar sayılı 09/09/2021 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)a-4-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE” Davacı tarafça yatırılan 59,30-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/12/2021