Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/1356 E. 2021/1479 K. 13.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1356
KARAR NO: 2021/1479
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/12/2017
NUMARASI: 2015/838 Esas-2017/1155 Karar
DAVA: MENFİ TESBİT
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/10/2021
Dairemizce verilen hükmün Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından bozularak iadesi üzerine yapılan duruşma sonunda dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili,müvekkilinin takibe konu çekler nedeniyle borcunun olmadığını, zira söz konusu çeklerin müvekkilinin çeklerin keşidecisi olan dava dışı …Ltd. Şti. tarafından borcuna mahsuben verildiğini, ancak keşideci şirket çekleri ödemekte zorluğa düşünce günü gelmeyen çekler kendisine iade edilerek yeni çekler alındığını, ancak çekler iade edilirken arkalarındaki ciroların iptal edilmesinin unutulduğunu, daha sonra keşideci şirketin yeni çekleri de ödeyememesi üzerine keşideci hakkında icra takibi başlatıldığını, keşidecinin ise ciro iptali unutulan çekleri müvekkilinden sonra cirolayarak piyasaya sürdüğünü, müvekkilinden sonraki cironun …’na ait tahsil cirosu olduğunun ve sonra ise keşidecinin cirosu bulunduğunun görüldüğünü, keşidecinin çeki kendine cirolaması yani alacaklı-borçlu sıfatının birleşmesi nedeniyle ciro silsilesinin bozulduğunu,müvekkilinden sonraki tüm ciroların geçerliliğini kaybettiğini, kaldı ki müvekkilinin çeki tahsil için bankaya ibraz ettiğini, bankanın tahsil cirosu attığını, bu aşamadan sonra çekin sağlıklı bir şekilde tedavülü için müvekkilinin geriye dönüş cirosu atması gerektiğini, ayrıca keşidecinin çekleri keşide tarihlerinde oynama yaparak müvekkilinin iradesine aykırı bir şekilde tedavüle soktuğunu, müvekkilinin keşideci şirkete borcunun olmadığını ileri sürerek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine ve davalı aleyhine köyüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, bir çekin kaç defa ciro edilebileceği hususunda yasal bir sınırlama bulunmadığını, çekin keşideci dahil olmak üzere bu çek nedeniyle daha önce kambiyo ilişkisine girmiş herhangi bir kişiye ciro edilebileceğini ve bu kişilerin de çeki tekrar ciro etmek suretiyle tedavüle koymalarının mümkün olduğunu, müvekkilinin iyiniyetli meşru hamil olduğunu ve davacı ile dava dışı keşideci arasındaki ilişkiyi bilebilecek durumda olmadığını, davacının basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece hamil davalının, çeki keşideci dava dışı şirket ile ilk hamil ve ciranta konumunda olan davacı aleyhine takibe koymuş ise de, keşideci çeki yeniden tedavüle sokmakla lehtar/ciranta adına keşide etmeden önceki durumuna döneceğinden çek ilk kez tedavüle çıktığı sırada ciranta olarak çek arkasında unvan ve imzaları yer alan kişiler yönünden değil, keşideci ile hamil arasında bir sorumluluk olduğundan, alacaklı ciranta tarafından çek lehdarı/önceki cirantalar çek geriye ciro yolu ile yeniden keşidecinin eline geçtiğinde ilk hamil ve ciranta konumunda bulunan davacının sorumluluğu ortadan kalkacağı, çeklerin ikinci kez tedavülü halinde, sorumluluk ilk kez tedavüle çıktığında çekte imzası bulunan davacı değil, çeki ikinci kez tedavüle çıkaran keşideci dava dışı şirkete ait olacağı, önceki ciranta davacının sorumluluk zincirinde yer alması mümkün olamayacağı, davalı hamilin sadece çekleri kendisine ciro eden cirantalara ve keşideciye yönelebileceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Mahkemenin davacının çekleri iade ederken cirosunu çizmemesinin işin esasına etkili olmayacağına dair kabulün somut olaya uygun düşmediğini, aksine çekteki ciro iptal edilmeden teslim edilmesinin cirantanın çeki teslim ettiği kişiye borçlu olduğunu göstereceğini, TTK 788 madde hükmü gereğince çekin keşideci dahil olmak üzere bu çek nedeniyle daha önce kambiyo ilişkisine girmiş herhangi bir kişiye ciro edilebileceğini ve bu kişilerin de çeki tekrar ciro etmek suretiyle tedavüle koymalarının mümkün olduğunu, müvekkilinin iyiniyetli meşru hamil olduğunu ve davacı ile dava dışı keşideci arasındaki ilişkiyi bilebilecek durumda olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dairemizce yapılan istinaf incelemesi neticesinde; 6102 sayılı TTK’nun 788/3 maddesi “Ciro, düzenleyen veya çekten dolayı borçlu olanlardan herhangi biri lehine de yapılabileceğini, bu kişilerin çeki yeniden ciro edebilirler.” şeklinde düzenlendiğini, bu hükümle alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi halinde borcun düşeceğine ilişkin kurala istisna getirildiğini, buna göre çekin keşideciye geriye ciro edilmesi ve keşideci tarafından 3.kişilere ciro edilmesinin mümkün olduğunu, bu durumda ciro silsilesi içinde yer alan kişiler hamile karşı müteselsil borçlu sıfatıyla mesul olup, hamil bunlardan birine veya hepsine müracaat edebileceği, öte yandan TTK 793. maddesinde “(1)Protestonun düzenlenmesinden veya aynı nitelikte bir belirlemeden veya ibraz süresinin geçmesinden sonra yapılan ciro, ancak alacağın temlikinin sonuçlarını doğurur. (2) Tarihsiz bir cironun, protesto veya aynı nitelikte bir belirlemeden veya ibraz süresinin geçmesinden önce yapıldığı, aksi sabit oluncaya kadar karinedir.”