Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/1923 E. 2023/1961 K. 14.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1923
KARAR NO: 2023/1961
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/06/2021
NUMARASI: 2020/637 Esas – 2021/484 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/12/2023
Davanın kabulüne ilişkin kararın, davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, davalı banka ile dava dışı … Ltd. Şti. arasındaki genel kredi sözleşmesi kapsamında dava dışı şirketin kredi kullandığını, kendisine herhangi bir açıklama yapılmadan müvekkilinin de sözleşmeyi kefil olarak imzaladığını ancak sözleşmede kefalet limitinin bulunduğu bölümün boş bırakılarak müvekkilinden imza alındığını, bu nedenle sözleşmenin müvekkili açısından geçerli olmadığını, buna rağmen söz konusu sözleşmeye istinaden davalı banka tarafından müvekkili aleyhine İstanbul … İcra Dairesi’nin … E. (önceki … E., … E., … E.) sayılı dosyası üzerinden haksız bir şekilde başlatılan ilamsız icra takibinin kesinleştiğini ve geçersiz sözleşme nedeniyle müvekkilinin belirtilen icra takibi kapsamında davalıya borcunun bulunmadığını ileri sürerek, davaya konu takip nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine ve %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, dava dışı borçlu … Ltd. Şti. ile müvekkili banka arasında genel kredi sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin dava dışı borçlu … Ltd. Şti. ve şirketi temsile yetkili şirket müdürü davacı tarafından müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, davalıya ihtarname tebliğ edilerek temerrüte düşürüldüğünü ve davalının kefalete ilişkin iddiaları kabul edilemeyeceğinden kefil olarak borcun tümünden sorumlu olduğunu belirterek, davanın reddi ile %20’den az olmamak üzere tazminata karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI VE SÜREÇ: Mahkemece, ilk olarak 2017/72 E., 2018/479 K. sayılı ve 23/05/2018 tarihli karar ile bilirkişi raporuna göre 2004 tarihli genel kredi sözleşmesinde kefalet limitinin 125.000-TL olarak somutlaştırıldığı ve davacının da sözleşmede kefil olarak bulunan imzasının geçerli olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Söz konusu karara karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusu sonucunda, Dairemizin 2018/2169 E., 2020/1066 K. sayılı ve 27/10/2020 tarihli ilamıyla, davalı banka ile dava dışı … Ltd. Şti. arasında imzalanan 07/09/2005 tarihli genel kredi sözleşmesinin davacı tarafından müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalandığı, bu kapsamda sözleşmenin icra takip dosyasına sunulan 64. sayfasında davacının imzasının bulunduğu, yine takibe dayanak olarak sunulan limit artırım sözleşmesinde ise kredi limitinin hangi tutar olup ne kadar artırıldığı hususunda bilgi bulunmadığı, buna ilişkin satırların boş olduğunun anlaşıldığı; sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı BK m.484 uyarınca kefalet sözleşmesinin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olduğu kefalet limiti olarak belirli bir miktarın gösterilmesinin gerekli olduğu; genel kredi sözleşmesinde her ne kadar kefalet limiti gösterilmese de, istikrar kazanmış Yargıtay kararlarıyla da belirlendiği üzere, genel kredi sözleşmesinde kredi limiti açıkça gösterildiğinden, bu limitin aynı zamanda kefalet limiti olduğunun kabul edilmesi gerektiği ancak limit artırım sözleşmesinde hangi sözleşmeye dayalı olarak limit artışı yapıldığı, artırılan limitin ne kadar olduğu hususunda düzenleme bulunmadığından, davacının limit artırım sözleşmesine dayalı borçtan sorumlu tutulmasının mümkün olmayacağı; menfi tespit davasında kural olarak ispat yükünün, alacaklı olduğunu iddia eden davalıda olup, somut olayda davalı tarafından dayanak 07/09/2005 tarihli genel kredi sözleşmesinin sunulmadığı, davalı tarafından sunulan ve aslı mahkeme kasasına alınan sözleşmenin ise, dava konusu olmayan asıl borçlusu … Ltd. Şti. olan 01/09/2004 tarihli genel kredi sözleşmesi olduğu, dolayısıyla davanın çözümü için 07/09/2005 tarihli genel kredi sözleşmesinde geçerli bir kefaletin bulunup bulunmadığının tespit edilemediği; uyuşmazlığın çözümünde zorunlu olan 07/09/2005 tarihli genel kredi sözleşmesinin ibrazı hususunda HMK m.220 uyarınca davalı tarafa kesin süre verilerek, sonucuna göre işlem yapılması, sözleşmenin sunulması halinde ise davacının kefaletinden dolayı sorumlu tutulup tutulamayacağı, davacının borçlu olup olmadığı ve borç mevcutsa miktarının tespiti yoluna gidilmesinin gerektiği gerekçesiyle, kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmek üzere kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir. Kararın kaldırılmasından sonra mahkemece, Dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda 07/09/2005 tarihli genel kredi sözleşmesinin ibrazı hususunda HMK’nın 220. maddesi uyarınca davalı tarafa 1 aylık kesin süre verildiği, buna istinaden davalı vekilinin sunduğu 09/03/2021 tarihli dilekçeyle 2005 tarihli genel kredi sözleşmesinin 02/06/2017’de sundukları delil dilekçesinin ekinde