Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/217 E. 2023/1019 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/217
KARAR NO: 2023/1019
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/10/2020
NUMARASI: 2018/381 Esas 2020/474 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli)|Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin)
Davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun … sicil nosuna kayıtlı davalı … Tic. Ltd. Şti’nin iki ortaklı olup müvekkili … %20 diğer ortak … %80 hisse sahibi olduğunu, şirketi münferiden temsil yetkisinin 05/03/2009 dan buyana diğer ortak …’de olduğunu, gelinen aşamada güven ilişkisi sona erdiğini, kar dağıtılmadığından bilgi alma ve inceleme haklarının kullanılmasına izin verilmediğinden, genel kurul toplanmadığından ve toplanması için yaptıkları çağrı sonuçsuz kaldığından, şirketin iş ve işlemlerinden ve ayrıca kamusal borçlarından ve hakkında adli- idari herhangi bir süreç olup olmadığından haberleri olmadığından şirketin fesih ve tasfiyesi için haklı sebepler oluştuğunu beyan ederek İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun … sicil nosuna kayıtlı davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davalı şirketin fesih ve tasfiyesine yönelik iddiaların haklı bir dayanağı bulunmadığını, davacının 24/03/2009 tarihinde şirketin daha önceki ortağı olan amcasından şirketin %20 payını satın aldığını, davacının iş bu payı satın aldıktan sonra şirketin faaliyetlerine katılıp hatta 2009 Eylül ayına kadar davalı şirkette Bağkurlu olarak çalıştığını, davacıya şirket payını satıp kayden şirketten ayrılan …’in piyasaya borçlandığı ve bu borçlarını ödemediğini, davalı şirketin eski ortağı olan …’den alacağını alamayan alacaklıların … hakkında onlarca dosya ile icra takibi yaptıklarını, alacağını tahsil edemeyen alacaklıların …’in davalı şirketin eski ortağı olması ve davalı şirketteki hisselerini amcasının oğlu davacıya devrine ilişkin işlemi muvazaalı işlem, alacaklılardan mal kaçırma olduğunu iddia ederek davalı şirkete hacze gelmeye başladıklarını, ve davacının davalı şirketteki payı için tasarrufun iptali davası açarak şirket kayıtları üzerine ihtiyati haciz mahiyetinde tedbir kararı koydurduklarını, …’in piyasaya olan borçları nedeni ile alacaklılarının davalı şirkete yönelmesi üzerine davacının davalı … yüzüstü bıraktığını, ve davalı şirketin diğer ortağı …’in tüm çağrılarına rağmen davalı şirketin faaliyetlerini katılım sağlamadığını, kusurun tamamen davacıya ait olduğunu, uzun süreden beri davalı şirket genel kurulunun yapılmadığı ve şirket kayıtlarını inceleme taleplerine izin verilmediği yönündeki davacı iddialarının doğru olmadığını, davacının şirket genel kuruluna çağrılmasına dair ihtarname ve ticaret sicil gazetesine ilan verildiğini, müvekkili şirketin … nedeniyle uğradığı zararları bir türlü karşılamayan davacının kusurunu bertaraf etmek ve …’in şirkete verdiği zararları tazmin etmekten kaçınmak amacıyla haksız olarak müvekkiline 2013 ve sonrası döneme ilişkin kayıt ve defterlerini incelemek istediğini ihtarname ile bildirdiğini, davacının gönderdiği ihtarnamenin haklı bir dayanağının bulunmadığını, müvekkili şirketin diğer ortağı olan … davacının şirkete gelmesini engellemediği gibi davacının şirket kayıtlarını incelemesine rıza göstermeme gibi bir tutumu yada davranışı olmadığını, davacının 29/03/2018 tarihinde şirkete gönderdiği ihtarname ile şirket genel kurulunun yapılması talebinde bulunmuş ise de davacının talebi süresinde olmadığından bu talep şirket müdürünce haklı olarak yerine getirilmediğini davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davacı tarafın şirkete gönderdiği ihtarnamelere rağmen 2013-2018 yılları arasındaki şirket defterlerinin incelenmesi talebinin karşılıksız bırakıldığı, bilgi alma ve inceleme hakkının devamlı olarak kısıtlanması, şirketin çoğunluk pay sahibi tarafından kötü yönetilmesi nedeni ile mali sıkıntılar içerisinde olması, 2013 yılından 2018 yılına kadar zarar etmesi nedeni ile kar payı dağıtamaması haklı neden olarak kabul edildiği, şirketin aktif olması ve borca batık olmaması göz önünde bulundurularak TTK md. 636/3 uyarınca şirketin feshi yerine davacının ortaklıktan çıkarılmasına ve bilirkişi aracılığı ile hesaplanan ortaklıktan çıkma payının davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı vekili, davalı şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin şartlar olmadığı gibi davacının şirketten çıkmasını haklı