Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/1086 E. 2021/1383 K. 29.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1086
KARAR NO: 2021/1383
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/12/2017
NUMARASI: 2016/113 Esas 2017/1067 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/09/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde; Dairemizce verilen hükmün Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından bozularak iadesi üzerine yapılan duruşma sonunda dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında 20.09.2010 tarihinde 5 yıl süreli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi ve aynı tarihli Bayilik Protokolü ile Ariyet Sözleşmesi akdedildiğini, davalı gerçek kişilerin ise sözleşme ve protokolü kefil ve garantör olarak imzaladıklarını, ayrıca davalı şirketin 20.09.2010 tarihli Satış Taahhütnamesi imzalayarak istasyonda beher yılda 600 m3(benzin,motorin türleri ve biyodizel) satmayı, taahhüdü yerine getirememesi halinde ise cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, davalının sözleşmenin devamı süresi içinde 20.09.2010 tarihinden 13.10.2014 tarihine kadar zaman diliminde yıl esasına dayalı taahhüdünü yerine getirmediğini, 401 m3 ürün sattığını ve satamadığı 2.037 m3 ürün sebebiyle cezai şart borcunun doğduğunu, davalının taahhüdüne uymadığının tespitinin akabinde müvekkili tarafından davalı şirkete yapılan yazılı uyarılar ile satış taahhüdünü yerine getirmesi gerektiği ve ihlal nedeniyle doğmuş hak ve alacaklarının saklı tutulduğunun bildirildiğini, taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin sözleşme süresinin sona ermesi ile davalının yeni bir sözleşme imzalamayacağını bildirmesi üzerine sona erdiğini, ancak davalının cezai şart borcunu ödemediğini, davalıya borcunu ödemesi yönünde 28.12.2015 tarihli ihtarname gönderilmesine rağmen ödeme yapılmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.09.2010-13.10.2014 tarihleri arasında satış taahhüdünü ihlalden doğan cezai şart alacaklarının şimdilik 10.000-USD’sinin fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden TL karşılığının temerrüt tarihinden itibaren avans faizi işletilerek davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH:Davacı vekili 17.11.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla dava değerini 25.079-USD artırdıklarını, taleplerini bu şekilde ıslah ettiklerini belirterek toplam 35.079-USD’nin temerrüt tarihinden itibaren en yüksek ticari avans faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı şirket vekili, davacının müvekkiline cezai şart hakkını saklı tuttuğuna dair usulüne uygun bir bildirim ve/veya irade açıklaması yapmadığını, dosyaya sunulan ve müvekkiline gönderildiği iddia edilen yazılı bildirimin müvekkiline tebliğ edilmediğini, mahkemece aksi kanaatte olunması halinde ise cezai şartın müvekkilinin ekonomik olarak mahvına neden olup olmayacağı yönünde araştırma yapılması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkeme,bayilik sözleşmesi ve protokol hükümlerine göre davacının cezai şart talep hakkının bulunduğu, bilirkişi kurulu tarafından alınması gereken ve eksik alınan miktarların ayrıntılı olarak saptandığı ve buna göre sözleşmenin 2. yılına ait cezai şart miktarının 35.079-USD olduğu, davacının davalı tarafa gönderdiği 20.12.2012 tarihli yazısında eksik akaryakıt alımı yapıldığını, taahhütlerin yerine getirilmesi gerektiğini, satış taahhüdünü ihlal nedeniyle doğmuş ve doğacak tüm hak ve taleplerin saklı tutulduğunu bildirdiği, bu ihtarın davalının henüz 2013 yılına ilişkin bir ifada bulunmadığı ve taahhüt ettiği ürünü almadığı dönemde yapıldığı, bu durumda ceza koşulundan zımnen feragat edildiği yönünde bir sonuca varılamayacağı, ıslah talebinin de dikkate alınması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, 35.079- USD cezai şart alacağının davalı şirket yönünden 11/01/2016 tarihinden diğer davalılar yönünden ise dava tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4-a maddesi uyarınca işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı şirket vekili; 1-22.10.2012 tarihli yazı müvekkiline