Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/170 E. 2023/871 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/170
KARAR NO: 2023/871
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/11/2020
NUMARASI: 2019/931 Esas – 2020/601 Karar
DAVA: Tazminat (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davacı ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacılar vekili, Müvekkilleri tarafından dava dışı … ile Davalı banka arasında 23.08.2012 tarihinde … numaralı genel kredi sözleşmesine müteselsilen kefil olunduğunu, Davalı banka tarafından kullandırılan kredilerin borçlusunun … tarafından ödenmeyen kısım için iki adet hesap kat ihtarnamesi düzenlendiğini, ilerleyen süreçte davalı banka tarafından borçlu ve kefiller hakkında icra takibi başlatıldığını, başlatılan icra takibine alacak kalemleri numara ile belirtilmesine rağmen kredi numaralarının hangi sözleşmeye ait olduğununu belirtilmediği, Kefiller … ve …’ün borçlu sıfatına sahip olduğu icra dosyasında davalı banka tarafından müvekkillerinin, taşınmaz ve araç kayıtlarına haciz işlemleri uygulandığı, haciz tehdidi altında kalınarak ana kredi borçlusu … ödeme yapmadığından ,müteselsil kefil davacıların ödeme yapmak zorunda kaldığını beyanla, sonuç olarak icra tehdidi altına ödenen paranın harç ve icra giderleri ile birlikte istirdatına ve şimdilik her iki müvekkil için 3.000 TL olmak üzere toplamda 6.000 TL ‘nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte müvekkillere geri ödenmesine karar verilmesini, haksız icra takibi ve haciz işlemleri nedeni ile her iki davacı için 10.000- TL olmak üzere toplamda 20.000- TL manevi tazminatın davalı bankadan alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
ISLAH: Davacılar vekili, 11.09.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile istirdat talebine yönelik talep miktarını arttırarak toplam 109.815,15 TL ve manevi tazminat istemine yönelik 20.000 TL ilavesiyle toplam 129.815,15 TL üzerinden davayı ıslah ettiğini beyan etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, mevcut kefaletnameler ve kredi sözleşmesinde yer alan teminatlara dayanarak banka tarafından dava dışı …’ya krediler kullandırıldığını, kredi ödemelerinin yapılmaması sebebi ile müşteri hesaplarının kat edildiğini, borçlu ve kefillerine ihtarname tebliğ edildiğini, ihtarname tebliğine ilişkin davacıların itirazının bulunmadığını, dava dışı … ve davacı kefilleri hakkında ilamsız takip başlatıldığını, ödeme emrinin … ve … tarafından itiraz edilmediğini ve takibin kesinleştiğini, kredi alacağının tahsilini teminen borçlular adına kayıtlı menkul ve gayrimenkullerin hacizinin talep edildiğini, davacıların borcu ödeme başvurusu üzerine her iki davacının kefalet tutarını ödediğini, banka tarafından davacılardan haksız olarak talep edilen bir tutarın olmadığını, cari hesap şeklinde işleyen kredilerde müvekkil banka sözleşmenin geçerlilik süresi içinde ve limitler dahilinde kredi alana birden fazla kredi kullandırabildiğini, bu kredilere ilişkin olarak alınan kefalet niteliğindeki teminatların geçerliliğini koruduğunu ve kefillerin sorumluğunun devam ettiğini, beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davacıların 23/08/2012 tarihinde imzalanan … nolu 53.000 TL tutarlı genel kredi sözleşmesine kefil sıfatıyla usulüne uygun olarak imzaladıkları, sonradan imzalanan ve dava dışı …’ya kullandırılan kredinin dayanağı olan 03/07/2015 tarih ve … nolu kredi ile 15/03/2017 tarih ve … nolu genel kredi sözleşmesinde müteselsil kefil olarak imzalarının bulunmadığı, bu nedenle davacıların kefalet imzaları bulunmayan genel kredi sözleşmesine dayalı olarak kullandırılan krediden dolayı sorumlu olduklarından bahsedilemeyeceği, her iki kefilin yeni sözleşme ile verilen kredilerden sorumlu tutulamayacağını, Somut olayda da davacıların imzaladığı kredinin vadesinde ödenerek 04/12/2013 tarihinde kapatıldığı, davacı … tarafından 25/06/2019 tarihinde, davacı … tarafından ise 19/06/2019 tarihinde ödeme yapıldığı, davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, ıslah harcının 11/09/2020 tarihinde yatırıldığı, 25.3.2020 tarih ve 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile hak düşürücü süre de dahil olmak üzere sürelerin durduğu dolayısıyla ıslah harcının hak düşürücü süre içerisinde yatırıldığı, davanın istirdat talebi yönünden kabulüne ve gerçekleşen olaylarda davacıların kişilik haklarının zarara uğramadığı anlaşıldığından manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: 1-Davacılar vekili, haksız yere başlatılan icra takibi ve sonrasında yapılan haciz işlemlerinin davacı müvekkillerin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığı, müvekkillerden