Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/990 E. 2023/715 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/990
KARAR NO: 2023/715
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/02/2020
NUMARASI: 2016/1005 Esas – 2020/177 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/05/2023
Davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili ile … San. Tic. Ltd. Şti arasında imzalanan genel kredi sözleşmeleri gereğince borçlu firmaya kredi kullandırıldığını, davalıların ise sözleşmeleri müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, borcun ödenmemesi üzerine davalılara borcun ödenmesi yönünde ihtarname gönderildiğini, ödeme yapılmaması üzerine alacağın tahsili için davalılar hakkında İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalıların takibe haksız olarak itiraz ettiklerini, davalıların kefil sıfatıyla kredi borcundan sorumlu olduklarını, müvekkilince talep edilen faiz oranının kanuna ve sözleşmeye uygun olduğunu, sözleşme ile alacağa %72 oranında temerrüt faizi uygulanmasının kabul edildiğini belirterek, davalıların takibe yönelik itirazlarının iptali ile takibin devamına, davalılar aleyhine alacağın %40’ından az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; 02/07/2012 tarihli kefalet sözleşmesinde kefil olarak yer alan müvekkillerinin eşlerinin imzalarının geçerli bir imza mahiyetini taşımadığını, sözleşme tarihi itibariyle kefalette eş rızasının arandığını, sözleşmede atılmış olan eş rızasına ilişkin imzaların müvekkillerinin eşlerine ait olmadığını, ilgili bölümde yazılan gerekli bilgilerin tamamen aynı kişi tarafından yazıldığını, bu nedenle davacı ile müvekkilleri …, …, … ve … arasında geçerli bir kefalet ilişkisi bulunmadığını, 15/05/2014 tarihli kefalet sözleşmesinin de şekil şartlarına aykırılık teşkil etmesi nedeniyle geçersiz olduğunu, bu kefalet sözleşmesinde müvekkilleri … ve …’in sorumlu oldukları azami miktar, kefalet tarihi ve müteselsil kefilliğe ilişkin ifadelerin tamamının ve ayrıca kefalet tarihinin aynı kişi tarafından yazılmış olduğunu, bu nedenle TBK’nın 583. maddesine aykırı olan kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu, ayrıca kefalet sözleşmesinde kefil olunan miktar ve kefalet verilen kredi müvekkilleri açısından belirlenebilir olmadığından sözleşmenin geçersiz olduğunu, davacının talep ettiği %72 faiz oranının TBK’nın 88 ve 120. maddelerine aykırı olduğunu, sözleşmeye eklenen ve müvekkilleri ile müzakere edilmeyen genel işlem koşulu niteliğindeki hükümlerin geçersiz sayılması gerektiğini, ayrıca alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı talep edilemeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesin talep emiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davalıların 02/07/2012 ve 15/05/2014 tarihli sözleşmeleri müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, davalı şahısların borçlu şirketin ortak ve yetkilisi oldukları, sözleşme tarihleri itibariyle kefil … Tekstil yetkilisinin davalı … ve …Tekstil yetkilisinin de diğer davalı … olduğu, davalı gerçek kişilerin her iki sözleşme tarihi itibariyle evli oldukları, 02/07/2012 tarihli genel kredi sözleşmesinin düzenlendiği tarihte henüz TBK 584 maddesi 3. fıkrası yürürlükte olmadığından, kredi sözleşmesinde kefil sıfatıyla imzası bulunan şahıs davalıların eşlerinin usulüne uygun şekilde alınmış rızalarının bulunmasının zorunlu olduğu, eş rızasına ilişkin imzalar üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesinde, şahıs davalıların eşlerine atfen atılan imzaların davalıların eşlerine ait olmadığının