Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/1551 E. 2023/1907 K. 07.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1551
KARAR NO: 2023/1907
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/06/2021
NUMARASI : 2018/1028 Esas – 2021/470 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/12/2023
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, davalı ile aralarında 31.08.2009 tarihli Acentelik sözleşmesi olduğunu, davalı tarafından tek taraflı olarak gerekçe gösterilmeden 3 aylık fesih süresine uyularak yapılan fesih ihbarı ile 26.12.2017 tarihinde feshin hüküm ve sonuçlarının doğduğunu, kendilerinin sözleşme süresince süreklilik arz edecek şekilde davalı sigorta adına sözleşme imzalayıp sigorta portföyüne yeni müşteriler kazandırdığını, davalının bu sayede önemli menfaatler elde ettiğini,sözleşmenin davalı tarafından olağan fesih yolu ile sona erdirilmesi nedeniyle ücret kaybına uğradıklarını, fesihte kusurlarının olmadığını, kendilerinin oluşturduğu yeni müşteri çevresinde davalı markasının katkısının bulunmadığını, hakkaniyete göre uygun bir tazminat verilmesi gerektiğini, 2013-2017 arası 4 yıllık dönemde toplam 443.000-TL net komisyona hak kazandıklarını ileri sürerek denkleştirme bedelinin tespiti ile fazlasını saklı tutarak 20.000-TL’nin 26.12.2017 fesih tarihinden faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davalının sözleşmedeki şartlara- talimatlara uymaması ve verilen hedefleri gerçekleştirememesi nedeniyle haklı olarak feshedildiğini, davacının çalıştığı yıllarda 23.795 müşteri ile toplamda 49.555 poliçe düzenlendiğini, sözleşmenin sona ermesinden sonra davacının kendisine ait olduğunu ileri sürdüğü 23.795 müşteriden sadece 81 tanesi ile … Sigorta’nin diğer acentelerinden toplam 105 poliçe yapıldığını, davacının sahip olduğu müşteri portföyünü elinde tuttuğunu, diğer sigorta şirketleri ile çalışmaya devam ettiğini, kendilerine önemli bir menfaat sağlamadıklarını, acentelik sözleşmesinin 23. Maddesinde acentenin verilen karar, direktif ve genelgelere uymaması halinde ihbara gerek olmaksızın her zaman feshedilebileceği, 24. Maddesinde her ne sebeple olursa olsun sözleşmenin taraflarca feshi halinde acentenin hak ve tazminat talep edemeyeceğinin kararlaştırıldığını,davacının verilen hedefleri gerçekleştiremediğini, hedeflerin her sene düşürülmesine rağmen yine hedeflerin altında kaldığını, TTK 134/1 ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu 23/16 maddesi uyarınca denkleştirme şartlarının oluşmadığını bildirerek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davalının fesih öncesi 08.05.2017 tarihi itibariyle davacıya ihtar yazısı göndererek branş bazında belirlenen hedeflere ulaşılmadığı, yeterli çabanın gösterilmediği, 2017 Haziran sonuna kadar uygun hale getirilmezse acentelik ilişkisinin gözden geçirileceğinin bildirildiği, 20.09.2009 tarihli ihtarname ile tebliğden 3 ay sonrasında sözleşmenin feshedileceğinin ihtar edildiği, TTK 122. Maddesi uyarınca yasanın aradığı şartların hepsinin gerçekleşmesi gerektiğini, davacının yeni müşteriler nedeni ile davalının önemli menfaat elde ettiğini ispatlaması gerektiğini, oysa davacının acentelik ilişkisi döneminde düzenlediği poliçe toplamı 23.795 adet müşteriden sadece 81 tanesinin sözleşmenin feshi sonrasına diğer acenteler üzerinden poliçe düzenlediğini,davalı sigorta şirketinin önemli bir menfaat elde ettiğinin ispatlanamadığı gerekçesiyle denkleştirme tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; TTK 122. Maddesi hükmü ile acente aleyhine bozulan dengenin denkleştirilmesinin amaçlandığını, mahkemece önemli menfaat elde edilmediğine dayanılmış ise de; kanun gereği kazanç kayıp dengesinin sadece sigorta bünyesinde kalan müşteri sayısıyla sınırlı tutulamayacağını, sözleşmenin sona ermesi ile acentenin sözleşmenin devam etmesi halinde alacak olduğu ücretleri alamayacak olması nedeniyle hakkaniyete uygun bir bedele hükmedilmesi gerektiğini, davacının acenteye kazandırdığı 81 poliçeden de mahrum kaldığını, sözleşme süresince kazandırdığı müşteri listesinin davalıda olup ileride bu müşterilere ulaşıp kazancını arttırma durumunun olabileceğini, kendilerinin bunun takibini yapamayacaklarını, ayrıca davalının bu müşterileri şirket nezdinde tutmak için girişimde bulunmamasının kötü niyetli olduğunu, 8 yıl süren ticari ilişki nedeniyle davalıya bir çok kazanç sağladıklarını, kendilerinin 2013-14-15 yıllarındaki satış hasılatlarının büyük kısmının davalı sigorta hizmet acenteliğinden olduğunun tespit edildiğini, sözleşmenin “belirlenen hedefin altında kalındığı” gerekçesi ile sonlandırılmasında