gönderilmediği gibi bu yazının emsal Yargıtay kararlarına göre cezai şart talebinin saklı tutulduğuna dair usulüne uygun bir yazı da olmadığını, zira ihtarnamenin noter kanalı ile gönderilmesi gerektiğin,yazının TBK 179/2 maddesinde belirtilen sürede gönderilmediğini, zira dönem sonu tarihi 20.09.2012 ile yazının tarihi 20.10.2012 tarihleri arasında da davacının müvekkiline 4 adet fatura ile ihtirazi kayıt koymadan mal satışı yaptığını bu sebeble cezai şart alacağı doğmadığını,ek raporda müvekkilinin 2016 yılında ve 2017 yılı ilk döneminde zarar ettiğinin tespit edildiğini, 2017 yılı sonunu da zararla kapatacağının açık olduğunu, dolayısıyla cezai şartın müvekkilinin mahvına neden olacağını belirterek kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İSTİNAF KARARI ve BOZMA İLAMI: Dairemizin 2018/1113 Esas-2019/727 Karar sayılı ve 23/05/2019 tarihli kararıyla; taraflar arasında düzenlenen sözleşme 20.09.2010 tarihli olup(aynı zamanda sözleşme düzenlendikten sonraki ilk mal alımı da 20.09.2010 tarihli), bu durumda yıllık alım taahhüdüne uyulmaması halinde cezai şart tutarlarının hesap edileceği dönemler20.09.2010-19.09.2011—20.09.2011-19.09.2012–20.09.2012-19.09.2013–20.09.2013-19.09.2019-19.09.2014 — 20.09.2014-13.10.2014 şeklinde kabul edilmesi gerektiği, bilirkişi incelemesi sonucu davalının ilk 4 yıl için alım taahhüdüne uymadığı, son yılda ise taahhüde aykırılığın söz konusu olmadığının tespit edildiği, öte yandan davacının ilk yılın sonunda ilk yıl için herhangi bir uyarı yapmadığı, ikinci yılın sonunda ise uyarıda bulunduğuna dair 22.10.2012 tarihli bir yazı sunmuş ise de davalı bu yazının kendisine tebliğ edilmediğini savunduğu, yazıya ait gönderi belgesi incelendiğinde gönderilen belgenin içeriğine dair bir bilginin yer almadığı görülmüş olup bu durumda davacının bu yazıyı davalıya gönderdiğini ispat edemediğinin kabulü gerektiği, kaldı ki aksi düşünülse bile, ikinci yılın bitim tarihi olan 19.09.2012 ve yazı tarihi olan 22.10.2012 tarihleri arasında da davacının 09.10.2012, 12.10.2012, 15.10.2012 ve 17.10.2012 tarihli faturalar ile davalıya mal satıp teslim ettiği anlaşılmakta olup, bu durumda “bayiye mal vermeden önce çekincenin bildirilmesi” koşulunun da yerine getirilmediği ve buna bağlı olarak da 2.yıla ilişkin cezai şart alacağının doğmadığının kabulü gerektiği, bu nedenlerle hükmün davalı şirket yönünden kaldırılmasına ve davalı şirkete yönelik davanın reddine, hüküm davalılar İsmat Sürey ve … yönünden kesinleşmiş olmakla birlikte, kararın bütünlüğünü temin açısından hükmün kesinleşen yönleri dikkate alınarak harç,yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin kısmın yeniden yazılmasına karar verilmiştir. Hükmün davacı ve davalı … ve … vekili tarafından temyizi üzerine; “Yargıtay 11.HD. 2020/3027 esas, 2021/3649 karar sayılı ve 14/04/2021 tarihli ilamı ile; Davacı, dönemsel ifa ile ilgili karşı tarafın edimini tam olarak yerine getirmemesine rağmen müteakip yıllar ihtirazi kayıt koymadan mal teslim etmesi zımnen haktan feragat anlamına gelmekte ise de taraflar arasındaki sözleşme ve buna ilişkin bayililik protokloünün 5/2. maddesinde “Bayi’nin …’e karşı her ne suretle olursa olsun üstlenmiş olduğu yükümlülük ve taahhütlerden herhangi birinin ihlali halinde , … lehine doğacak hakların bir ya da birkaçının … tarafından Bayi’ye karşı zamanında kullanılmaması … tarafından bu haklardan feragat edildiği anlamına gelmez. … bu haklarını mevzuat ve yasalarda belirlenen sürelerde her zaman için kullanabilir.” hükmü yer aldığından yeni mal tesliminin sözleşmenin eylemli olarak tadil edildiği anlamına gelmeyeceği bu durumda mahkemece tartışılan ihtirazi kayıt ihtarının davalıya tebliğ edilip edilmemesinin de sonuca bir etkisi bulunmayacağı gözetilerek ve davacının kısmi kabul ile sonuçlanan ilk derece mahkemesi kararı aleyhine istinaf başvurusunda bulunmaması da nazara alınarak varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm kurulması isabetsiz olduğu gerekçesiyle davacının temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına, bozma nedenine göre davalı … ve … vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
