Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/1355 E. 2022/762 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1355
KARAR NO: 2022/762
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/05/2018
NUMARASI: 2014/426 Esas 2018/518 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/05/2022
Davanın kısmen kabulüne dair Dairemizce verilen hükmün Yargıtay 11. H.D tarafından bozulması üzerine yapılan duruşma sonunda dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, davalı … ile müvekkili arasında 08.06.2012 tarihinde sigorta sözleşmesi akdedildiğini, bu çerçevede düzenlenen sigorta poliçesine göre müvekkilinin davalı … şirketine 36.855-euro prim ödediğini, ancak davalının sözleşmeye rağmen, temerrüt durumunun kendisine geç bildirildiği gerekçesi ile ödeme yapılmayacağını bildirildiğini, 3. kişilere yapılan satışlarda sigorta şirketine bildirim yapılarak satışın sigorta kapsamına dahil olmayacağının bildirilmediği takdirde yapılan satışın sigorta sözleşmesi kapsamında sayıldığını, poliçe hükümlerine göre sigortalı mal satış bedelinin (alıcı) tarafından ödenmemesi halinde, sigortalının sigortacıdan belirli bir süreyi aşmadan müdahale talep etmesi gerektiğini, poliçeye göre hasar ihbar süresinin orijinal fatura vade tarihinden itibaren başlamak üzere 90 gün olduğunu, … Ltd, …, … isimli şirketlere fatura kesildiğinin davalıya bildirildiğini, yapılmayan ödemelere ilişkin hasar bildirimi yapıldığını, ancak sigortacının ödemede bulunmadığını, yapılan ihracatlar için müvekkilinin banka kredisi kullandığını, riski azaltmak için karın büyük bölümünden feragat ederek yüksek meblağlarla kredi sigortası yaptırdığını,belirterek itirazın iptali ve takibin devamına, ayrıca icra inkar tazminatına karar verilmesini talep edilmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, sigortalı davacı şirketin, borçlu 3. kişinin temerrüdü halinde sözleşmede kararlaştırılan 30 günlük süre içinde vadesi geçmiş borç bildirimini ve bu bildirimi yapmış olmak kaydıyla orijinal fatura vadesinden itibaren azami 90 günlük süre içinde bulunması gereken müdahale talebini (Hasar İhbarı) süresinde yerine getirmeyerek teminattan yararlanma hakkını kaybettiğini, vadesi geçmiş borç bildiriminde bulunmadan müdahale talebinde bulunarak zararın ödenmesini isteme hakkı olmadığını, tarafı olmadığı satış sözleşmelerine istinaden talepte bulunduğunu, %20 peşin tahsilat yapmadan ihracat satışı yaptığını, basiretli tacir gibi davranmadığını, temerrüde düşen kişilere mal sattığını, yurtdışında ve farklı ülkelerde yerleşik alıcılara Tükçe olarak teslim notu şeklinde belge imzalamalarının inandırıcı olmadığını, alıcılarla danışıklı şekilde müvekkilini aldatma çabası içinde olduğunu, davacının süresinde vadesi geçmiş borç bildirimi ve müdahale talebinde bulunduğu kanaatine varılsa dahi müvekkilinin tazminat yükümlülüğünün ancak müdahale tarihinden 5 aylık bekleme süresi dolduktan sonra doğacağından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI VE SÜREÇ: Mahkemece, poliçe şartlarındaki yasal düzenlemeye aykırı şartın hukuki sonuç doğurmayacağı, salt temerrüdün geç bildirimi olgusu dikkate alınarak rizikonun teminat dışı olduğunun kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüyle, İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı takibine davalının yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 160.999,68.- euro üzerinden devamına, fazla talebin reddine, alacağa takip tarihinden itibaren aynı cins alacağa 1 yıl vadeli mevduata devlet bankalarının uyguladığı en yüksek faiz oranının uygulanmasına, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili 10.9.2018 havale tarihli ve hafta sonu nedeniyle süresinde olan istinaf dilekçesinde , dosyaya rapor ibraz eden tüm bilirkişilerin bir rapordaki kurum personeli bilirkişinin görüşü hariç, haklılıkları yönünde görüş bildirdiğini, konunun uzmanı bilirkişilerin raporları ile davanın kanıtlandığını, alacak likit olmasına karşın mahkemece icra inkar tazminatına hükmedilmediğini kararın bu yönü ile yanlış olduğunu belirterek davanın kısmen kabulüne dair kararın kaldırılarak kabulüne, kabul edilen miktar yönünden müvekkili lehine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili; davacı tarafa peşin nisbi harç eksikliği tamamlattırılmadan yapılan yargılamanın usule aykırı olduğunu, delillerin değerlendirilmesizin ve eksik incelemeyle verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, davacının