Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/1725 E. 2022/463 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA N : 2021/1725
KARAR NO : 2022/463
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/04/2021
NUMARASI: 2017/1143 Esas – 2021/303 Karar
DAVA: Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/03/2022
İlk derece mahkemesince verilen kararın davalı banka vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA : Davacı vekili; davacının 1999 yılından itibaren … Bankası Esenyurt Şubesi ile çalıştığını, 4003372 nolu, 100.000-DEM tutarında hesap açtığını, bu hesaptan 26.01.2000 tarihinde 50.000-DEM kısmının bilgisi olmadan çekildiğini, ayrıca 1500739 numaralı portföy hesabı açtırarak, 4 milyar TL yatırdığını, 0884986 hesabınında bulunduğunu, …’ın davalı bankanın Bayrampaşa Şube Müdürü olarak tayin edilmesi üzerine hesapların bu banka şubesinde 4003533 ile 4004916 numara üzerinden sürdürdüğünü, 4003533 numaralı hesaptan kendisine bilgi verilmeden 25.07.2000 tarihinde 35.000-DEM, 4006063 numaralı hesaptan ise 06.08.2001 tarihinde 9.768-DEM çekildiğini, müvekkilinin hesabında bulunan paranın 40.000-Euro ile 4 milyar TL olduğunun söylendiğini, müvekkilinin para çekmek istediğinde ise çeşitli bahanelerle oyalandığını, banka müdürü…’ın Ağustos 2003 tarihinde banka hesaplarını boşaltıp, zimmetine geçirip ortadan kaybolduğunu, İstanbul 8.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2004/191 Esas sayı dosyasında ceza davası açıldığını ve davanın halen derdest olduğunu, banka müdürü ve ona yardım eden diğer personel tarafından usulsüz işlemler yapılmak suretiyle hesaptan hesaba para aktarıldığını, talimat olmadan 3. şahıslara havale çıkarıldığını, bankaların itibar kurumu olduğunu, yapılan işin TTK gereği müşteri ilişkilerinde bankaların tedbirli bir tüccar gibi davranmaları zorunlu olmasına rağmen banka personelinin kusurlu davranışlarıyla müvekkilinin zararına yol açtığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 72.000-TL’nin fiil tarihi itibariyle yabancı paraya verilen en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili; davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, huzurdaki davanın esasına girilmeksizin davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının hesabındaki işlemleri bizzat davacı tarafından bilgisi ve talimatı ile gerçekleştirildiğini, iradesi ve bilgisi dışında para çekildiği iddialanın gerçeği yansıtmadığını, davacı hesaplarındaki işlemlerde bir usulsüzlük bulunmadığını, bu nedenle müvekkili bankaya kusur izafe edilemeyeceğini belirterek müvekkili aleyhinde açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece, davacının bankadaki parasının dekontlar itibariyle davacıya ödenmiş gibi gösterilmesine ve dekontlara imzasının alınmasına rağmen gerçekte bir ödemenin yapılmadığı ve bu nedenle zimmet suçunun işlendiği iddiasıyla davalı bankanın şube çalışanı banka müdürü hakkında İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2004/191 Esas sayılı dosyası üzerinden ceza davası açıldığı ve bu davaya davalı bankanın da zarar gören sıfatıyla katılma talebinde bulunduğu, katılma talebinin mahkemece kabulü ile davacının parasının şube müdürü tarafından zimmete geçirildiğinin zımni olarak kabul edilmiş olduğu ve bu şekilde davacının zarara uğratıldığı, 22/08/2003 tarihine kadar davacı adına açılan hesapların ilgili bulunduğu şubede müdür sıfatıyla üçüncü kişi …’ın çalıştığı ve bu konumu ile hukuki statüsünün çalışan olduğu ve bu sıfatıyla üçüncü kişilere verdiği zararlardan dolayı 818 Sayılı TBK m.55 kapsamında davalı iş verenin sorumlu olduğu, dosya kapsamıyla da bu sorumluluğunu bertaraf edecek şekilde hesaplara yatan paranın fiilen davacıya ödendiğini ispat yükü altında olmasına rağmen bu hususu ispat edemediği, 02/03/2021 tarihli bilirkişi raporu ile zarar miktarının 267.952,44-TL olarak tespit edildiği, talep