Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/1547 E. 2021/1656 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1547
KARAR NO: 2021/1656
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/06/2021
NUMARASI: 2021/470 Esas-2021/546 Karar
DAVA: Ticari Şirket
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/11/2021
Yargı yolu bakımından dava şartı yokluğundan davanın reddine dair kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, davacı … adına Beyoğlu … Noterliği ‘nin 05 Mart 2021 tarih ve … yevmiye no ‘lu ihtarnamesinde; “”2016-2020 yılları arasındaki “finansal tablolar, konsolide finansal tablolar, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, denetleme raporları, yönetim kurulunun kâr dağıtım önerisi, kar-zarar bilançolarının, kar dağıtımı konusunda tesis edilen kararların, genel kurul yetkisinin nasıl kullanıldığının, genel kurul yapılıp yapılmadığının, yapıldı ise kimlerin iştirak ettiğine ilişkin bilgilerin, yönetim kurulunun nasıl teşkil ettiğinin, bu yıllar arasında müvekkili hisselerinin hem genel kurul hem de yönetim kurulunda nasıl temsil edildiğinin, müvekkilinin hisselerinin bu yıllar içinde güncel nominal değerlerinin neler olduğunun” müvekkili adına kendileri ile paylaşılması” ihtar ve ihbar edilmiş olup anılan ihtarnameye davalı firmanın cevap vermekten kaçınmış ise de, TMSF tarafından gönderilen 11.03.2021 tarih ve … sayılı yazılı cevapta; ” şirket hakkında yargılama süreci devam etmekte olup yargılama kapsamında şirketlerin terör örgütüne aidiyet, iltisak ve irtibat iddiasıyla soruşturma/kovuşturma süreci devam eden ortaklarının şirketler üzerindeki geçmiş dönem işlemlerinin mali ve cezai sorumluluk gerektirecek nitelikte işlemler olarak nitelendirilebileceği ve bu nitelikteki işlemlerin şirketin geçmiş dönem mali tablolarının sıhhatini olumsuz yönde etkileyeceği dikkate alındığında, mali tabloların tasdiki ve yönetim kurulunun ibrası sonucunu doğuracak kar dağılımı kararlarının sözü edilen yargı süreci ile çelişebileceği ve geri dönülemez nitelikte fiili sonuçlara yol açabileceği üşünüldüğünden gelinen aşamada … A.Ş. ‘de ve bu aşamada bulunan kurumun kayyum olarak atandığı diğer şirketlerde kar payı dağıtımı yönünde karar alınmasının uygun olmayacağı ” beyan edildiğini, TMSF ‘nin kayyumluk görevinin, dayanak kanun gereğince 31.07.2021 tarihinde kendiliğinden sona ereceğini, görev yaptığı sırada kamuya ve kişilere verilen zarardan bizzat sorumlu olacaklarının AYM kararı ile sabit olduğunu, hal böyle iken, yaklaşık 2 ay sonra herhangi bir yargı kararı olmasa dahi / resen kalkacak ” usulsüz ” kayyumluk kararı ile “yangından mal kaçırır gibi” fiili durum yaratarak/kendini bağımsız yargı merciilerinin üstü konumuna koyarak hareket etmeye devam eden kamu görevlilerinin usulsüz ve dayanaktan yoksun kararların ileride telafisi çok güç zararlar doğuracağını, müvekkilinin tekstil sektöründe faaliyet gösteren … AŞ’nde %54,AFK … A.Ş. ünvanlı şirkette %49 oranında pay sahibi olduğunu, kovuşturma aşamasında şirketin işleyişi konusunda deneyimi olmayan Kayyım Heyeti ve TMSF yetkililerinin keyfi tasarrufları neticesinde şirketin, ciddi miktarda zarara uğradığını,m üvekkilinin % 54 hissedarı olduğu … A.Ş. ‘nin son 5 yıl için elde edilen karından ” kanun ve ana sözleşme gereği ayrılması gereken yasal miktarlar ayrıldıktan sonra” geriye kalan miktardan müvekkilinin payına düşen bölümün hesap edilerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000-TL’nin ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, 5411 sayılı Kanunun 111. maddesinden de anlaşılacağı üzere, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun, olayda kanunla kendisine verilen görev uyarınca tek taraflı ve kamu gücünü kullanarak hareket ettiğine yer verilerek, 5411 sayılı Kanunun 111. maddesi göz önünde tutulduğunda, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu işlemlerine karşı açılan davaların idari yargıda görülmesi gerektiğinin vurgulandığı, sıra cetveline itiraz davasının normalde adli yargının görev alanı kapsamında iken TMSF’ye devreden şirketlerle ilgili TMSF tarafından düzenlenen sıra cetveline karşı idari yargının görevli olduğuna ilişkin değerlendirme; esasen davaya konu genel kurul kararlarının ve yönetim kurulu kararlarının iptali davaları için de geçerli olacağı, esasen bu davalar da normalde adli yargının görev alanında iken TMSF’nin şirkete kayyım atanması nedeniyle genel kurulun yetkisi 6102 sayılı TTK hükümlerine tabi olmaksızın Fon Kurulu tarafından tek taraflı ve kamu gücünü kullanarak hareket edilerek kullanıldığından bu işlemlere karşı açılan davaların idari yargının görevi kapsamına girdiği sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; söz konusu davalarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olduğunu, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133. maddesi ve 674 Sayılı KHK’nın 19. maddesi kapsamında kayyım atanmasına karar verilen anılan şirketlere kayyım olarak atanan TMSF tarafından