gösteren bir neden bulunmadığını, davalı şirketin eski ortağı olan …’den alacağını almayan alacaklıları … hakkında onlarca dosya ile icra takibi yapmaya başladığı ve …’den alacağını tahsil edemeyen alacaklıları, …’in davalı şirketin eski ortağı olması ve davalı şirketteki hisselerini amcasının oğlu olan davacı …’e devrine ilişkin işlemi muvazaalı işlem olduğunu, bu işlemin alacaklılardan mal kaçırma olduğunu iddia ederek davalı şirkete hacze gelmeye başladıklarını ve davacının davalı şirketteki payı için tasarrufun iptali davası açarak şirket kayıtları üzerine ihtiyati haciz mahiyetinde tedbir kararı koydurduklarını, bilirkişi raporunda belirtildiği gibi davalı şirketin oluşan zararlarının tamamı davacının payını satın aldığı …’in piyasaya borçlanması ve alacaklarını …’den tahsil edemeyen alacaklıların davalı şirkete yönelmesinden sonra doğduğunu, davalı şirketin müdürü olan … Eyüp … Noterliğinde 15.06.2015 tarih ve … yevmiye numarası ve Eyüp … Noterliğinde 18.06.2015 tarih ve … yevmiye numarası ile keşide edip davacıya gönderdiği ihtarnameler üzerine 02.07.2015 tarihinde şirket genel kurulunun davacının da katılımıyla yapıldığını, davalı şirketin diğer ortağı olan …, davacının şirkete gelmesini engellemediği gibi davacının şirket kayıtlarını incelemesine rıza göstermeme gibi bir tutumu yada davranış olmadığını, davacı, 29.03.2018 tarihinde Beşiktaş … Noterliğinde gönderdiği … yevmiye numaralı ihtarname ile şirket genel kurulunun yapılması talebinde bulunmuş ise de davacının talebi süresinde olmadığından bu talep şirket müdürünce haklı olarak yerine getirilmediğini, kar edilmeyen dönemde ise kar payının dağıtılmasının mümkün olmadığını, davalı şirketin fesih ve tasfiyesine yönelik davacı talebinin haklı ve kabul edilebilir bir dayanağı bulunmayıp, davacının şirketten çıkma yönünden haklı bir nedeni yok iken hatalı bir karar ile davacının şirketten çıkmasına karar verdiğini belirterek kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Açılan dava, limited şirketin TTK 636.madde uyarınca feshi istemine ilişkindir. TTK 636/3 maddesi uyarınca limited şirketlerde haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. TTK 636/5 maddesinde atıf yapılarak sona ermenin sonuçlarına anonim şirketlere ilişkin hükümlerin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Haklı sebepler kanunda tahdidi olarak düzenlenmemiş olup yargı kararları ve doktrinde yer verilen bazı haklı sebep teşkil edebilecek fiil ve davranışlar, zorunlu organların mevcut olmaması, genel kurulun toplanamaması, bir ortağın, şirketin yönetim işlerinde veya hesaplarının çıkarılmasında şirkete ihanet etmiş olması, bir ortağın kendisine düşen asli görevleri ve borçları yerine getirmemesi, bir ortağın kişisel menfaatleri uğruna şirketin ticaret unvanını veya mallarını kötüye kullanması, bir ortağın, uğradığı sürekli bir hastalık veya diğer bir sebepten dolayı, üstüne aldığı şirketin işlerini yapmak için gerekli olan yeteneği ve ehliyetini kaybetmesi, uzun süre kar dağıtılmaması, gereksiz sermaye arttırımları ile azınlığın etkisizleştirilmeye çalışılması, ortakların bilgi alma ve denetim haklarının kullandırtılmaması, aile şirketlerindeki husumet ve ortaklar arasındaki çekişmeler emsal oluşturabilecek niteliktedir. Somut davada feshi talep edilen şirketin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 522452 sicil no’sunda kayıtlı olup 04.05.2004 yılında kurulduğu, davacı ve dava dışı …’in ortak olup 24.02.2034 tarihine kadar …’in şirket müdürü olarak seçildiği, şirketin son tescil işleminin 08.07.2015 tarihi olduğu dosyaya celp edilen ticaret sicil kayıtları ile sabittir. Dosyada mübrez İstanbul 18.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/190 E. Sayılı ve ayrıca İstanbul 35.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/92 E. sayılı mahkeme ilamlarının incelenmesinde davacı …’in şirketin eski ortağı ve kuzeni olan …’in hisselerini 17.02.2009 tarihinde devraldığı, hisse devrinin muvazaalı olup …’in borçlarını ödeyemeyecek durumda olup birçok kişiye borçlandığı tespitlerinde bulunulduğu,ancak anlatılan olayların 2010 yıllarında meydana geldiği , diğer ortak tarafından ortaklığa kabul edilen davacı bakımından kusur olarak ileri sürülemeyeceği sonucuna varılmıştır. Davacı taraf, Beşiktaş …. Noterliği’nin 13/03/2018 tarih ve … yevmiye no’lu ihtarnamesi ile 2013 yılından itibaren ticari defterlerin incelenmesini, Beşiktaş … Noterliğinin 29.03.2018 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile