Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/200
KARAR NO: 2023/1436
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/03/2020
NUMARASI: 2017/940 Esas – 2020/227 Karar
DAVA: Menfi Tespit
Davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, davalı tarafça Malatya … Noterliği’nin 05/05/2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile asıl borçlu olan …’ün borcundan dolayı müvekkilinin müteselsil kefil sıfatı ile 482.186,25-TL’nin ödenmesini aksi halde yasal yollara başvurulacağını belirttikten sonra söz konusu tutarın ödenmesi bakımından icra takipleri ile müvekkilini tehdit ettiklerini, müvekkilinin davalı tarafa kefillikten kaynaklanan böyle bir borcunun bulunmadığını, davalı bankadan kefaletle ilgili ve asıl borçlunun hangi ilişkilerden kaynaklı olarak ne kadar borcunun olduğu konusunda bilgi ve belgeler talep edilmesine rağmen davalı tarafça bu bilgilerin verilmediğini, … sözleşme seri numaralı 27/01/2016 tarihli ve 218.750-TL tutarlı kefalete ilişkin genel kredi sözleşmesinde müvekkilinin imzasının bulunduğunu, ancak bu sözleşmede “kefalet önceki borçları kapsıyor mu (evet/ hayır)” bölümünde, evet yazıldığını, ancak bu yazının müvekkili eli ürünü olmayıp, davalı banka tarafından doldurulduğunu, davalı banka tarafından, müvekkilinin aynı ilişkiden dolayı daha önce imzalamış olduğu kefalet sözleşmeleri incelendiğinde, bu sütunun hep hayır olarak bizzat müvekkili tarafından doldurulduğunu, ayrıca … sözleşme seri numaralı 27/01/2016 tarihli ve 218.750-TL tutarlı kefalete ilişkin genel kredi sözleşmesinde, müvekkilinin eşinin rızasının bulunmadığını belirterek müvekkilinin davalı bankaya borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, müvekkili banka borçlusu … ve müteselsil kefili …’in 12/05/2016 tarihinde aynı konu ve aynı sebeple İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmış olan 2016/558 esas sayılı dosyasının tarafı olduğunu, bu nedenlerle davanın usulden reddinin gerektiğini, esasa ilişkin olarak müvekkili banka tarafından … lehine 05/02/2015, 13/04/2015, 27/01/2016 tarihli ve diğer sözleşmeler uyarınca ticari krediler tesis edilerek kullandırıldığını, diğer davalı … tarafından iş bu sözleşmelerin müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, davacının tüm iddialarının haksız ve hukuk dışı olduğunu, davacıların sürekli aynı gerekçelerle yeni davalar açarak müvekkili bankanın alacağına ulaşmasının gecikmesine sebebiyet verdiklerini belirterek davanın öncelikle yetkisizlik, derdestlik ve menfi tespit davasının kısmi olarak açılmaması gerekçeleriyle usulden reddine, söz konusu itirazların kabul edilmemesi halinde davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davalı banka ile dava dışı kredi borçlusu … arasında akdedilen 05/02/2015 tarih, … sözleşme numaralı ve 75.000-TL limitli kredi sözleşmesini davacının 95.000-TL kefalet limiti ile imzaladığı, davalı banka ile dava dışı kredi borçlusu … arasında akdedilen 13/04/2015 tarih, … sözleşme numaralı ve 100.000-TL limitli kredi sözleşmesini davacının 125.000-TL kefalet limiti ile imzaladığı, davalı banka ile dava dışı kredi borçlusu … arasında akdedilen 27/01/2016 tarih, … sözleşme numaralı ve 175.000-TL limitli kredi sözleşmesini davacının 218.750-TL kefalet limiti ile imzaladığı, kredi sözleşmelerine konu borcun ödenmemesi sebebiyle, davalı banka tarafından hesabın kat edilerek Malatya … Noterliği’nin 05/05/2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile toplam 456.676,25-TL nakit alacağın ödenmesi ve 19 adet çek yaprağı için gayrinakdi çek taahhüt bedeli 19 X 1.290-TL = 24.510-TL’nin depo edilmesinin talep edildiği, bilirkişi incelemesi neticesinde davalı bankanın ihtarnameye konu ettiği tüm alacak kalemlerinin 27/01/2016 tarih, … sözleşme numaralı kredi sözleşmesinden önce kullandırılmış olan kredilere ilişkin olduğunun tespit edildiği, 27/01/2016 tarih, … sözleşme numaralı kredi sözleşmesinde davacının 218.750-TL limitli kefaleti bulunmakta olup, sözleşmede “Kefalet önceki borçları kapsıyor mu (Evet/Hayır)” kısmında “Evet” sözcüğünün davacının eli ürünü olmadığının bilirkişi incelemesi ile belirlendiğini, TBK 589.maddesinde yer alan “…Sözleşmede açıkça kararlaştırılmamışsa kefil, borçlunun sadece kefalet sözleşmesinin kurulmasından sonraki borçlarından sorumludur…” hükmü gereğince davacının bu kredi sözleşmesi kapsamında kefaletinin sadece 27/01/2016 tarih, 80287 sözleşmesindeki borçlar yönünden geçerli olduğu, bu durumda davacının 05/02/2015 tarih, … sözleşme