birine ait araçlara yakalama şerhi işlenmiş ve araçlardan biri de yakalanarak muhafaza altına alındığı, kaydına yakalama şerhi işlenen bir diğer araç da tarım faaliyetlerinde kullanılmakta olup, her ne kadar muhafaza altına alınmasa da durumun ciddiyetinin farkına varılması amacıyla dikkatlerden kaçırılmaması gerektiğini, davalı Bankanın kusuru açık olup, davacı müvekkiller üzerinden daha rahat tahsilat yapabileceklerini bildiklerinden haciz ve yakalama işlemlerinin kasten yapıldığını, Mahkemece manevi tazminata ilişkin taleplerin reddi yönünde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılarak manevi tazminat yönünden davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. 2-Davalı vekili, kefillerin müteselsil sorumluluğu sebebiyle müvekkil banka tarafından davcılardan haksız olarak talep edilen bir tutar olmadığını, alınan kefaletnameler genel kredi sözleşmesi kapsamında doğmuş ve doğacak riskleri için alınmakta olup genel kredi sözleşmesi, cari hesap şeklinde işleyen bir kredi sözleşmesi olduğunu, Cari hesap şeklinde işleyen kredilerde müvekkil bankanın, sözleşmenin geçerlilik süresi içinde ve limitler dahilinde kredi alana birden fazla kredi kullandırabildiğini, bu kredilerine ilişkin olarak alınan kefalet niteliğindeki teminatlar geçerliliği korumakta ve kefillerin sorumluluğu devam ettiğini, müvekkil tarafından, TBK 598 md’sine göre kefaletnamelerin geçerlilik süresi 10 yıl olarak belirlendiğini , mevcut kefalet ve teminat tutarları dikkate alınarak dava dışı …’ya 23.08.2018 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında krediler kullandırıldığını belirterek kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Açılan dava, İİK 72.madde uyarınca icra tehdidi altında ödenen paranın istirdatı ve haksız icra takibi nedeniyle manevi zararın tazmini istemine ilişkindir. Kendisine karşı icra takibi yapılmış olan borçlu, ödeme emrine itiraz edilmemiş veya itiraz edilmiş olmakla birlikte yerinde görülmemiş olması sebebiyle icra takibi kesinleşse dahi maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını ileri sürebilir. Bunun için, takip devam ederken alacaklıya karşı menfi tespit davası açabileceği gibi, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise ödemiş olduğu paranın kendisine verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir. Manevi zarar, bir kimsenin hukuka aykırı bir fiil yüzünden çektiği bedenî acılarla ruhi elem ve üzüntülerin hepsine birden denir. Manevi zarar, gerçek anlamda bir zarar değildir; zira mal varlığında bir azalmayı ifade etmez. Bir acının veya elemin maddi zararlar gibi parayla ölçülmesine imkân yoktur. Bu sebeple manevî bir zararın şu veya bu miktardaki parayla giderileceği söylenemez. Buna rağmen, haksız fiilden doğan bedenî veya ruhî ızdıraplar için bir tazminatın ödenmesi, bu ızdırapların hafiflemesine, hiç değilse bazı avunma çarelerinin bulunmasına yardım edebilir. Tazminat ödenmesini gerektiren manevi zararlar kapsamında kişilik haklarının ihlâlinden doğan acı ve üzüntüler yer almaktadır. (Akman, Sermet/Burcuoğlu, Halûk/Altop, Atillâ/ Tekinay, Selâhattin Sulhi.: Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, s. 655-656). Burada yer alan kişilik hakları, kişinin kendi hür ve bağımsız varlık bütünlüğünü sağlar. Bu hak insanın doğumu ile kazanılan ve kişiliğe bağlı olan bir haktır. Bu açıklamalar ışığında öncelikle açılan istirdat davası incelendiğinde, Davalı banka ile dava dışı asıl borçlu … arasında 23.08.2012 tarihli … no’lu ve 03.07.2015 tarihli … no’lu ve 15.03.2017 tarihli … no’lu olmak üzere toplam üç adet genel kredi sözleşmesi imzalandığı, bunlardan sadece 23.08.2012 tarihinde akdedilen … no’lu 53.000-TL tutarlı genel kredi sözleşmesinde davacıların müteselsil kefil oldukları, diğer sözleşmelerde imzaları ve kefalet beyanlarının bulunmadığı,23.08.2012 tarih ve … no’lu sözleşmeye istinaden asıl borçlu …’ya kullandırılan kredinin vadesinde ödeme sonucu kapatıldığı incelenen banka kayıtlarında yapılan inceleme ile belirlenmiştir. Kredi sözleşmesi kapsamı borç ödeme ile kapatıldığından davacıların müteselsil kefalet sorumluluğu da sona ermiştir. İcra takibine konu edilen borç davacıların müteselsil kefalet verdiği genel kredi sözleşmesinden kaynaklanmadığı halde ,müteselsil kefalet sorumluluğu sona eren davacılar hakkında haksız bir icra takibi başlatıldığı anlaşılmaktadır.