edilen zarar miktarının tespit edilen bu miktar dahilinde kaldığı gerekçesiyle 818 sayılı TBK m.42’de öngörülen takdir hakkı da kullanılmak suretiyle davanın kısmen kabulü ile, 68.400-TL’nin 26/01/2000 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemece alınan kök ve ek raporlarda müvekkili bankaca yapılan işlemlerde mevzuata ve bankacılık teamüllerine aykırılık bulunmadığının tespit edildiğini, dekontlarda ve ödeme fişlerinde davacının imzasının bulunduğunu, ayrıca dekontlar ile banka kasa hareketlerinin karşılaştırılması sonucunda birbirleri ile uygun olduğunun tespit edildiğini, böylelikle müvekkili bankaya atfedilecek bir kusur bulunmadığının netleştiğini, ceza yargılamasının sonucunun beklenmesinin gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Davacı tarafça, davalı banka nezdinde bulunan hesabından rızası dışında 26/01/2000 tarihinde 4003372 nolu hesaptan 50.000-DEM, 25/07/2000 tarihinde 35.000-DEM, 4006063 numaralı hesaptan da 06.08.2001 tarihinde 9.768-DEM’in rızası dışında çekildiğini ileri sürmektedir. Mahkemece 15/02/2017 tarihli ilk kararda26/01/2000 tarihli işlemle ilgili 14.181,30-TL, 07/07/2000 tarihli işlemle ilgili 364,77-TL, 05/06/2001 tarihli işlem nedeniyle 1.053,32-TL olmak üzere toplamda 15.599,39-TL alacağa hükmedilmiş olup; Dairemizin 24/10/2017 tarihli 2017/425 Esas 2017/519 Karar sayılı ilamı ile bu karar, davacının dava konusu ettiği işlemlerin dışına çıkarak karar verilmesi nedeniyle doğru görülmemiş, mahkemece 08/06/2001 tarihli işlemle ilgili evrakların araştırılması, daha önce açılmamış sayılmasına karar verilen dava dosyasının haricinde toplanan delillerin yeniden değerlendirilmesi, ceza dava dosyasının akıbetinin araştırılması, davacının imzasını taşıyan makbuzların bankacılık uygulamasına uygun ve üzerinde ödenen miktarları gösterir şekilde düzenlenip düzenlenmediğinin incelenmesi gerekçesiyle kaldırılmasına karar verilmiştir.Her ne kadar davalı tarafça ceza yargılamasının sonucunun beklenmesi talep edilmiş ise de banka müdürü olan sanık hakkındaki yakalama emrinin henüz infaz edilmediği, ceza davasının sonuçlanmasının uzun zaman alabileceği anlaşılmakla mahkemece ceza davasının sonucunun beklenmemesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.Dosyadaki bilirkişi raporlarından; 26/01/2000 tarihinde davacının 4003372 nolu hesabından 100.000-DEM çekilerek hesabın kapatıldığı, bu hesabın kapatılmasına ilişkin dekontun altındaki imzanın davacıya ait olduğu, 26/01/2000 tarihinde davacı adına 4003533-7 nolu hesabın açılarak bu hesaba 50.817,47-DEM yatırıldığı, 25/07/2000 tarihinde bu hesapta bulunan paradan 35.817,47-DEM karşılığı döviz alım belgesi düzenlendiği ve döviz alım belgesi karşılığı 10.838,37-TL ödendiği, 08/06/2001 tarihinde 4006063 nolu hesapta bulunan 5.296,43-DEM’in 3002180 nolu hesaba virman yapıldığı ve aynı gün bu hesaptan 6.504-DEM karşılığı döviz alım bordrosu düzenlenerek ödeme yapıldığı tespit edilmiştir. Her ne kadar bahse konu işlemlere ilişkin dekontlarda davacının imzası bulunmakta ise de davalı banka çalışanının müşterilerden boşa imzalı dekontlar alıp sonrasında usulsüz işlemler yaptığı, müşterilerin bankadaki parasının dekontlar itibariyle müşterilere ödenmiş gibi gösterilmesine rağmen ve dekontlara imzası alınmasına rağmen gerçekte bir ödemenin yapılmadığı ve bu nedenle zimmet suçunun işlendiği iddiasıyla davalı bankanın şube çalışanı banka müdürü hakkında İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2004/191 Esas sayılı dosyası üzerinden ceza davası açıldığı ve bu davaya davalı bankanın da zarar gören sıfatıyla katılma talebinde bulunduğu ve katılma talebinin mahkemece kabul edildiğinin anlaşılmasına göre dekontlardaki imzaların davacıya ait olması, davalı bankanın çalışanı sıfatıyla onun adına hareket eden şube müdürü …ın eylemlerinden dolayı sorumluluğunu kaldırmamaktadır. Bu nedenle 26/01/2000, 