Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/1466 E. 2023/1859 K. 27.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1466
KARAR NO: 2023/1859
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/07/2021
NUMARASI: 2018/114 Esas – 2021/679 Karar
DAVA: Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/11/2023
Davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkili ile davalı sigorta şirketi arasında 16/09/2009’da sigorta acentelik sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak 07/02/2017 tarihli fesihnameyle belirtilen tarih itibariyle feshedildiğini, vekaletnameyle verilen yetkilerin de iptal edildiğini ve bu kapsamda müvekkilinin 6102 sayılı TTK’nın 112. ve 113. maddelerine göre denkleştirme tazminatına hak kazandığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 50.958-TL denkleştirme bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, davacının aracılık ettiği sigorta poliçelerinden tahsil edilen prim tutarının ödenen hasar tutarından az olduğunu, “zararlı portföy” olarak nitelendirilen bu tip acentelerin sözleşmelerinin haklı sebeple feshedildiğini, bunun sebeplerinden birinin de davacının müvekkili için sadece en riskli poliçe türü olan trafik-kasko poliçesi düzenlemesi olduğunu, dolayısıyla sözleşme kapsamında müvekkilinin zarara uğradığını; sözleşmenin feshinden sonra davacının hazırladığı poliçelerin yenilenmediğini, müvekkilinin davacının portföyünü kullanmadığını ve poliçelerin başka sigorta şirketlerince yenilendiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davalının fesih sebebi olarak ileri sürdüğü hususlar haklı olmadığından feshin haksız olduğu; 07/04/2021 tarihli ek rapora göre, sözleşmenin feshinden sonra davacının müşteri çevresini davalı sigorta şirketinden kendisinin acentelik yaptığı diğer sigorta şirketlerine naklettiği, davacının ücret kaybı olmadığı hem de devam eden acente portföyünden ötürü davalının önemli menfaatler elde etme koşulunun gerçekleşmediğinin tespit edildiği ve sonuç olarak davacının davalıya karşı denkleştirme tazminatı talep etmesini gerektirecek korunmaya değer bir menfaatinin bulunmadığı denkleştirme tazminatı talep edemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemece alınmış ilk bilirkişi raporunda fesihten sonra müvekkilinin müşterilerine davalı tarafından hizmet verilmeye devam edildiği ve bu kapsamda davalının net 531.124,85-TL prim elde ettiğinin tespit edilerek, müvekkilinin de buna göre 75.727,37-TL denkleştirme tazminatına hak kazandığının belirlendiğini ancak daha sonra mahkemece ikinci bilirkişi heyetinden alınan raporda ilk raporun tersine tespitlerde bulunularak çelişki yaratıldığını, mahkemenin de bu çelişkili rapora göre davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını ve günümüzde bilgi ile iş ağının çok değerli olduğunu, davalının bu birikimlerinden yararlanmaya devam ettiğinden bu amaçla kanunda düzenlenen denkleştirme tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek,kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 23/16 maddesine dayalı denkleştirme tazminatı istemine ilişkindir.Genel olarak denkleştirme (portföy) tazminatı, acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra, bu ilişkinin devamı boyunca acentenin kişisel gayretiyle yarattığı müşteri çevresinden müvekkilinin halen yararlanması, acentenin ise yararlanmaması nedeniyle uğradığı kaybın karşılığıdır. Uyuşmazlıkta sözleşmenin fesih tarihi itibariyle uygulanması gereken Sigortacılık Kanununun 23/16 maddesine göre; sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde etmesi ve denkleştirme ödenmesinin hakkaniyete uygun olması halinde denkleştirme tazminatı istenebilecektir. Denkleştirme tazminatı istenebilmesi için ayrıca acentelik sözleşmesinin, müvekkilin haklı bir nedenle sözleşmeyi feshi halinden başka bir nedenle sona erdirilmesi