Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/996 E. 2023/390 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/996
KARAR NO: 2023/390
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/06/2020
NUMARASI: 2014/612 Esas – 2020/289 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/03/2023
Davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkili şirketin davalının acenteliğini yaptığını, müvekkilinin aracılık ettiği sigorta poliçelerinden kaynaklanan komisyon alacağının davacı tarafından tahsil edildiğini, davacının normal acente komisyonuna ilaveten %2 ek komisyon ödeme yükümlülüğü altına girdiğini, ayrıca çok düşük hasar oranları ile çalışıldığı için de davacının ek prim ödemekle yükümlü olduğunu, ödenmeyen komisyonlar, %2 ek komisyonlar, hasarsızlık primleri, birikmiş komisyon alacakları vb. alacakların talep edilmesine rağmen davalının ödemekten kaçındığını ve TTKndaki fesih ihbar sürelerine de uymadan acenteliği tek taraflı olarak feshettiğini, bu nedenle davacının, 5 yıllık dönemde müvekkilinin almaya hak kazandığı yıllık komisyon ve diğer ödemelerin ortalaması nispetinde tazminat ödemesi gerektiğini, bahse konu alacakların tamamının bizzat davalının imza ve kaşesini taşıyan muavin defter hesap özetleri ile belgelendiğini, davalının işbu borcunu ödememesi nedeniyle İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak davalının ” takip konusu borç tutarı kadar borcu bulunmadığı” gerekçesi ile icra takibine itiraz ettiğini, haksız itirazın iptalini ve takibin devamına, alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davacının son 2 yıllık üretim yetersizliği nedeniyle ve potansiyelini artıracağına dair belirti de görülmediğinden acentelik sözleşmesinin feshedileceği hususunun 23/12/2011 tarihli yazı ile davacıya bildirildiğini, sözleşmenin 17. Maddedeki süreye uygun olarak Beşiktaş … Noterliğinin 08/02/2012 tarihli, … yevmiye numaralı, ihtarnamesi ile feshedildiğini, bu nedenle 3 aylık fesih ihbar süresi zarfında düzenlenen poliçelerden ötürü müvekkili şirketin ödeme yükümlülüğü altına girdiğine dair beyanın yersiz olduğunu, dava dilekçesi ekinde sunulan imza sirkülerinde de görüldüğü üzere, davacının faaliyetlerini sürdüremez duruma düştüğünü ve tasfiyeye girdiğini, tazminat talebinin de acentelik sözleşmesinin 17. Maddesi uyarınca dayanaksız olduğunu, müvekkili şirketin yasal ticari defterlerinin incelemesi sonucunda, alacak ya da borç miktarının ortaya çıkacağını, müvekkilinin muhasebe kayıtlarına göre alacak bakiyesinin 3.050,68-TL olduğunu, bunun yanı sıra davacının blokeli kredi kartı işlemlerinden kaynaklanan ek komisyon alacak tutarının 1.699-TL olduğunu ve alacak tutarlı toplam olan 4749,68-TL’nin davacıya ödenmesine karar verildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, Taraflar arasında imzalanan, 22/04/2004 tarihli acentelik sözleşmesinin 17. maddesi gereğince, sözleşmenin belirsiz süreli yapıldığı, davalı sigorta şirketi tarafından acenteye gönderilen 23/12/2011 tarihli yazı ile üretim yetersizliği nedeniyle acenteliğin feshedileceği bildirilmiş ise de, davalı sigorta şirketinin, acenteye, hangi hedefleri gerçekleştirmesi gerektiğiyle ilgili olarak belge dosyaya sunmadığı, acenteye verilen bir hedef olmadığı, acenteye verilen ve karşılık olarak mutabık kalınan hedefleri içeren yazılı bir belgenin de dosya kapsamında bulunmadığı, 08/02/2012 tarihli azil ve fesih ihtarnamesinde bir sebep belirtilmediği, bu kapsamda davalı sigorta şirketinin acentelik sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini ispat edemediği,davalı tarafından yapılan feshin, 6762 sayılı TTK.133 ve 134. Madde (6102 sayılı TTK mad.121/1-4 madde) sürelerine uyulmadan haksız olarak feshedildiği, acentenin komisyon, denkleştirme tazminatı, rapel ve bakiye alacaklarını, 5684 sayılı Kanunun 23. maddesinin 15.