25/07/2000 ve 08/06/2001 tarihli işlemler nedeniyle oluşan zarardan davalı bankanın sorumlu tutulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Diğer taraftan davacının boş dekontlara imza atması ve hesap cüzdanı almamasının müterafik kusur oluşturduğu da kabul edilmelidir. Zararın meydana gelmesinde davacının % 30 oranında kusuru bulunduğundan bahsi geçen meblağlardan müterafik kusur indirimi yapılmak suretiyle her bir işlem tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalı bankanın sorumluluğuna karar verilmesi gerekmektedir. Bu durumda 26/01/2000 tarihli 50.000-DEM işlem için haksız fiil tarihindeki kur karşılığı 14.181,30-TL’nin kusur indirimi ile birlikte 9.938,81-TL’sına; 25/07/2000 tarihli, 35000-DEM işlem için haksız fiil tarihindeki kur karşılığı 10.657,70-TL’nin kusur indirimi ile birlikte 7.458,29-TL’sına; 08/06/2001 tarihli işlem nedeniyle haksız fiil tarihindeki kur karşılığı 3.286,42-TL’nin kusur indirimi ile birlikte 2.300,49-TL’sına, her bir işlem tarihinden itibaren işleyecek faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekmektedir. Buna karşılık, mahkemenin 15/02/2017 tarihli kararında 26/01/2000 tarihli işlemle ilgili 14.181,30-TL, 07/07/2000 tarihli işlemle ilgili 364,77-TL, 05/06/2001 tarihli işlem nedeniyle 1.053,32-TL olmak üzere toplamda 15.599,39-TL alacağa hükmedilmiş olup davacı tarafça bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmadığından bu karar davacı yönünden kesinleştiği halde mahkemece bu miktarı aşacak şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır. Yine hesaplama yöntemi itibariyle somut olayda uygulanma yeri bulunmayan ve denetime elverişli olmayan 02/03/2021 tarihli bilirkişi raporuna itibarla karar verilmesi de yerinde görülmemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar doğru olmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, kararın kaldırılmasına, bahsi geçen hata yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 15/02/2017 tarihli kararın davacı yönünden kesinleşen 15.599,39-TL dikkate alınarak, müterafik kusur indirimi yapılmış hali ile 9.938,81-TL’sinin 26/01/2000 tarihinden itibaren; bakiyesinin ise ikinci işlemin yapıldığı 25/07/2000 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacına ödenmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/04/2021 Tarih 2017/1143 Esas 2021/303 Karar sayılı kararın HMK.’nın 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA;
“Davanın KISMEN KABULÜNE, 15.599,39-TL’nin 9.938,81-TL’sine 26/01/2000, kalanına 25/07/2000 tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi işletilerek davalıdan tahsiliyle davacıya ödenmesine, fazla istemin reddine”
İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak ;
“Alınması gereken 1.065,59-TL nispi karar ve ilam harcından mahkeme veznesine yatırılan 1.229,60-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 164,01-TL fazla harcın talep halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafından yatırılan 1.090,79-TL peşin harcın ve başvuru harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan 3.100-TL bilirkişi ücreti ve 353-TL posta masrafı olmak üzere toplam 3.453-TL yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 748,12-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan 26-TL posta masrafından ibaret yargı giderinin davanın reddi oranında hesaplanan 20,36-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
Davacı lehine taktir olunan 5.100-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davanın reddolunan kısmı üzerinden davalı lehine taktir olunan 8.132,08-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 1.170-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
Hükümden sonra davacı yan gider avansından karşılanan 68,80-TL posta masrafının davanın kabulü oranında hesaplanan 14,90-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/03/2022