gerekmektedir. Somut olayda; taraflar arasında 16/09/2009 tarihinde acentelik sözleşmesi akdedildiği, sözleşmenin de, davalı tarafından 07/02/2017 tarihli ihtarnameyle her hangi bir sebep belirtilmeden feshedildiği anlaşılmakla feshin haksız olduğu hususu kesinleşmiştir. Mahkemece yaptırılan ikinci bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen 13/11/2020 tarihli kök bilirkişi raporunda, davacının faaliyetleri kapsamında son 5 yıllık dönemde toplam 2.829.069,39-TL net prim üretimi ve 378.636,89-TL komisyon hesaplandığı, davacı acentenin 1 yıla tekabül eden net komisyon tutarının 378.636,89/5=75.727,38-TL olduğu ancak ilişkinin sona ermesinden sonra sigorta şirketinin önemli bir menfaat elde edip etmediğinin ölçülemediği; 07/04/2021’de teslim edilmiş ek bilirkişi raporunda ise davacı her hangi bir bilgi ve sunmadığından davalı kayıtları üzerinde yapılmış incelemeye göre, 01/01/2012-09/02/2017 arasındaki dönemde 2.963.070,17-TL net prim üretimi ve 402.378,17-TL komisyon hesaplandığı, davacı acentenin 1 yıla tekabül eden net komisyon tutarının 402.378,17/5=79.005,36-TL olduğu ancak ilişkinin sona ermesinden sonra davacı acente portföyünün başka şirketlere kaydırılması sebebiyle denkleştirme tazminatının şartlarından biri olan önemli menfaat elde etme durumunun bulunmadığı belirtilmiştir.Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra, sigorta şirketinin sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde etmesi koşulu bakımından, davacının acente olarak temin ettiği sigorta müşterilerinin, acenteliğin feshinden sonra da davalı sigorta şirketinden sigorta yaptırmaya devam ettirdiklerinin kanıtlanması gerekmekte olup, ispat yükü davacı acente üzerindedir. Ancak davacı tarafça, kendi kazandırdığı müşterilerin acentelik sözleşmesinin feshinden sonra davalı sigorta şirketi nezdinde poliçelerini yeniledikleri, bu sayede davalının sözleşmenin feshinden sonra önemli menfaatler elde ettiği konusunda delil ibraz edilmemiştir. Bu nedenle davalının, davacının müşteri portföyünü kullandığı, davacının portföyü sayesinde fesih sonrasında da önemli ölçüde menfaat elde ettiği iddiası kanıtlanamamıştır. Kaldı ki hükme esas alınan ikinci bilirkişi heyeti kök ve ek raporlarında, davalının davacı acentenin portföyünden yararlanmadığı belirtilmiştir. Diğer yandan davacının, davalının net poliçe üretimine katkısının ve satışlarının yıllar itibariyle düştüğü, davacının fesihten sonraki dönemde davalı dışında 10’un üzerinde sigorta şirketiyle de acentelik ilişkisini devam ettirdiği hususları dikkate alındığında, denkleştirme talebi hakkaniyete de uygun değildir. Bu nedenle denkleştirme tazminatı talep koşulları oluşmamış olup, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamıştır.Davacı vekili istinaf dilekçesinde, hükme esas alınmış ikinci bilirkişi heyet raporuyla birinci bilirkişi heyet raporu arasında çelişkiler bulunduğu, özellikle ilk heyet raporunda ibraz edilen bilgilere göre fesihten sonraki dönemde davalının davacı acente portföyünden 551.124,85-TL prim ürettiği ve bu prim içinde başka acentelere 77.725,30-TL prim ödemesi yapıldığını yani önemli oranda menfaat temin ettiğinin tespit edildiğini dolayısıyla çelişki giderilmeden karar verilmesinin doğru olmadığını ileri sürmüştür.Ancak bilirkişi kurulu tarafından yapılan bu tespitin dayanağı gösterilmediği, bilirkişi raporu dosya kapsamı diğer delillerle desteklenmediğinden dosya kapsamına uygun olmayan bilirkişi raporunun çelişki teşkil etmeyeceği dikkate alınarak bu yöndeki istinaf nedeni yerinde bulunmamıştır.Açıklanan nedenlerle, mahkemece davanın reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 59,30-TL harcın mahsubu ile bakiye 210,5‬5-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yapılan 31,50-TL istinaf yargı giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.27/11/2023