numaralı, 75.000-TL limitli kredi sözleşmesinden 95.000-TL kefaleti ve 13/04/2015 tarih, … sözleşme numaralı, 100.000-TL limitli kredi sözleşmesinden 125.000-TL kefaleti olmak üzere toplam kefalet limiti olan 220.000-TL ile sorumlu olduğu, 482.186,25-TL – 220.000-TL = 262.186,25-TL yönünden ise borçlu olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacının 262.186,25-TL borçlu olmadığının tespitine, davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davanın Malatya Ticaret mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, davanın derdestlik dava şartı nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, menfi tespit davalarının kısmi olarak açılamayacağını, davacının tüm sözleşmeleri müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, 27/01/2016 tarihli genel kredi sözleşmesindeki kefaletin önceki borçları kapsayıp kapsamadığına ilişkin soruya verilen “evet” yanıtının davacının eli ürünü olup olmamasının öneminin bulunmadığını, bahsi geçen yazının davacıya ait olmamasının kefaletin geçerliliğini etkilemediğini, kefaletin bütün geçerlilik koşulunun bulunduğunu, kaldı ki şekle aykırılığın ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, kefalet sözleşmesinin 41.1 maddesinde kefillerin bu sözleşmeler nedeniyle doğmuş ya da doğacak tüm borçlardan sorumlu olduğunun düzenlendiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, kefil olan davacının genel kredi sözleşmesinden dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacı, davalı banka ile dava dışı asıl borçlu arasında düzenlenen genel kredi sözleşmelerini kefil sıfaıtyla imzaladığını, sözleşmenin kefaletin Kanunda belirtilen geçerlilik koşullarını taşıması nedeniyle geçersiz olduğunu, ayrıca 27/01/2016 tarihli son genel kredi sözleşmesinde kefaletin önceki borçları kapsayıp kapsamadığı ile ilgili soruya verilen “evet” yanıtının kendisi tarafından yazılmadığını belirterek borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir. Mahkemece davacının kefil olarak imzaladığı genel kredi sözleşmelerinde kefalet koşullarının oluştuğu, ancak 27/01/2016 tarihli genel kredi sözleşmesindeki kefaletin önceki borçları kapsayıp kapsamadığına ilişkin soruya verilen “evet” yanıtının davacının eli ürünü olmadığı, davalı banka tarafından talep edilen borcun bu genel kredi sözleşmesinden önce doğduğu gerekçesiyle davacının önceki genel kredi sözleşmelerindeki kefil limiti ile sorumlu tutularak kalan borçtan dolayı davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Sözleşme tarihi itibariyle uygulanması gereken TBK’nın 583. maddesine göre kefalet sözleşmesinin geçerli olması için; yazılı şekilde yapılması, kefilin sorumlu olduğu azami miktar ile kefalet tarihinin ve müteselsil kefalet halinde bu ibarenin kefilin kendi el yazısıyla belirtilmesi zorunludur. Bu kapsamda somut olayda davalı kefiller tarafından imzalanan kefaletnamelerin yazılı şekilde düzenlendiği, kefalet limiti, kefalet tarihi ve müteselsil kefalete ilişkin ibarelerin de kefillerin el yazısı ile yazıldığı, dolayısıyla davalıların imzaladığı kefalet sözleşmelerinin yasanın aradığı tüm şekil şartlarını taşıdığı ve geçerli olduğu sabittir. Bu nedenle müteselsil kefil olan davalılar, asıl borçlunun borcundan (asıl borçlunun temerrüdü dahil) kefalet limiti ile ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçları ile sorumludur. TBK’nın 589. Maddesinde kefilin, her durumda kefalet sözleşmesinde belirtilen azamî miktara kadar sorumlu olduğu, sözleşmede açıkça kararlaştırılmamışsa kefilin, borçlunun sadece kefalet sözleşmesinin kurulmasından sonraki borçlarından sorumlu olacağı düzenlenmiştir. Bu hükme göre kefil için kural olarak kefalet tarihinden sonraki borçlar için geçerli olacağı düzenlenmiş ise de sözleşmede bu hükmün aksi kararlaştırılarak kefilin kefalet tarihinden önce doğmuş borçlar için de sorumlu tutulabilmesine imkan tanınmıştır. Davacının; davalı banka ile dava dışı kredi borçlusu arasında akdedilen 05/02/2015 tarih, … sözleşme numaralı, 75.000-TL limitli kredi sözleşmesini 95.000-TL kefalet limitiyle; 13/04/2015 tarih, … sözleşme numaralı, 100.000-TL limitli kredi sözleşmesini 125.000-TL kefalet limitiyle; 27/01/2016 tarih, … sözleşme numaralı ve 175.000-TL limitli kredi sözleşmesini 218.750-TL kefalet limiti ile imzaladığı, mahkemece de kabul edildiği üzere kefalet sözleşmelerinin Kanun’da düzenlenen geçerlilik şartlarını taşıdığı anlaşılmaktadır. Davacı 218.750-TL limitli olarak kefil sıfatıyla imzaladığı 27/01/2016 