DİRENME GEREKÇESİ: Dosya içerisinde yer alan 20.9.2010 tarihli “Satış Taahhütname” başlıklı belge ile de davalı şirket, davacı ile imzalanan bayilik sözleşmesine ek olarak 20.9.2010-13.10.2014 tarihleri arasında her yıl 600-m3 beyaz ürün almayı ,eksik aldığı her m3 beyaz ürün için 60-usd cezai şart ödeyeceğini taahhüt etmiş,bu şekilde tahakkuk ettirilecek cezai şarta itiraz etmeyeceğini, herhangi bir ihtara veya hüküm alınmasına gerek olmadan bahse konu cezai şartı ceza borçlarını davacının talep ettiği anda defaten ve derhal ödeyemeyi kabul ve taahhüt etmiştir. Yargıtay 19 HD nin ve HGK nun yerleşik kararlarında eksik alım nedeniyle kararlaştırılan cezai şartın TBK 179/2.maddesinde düzenlenen ifaya ekli cezai şart olduğu kabul edilmektedir. İfaya ekli cezai şartın da ;Yargıtay HGK nun 2012/670 esas 2013/171 karar sayılı ve 30.1.2013 tarihli ilamında yazılıdığı üzere ” Bayiinin yıllık asgari ürün alımı taahhüdü bulunmasına rağmen yıllar itibariyle bu taahhüde uyulmamış ise tedarikçi davacı şirketin, taahhütname uyarınca kâr kaybı talep edebilmesi için takip eden yılda henüz bayiye mal vermeden önce cezai şart ile ilgili çekince bildirmesi gerekir. Çekince için ise bir şekil şartı bulunmayıp, davacı şirket taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir şerh ile bu koşulu yerine getirebilir. Bu şekilde bir çekince konulduktan sonra tedarikçi davacı şirket, mal vermeye devam etse bile önceki yıla ilişkin kâr kaybı alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebilir ve sonraki yıllarda da aynı kural geçerlidir. Her yıl sonunda, bir önceki yıla dair kâr kaybının istenebilmesi, takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince bildirilmesine bağlıdır. Bunlar yapılmadan müteakip yılın ifası gerçekleşmişse artık bir önceki yıla ait kâr kaybı istenemez. Sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda kâr kaybı istenmeyeceğine dair haklı bir güven oluşmuş ise, oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait kâr kaybının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir.”denilmiştir. Somut olayda ;davacı tarafından, davalı şirketin 20.09.2010-13.10.2014 tarihleri arasındaki dönemde taahhüt ettiği alımı gerçekleştirmemesi nedeniyle bu dönemler için eksik alım nedeniyle cezai şart talebinde bulunulmuştur.İlk derece mahkemesince hükmedilen cezai şart tutarı 20.09.2011-19.09.2012 dönemine ilişkindir.Davalı tarafından anılan tarihler itibariyle asgarî alım taahhüdüne uyulmamış ise de, davacı tarafça 1. Ve 2. yılın sonunda ihtirazı kayıt konulmadan mal verilmeye devam edilmiş 2.yılın bitiminde 4 ayrı fatura ile mal verildikten sonra davacı tarafından 2012 yılı için eksik alım nedeniyle 20.12.2012 tarihli yazı ile uyarıldığı ileri sürülmüş ,davalı şirket tarafından ise böyle bir yazı almadıklarını ,yazı içeriğinin uyarı yazısı olduğunun davacı tarafından ispatlanması gerektiği savunulmuştur.Davalı şirkete iletilen gönderinin içeriği belirsiz olup davacının eksik alıma ilişkin uyarıda bulunduğu ispatlanamadığı ,tebliğ içeriğinde davacı tarafça iletilen gönderinin uyarı yazısı olduğunun kabulü halinde dahi ertesi yılın ifasına çekincesiz başlanıldığı artık geçmiş yıllara ait cezai şartın istenemeyeceği kanatine varılarak davalı şirket hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir. Yargıtay bozma ilamı ;Bayilik protokolünün 5/2. maddesinde “Bayi’nin …’e karşı her ne suretle olursa olsun üstlenmiş olduğu yükümlülük ve taahhütlerden herhangi birinin ihlali halinde , .. lehine doğacak hakların bir ya da birkaçının … tarafından Bayi’ye karşı zamanında kullanılmaması … tarafından bu haklardan feragat edildiği anlamına gelmez. … bu haklarını mevzuat ve yasalarda belirlenen sürelerde her zaman için kullanabilir.” hükmü yer aldığından yeni mal tesliminin sözleşmenin eylemli olarak tadil edildiği anlamına gelmeyeceği bu durumda mahkemece tartışılan ihtirazi kayıt ihtarının davalıya tebliğ edilip edilmemesinin de sonuca bir etkisi bulunmayacağı gözetilerek ve davacının kısmi kabul ile sonuçlanan ilk derece mahkemesi kararı aleyhine istinaf başvurusunda