belirlendiği, bu durumda 02/07/2012 tarihli sözleşme için şahıs davalılar yönünden eş rızası koşulunun yerine gelmediği, dolayısıyla geçerli bir kefalet ilişkisi kurulmadığının söylenebileceği, kefilin sorumlu olduğu miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil sıfatıyla yükümlülük altına girdiğini, kefalet sözleşmesini kendi el yazısıyla yazmasının şart olduğu, aksi halde kefalet sözleşmesinin geçerli olmayacağı, alınan Adli Tıp Kurulu raporunda, davalılardan … ile … Tekstil ve … Tekstil yetkilisinin imzalarının üstündeki yazıların bu kişilere ait olmadığının saptandığı, davalılar … , … ve…’in imzalarının üstündeki yazıların ise bu şahıslara ait olduğunun belirlendiği, gelinen noktada davalı şahıs kefiller …, … ve … yönünden geçerli bir eş rızası bulunmadığından, davalı … yönünden hem geçerli bir eş rızası olmadığından hem de kefalet beyanı TBK 583 maddesinde öngörülen şekilde kefil tarafından yazılmadığından, kefil şirketler yönünden ise kefalet beyanlarının şirket yetkilileri tarafından yazılmamış olmasından ötürü, geçerli bir kefalet sözleşmesinden söz edilemeyecek olup, davalıların bu sözleşmeden kaynaklı borçtan sorumlu tutulmalarının mümkün görülmediği, 15/05/2014 tarihli ikinci sözleşme tarihi itibariyle TBK 584/3 fıkrası gereği asıl borçlu şirketin ortak ve yetkilisi durumundaki şahıs davalılar yönünden eş rızasının aranmayacağı, alınan raporda bu sözleşme bakımından … ile … Tekstil … Tekstil’in kefalet beyanlarının davalı şahıs ve şirketler yönünden de yetkililerine ait olmadığının tespit edildiği, bu durumda TBK 583 maddesinde zorunlu kılınan şekil şartları davalılar … ve … yönünden yerine getirilmiş olup, diğer davalı kefiller yönünden ise geçerli bir kefalet sözleşmesinin varlığından bahsedilmesinin mümkün olamayacağı, bilirkişi tarafından 15/05/2015 tarihli sözleşme öncesinde kullandırılan kredi nedeniyle asıl borç tutarının 120.578,42-TL, işlemiş akdi faizin 1.326,36-TL, takip tarihine kadar işlemiş %72 temerrüt faizinin 32.797,33-TL ve takip tarihi itibariyle kredi borcunun toplam 154.702,11-TL olduğunun tespit edildiği, bilirkişi ek raporunda her iki kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılan krediler nedeniyle takip tarihi itibariyle talep edilebilecek toplam tutarın 1.156.743,65-TL asıl alacak, 281.265,70-TL işlemiş faiz, 300-TL ihtiyati haciz gideri olmak üzere 1.438.309,35-TL olarak belirlendiği, bu tutardan 02/07/2012 tarihli kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılan krediden kaynaklı 120.578,42-TL asıl alacak ile 34.123,69-TL işlemiş faizin düşülmesi gerektiği, bu tutarın düşülmesi sonucu talep edilebilecek alacağın 1.052.721,32-TL asıl alacak, 255.315,93-TL işlemiş faiz ve 300-TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere 1.308.337,25-TL olarak belirlendiği, sözleşmelerde davacının kefillerden çek depo talebinde bulunabileceğine ilişkin açık bir düzenleme bulunmadığından, davalıların gayrı nakit alacaktan sorumlu tutulamayacakları, talep edilen temerrüt faiz oranının yerinde olduğu, tarafların tacir olması ve sözleşme serbestisi hükümleri bir arada gözetildiğinde, davalıların genel işlem koşulu yönündeki savunmasının da yerinde görülmediği gerekçesiyle, davalılar … ve … aleyhine açılan davanın kısmen kabulüyle bu davalıların takibe yönelik itirazının kısmen iptaline, takibin bu davalılar yönünden 1.052.721,32-TL asıl alacak, 255.315,93-TL işlemiş faiz ve 300-TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere toplam 1.308.337,25-TL üzerinden devamına, diğer davalılara yönelik davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili; davalıların imza itirazları üzerine mahkemece sadece yazı ve tarih incelemesi yaptırılmış olup, imza incelemesi yaptırılmadığını, mahkemeden kapsamlı bir inceleme yaptırılmasını talep etmiş olmalarına rağmen mahkemece sadece adli tıp raporu doğrultusunda karar verildiğini, mahkemece yeterli yazı ve imza örneği alınmadığını, bu nedenle bilirkişi incelemesinin yetersiz olduğunu, bu konudaki itirazlarının dikkate alınmadığını, aynı zamanda kefiller yönünden imza incelemesi de yapılması gerektiğini, kredili mevduat hesabı alacağı yönünden bankanın genelgesi ve sözleşmeler gereği uygulanması gereken faiz oranı %36 olmasına rağmen %30,24 oranının esas alınmasının hatalı olduğunu, genel kredi sözleşmesinin 4.2. maddesi kapsamında müvekkili tarafından Merkez Bankasına bildirilen en yüksek ticari kredi faiz oranı %36 olup, bu oranın %100 fazlası olan %72 oranında temerrüt faizi uygulanması gerektiğini, mahkemece her iki sözleşmeden doğan alacak miktarının adli tıp raporu gözetilerek hesaplanmasının istenildiğini, ancak bilirkişi tarafından bu hesaplama yapılmadığı için mahkemece resen hesaplama yapıldığını, ancak bu hesaplamanın alacağı doğru şekilde yansıtmadığını, adli tıp raporuna yönelik itirazları doğrultusunda yeni bir rapor alınmadığı için, bu rapora istinaden davalıların sorumlu oldukları tutarın hesaplanmasının yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Somut olayda; davacı banka ile dava dışı asıl borçlu … Otomotiv arasında 02.07.2012 ve 15.05.2014 tarihli genel kredi sözleşmeleri akdedildiği, davalıların da her iki sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, sadece …’in ikinci sözleşmede kefil olarak yer almadığı, kredi borçlarının ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek 01.12.2015 tarihinde borçlu ve kefillere kat ihtarnamesi keşide edildiği, kat ihtarının 03.12.2015 tarihinde borçlu ve kefillere tebliğine rağmen borcun ödenmemesi üzerine davalılar aleyhine İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı, davalı kefillerin süresinde borca itirazları üzerine işbu davanın açıldığı, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davalılar … ve … aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne, diğer davalılar aleyhine açılan davanın ise eş rızasının bulunmaması ve kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu gerekçesiyle reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Davalılar tarafından; 02/07/2012 tarihli kefalet sözleşmesinde eş rızasına ilişkin imzaların kefil olan müvekkillerinin eşlerine ait olmadığı, kefalete ilişkin el yazıları müvekkillerine ait olup tüm yazıların aynı kişi tarafından yazıldığı, bu nedenle kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu, 15/05/2014 tarihli kefalet sözleşmesinde ise davalılar … ve …’in sorumlu oldukları azami miktar, kefalet tarihi ve müteselsil kefilliğe ilişkin ifadelerin tamamının ve ayrıca kefalet tarihinin aynı kişi tarafından yazılmış olduğu, bu nedenle bu sözleşmenin de şekil şartlarına aykırılık nedeniyle geçersiz olduğu ileri sürülmüştür. Davalı gerçek kişi kefiller ilk sözleşme tarihi olan 02.07.2012 tarihi itibariyle asıl borçlu … Otomotiv şirketinin ortak ve yöneticisidirler. 