taleplerinin sigorta kapsamı içerisinde olmadığını ve teminat dışı olduğunu, davacının iddia ettiği satışlarla ilgili kararlaştırılmış vadeleri ispatlayamadığını, bilirkişi raporlarında temerrüt konusunda açık tutarsızlıklar olduğunu, davacının kestiği faturaların usulsüz olduğunu, mahkemenin TTK 1446. maddeyi tatbikinin hatalı olduğunu, tazminat hesabının doğru olmadığını, davacının 5 aylık bekleme müddetine riayet etmediğini, müvekkilinin tazminat ödeme yükümlülüğünün doğmadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi’nin kararının kaldırılmasına ve davanın reddine, davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Dairemizce yapılan istinaf incelemesi neticesinde; 2018/1593 Esas-2019/1206 karar sayılı ve 03/10/2019 tarihli hüküm ile, davacı tarafça 5 ayrı fatura ile 3 ayrı alıcıya mal sevkedildiği, bir kısım faturalarda %20 ödemenin mal teslim tarihinde davacı satıcıya gönderileceği yazılı olduğu, temerrüt durumunun davalıya gecikmeli olarak yapıldığı, davalı şirket tarafından hasar tazmin taleplerinin hasar ihbarının geç yapılması nedeniyle reddedildiği, 2009 tarihli kredi sigortası genel şartları B-B.1 maddesinde yer alan “borç ile ilgili bir temerrüt hali, sigortalı tarafından vade tarihi veya uzatılmış vade tarihinden itibaren 60 gün içinde sigortacıya bildirilir. Bu bildirim yapılmadığı takdirde sigortalı teminattan yararlanma hakkını kaybeder.” yönündeki düzenlemenin 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren TTK’nın 1446/2 maddesi ile hükümsüz kaldığı, sigorta ettirenin temerrüdü gecikmeli olarak davalıya bildirilmesinin gerçekleşen rizikoya, zararın miktarına bir etkisi olmayacağı, yine davalının alıcının temerrüdü tarihinden itibaren 5 ay sonra tazminat ödeme yükümlülüğü bulunduğunu ileri sürmesinin de yerinde olmadığı, ancak davacının başvurusuna gelince, alacak ödenmeyen faturalara ilişkin olup likit bulunduğu halde icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmesi doğru olmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takibine davalının yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 160.999,68 euro üzerinden devamına, fazla talebin reddine, alacağa takip tarihinden itibaren aynı cins alacağa 1 yıl vadeli mevduata devlet bankalarının uyguladığı en yüksek faiz oranının uygulanmasına, takip tarihindeki kur üzerinden %20 oranında hesaplanan 74.848,75 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Bu kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 11.H.D.’nin 28/06/2021 tarihli 2020/265 esas-2021/5392 karar sayılı ilamı ile; 1-Davacı tarafça … firmasına yapılan 19.06.2012 tarihli, … Limited firmasına yapılan 19.06.2012 tarihli ve … firmasına yapılan 21.06.2012 tarihli satışlarda vadesi geçmiş borç bildirimi ve müdahale talebinin poliçe özel şartlarından belirtilen sürede yapılmadığı iddia edilmiş ise de, poliçede yazılı ihbar süreleri sözleşmesel görev olup TTK’nın emredici nitelikteki 1449. maddesinde öngörülen koşullar da gözetildiğinde bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının yerinde olmamasına, yine poliçe özel şartlarında ifade edilen “azami faturalandırma dönemi”nin faturanın düzenlenebileceği en son tarihi ifade ettiği bu sebeple sevk tarihinde önce fatura düzenlenmesinin veya faturanın yabancı dilde düzenlenmemiş olmasının da zararın teminat kapsamının dışında kaldığı şeklinde yorumlanamayacağına, davalının zararın teminat kapsamı dışında kaldığı ve ödenmeyeceği konusundaki yazısı karşısında sorumluluğunun müdahale talebinde bulunulmasından 5 ay sonra doğacağına dair savunmasının da yerinde olmamasına göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı tarafın, öncelikle ticari ilişki kuracağı firmaları davalı tarafa bildirdiği ve davalı tarafça söz konusu alıcı firmalar için poliçe kapsamında ticari limit açıldığı, davacı tarafça, dava dışı …, … Limited ve … firmalarına farklı tarihlerde mal satışı yapıldığı, faturalar düzenlendiği ve malların alıcı firmalara sevk edildiği, ancak faturada yazılı vade sonu itibariyle mal bedelleri ödenmediği için davacı tarafın, poliçe kapsamında, davalı … şirketine durumu bildirdiği, davalı … şirketinin ise, vadesi geçmiş borç bildirimi ve müdahale taleplerinin süresinde yapılmadığı gerekçesiyle davacının talebini reddettiği, devamında 14.12.2012 tarihli ihtarnameye cevabında ve davaya cevap dilekçesinde esasen ret sebebinin sadece süresinde yapılmayan ihbarlar olmadığını beyan ettiği ve davacının