Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/1867 E. 2021/1868 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1867
KARAR NO: 2021/1868
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/11/2018
NUMARASI: 2016/1273 Esas 2018/1245 Karar
DAVA: Tazminat (Rekabet Yasağı Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/12/2021
Davanın reddine ilişkin kararın davacı ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davalının davacı şirket ile aralarında akdettikleri 16/01/2009 başlangıç tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesine istinaden işten kendi isteği ile ayrıldığı 31/12/2012 tarihine kadar satış temsilcisi olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin fesih tarihinden itibaren 2 yıl süre ile işçi Türkiye Cumhuriyeti içinde işveren şirket ile rekabet edebilecek konumda faaliyet alanları aynı olan herhangi bir şirkete ya da şahsa ait hiçbir işyerinde çalışmayacağını, ticari faaliyette de bulunmayacağını, işveren şirket ile rekabet etmeyeceğini kabul ettiğini, belirtilen kurallar ve taahhütlerin ihlali halinde işverenin uğrayacağı zararı tazminle ve 20.000-euro cezai şart ödemekle yükümlü olmayı kabul ettiğini, davalının sözleşmeye aykırı davrandığını, davacı ile ilişkisini sona erdirmeden 16/08/2012 tarihinde davacı ile aynı faaliyet alanında iştigal eden bir şirketi kurmak ve ortağı olmak suretiyle sözleşmeyi ihlal ettiğini belirterek,rekabet yasağına uyulmaması nedeniyle 20.000-Euro’nun dava tarihinden itibaren devlet bankalarının euro cinsinden yıllık mevduata uyguladıkları en yüksek oranda faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesni talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkilinin sözleşmenin feshinden sonra 2 yıl süre ile faaliyet alanı aynı olan bir işte çalışmasının yasaklanmasının hukuka aykırı olduğunu, davalının İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi Tıbbi Biyoloji lisans eğitiminin yanı sıra Ankara Üniversitesi Adli Tıp Bölümü’nde master yaptığını, başka bir sektörde çalışmasının beklenemeyeceğini, davalının davacı yanında çalışırken davacının bilgisi dahilinde ve davacı ile bağlantısı olan şirketlere ortak olduğunu, somut olayda BK m.444’ün uygulama şartları bulunmadığını, davacı faaliyetinin ithal ettiği laboratuvar malzemelerini ülke içinde satmak olduğunu, üretim sırrı vb. gibi önemli bilgileri edinip şirket zararına kullanmasına imkân verecek bir faaliyet olmadığını, davacının asgari ücret seviyesinden prim yatırdığı işçiye hangi önemli sırlarını verdiğini açıklaması gerektiğini, davalının faaliyetlerini davacı şirketin yetkilisinin bilgisi ve yönlendirmesi ile gerçekleştirdiğini, haksız fiil ile zarar arasındaki illiyet bağının somut olarak ortaya konulması gerektiğini, davalının faaliyetlerine davacının muvafakatinin bulunduğunu, davacının talebinin zamanaşımına uğradığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davalının iş akdinin sonlandırılmasından itibaren iki yıl müddetle rekabet etmeme yasağı altına girdiği sözleşmede yer almakta ise de 6098 sayılı B.K.nun 20, 26 ve 27. ve TMK’nın 23’ncü maddeleri karşısında davalının sözleşmenin sona ermesinden sonra 2 yıl müddetle ülke sınırları içerisindeki aynı alanda faaliyet gösteren bir başka şirkette hiçbir görevde çalışamamasının kelepçeleme sözleşmesi niteliğinde olduğu, davalının ekonomik özgürlüğünün çalışma hak ve hürriyetinin özüne dokunmak suretiyle kısıtladığı kabul edilmekle sözleşmenin 11. maddesiyle buna dayalı cezai şart koşulunun da geçersiz olduğunun kabulü gerektiği, davacı şirketin davaya konu ettiği haksız rekabete temel oluşturduğunu iddia ettiği eylemleri çok öncesinde bilmekte olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1-Davacı vekili; 16/01/2009 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesiyle TBK’nın aradığı şartlara uygun