bulunmaması da nazara alınarak varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm kurulması isabetsiz olduğuna ilişkindir. Eksik alım nedeniyle öngörülen cezai şart tutarlarının ,yıllık öngörüldüğünden yıllar itibariyle istenilmesi gerekirken istenilmemesi halinde ; bayilik protokolünde yazılı bu hükmün haklı güven ilkesine dayanılmasını engellemeyeceği ,sözleşme davalı şirket tarafından sonlandırıldıktan sonra cezai şart talep edildiği ,davacının eksik alımdan kaynaklanan cezai şartın davalıdan istenmeyeceği yönünde davalı tarafta haklı bir güven oluşturduğu,bayilik protokolünün 5/2.maddesindeki hükmün benzeri bir sözleşme hükmünde ;Yargıtay 19 HD nin 2017/2368 esas ,2018/3447 karar sayılı 20.6.2018 tarihli ilamında ” Gerek sözleşmenin 13. maddesi ve gerekse de ek protokolün son paragrafında sözleşmeye aykırılıktan doğan hakların sözleşme yürürlükteyken istenmese de sona erdikten sonra istenebileceği bu hakkın sözleşme süresince istenmemesinin haktan vazgeçmiş sayılmayacağı öngörüldüğünden sözleşme süresince istenmemiş olması bu açık hükümler karşısında çelişkili davranış olarak yorumlanamaz…. cezai şarttan indirim yapılarak sedece son yıl cezai şarta hükmolunması hakkaniyete ve sözleşme dengesine uygun bulunmuştur.” gerekçesi yerinde olmadığından bu paragrafın gerekçe kısmından çıkartılarak hükmün yukarıda belirtilen gerekçe doğrultusunda düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.”denilmiştir. Davacı şirketin davranışları ile davalı şirkette yarattığı güvenle çelişki oluşturacak şekilde eldeki davaya konu edilen cezai şart talebine ilişkin olduğundan bozma ilamına uyulmayarak direnilmesine davalı şirketten cezai şart talebinin kabulüne ilişkin hükmün kaldırılarak yeniden hüküm verilerek davanın reddine,hükmün bütünlüğü sağlanması açısından hakkındaki hükmü istinaf etmeyen davalılar açısından yargı giderinin müştereken yazılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 14/04/2021 Tarih, 2020/3027 Esas, 2021/3649 Karar sayılı bozma ilamına karşı, Dairemizin 23/05/2019 tarihli, 2018/1113 Esas 2019/727 Karar sayılı kararında DİRENİLMESİNE; Davalı … Ltd. Şti. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/113 Esas- 2017/1067 Karar sayılı ve 26/12/2017 tarihli hükmünün adı geçen davalı şirket yönünden HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davalı … Ltd. Şti.’ne yönelik davanın REDDİNE” İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak; Alınması gereken 8.661,07-TL harçtan peşin ve ıslah olarak alınan toplam 2.165,27-TL harcın mahsubu ile bakiye 6.495,80-TL harcın, haklarında verilen hüküm kesinleşen davalılar … ve …’den müteselsilen tahsili ile hazineye irad kaydına, Davacının peşin ve ıslah olarak yatırdığı toplam 2.165,27-TL harcın haklarında verilen hüküm kesinleşen davalılar … ve …’den müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, Davacının yaptığı ilk masraf 34,25-TL, bilirkişi ücreti 1.300-TL, posta gideri 328,10-TL olmak üzere toplam 1.662,35-TL’nin haklarında verilen hüküm kesinleşen davalılar … ve …’den müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, Davalı şirket tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, Davacı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 12.893,26- TL nispi vekalet ücretinin haklarında verilen hüküm kesinleşen davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsili davacıya ödenmesine, Davalı şirket vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 12.893,26- TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı şirkete ödenmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” İstinaf yoluna başvuran davalı şirket tarafından yatırılan 2.201,16- TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargı giderlerinin üzerinde bırakılmasına, davalı şirket tarafından yapılan istinaf yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, Davalılar vekili için takdir olunan 2.040-TL istinaf duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, HMK.’nun 356. maddesi uyarınca duruşmalı yapılan inceleme neticesinde taraf vekillerinin yüzüne karşı oy birliğiyle karar verildi. 29/09/2021