-16. Fıkraları,6102 sayılı sayılı TTK. 121 ve TTK 122 madde kapsamı doğrultusunda talep edebileceği, davalıdan, teknik bilirkişi raporu ile hesaplanan 22.453,58-TL. bakiye ve 25.708,03-TL. denkleştirme (portföy) tazminatı olmak üzere toplam 49.860,61-TL. Alacağı bulunduğundan, davanın kısmen kabulü ile davalının İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasından 49.860,61-TL. asıl alacak üzerinden yaptığı itirazın iptaline, asıl alacak tutarına takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına, fazla istemin reddine, alacağın % 20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: 1-Davacı vekili,icra takibine dayanak belge, davalı Sigorta Şirketinden sadır, davalı sigorta şirketinin kaşeli ve imzalı ticari defter çıktıları olduğunu, takibe dayanak olarak icra dosyasına ibraz edilen kendi ticari defter ve kayıtlarındaki kaşe ve imzaların kendisini bağlamadığına yönelik itiraz ve iddiada bulunmadığını,ticari defter çıktılarında yer alan davacı müvekkil şirket alacaklarının tenkis edilemeyeceğini, hukuka aykırılığın gereği olan portföy tazminatının mahkemece ve hükme esas raporda bilirkişilerce dikkate alınmamasının hatalı olduğunu, davalı şirketin ilgili dönem için acentelerine duyurusunu yapıp; vaat ettiği, davacı müvekkil şirketin acenteliğini sona erdirdiği tarihten sonra yayımladığı bir duyuru ile daha sonradan iptal ettiği, bu durumda ihtilaflı dönemde yürürlükte olan, acentelerin müşterilerine düzenledikleri poliçeler kapsamında yapılan hasar ödemelerinin çok düşük olması durumunda vermeyi vaat ettiği primlerin davacı müvekkil şirkete verilmesi gerektiğini, alacağın eksik hesaplanmasının hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. 2-Davalı vekili, ihtarnamede sebeb belirtilmediğinden feshin haklı nedene dayanmadığı yönündeki gerekçenin doğru olmadığını, 23.12.2011 tarih 8240 muhaberat no’lu yazıdan açık ve net bir şekilde görüldüğü üzere 2010-2011 yılı verileri çerçevesinde müvekkil şirketçe gerçekleştirilen acente verimlilik toplantısında davacının üretiminin yetersiz olduğunun tespit edildiği, sözleşmesinin üretim yetersizliğinden feshedileceğinin davacı tarafa bildirildiğini, akabinde keşide edilen 08.02.2012 tarihli “azilname ve fesih ihbarnamesi” ile acentelik sözleşmesi ile bu sözleşmeye bağlı ek sözleşmelerin feshedildiği, sözleşmenin muhik sebeple feshinin sabit olması karşısında ihbar süresinin aranmaması gerektiği hem yasa hem de sözleşme hükmü gereği olduğunu, üretim yetersizliği olmadığını davacının ispat ile yükümlü olduğunu,mahkemece ispat yükünün tersine çevrildiğini,uyuşmazlığa 6102 sayılı TTK’nun 122. maddesinin uygulanamayacağını ,sözleşmenin haklı feshedilmesi karşısında davacının talebinin reddi gerektiğini, davacının fesihde kusuru olmadığı düşünülse dahi davacı acentenin müvekkil şirkete yeni müşteriler sağladığı ve bunların sözleşmenin sona ermesinden sonra da müvekkil şirkete önemli çıkarlar sağlamaya devam ettiğinin davacı tarafça kanıtlanması gerekmesine karşın bu yönde herhangi bir delil ibraz edemediğini, dosyada birbirini teyit eden ve ticari defter ve kayıtlar bizzat yerinde incelenerek tanzim olunan raporlar varken hüküm kurmaya ve denetime elverişli bulunmayan vahim hesap hataları içeren 14/05/2019 tarihli kök rapor ve 10.03.2020 tarihli ek rapora itibar olunmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, usulünce tanzim ve tasdik edilmiş ticari defter ve kayıtlar yerine geçerliliği taraflarca tartışmalı olan ve tarafların ticari defter ve kayıtları ile de çelişen hesap özetlerinden yola çıkarak rapor tanzim edilmesinin usul ve yasaya açıkça olduğunu, likit olmayan alacaklar yönünden icra inkar tazminatına hükmolunmasının da usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Açılan dava, Acentelik sözleşmesinin haksız feshine dayalı komisyon alacaklarının ve denkleştirme tazminatının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasında imzalanan 22/04/2004 tarihli acentelik sözleşmesinin tarihi ve sözleşmenin feshi tarihi itibariyle uyuşmazlığa 6762 sayılı TTK hükümleri olup TTK.133 madde “Muayyen olmayan bir müddet için aktedilmiş olan acentelik mukavelesini,taraflardan her biri üç ay önce ihbar etmek şartıyla feshedebilir; mukavele ile bir müddet tayin edilmiş olsa dahi muhik sebeplerden dolayı akit her zaman fesih olunabilir. “ ve 134. Madde “Muhik bir sebep olmadan ve üç aylık ihbar müddetine riayet etmeksizin akdi fesheden taraf, başlanmış işlerin tamamlanmaması yüzünden diğer tarafın uğradığı zararı tazmine mecburdur. Müvekkilin veya acentenin iflas veya ölümü yahut hacir altına