şeklinde düzenlendiğini, somut olayda ise, davacı beyanıyla çeklerin keşide tarihleri gelmeden davalıya iade edildiği bildirildiğinden, olayda TTK 793.maddesi hükmünün uygulama yeri bulunmadığını, davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne hükmün kaldırılmasına davanın reddine karar verilmiştir. Bu kararın davacı tarafından temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/6296 Esas-2021/5337 Karar sayılı ve 23/06/2021 tarihli ilamı ile, gerek ciro edilebilirliğe ilişkin 6102 sayılı Kanun’un 788/3. maddesinde ve gerekse de hamilin müracaat haklarını kullanmasına ilişkin 6102 sayılı Kanun’un 808/1. maddesinde, çekin, geriye ciro suretiyle düzenleyene dönmesi ve özellikle düzenleyen tarafından düzenleme tarihinde değişiklik yapılarak tekrar tedavüle sokulması halinde, son hamilin başvuru haklarını kimlere karşı kullanabileceği konusunda herhangi bir açıklık bulunmadığı, bu bağlamda, 6102 sayılı Kanun’un 788/3. ve 808. maddelerinin, alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi halinde borcun sükut edeceğine ilişkin TBK’nın 135. maddesinin kıymetli evrak bakımından özel istisnai hükümler olarak düzenlendiği yolundaki görüşe itibar edilemeyeceği, çünkü bu görüşün kabulü halinde, yasa maddesinde herhangi bir ayrım gözetilmediği için, lehdarın cirosu ile çekin hamili olan düzenleyenin dahi lehdar hakkında çeke dayalı başvuru hakkı olduğunun kabulü gerekir ki kanun maddesinin bu yönde bir sonucu amaçlamadığının açık olduğu, şu halde lehdarın düzenleyene cirosu, ayrıksı bir hüküm bulunmadığından, lehdar üzerinde alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesine ve buna bağlı olarak lehdarın düzenleyene ciro etmekle kambiyo ilişkisinden kaynaklanan borcunun sona ermesine engel teşkil etmeyeceği, esasen, düzenleyene lehdar tarafından yapılan cirodan sonra düzenleyenin çekteki konumu lehdara keşide etmeden önceki durumuna döneceği ve keşide tarihinin lehdarın cirosundan sonra çekin ikinci kez tedavüle çıkarılırken yapıldığına ilişkin davacı iddiasına davalı yanca açıkça karşı çıkılmadığından, artık lehdarın çekin müteselsil sorumluluk zinciri içinde yer alması ve giderek hamilin lehdara karşı müracaat hakkını kullanabilmesinin mümkün olmadığı, bu hususun senet metninden anlaşılabilir olmakla çeke sonradan hamil olanlara karşı da ileri sürülebilir nitelikte olduğu, tüm bu yasal ve gerektirici nedenler gözetildiğinde, ilk derece mahkemesince verilen kararın yerinde olduğu, davalının vaki istinaf başvurusunun ise esastan reddi gerektiği halde, başvurunun kabulü ile davanın kabulüne dair yeniden esastan karar verilmesi doğru olmadığı, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Dairemizce usul ve yasaya uygun bulunan bozma ilamına uyularak, bozma ilamı doğrultusunda;ilk derece mahkemesi kararı isabetli ise de yeniden hüküm verilmek gerektiğinden hükmün kaldırılmasına “Davanın kabulüne, İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı icra dosyasından takibe konu keşidecisi … Ltd. Şti. olan, lehtarı davacı olan 13/09/2015 keşide tarihli, … nolu, 35.000- USD bedelli … Bankası A.Ş. Rize Şubesi muhataplı çek ve keşidecisi … Ltd. Şti. olan, lehtarı davacı olan 13/09/2015 keşide tarihli, … nolu, 30.000-USD bedelli … Bankası A.Ş. Rize şubesi muhataplı çekler yönünden borçlu olmadığının tespitine, İİK 72/5 maddesi uyarınca yasal koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine” karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/12/2017 tarihli 2015/838 Esas-2017/1155 Karar sayılı kararının, HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davanın KABULÜNE, İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyasından takibe konu keşidecisi … Ltd. Şti. olan, lehdarı davacı olan 13/09/2015 keşide tarihli, … nolu, 35.000- USD bedelli … Bankası A.Ş. Rize Şubesi muhataplı çek ve keşidecisi … Ltd. Şti. olan, lehtarı davacı olan 13/09/2015 keşide tarihli, … nolu, 30.000- USD bedelli … Bankası A.Ş. Rize şubesi muhataplı çekler yönünden borçlu olmadığının tespitine, İİK 72/5 maddesi uyarınca yasal koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine,” İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 14.737,76-TL karar harcından, mahkeme veznesine yatırılan 3.684,44-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 11.053,32‬-TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, Davacı vekili için takdir olunan 18.894,89-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Davacı tarafından yapılan 217,60-TL yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Davalı tarafça yatırılan 3.685,9‬0-TL peşin istinaf karar harcının kendisine iadesine, Davacı vekili için takdir olunan 2.040-TL istinaf duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından yapılan 67,50-TL istinaf yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, HMK.’nun 356. maddesi uyarınca duruşmalı yapılan inceleme neticesinde taraf vekillerinin yüzüne karşı oy birliğiyle karar verildi. 13/10/2021