olarak rekabet yasağı tesis edildiğini, mahkemece sözleşmenin kelepçeleme sözleşmesi olarak nitelendirilmesinin hatalı olduğunu, işçinin işverenle ilişkide olan müşterileri tanımasının ve görülmekte olan işin bütün ayrıntılarına ulaşılabilmesi imkanının olduğu hallerde iş sözleşmesin sona ermesinin ardından iş verenle rekabet oluşturacak şekilde faaliyette bulunmasının önüne geçilebilmesi için rekabet yasağı sözleşmesi yapılmasının mümkün olduğunu, rekabet yasağı konulan sözleşmenin ilgili maddesinde davalı işçinin müvekkili şirketin yazılı iznini almaksızın herhangi bir ticari faaliyette bizzat ve dolaylı olarak bulunmasının mümkün olmadığını, müvekkili tarafından davalıya verilen yazılı bir izin bulunmadığını, bu nedenle mahkemece müvekkinin davalının faaliyetlerinden haberdar olduğunun kabul edilmesinin doğru olmadığını, mahkemece tanıkların dinlenmeden karar verildiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili; vekalet ücreti takdirinde karar tarihindeki efektif satış kurunun esas alınması gerektiğini belirterek kararın bu yönden kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, rekabet yasağı ihlalinden kaynaklanan cezai şart istemine ilişkindir. Davacı; davalının davacı şirketten ayrıldıktan sonra rakip şirket olduğu iddia edilen dava dışı … Ltd. Şti.’ni kurduğunu belirterek cezai şart isteminde bulunmuştur. TBK 444 maddesi uyarınca, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. 6101 Sayılı TBK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 4. maddesi, “TBK’nun yürürlüğe girmesinden önce gerçekleşmiş olup da, TBK’nun yürürlüğe girdiği sırada henüz herhangi bir hak doğurmamış fiil ve işlemlere, TBK hükümleri uygulanır” hükmünü haiz olup, her ne kadar taraflar arasındaki iş akdi ve buna ekli rekabet yasağı hükmü 16.1.2009 başlangıç tarihli olsa da, sözleşmede iş akdinin sona ermesinden sonrası için rekabet yasağının düzenlenmiş olması nedeniyle, iş akdinin sona erdiği 31/12/2012 tarihi itibariyle somut uyuşmazlıkta 6098 Sayılı TBK’nın rekabet yasağı sözleşmesine ilişkin 444 ve 445. maddelerinin tatbiki gerekmektedir. Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işveren tarafından sözleşmenin haklı nedenle fesih edilmiş olması veya ayrılan işçi tarafından haksız olarak feshedilmemiş olması, davalı işçinin iş akdinin devamı sırasında işyerinin önemli müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmış ve ayrıldıktan sonra yasaklı süre içerisinde rakip bir işyerinde çalışmaya başlaması veya kendisinin bu tür bir faaliyeti icra etmesi, önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanmasının önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı yeterlidir. TBK 445/2 maddesinde yer alan “Hakim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir” şeklindeki düzenlemede, rekabet yasağına ilişkin hüküm karşısında şayet işverenin de bir karşı edim yüklenmiş olması halinde, rekabet yasağının aşırı hükümlerinin süre ve coğrafi alan bakımından sınırlanmasında sadece hakime takdir yetkisi verilmiş olup, işveren tarafından böyle bir karşı edimin yüklenilmemiş olması halinde rekabet yasağı sözleşmesinin geçersiz olacağı anlamına gelmeyecektir. Taraflar arasında 16.1.2009 tarihinde belirsiz süreli hizmet akdi yapıldığı, bu sözleşmenin X1. maddesinde rekabet etmeme yükümlülüğünün düzenlendiği, buna göre; “…İşçi, işveren şirkete ilişkin olarak görevi dolayısı ile edindiği gizli bilgileri açıklayamaz. İşçi-işveren şirket genel müdürünün yazılı izni olmadıkça, Şirket ile ilgili konularda basın ve yayın organlarına demeç ve bilgi veremez. İşçi, işverenin yazılı izni olmadan Işveren şirket dışında resmi veya özel devamlı veya geçici ücretli veya ücretsiz bir görev kabul edemez. İşçi, işveren şirketin faaliyet konusuna dahil olsun veya olmasın herhangi bir ticari işte bizzat veya dolaylı olarak meşgul