alınması sebebiyle acentelik mukavelesi sona ererse, işlerin tamamen görülmesi halinde acenteye verilmesi gereken ücret miktarına nispetle tayin olunacak münasip bir tazminat acenteye yahut … onun yerine geçenlere verilir. “ şeklinde düzenlenmiştir. Acentelik sözleşmesinin 17.maddesi ” İş bu Acentelik sözleşmesi 22.04.2004 tarihinden itibaren süresiz olarak yapılmıştır. Taraflardan her biri, bir ay evvel noter aracılığı ile veya iadeli taahhütlü bir mektup ile bildirmek kaydıyla sözleşmeyi her zaman feshedebilir. Ancak Acente sözleşme hükümlerine, kanunlara ve şirketçe verilecek talimata uymazsa veya diğer herhangi bir sebep varsa şirket sözleşmeyi bir aylık ihbar müddeti aranmaksızın derhal feshedebilir…Sözleşmenin Acente veya şirket tarafından feshi halinde Acente, portföy mülkiyeti veya başka bir tazminat talebinde bulunamaz.” hükmünü içermektedir. Taraflar arasındaki sözleşme davacı tarafından 23.12.2011 tarihli yazı ile 2010-2011 yılı verileri çerçevesinde üretimin yetersiz olduğunun tespit edildiği,acentelik sözleşmesinin üretim yetersizliğinden feshedileceğinin beyan edilerek davacı tarafa gönderildiği ve 26.12.2011 tarihinde tebliğ edildiği,takiben Beyoğlu 15.Noterliği 08.02.2012 tarihli “azilname ve fesih ihbarnamesi” ile acentelik sözleşmesi ile bu sözleşmeye bağlı ek sözleşmelerin feshedildiğinin davalıya bildirildiği dosyaya sunulu delillerden görülmektedir. Buna göre ihbar öneline uyulduğu anlaşılmakla birlikte takibe konu denkleştirme tazminatının istenebilmesi için 6762 sayılı TTK ‘nun 133-134 maddeleri uyarınca sözleşmenin feshinin haklı nedene dayanıp dayanmadığı ve Acente’nin sözleşmenin feshinde kusurlu olup olmadığı belirlenmelidir. Davalı taraf sözleşmenin feshini Acentenin üretim yetersizliğine bağlamış olup yaptırılan bilirkişi incelemesinde Davacının 2010 yılı üretiminin 163.720- ve 2011 yılı üretiminin 114.933-TL olduğu, Acentelik sözleşmesi ve ek sözleşmelerde Acenteye belli bir üretim seviyesinde faaliyet göstermek üzere hedef getirilmediği ve dosyaya ibraz edilen kayıt ve belgelerde potansiyelin düşüklüğünü kanıtlayacak delil sunulmadığından sözleşmenin feshinin haklı olmadığının kabulü gerekir.Davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Acentelik sözleşmesinin feshi haklı nedene dayanmadığından Davacı tarafın 6762 sayılı TTK.133 ve 134. Madde hükümleri uyarınca denkleştirme tazminatı isteme hakkı mevcut olmakla birlikte acentenin denkleştirme tazminatı talep edilebilmesi için aranan koşullar; acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da “önemli menfaatler” elde edilmesi, acentenin ücret kaybına uğraması, denkleştirme ödenmesinin hakkaniyete uygun olmasıdır. Sigortacılık Kanunu’nda denkleştirme için aranan kıstaslar ise müvekkilinin menfaati ve hakkaniyetttir. Denkleştirme talebi için kanunun aradığı şartlar kümülatiftir. Bu bağlamda, öncelikle yeni müşteri çevresinin yaratıldığını, var olan müşterilerle ilişkinin geliştirilip genişletildiğini ve bu müşteriler sebebiyle müvekkilinin önemli menfaatler elde ettiğini ispat yükü acente üzerindedir. Buna mukabil müvekkil, denkleştirme talebinin hakkaniyete uygun olmadığını veya bedelin indirilmesi gerektiğini ispat yükü altındadır (Aslan Kaya, Acentelik, 2013 Baskı, sayfa 102 vd., 227 vd.) (Yargıtay 11 HD 2016/2170 E.- 2017/2780 K. Sayılı ve 10.05.2017 tarihli ilamı) Buradan da anlaşılacağı üzere somut olayda sadece sözleşmenin sona ermesi yeterli olmayıp aynı zamanda diğer koşulunda ispatlanması gerekmekte ise de Acentenin yeni müşteri çevresi yarattığı, var olan müşterilerle ilişkinin geliştirilip genişletildiği ve bu müşteriler sebebiyle davalının önemli menfaatler elde ettiği yönünde somut deliller ibraz edilmemiş olup bu husus denkleştirme tazminatı hesaplaması yapılmadan önce bilirkişi tarafından da raporda vurgulandığı,acentenin 2010 yılında 163.720-TL ,2011 yılında 114.933-TL toplam üretim miktarına bakıldığında davalının davacının portföyünden önemli miktarda menfaat elde edeceğinden söz edilemeyeceği ,önemli menfaat elde etme şartı mevcut olmadığından davacının denkleştirme tazminatı talep etmesi mümkün değildir.Davalı vekilinin denkleştirme tazminatı talep edilemeyeceğine yönelik istinaf sebebi