(Yargıtay (kapatılan)19 HD nin 2017/5383 esas, 2019/5234 karar sayılı 20/11/2019 tarihli emsal ilamı aynı yöndedir ) İstanbul Anadolu …İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında Davalı banka tarafından başlatılan icra takibinde … no’lu kredi, … no’lu kredi ve … no’lu kredi alacakları, 23.08.2012 tarihli sözleşme kapsamında kullandırılan krediler olmayıp ,davacıların müteselsil kefil olarak imzalamadıkları genel kredi sözleşmesinden ve bu kapsamda kullandırılan kredilerden dolayı sorumlulukları bulunmamaktadır. Her ne kadar Davalı tarafça cari hesap şeklinde işleyen kredi sözleşmesi yönünden sözleşmenin geçerlilik süresi içinde ve limitler dahilinde kredi alana birden fazla kredi kullandırılabileceği vurgulanmış ise de somut olayda tek bir genel kredi sözleşmesi olmayıp davaya konu icra takibindeki kredi alacakları davacıların kefil oldukları sözleşmeden farklı bir sözleşme kapsamında kullandırılmıştır. Davalı vekilinin davacıların müteselsil kefaletlerinin devam ettiğine yönelik istinaf nedeni yerinde bulunmamıştır. Manevi tazminat istemi yönünden ise İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasında icra takibi kesinleştikten sonra Davalı banka tarafından Davacıların menkul ve gayrimenkul mallarına haciz konulduğu görülmektedir. Yukarıda açıklandığı üzere Davacıların takibe konu genel kredi sözleşmesinden kefil olarak sorumluluk ve borçlarının bulunmadığı, Davalı bankanın göstermesi gereken dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmeyerek ağır kusurlu olduğu, bu haksız haciz işlemleri sonucunda Davacıların kişilik haklarının ihlal edildiği, manevi tazminat istemine ilişkin koşulların oluştuğu davacıların sosyo ekonomik durumları ,somut olayın özellikleri gözetilerek davacılar lehine uygun miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği,davacıların talebi olan 10.000-TL nin davacıların uğradığı manevi zararı giderecek kadar olduğu ,fahiş bulunmadığı gözetilerek kabulü gerekirken manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.Davacılar vekilinin manevi tazminata ilişkin istinaf sebebi yerindedir. Açıklanan nedenlerle,davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden başvurusunun esastan reddine,Davacılar vekilinin manevi tazminat talebine yönelik istinaf sebebi yerinde olduğundan istinaf başvurusunun kabulüne, belirtilen hata yeniden yargılama gerektirmediğinden, kararın kaldırılarak ” istirdada yönelik hükmün tekrarı ile her bir davacı tarafından ödenen bedellerin iadesine ,manevi tazminat talebinin kabulüne her bir davacı için 10.000-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek davalıdan tahsiliyle davacılara ayrı ayrı ödenmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle:1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/11/2020 Tarih 2019/931 Esas 2020/601 Karar sayılı kararın HMK.’nın 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; yeniden karar verilmesine “Davanın kabulüne; davacı … tarafından davalıya ödenen 54.403,65 -TL’nin 3.000-TL’sine ödeme tarihi olan 25/06/2019 tarihinden itibaren, 51.403,65- TL’sine ise ıslah tarihi olan 11/09/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı …’e verilmesine, Davacı … tarafından davalıya ödenen 55.411,50- TL’nin 3.000-TL’sine ödeme tarihi olan 19/06/2019 tarihinden itibaren, 52.411,50- TL’sine ise ıslah tarihi olan 11/09/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı …’e verilmesine, Manevi tazminat talebinin kabulüne her bir davacı için 10.000-TL şer manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek davalıdan tahsiliyle davacılara ayrı ayrı ödenmesine” İlk derece mahkemesine ilişkin olarak ; Alınması gereken 8.867,67-TL karar ve ilam harcından, davacılar tarafından yatırılan (peşin ve ıslah harcı)2.216,92‬-TL’nin mahsubu ile kalan 6.650,75‬-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacılar tarafından yatırılan 2.261,32‬-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacılara verilmesine, Davacılar tarafından sarf edilen 800-TL bilirkişi ücreti, 345‬-TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 1.145-TL yargı giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, Davacılar vekili için istirdat talebi yönünden takdir olunan 14.382,44-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara ödenmesine, Hükmedilen manevi tazminat yönünden davacılar lehine taktir olunan 9.200-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, “Davacılar tarafından yatırılan 54,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Alınması gereken 7.501,47-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 1.772,9‬0-TL harcın mahsubu ile kalan 5.728,57‬-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davalı tarafından yapılan istinaf yargı giderlinin üzerinde bırakılmasına, davacı tarafından sarf edilen 33-TL istinaf yargı giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 01/06/2023