mahkemeye verildiğini ve kasaya alındığını beyan ettiği; davalının dilekçesinde kredi sözleşme tarihlerinin açıkça betimlenmediği, mahkeme kasasına 2017 yılında alınan evrakın 2004 tarihli kredi sözleşmesi olduğu, bunun sonucunda da kesin süre içinde 2005 tarihli kredi sözleşmesinin ibraz edilmediğinin anlaşıldığı; HMK m.220’ye göre belgenin içeriği konusunda davacı yanın beyanının kabulünün gerektiği, 07/09/2005 tarihli genel kredi sözleşmesinde geçerli bir kefaletin bulunup bulunmadığı tetkik edilemediğinden ispat yükü altında olan davalının geçerli bir kefalete dayalı alacak istemi için delil ibraz edemediği, dolayısıyla icra takibi kapsamında davacının davalıya borcunun bulunmadığı ve davalının da takip yapmakta kötüniyeti ispat edilemediği gerekçesiyle, davanın kabulü ile davaya konu İstanbul … İcra Dairesi’nin … E. sayılı takip dosyası kapsamında davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine ve davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, dava dışı …. Ltd. Şti. ile müvekkili arasında 01/09/2004 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığını ve kredi tahsis edildiğini, dava dışı …Ltd. Şti.’nin yetkili müdürü olan davacının müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak sözleşmeyi imzaladığını; davacının aynı zamanda dava dışı … Ltd. Şti. adına ve kefaleten sözleşmeleri imzaladığını; akdedilen 50.000-TL ve 60.000-TL’lik sözleşmelerde davacının hem şirket hem de kendi adına müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğunu; buna ilişkin banka kredi komitesi kararı ile davacının EFT talimatının istinaf dilekçesi ekinde sunduklarını; bu nedenlerle davanın kabulü kararının hatalı olduğunu ve 696 s. KHK uyarınca istinaf başvurularının harçsız kabulünün gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağa ilişkin takip nedeniyle davacı kefilinin borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Somut olayda, mahkemece Dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda işlem yapıldığı buna göre davaya dayanak teşkil eden icra takibine konu 07/09/2005 tarihli genel kredi sözleşmesinin ibrazı hususunda 03/03/2021 tarihli gerekli ihtaratı içeren ara kararla HMK’nın 220. maddesi uyarınca davalı tarafa 1 aylık kesin süre verildiği, bu ara karara istinaden davalı vekili 09/03/2021 tarihli dilekçesiyle 2005 tarihli genel kredi sözleşmesinin 02/06/2017’de sundukları delil dilekçesinin ekinde mahkemeye verildiğini ve kasaya alındığını bildirdiği ancak hem Dairemizin kaldırma kararında hem de mahkemece gerekçeli kararda belirtildiği gibi mahkeme kasasına 2017 yılında alınan evrakın 2004 tarihli ve dava dışı … Ltd. Şti.’nin asıl borçlusu olduğu kredi sözleşmesi olduğu, dolayısıyla ispat yükü kendisinde olan davalının alacaklı olarak başlattıkları icra takibinin dayanağı olan kredi sözleşmesinin tüm sayfalarını içerecek şekilde verilen kesin süre içinde dosyaya ibraz etmediği, HMK m.220’ye göre söz konusu belgenin içeriği hususunda davacının beyanı esas alınarak ve ayrıca icra takip dosyasında bulunan 07/09/2005 tarihli sözleşmenin davacının imzasının bulunduğu 64. sayfası ile limit artırılması sözleşmesinde kredi limit tutarının ne olduğu ve ne kadar artırıldığı hususunda bilgi bulunmadığı anlaşılmıştır. Zira müşterek borçlu ve müteselsil kefiller, asıl borçlunun borcundan kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçlarıyla sorumludur. Bunun sonucu olarak da, somut olayda uygulanması gereken mülga 818 s. BK’nin 484. maddesine göre sözleşmede kefilin sorumlu olduğu kefalet limitinin gösterilmediğinden ve limit artırım sözleşmesinde de hangi sözleşmeye dayalı olarak limit artırıldığı ve artırılan limitin ne olduğu belli olmadığından davacının takip dayanağı teşkil eden limit artırım sözleşmesinden davacının sorumlu olmayacağı kabul edilmelidir. Bu gerekçelerle, davanın kabulü yönünde verilmiş kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Öte yandan 6219 sayılı … Anonim Ortaklığı Kanunu’na 696 sayılı KHK ile eklenen geçici 5. maddesi gereğince; sermayesindeki kamu payı %50’nin altına düşünceye kadar, kredi alacaklarının tahsili amacıyla “banka tarafından açılmış veya açılacak dava veya takiplerde” 492 sayılı Harçlar Kanununun 2., 23. ve 29. maddeleri gereğince harçtan muaftır. İstinafa konu uyuşmazlıkta … davalı olup, davacı sıfatı bulunmamaktadır. Buna göre banka tarafından kredi alacaklarının tahsili amacıyla açılmış veya açılacak dava veya takip bulunmadığından, davalı banka anılan kanun hükmündeki muafiyetten yararlanamayacaktır. Bu nedenle, davalı vekilinin istinaf başvurusundaki harç alınmaması hususundaki talebi kabul edilmemiştir.Açıklanan nedenlerle, mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 5.207,60-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 1.301,90-TL harcın mahsubu ile kalan 3.905,70-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,Davacı tarafından yapılan 22-TL istinaf yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nin 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.14/12/2023