şirket genel kurulunun yapılması talebinde bulunduğu,akabinde dava açılmakla tek başına bu istekler fesih talebi için yeterli değil ise de ,ticaret sicil kayıtlarından anlaşıldığı üzere davacının ortak olduğu dönemde hiç genel kurul toplantısı yapılmadığı,bu sürede sadece 02.07.2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısı yapıldığı belirlenmektedir. Davalı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda şirketin öz varlığını yitirmediği, bu anlamda borca batık olmadığı, bununla birlikte, şirketin sürekli zarar etmesine dayalı olarak öz varlığını yitirme ihtimalinin söz konusu olduğu, sermayenin %29’unun kayba uğradığı, buna karşın şirket 2018 ve 2019 yıllarında zarar etmediği, öz kaynakları 2018 ve 2019 yıllarında, 2017 yılına göre iyileşme göstermiş durumda olduğu tespit edilmiştir. Ticaret şirketleri kar elde etme gayesiyle kurulurlar.Ancak şirketin faaliyetlerinin ve durumunun sağlıklı bir yapıda olmadığı, dava tarihinin 2018 yılı olduğu, davacının hiç kar elde etmediği,davacının azınlık pay sahibi olmasına göre davacı bakımından şirketin devamı için ortak amaç kalmadığı tesbit edilmekle fesih ve tasfiye koşullarının oluştuğu yolundaki ilk derece mahkemesinin tesbitlerine Dairemizce de katılınmıştır. Somut olayda; davalı şirketin de davacının şirketi devir aldıktan sonra şirkete katıldığı ,…’in borçları nedeniyle yapılan hacizlerden sonra davacının şirketten koptuğu ifade edilmektedir. Ancak davacı ortağın pay hisse oranının küçüklüğü ,şirket yetkilisinin şirketin hakim ortağı olduğu , ortaklar arasında güven ilişkisinin zedelendiği bu aşamadan sonra şirketin iştigal ettiği faaliyetleri bir arada yürütmelerinin mümkün olmadığı davacı bakımından şirkete ortak olmanın bir fayda sağlamadığı hususları değerlendirildiğinde TTK 636.madde kapsamında haklı neden oluşturduğu açıktır. Buna rağmen ticari şirketin kuruluş amaçları doğrultusunda ticari faaliyetlerine devam etmesi esas olup somut davada davalı şirket borca batık durumda olmadığı ve 2018 ve 2019 yıllarında iyileşme göstermesi nedenleri ile şirketin feshi yerine davacı ortağın şirketten çıkarılmasına karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Hükmün neleri kapsaması gerektiği HMK 297.maddede düzenlenmiştir. Hüküm fıkrasının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyması gerekir. Davaya taraf olmayan kişiler hakkında Mahkemece hüküm kurulması mümkün olmadığı gibi kanuna, usule ve adalete aykırıdır. Davalı şirket ortağı … davada taraf değildir. Davacının paylarını devir alacağına yönelik bir kabulü de dosyada bulunmamaktadır. Buna göre hükümde “davacının hissesine isabet eden 255.455,13 TL ortaklıktan çıkma payının davalı şirket ortağı …’ten tahsili ile davacıya verilmesine” şeklinde karar verilmiş ise de çıkma payının davada taarf olmayan ortaktan tahsiline karar verilmesi yerinde olmamıştır. Açıklanan nedenlerle; re’sen tespit edilen hükümdeki kanuna aykırılık nedeniyle istinaf yoluna başvuran davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, belirtilen hata yeniden yargılama gerektirmediğinden,kararın kaldırılarak “Davanın kabulüne , davalı şirketin feshine yer olmadığına, davacının davalı şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesine, davacının payına isabet eden 255.455,13 -TL ortaklıktan çıkma payının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/10/2020 Esas 2018/381 Esas 2020/474 Karar sayılı kararın HMK.’nın 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın kabulüne , davalı şirketin feshine yer olmadığına, davacının davalı şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesine , davacının hissesine isabet eden 255.455,13- TL ortaklıktan çıkma payının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,” İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 179,90-TL harçtan peşin alınan 35,90-TL harcın mahsubu ile 144‬-TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye ödenmesine, Davacı tarafından yatırılan 71,80-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Davacı tarafından sarf edilen 3.600-TL bilirkişi ücreti ve 305,20-TL posta masrafı olmak üzere 3.905,2‬0-TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Davacı lehine takdir olunan 3.400-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine”Davalı tarafından yatırılan 54,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davalı tarafından yapılan istinaf yargı giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.22/06/2023