tarih, … sözleşme numaralı ve 175.000-TL limitli kredi sözleşmesinde kefaletin önceki borçları kapsayıp kapsamadığına ilişkin soruya verilen “evet” yanıtının davacının eli ürünü olmayan yazı ile meydana getirildiği bilirkişi incelemesi ile tespit edilmiştir. Ancak bahsi geçen Genel Kredi Sözleşmesi’nin V. Maddesinde “müteselsil kefaletin kefalet tarihinden önce doğmuş krediler de dahil olmak üzere ileride doğması muhtemel borçları da kapsayacağı” düzenlenmiştir. Bahsi geçen hükümle kefil için doğmuş ya da doğacak tüm borçtan sorumluluk öngörülerek taraflar arasında kefilin kefalet tarihinden sonraki borçlardan sorumlu tutulabileceğine kuralın aksi kararlaştırılmıştır. Kredi sözleşmesinde kefaletin önceki borçları kapsayıp kapsamadığına ilişkin soruya verilen “evet” yanıtının davacının eli ürünü olup olmamasının 27/01/2016 tarihli genel kredi sözleşmesindeki kefaletin geçerliliğine bir etkisi bulunmamaktadır. Sözleşme’nin V. maddesinde kefil için doğmuş ya da doğacak tüm borçtan sorumluluğu öngörüldüğünden davacının kefil sıfatıyla sorumluluğu belirlenirken 27/01/2016 tarihli genel kredi sözleşmesindeki kefalet limitinin de dikkate alınması gerekmektedir. Bu durumda davacının 05/02/2015 tarih, … sözleşme numaralı kredi sözleşmesinden dolayı 95.000-TL; 13/04/2015 tarih, … numaralı kredi sözleşmesinden dolayı 125.000-TL; 27/01/2016 tarih, … sözleşme numaralı kredi sözleşmesinden dolayı 218.750-TL kefalet limiti olmak üzere toplamda 438.750-TL kefalet sorumluluğu bulunmaktadır. Davacının dava dilekçesinde Malatya …. Noterliği’nin 05/05/2016 tarihli kat ihtarnamesinde davacının 456.676,25-TL nakit 24.510-TL gayrinakit alacak talebine karşı kefaletin geçersizliğine ve kefalet limitine ilişkin sebeplerle borçlu olmadığının tespitini talep etmiş olup alacak miktarı ve faiz oranı ile ilgili bir itiraz ileri sürmemiştir. Buna göre değerlendirme yapıldığında davacının kefalet limitinin 438.750-TL olduğu anlaşıldığından davacının bu miktar dışında borçtan sorumluluğu bulunmamaktadır. Kat ihtarnamesi ile kat tarihi itibariyle 456.676,25-TL nakit 24.510-TL gayrinakit olmak üzere 481.186,25-TL alacak talep edildiğinden davacının kat tarihi itibariyle oluşan alacaktan kefalet limiti olan 438.750-TL dışında sorumluluğu bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; mahkemece davacının kat tarihi itibariyle kat ihtarnamesinde belirtilen alacaktan dolayı (481.186,25-TL – 438.750-TL) 42.436,25-TL yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekirken 262.186,25-TL yönünden borçlu olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, kararın kaldırılmasına, bahsi geçen hata nedeniyle yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından davanın kısmen kabulüne, davacının 42.436,25-TL yönünden borçlu olmadığının tespitine, fazla istemin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/940 Esas – 2020/227 Karar sayılı 02/03/2020 tarihli kararının, HMK’nın 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın kısmen kabulü ile, davacının davalıya Malatya … Noterliği’nin 05/05/2016 tarihli kat ihtarnamesinde gösterilen alacağın 42.436,25-TL yönünden borçlu olmadığının tespitine, fazla istemin reddine” İlk derece mahkemesine ilişkin olarak ; Alınması gereken 2.898,82-TL harcın, mahkeme veznesine yatırılan 31,40-TL peşin ve 8.205-TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 8.236,40-TL harçtan mahsubu ile fazla olan 5.337,58-TL’nin talep halinde davacıya iadesine, Davacı tarafından yatırılan toplam 2.930,22-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından yapılan 1300-TL bilirkişi ücreti ve 180,60-TL posta masrafı olmak üzere toplam 1.480,60-TL yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 130,30-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Davacı lehine taktir olunan 17.900-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davalı lehine taktir olunan 67.565-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Davalı tarafından yatırılan 4.531,88-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davacı tarafından yapılan 24,20-TL istinaf yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 2,12-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına, Davalı tarafından yapılan 84,50-TL istinaf yargı giderinin davanın reddi oranında hesaplanan 77,05-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalanın davalı üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK’nın 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 28/09/2023