taleplerinin kredi poliçesi genel şartları ve özel şartlar gereği teminat dışı kaldığını da gerekçeleriyle açıkladığı, ancak gerek ilk derece mahkemesi gerekse Bölge Adliye Mahkemesi’nin davalının diğer savunmalarını değerlendirmediği, sadece davalının süresinde yapılmayan ihbarlar nedeniyle tazminat talebini reddetmesinin yerinde olmadığı ve TTK 1442. maddesi uyarınca değerlendirme yapılması gerektiği, Dava konusu ticari ilişkinin satıcı tarafında, davacı firmanın mı yoksa davadışı … Tic. Ltd. …nin mi olduğu, davacı tarafın ticari defterlerinde söz konusu satış ve faturaların kayıtlı olup olmadığı ise davacının ticari defteri incelenmediği için bilinmediği, bu nedenle, dava dışı firmanın düzenlediği proforma fatura, teslim notu ve davacının düzenlediği faturalar ile davacının ticari defterleri incelenerek, malların dava dışı firma tarafından davacıya satılarak devredilip devredilmediğinin, davacının sırf satış ilişkisini sigorta güvencesine kavuşturmak amacıyla fatura düzenleyip düzenlemediğinin açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken alıcı …, … ve …’a düzenlemeler ile fatura bakımından eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı, 3- Davalı vekilinin, … firmasına düzenlenen 12.07.2012 tarihli 67.734- Euro ve 21.07.2012 tarihli 25.608 Euro bedelli faturaların teminat kapsamında olmadığına yönelik temyiz itirazlarına gelince; Kredi Sigortası Genel Şartlarının A.7.1.6. ve A.7.1.7. maddelerinde, sigortalının olumsuz bilgi bildiriminde veya vadesi geçmiş borç bildiriminde bulunduğu veya bulunmuş olması gereken alıcılara yahut ödeme güçlüğü içine düşmüş olduğunu bildiği alıcılara yapacağı sevkiyatın teminat dışında kalma koşulları düzenlendiği, somut olayda, aynı firmaya yapılan 21.06.2012 tarihli ilk satışta %20 ön ödemenin mal tesliminde yapılacağı proforma fatura ve asıl faturada belirtildiği, ancak, ön ödeme tutarı … firmasınca ödenmediği ve davalının durumdan haberdar edilmediği, bu bakımdan, davacının söz konusu iki faturaya dayalı alacak talebinin Kredi Sigortası Genel Şartları uyarınca teminat kapsamında kalıp kalmadığı değerlendirilmeden yazılı şekilde karar verilmesi de doğru olmadığı gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir. Dairemizce usul ve yasaya uygun bulunan bozma ilamına uyulmuştur. Davacı şirketin davaya konu faturalar bakımından ticari defterleri incelenmiş,bilirkişi raporunda ; Davacı şirket tarafından fatura edilen ve kayıtlanan 5 adet faturanın ,proforma faturaları incelendiğinde …, … ve …’a düzenlenen ilk tarihli proforma faturalarının … şirketi tarafından düzenlendiği, ancak sözkonusu faturaların ihracat işlemleri ve asıl faturaların davacı tarafından düzenlendiği, davacı şirket kayıtlarında … adına 20.6.2012 tarihli alış kaydının mevcut olduğu,proforma faturalar davadışı şirket tarafından düzenlense de davacı şirket kayıtlarında alış faturası ile kayıt bulunması ,ihracatın davacı tarafından yapıldığının sabit olması karşısında davacı vekilinin davadışı şirketin kayıtlarının incelenmediğine yönelik itirazı yerinde görülmemiş,davacının sigorta himayesi sağlamak üzere hareket ettiği belirlenememiştir. Davalı vekili ;davacının alacağını üçüncü şahıslara temlik ettiğini KSGŞ ın b.9.maddesinde temlik yasağı bulunduğunu belirterek yapılan temliklere itiraz etmiş davacı vekili tarafından davanın temlik eden adına da takip edildiği bildirilmekle ; temlik yasağı nedeniyle geçerli bir temlik yapılmadığı kabul edilerek temlik alanların davası aktif husumet yokluğundan red edilmiştir. Davacı nın alıcı … firmasına adına düzenlediği, 21.6.2012 tarihli faturada mal teslim alındığında %20 si önödeme yapılacağı yazılıdır. Malın 2.7.2012 tarihinde alıcısı tarafından teslim alındığı halde ,önödemenin yapılmadığı anlaşılmaktadır. 2.7.2012 tarihinde ön ödeme yapılmadığı halde akabinde 12.7.2012 tarihinde ,21.7.2012 tarihinde yaptığı satışlar bakımndan yapılan incelemede ; Kredi Sigortası Genel Şartlarının A.7.1.6. ve A.7.1.7. maddelerinde, sigortalının olumsuz bilgi bildiriminde veya vadesi geçmiş borç bildiriminde bulunduğu veya bulunmuş olması gereken alıcılara yahut ödeme güçlüğü içine düşmüş olduğunu bildiği alıcılara yapacağı sevkiyatın teminat dışında kaldığının düzenlendiği, somut olayda, aynı firmaya yapılan 21.06.2012 tarihli ilk satışta %20 ön ödemenin mal tesliminde yapılacağı proforma fatura ve asıl faturada belirtildiği, ancak, ön ödeme tutarı … firmasınca ödenmediği ve davalının