satış kararı alındığını, 5271 Sayılı Kanun’un 133. Maddesinin 3. Fıkrası uyarınca, kayımın işlemlerine karşı görevli mahkemeye 22/11/2001 tarihli ve 4721 Sayılı TMK ve TTK hükümlerine göre başvurulması gerektiğinden, anılan madde uyarınca bu davanın görüm ve çözümünün adli yargının görev alanında bulunduğunu, TMSF’nin kayyumluk görevinin, kanun gereğince 31/07/2021 tarihinde kendiliğinden sona ereceği kamuya ve kişilere verilen zarardan bizzat sorumlu olacaklarının AYM kararları ile sabit olduğunu, kovuşturma aşamasında şirketin işleyişi ve yatırımları konusunda deneyimi olmayan kayyım heyeti ve TMSF yetkililerinin ihmali ve keyfi tasarrufları neticesinde şirketin, ciddi miktarda zarara uğradığını, davacının kayyım atanan şirkette sahip olduğu hisselerin Anayasa’nın 35. maddesi kapsamında mülk olduğunun sabit olduğunu, benzer şekilde şirket yönetiminin kamu gücü kullanılarak kayyıma devrinin ortakların mülkiyet hakkına müdahale olduğunu, usulsüz biçimde satış aşamasına getirildiği anlaşılan şirketin en büyük ortağının yok sayılamayacağını ,kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava; davalı şirketin %54 hisse sahibi olan davacıya son 5 yıl içinde elde edilen kârdan payına düşen miktarın hesap edilerek verilmesi talebine ilişkindir. 5271 sayılı kanunun 133.maddesi “Suçun bir şirket faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli suç şüphe sebeblerinin varlığı… …soruşturma ve kovuşturma sürecinde hakim veya mahkeme şirket işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak kayyım atayabilir.Atama kararında “yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğinin kayyım onayına bağlı kılındığı “veya “yönetim organının yetkilerinin yada yönetim organının yetkileri ile birlikte ortaklık payları veya menkul kıymetler idare yetkilerinin tümüyle kayyıma verildiği açıkça belirtilir” denilmiştir. 6758 sayılı kanunun 20.maddesinde ise ; “5411 sayılı kanun ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi TMSF ne verilen kayyımlık görevi ile satış veya tasfiye işlemlerinde ,bu şirketlerin veya bunların sahiplerinin Fona borçlu olup olmadığına bakılmaksızın kıyasen uygulanır. ” 6758 sayılı kanunun 19.maddesinin uygulanmasına ilişkin esaslara ilişkin yönetmeliğin 7. (1)maddesinde; … Mali durum, ortaklık yapısı, piyasa koşulları veya diğer sebepler nedeniyle şirketin mevcut halinin sürdürülebilir olmaması halinde şirketin, şirket varlıklarının veya malvarlığı değerlerinin satılmasına veya feshi ile tasfiyesine Bakan tarafından karar verilebilir. 19.maddeye dayalı yapılan yetki devri yönergesinin 5.maddesi uyarınca c) mali durum,ortaklık yapısı ,piyasa koşulları ile diğer sorunlar nedeniyle mevcut halin sürdürülebilir olmadığının tesbit edilmesi durumunda şirketin yahut varlıklarının veya malvarlığı değerlerinin satılmasına veya feshi ile tasfiyesine karar verme yetkisi Fon Kuruluna devredilmiştir. ç) Gerektiğinde 6102 sayılı TTK hükümlerine tabi olmaksızın genel kurul yetkilerini kullanma yetkisi Fon Kuruluna devredilmiştir. Anlatılan yasal düzenlemelere göre şirketin veya malvarlığının idaresinin yürütülen ceza soruşturma süresince kayyım olarak TMSF ne devredildiği , TTK hükümleri ile bağlı olmaksızın genel kurulun yetkilerinin Fon Kurulu tarafından kullanılabileceği ,kaynağı suç soruşturması olan ve ceza yargılamasının konusunu teşkil eden nedenler ile davalı şirkete kayyım atandığı anlaşılmaktadır.Davada sonuç istek ,davacının hisselerine tekabül eden kar paylarının davalı şirket tarafından ödenmesi olup; terör örgütü ile iltisakı nedeniyle yönetimin TMSF kayyımlığına bırakıldığı gözetildiğinde , davalı şirketten ortağının kar payı istemine ilişkin davada , diğer hususlarda özel hukuk tüzel kişisi bulunan davalı şirketin kamu gücü kullanan bir idari kurum olduğunun kabulü ile yargı yolu bakımından görevsizlik nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.Ancak ; davacı şirket ortağının da yukarıda yazılı düzenlemeler nedeniyle TTK daki ortaklık haklarına dayanarak kar payını mahkemeden isteyemeyeceği,genel kurul yetkilerinin fona devir edildiği sonucuna varıldığından;davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne kararın kaldırılmasına ,yapılan hata /eksiklik nedeniyle tahkikat yapılması gerekmediğinden yeniden hüküm verilerek ,yerinde olmayan davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/470 Esas-2021/546 Karar sayılı ve 03/06/2021 tarihli hükmünün, HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Yerinde olmayan davanın REDDİNE” İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 59,30-TL harcın, peşin yatırılan 1.707,75-TL harçtan mahsubu ile fazla olan 1.648,45‬-TL harcın talep halinde karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Davalı vekili için takdir olunan 13.450-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” Davacı tarafça yatırılan 59,30-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde iadesine, İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 11/11/2021