yerindedir. Acentelik sözleşmesinin 19.maddesinde taraflar arasındaki ihtilaflarda şirket defter ve kayıtları esas alınacağının kararlaştırıldığı, hükme esas alınan 14/05/2019 tarihli kök rapor ve 10.03.2020 tarihli ek raporda bu maddeye atıf yaparak davalı ticari defter, kayıt ve belgelerinin ve ayrıca davacının takibe dayanak yaptığı dokümanların incelenerek raporun hazırlandığı, yapılan incelemenin taraflar arasındaki delil sözleşmesine uygun olduğu, daha önce alınan raporların birbiri ile ve hesaplarla karşılaştırmasının yapıldığı, her bir alacak talebi yönünden ayrı başlıklar altında inceleme oluşturulduğu ve ek raporda itirazların giderildiği anlaşılmakla davalının fesih ihtarnamesinde varlığını kabul ettiği 1.699-TL ek komisyon alacağına ilaveten davacının 22.453,58- TL alacağının bulunduğu tespit edilmekle taraf vekillerinin bilirkişi raporunun yetersizliğine yönelik istinaf sebeplerinin yerinde görülmemiştir. İİK’nın 67. maddesi uyarınca, itirazın iptali davasında borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilir. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi gerekmektedir. Bu kapsamda takip ve dava konusu komisyon alacakları yönünden alacak likit olup davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde değildir. Kaldırma sebebine göre denkleştirme tazminatı yönünden ise değerlendirme yapılmasına gerek duyulmamıştır. Açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde olmadığından istinaf başvurusunun esastan reddine, denkleştirme tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi yerinde olmadığından davalı vekilinin bu hususa yönelik istinaf sebebi yerinde bulunduğundan istinaf başvurusunun kabulüne, belirtilen hata nedeniyle yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden kararın kaldırılarak “Davacının davasının kısmen kabulü ile davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından 24.152,58 TL asıl alacak üzerinden yaptığı itirazın iptaline, asıl alacak tutarına takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına, fazla istemin reddine,alacağın %20’si oranda hesaplanan icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine ,davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine,” karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/06/2020 Tarih 2014/612 Esas – 2020/289 Karar sayılı kararının HMK.’nın 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın kısmen kabulü ile, davalının İstanbul 30. İcra Dairesinin 2013/6589 Esas sayılı dosyasında itirazının 24.152,58-TL asıl alacak bakımından iptaline, asıl alacak tutarına takip tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, fazla istemin reddine, Alacağın %20’si oranında hesaplanan 4.830,51-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine,”İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak ; “Alınması gereken 1.649,86-TL nispi karar ve ilam harcından mahkeme veznesine yatırılan 1.118,40-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 531,46-TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yatırılan 1.143,6‬0-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından yapılan 4.800-TL bilirkişi ücreti ve 375-TL posta masrafı olmak üzere toplam 5.175‬-TL yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 1.355-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Davalı tarafından yapılan 43-TL posta masrafından ibaret yargı giderinin davanın reddi oranında hesaplanan 32-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, Davacı lehine taktir olunan 9.200-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davanın reddolunan kısmı üzerinden davalı lehine taktir olunan 10.897,07-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,5‬0‬-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 851,50-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davacı tarafından yapılan 49-TL istinaf yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 15-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalanınüzerinde bırakılmasına, Davalı tarafından yapılan 36,10-TL istinaf yargı giderinin davanın reddi oranında hesaplanan 27-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalanın üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 16/03/2023