durumdan haberdar edilmediği, bu bakımdan, davacının söz konusu iki faturaya dayalı alacak talebinin Kredi Sigortası Genel Şartları uyarınca teminat kapsamında kalmadığının kabulü gerektiğinden dava konusu edilen 5 faturadan …’a satılan son iki fatura ( 12.7.2012, ,21.7.2012 tarihli) teminat kapsamında kalmadığından hesaplamaya dahil edilmemiştir. Sigorta teminatı kapsamında kalan faturalar bakımından teminat kapsamında kalan miktarlar, 8.4.2014 tarihli bilirkişi raporunda hesaplanmış olup(ilk derece mahkemesi tarafından hükme esas alınan miktarın dökümü); … adına düzenlenen 49.993,60-euro bedelli faturanın 41.634,24-eurosu, … adına 30.376,40-euronun 24.338,76-eurosu, … adına 22.243,20 euronun 17.018,88-eurosu olmak üzere toplam( 41.634,24 +24.338,76-+ 17.018,88 =82.991,88-euro davacının talep edebileceği tazminat olarak davacı lehine hükmedilmiş,fazla istemin reddine karar verilmiştir. Açıklanan nedenlerle; Yargıtay bozma ilamına uyularak temlik eden davacı vekilinin istinaf başvusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılmasına; temlik alan davacılar bakımından aktif husumet ehliyeti yokluğundan davanın reddine; davanın kısmen kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takibine davalının yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 82.991,88.- Euro üzerinden devamına, alacağa takip tarihinden itibaren Euro cinsi alacağa 1 yıl vadeli mevduata devlet bankalarının uyguladığı en yüksek faiz oranının uygulanmasına, fazla talebin reddine, koşulları oluşmadığından icra inkar tazminatı ve kötü niyet tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 353(1)b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/426 Esas 2018/518 Karar sayılı ve 10/05/2018 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Temlik alan davacılar bakımından aktif husumet ehliyeti yokluğundan davanın reddine, Davanın kısmen kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takibine davalının yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 82.991,88.- euro üzerinden devamına, alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4.a maddesi uyarınca Devlet bankalarının 1 yıl vadeli euro cinsi mevduata uyguladığı en yüksek faiz oranında faiz işletilerek takibin devamına , fazla talebin reddine, Koşulları olmadığından icra inkar ve kötü niyet tazminat taleplerinin reddine,” İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 13.406,45-TL nispi karar harcından, icra ve mahkeme veznesine yatırılan 6.865,20- TL ve hükümden sonra davalı tarafından tamamlanan 18.767,57-TL olmak üzere toplam 25.632,77-TL harçtan mahsubu ile fazla olan 12.226,32-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davalıya iadesine, Davacı tarafından ödenen ve mahsup edilen 6.893,25-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Davacı tarafından yapılan 2.600-TL bilirkişi ücreti ve 379,70-TL posta masrafı olmak üzere toplam 2.979,70-TL yargı giderinden davanın kabulü oranında hesaplanan 1.427-TL yargı giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, kalan giderin davacı üzerinde bırakılmasına, Davalının 2.400-TL yargı giderinden davanın reddi oranında hesaplanan 1.251-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Davacı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 21.926,14-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davalı vekili için davanın reddolunan kısmı üzerinden AAÜT uyarınca takdir olunan 23.113,49-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine Davalı vekili için aktif husumet yokluğu yönünden 5.100-TL vekalet ücretinin temlik alan davacılardan alınarak davalıya verilmesine” Davacıdan alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davalı tarafından yatırılan 6.410-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan 1.000-TL bilirkişi ücreti ve 53,45-TL posta masrafı olmak üzere 1.053,45-TL istinaf ve temyiz yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 505-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Davalı tarafından yapılan 198,83-TL istinaf ve temyiz yargı giderinin davanın reddi oranında hesaplanan 104-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, Davalı vekili için takdir olunan 5.100-TL istinaf duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine,HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, HMK.’nun 356. maddesi uyarınca duruşmalı yapılan inceleme neticesinde taraf vekillerinin yüzüne karşı oy birliğiyle karar verildi.25/05/2022