olamaz. İşçi ve yakın aile bireyleri; işveren şirket ile aynı faaliyet alanında çalışan diğer şirketlerle, tedarikçilerle ve müşterileriyle hiçbir şekilde ortaklık veya başka bir iş ilişkisi içine giremez. İş sözleşmesinin fesih tarihinden itibaren 2 yıl süreyle işçi T.C. içinde işveren şirket ile rekabet edecek konumda faaliyet alanları aynı olan herhangi bir şirkette yada şahsa ait hiçbir iş yerinde çalışmayacağını, ticari faaliyette bulunmayacağını, işveren Şirket ile rekabet edemeyiz peşine kabul eder. İş bu maddede belirtilen kurallar ile taahhütlerin ihlali halinde işçi, işverenin zararı tazminle ve 20.000-euro cezai şart ödemekle yükümlü olduğunu kabul ve taahhüt eder…” hükmünü haizdir. TBK 445. maddesi uyarınca rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve konu bakımından hakkaniyete uygun olmayan sınırlamalar içermesi halinde rekabet yasağı hükmünün geçerli olmayacağı TBK 445/2 maddesinde ise hakimin aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlendiği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle kapsam ve süre bakımından sınırlandırabileceği düzenlenmiştir. Somut olayda,davalının davacıya ait iş yerinden 01/10/2012 tarihinde ayrıldığı, dava dışı …Ltd Şti’nin 16/08/2012 tarihinde tescil edildiği, davalının dava dışı şirketin kurucularından olduğu, davacı şirketle dava dışı şirketin faaliyet konularının benzer olduğu belirlenmiştir. Sözleşmenin TBK 445/2 gereği yer bakımından bir sınırlama içermediği, davacı şirketin yerleşim yerinin İstanbul ilinde bulunduğu, dava dışı …Ltd. Şti’nin ise Tokat ilinde kurulduğu, 14/03/2013 tarihli genel kurul kararı ile şirket adresinin Ankara ili Çankaya ilçesine nakledildiği anlaşılmaktadır. Davalı tarafın beyanlarından, davacı şirketin davalı şirketin kurulduğu Tokat ilinde de faaliyet gösterdiği anlaşıldığından, davalı tarafından dava dışı … şirketinin davacı şirketin faaliyet gösterdiği yerde kurulması nedeniyle rekabet yasağının Tokat ili için de geçerli olduğunu kabul etmek gerekir. Buna karşılık davacı ile dava dışı davalının kurucusu ve ortağı olduğu … şirketi arasında geçmişten süre gelen ticari ilişki bulunduğu e-posta, fatura ve bilirkişi raporundan anlaşılmaktadır. Davacı şirket tarafından, ihalede kendi adına teklif vermek üzere dava dışı davalının kurucusu ve ortağı olduğu …Ltd. Şti adına 05/08/2013 tarihli yetki belgesi düzenlediği gibi bu şirket adına 2012 yılında 164.888,52-TL tutarında 13 adet, 2013 yılında 435.362,93-TL tutarında 48 adet, 2014 yılında 279.392,97-TL tutarında 31 adet, 2015 yılında 398.321,19-TL tutarında 20 adet fatura düzenlendiği tespit edilmiştir. Bu durumda davacının, davalının faaliyetlerinden haberdar olduğu, hatta rekabet yasağının öngörüldüğü 2 yıllık süreyi de aşacak bir şekilde uzun sayılabilecek bir zaman sürecinde davalının kurucusu olduğu şirketle ticari ilişkide bulunduğu dikkate alındığında davalının davranışlarına açıkça onay verdiğini kabul etmek dürüstlük kuralı gereğidir. Bu itibarla mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden ise; yabancı para alacağına ilişkin davalarda; dava değeri dava tarihi itibariyle Türk parası karşılığı üzerinden belirlenir. Yargılama sürecinde yabancı paranın değerinin düşmesi veya artması dava değerini değiştirmez. Aksinin kabulü dava değerinin kur değiştikçe azalıp-artması sonucuna götürür. İlk derece mahkemesince davalı lehine vekalet ücreti doğru olarak dava tarihindeki kur üzerinden hesaplama yapılarak hesaplanmıştır. Davalı vekilinin karar tarihindeki kur üzerinden hesaplama yapılması istemi yerinde değildir. Bu itibarla davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davacıdan alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90-TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, Davalıdan alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.16/12/2021