bile bunun acentenin özensizliği veya verimli çalışmamasından kaynaklı olmadığını, bu davada sözleşme devam etseydi alacağı ücreti alamamaktan dolayı zararlarının karşılanması gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesinin talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, sigorta acentelik sözleşmesinin feshi nedeniyle denkleştirme tazminatı talebine ilişkindir.5684 Sayılı Kanun m.23/16 hükmüne göre sigorta acentesinin denkleştirme talep edebilmesi için, sigorta acenteliği ilişkisinin sona ermesinden sonra sigortacının acentenin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde etmesi, hakkaniyetin tazminat verilmesini gerektirmesi, acentenin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmemiş olması yada kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olmaması şarttır. Bu şartlardan birinin mevcut olmaması halinde sigorta acentesi denkleştirme talep edemez.Sigortacının acentelik ilişkisinin sona ermesinden sonra da sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaat elde etmesi, acentenin aracılık ettiği veya akdettiği sözleşmeler dolayısıyla acentelik ilişkisinin sona ermesinden sonra da prim elde etmeye devam etmesini ifade eder. Sigortacı tarafından önemli menfaat elde edilip edilmediğinin tespitinde, sigorta acentesinin akdettiği yeni ya da yeni sayılabilecek sigorta sözleşmelerinin sayısı yanında bu sözleşmeler dolayısıyla elde edilen prim miktarı da esas alınmalıdır; zira sigortacının önemli menfaat elde edip etmediği hususunda acentenin portföyünün ekonomik değeri de belirleyicidir. Acentenin portföyünün ekonomik değeri acentenin aracılık ettiği veya akdettiği sigorta sözleşmeleri dolayısıyla tahsil edilen veya edilecek olan prim miktarına göre belirlenir. Müşterileri sebebiyle sigortacının önemli menfaatler elde ettiğini ispat yükü acente üzerindedir. Buna mukabil sigortacı, denkleştirme talebinin hakkaniyete uygun olmadığını veya bedelin indirilmesi gerektiğini ispat yükü altındadır (Yargıtay 11 HD 2016/2170 E.- 2017/2780 K. Sayılı ve 10.05.2017 tarihli ilamı)Diğer taraftan 5684 Sayılı Kanun 23/16 hükmü uyarınca tarafların karşılıklı anlaşma ile acentelik sözleşmesini sona erdirmeleri ya da taraflardan birinin üç aylık ihbar süresine riayet ederek sözleşmeyi feshetmesi acentenin ölümü veya kısıtlanması sebebiyle acentelik sözleşmesinin sona ermesi denkleştirme talep hakkını ortadan kaldırmaz. Taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin 31.08.2009 tarihinde düzenlendiği, davalı tarafından 26.12.2017 tarihli ihtarname ile gerekçe gösterilmeksizin tebliğden itibaren 3 aylık süre sonunda feshedileceğinin bildirildiği, davacı tarafça feshin 26.12.2017 tarihinde sonuç doğurduğunun kabul edildiği, davalı tarafından gönderilen 08.05.2017 tarihli yazı ile davacının belirlenmiş hedeflere ulaşamadığı ve verimli olmadığı gerekçesi ile haziran sonuna kadar hedeflere uygun hale getirilmesi için uyarıda bulunulduğu görülmüş ise de feshin davacının kusurundan kaynaklandığına ilişkin somut bir tespit bulunmamaktadır. Eldeki davada 31.08.2009 sözleşme tarihi itibari ile TTK 122. Maddesinin henüz yürürlüğe girmediği gibi; yürürlükte olması halinde dahi TTK’deki genel hükümler yerine 5684 sayılı yasadaki özel hükümlerin uygulanmasının gerektiği, taraf defterleri üzerinde inceleme yapıldığı,davacının 2013 -2017 yılları itibari ile davacının davalıya verdiği sigorta poliçe hizmet tutarını 8.805.023,53-TL olduğu, sigorta acenteliği kapsamında elde ettiği gelirin 1.529.207,26-TL olduğu, davacının çalıştığı sürede 23.795 müşteriye 49.557 poliçe düzenlediği, fesih sonrası diğer acenteler tarafından 81 adet davacı müşterisine 105 adet poliçe düzenlendiği, toplamda 134.741-TL prim üretilmesi karşılığı 18.764-TL komisyon ödemesinin yapıldığı tespit edilmiştir. Bu tesbite göre davacı portföyünün davalıda kalmadığı tesbit edilmiştir.Davacı vekili müşteri listesinin davalı elinde bulunduğu portföye uluşma ihtimali bulunduğu ileri sürülmüş ise de ,müşterilerin başka sigorta şirketlerine gittiği ,ileride yaşanabilecek ihtimalin somut davada değerlendirilemeyeceği açıktır.Davalı sigorta şirketinin, acentelik ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaat elde etmediği belirlendiğinden 5684 Sayılı Kanun’un 26. madde hükmü uyarınca denkleştirme tazminatı koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin karara yönelik ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle; kararda isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 59,30-TL harcın mahsubu ile kalan 210,55-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 07/12/2023