6098 sayılı TBK’nın 584/1. maddesinde, eşlerden birinin, mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabileceği, bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olmasının şart olduğu hüküm altına alınmıştır. Maddeye 28.03.2013 tarihinde yapılan değişiklik ile eklenen 3. fıkrada, şirket ortak ve yöneticilerinin şirket lehine verdikleri kefaletlerde eş rızasının aranmayacağı belirtilmiştir. Ancak bu fıkra Resmi Gazete’de yayımı tarihinde yürürlüğe girmiş olup, geçmişe etkili olacağı yönünde bir hüküm de bulunmadığından, somut olayda davalıların kefaleti eş rızasına tabidir. Mahkemece eş rızasına ilişkin imzalar üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen adli tıp raporunda; kefil olan gerçek kişilerin eşlerine atfen eş rızasına ilişkin olarak atılan imzaların, bu kişilerin eşlerine ait olmadığı tespit edilmiştir. TBK’nın 583/1 maddesi, “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” hükmünü haizdir. Mahkemece alınan adli tıp raporunda; 02.07.2012 tarihli sözleşmede davalılardan … ile … Tekstil ve … Tekstil yetkililerine ait imzalar üzerinde bulunan kefalete ilişkin yazı ve tarihlerin bu kişilerin eli ürünü olmadığı, 15.05.2014 tarihli sözleşmede ise davalılardan … ile … Tekstil ve … Tekstil’e ait imzalar üzerinde bulunan kefalete ilişkin yazı ve tarihlerin bu kişilerin eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir. Ayrıca davalıların kefalet imzasına yönelik bir imza itirazı bulunmadığından, kefiller yönünden imza incelemesi yaptırılmamış olması bir eksiklik olarak kabul edilemeyecektir. Mahkemece bu hususta alınan rapor yeterli ve hüküm kurmaya elverişli olup, davacı vekilinin raporun eksik incelemeye dayalı olduğu yönündeki istinaf nedeni yerinde değildir. Alınan adli tıp raporu doğrultusunda 02.07.2012 tarihli sözleşmede yer alan davalı gerçek kişi kefillerin eş rızasının bulunmadığı, gerçek kişi kefillerden … ile kefil olan şirketlere ait kefalete ilişkin yazı ve tarihlerin … ile kefil şirket yetkililerine ait olmadığı, bu kefiller bakımından da kefalet sözleşmesinin TBK’nın 583/1 maddesinde düzenlenen şekil şartlarını taşımadığı anlaşılmakla, kefalet sözleşmeleri geçersiz olup, davalıların kefil sıfatıyla 02.07.2012 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan kredi borcundan sorumlu tutulmaları mümkün değildir. 15.05.2014 tarihli sözleşmede ise davalılardan … ile … Tekstil ve … Tekstil yetkililerine ait ait imzalar üzerinde bulunan kefalete ilişkin yazı ve tarihlerin bu kişilerin eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle bu davalılar bakımından söz konusu kefalet sözleşmesi de geçersizdir. Ancak bu ikinci sözleşmede davalılardan … ve …’e ait imzalar üzerinde bulunan kefalete ilişkin yazı ve tarihlerin bu kişilerin eli ürünü olduğu tespit edilmiş olup, kefalet sözleşmesi bu davalılar bakımından geçerlidir. Sözleşme tarihi itibariyle borçlu şirketin ortağı olduğu anlaşılan bu davalıların kefaleti eş rızasına da tabi değildir. Bu nedenle mahkemece bu davalıların ikinci sözleşme kapsamında sorumluluğuna hükmedilmesi yerindedir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; ilk sözleşme kapsamında borçlu şirkete 09.05.2014 tarihinde kullandırılan kredi alacağının 120.578,42-TL asıl alacak ve 34.123,69-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 154.702,11-TL olduğu, diğer tüm kredilerin ikinci sözleşme tarihinden sonra kullandırıldığı tespit edilmiştir. Taraflar arasında düzenlenmiş olan 02.07.2012 tarihli ilk sözleşmedeki kefaletlerin geçersiz olduğu tespit edilmiş olmakla, mahkemece, bilirkişi tarafından tespit edilen her iki kredi sözleşmesinden kaynaklanan toplam alacak tutarından, ilk sözleşme gereği kullandırılan krediden kaynaklanan toplam 154.702,11-TL alacağın çıkarılması suretiyle, kalan alacak bakımından ikinci sözleşmede geçerli kefaletleri bulunan … ve …’in sorumluluğuna hükmedilmesi yerinde olup, davacı vekilinin bu hesaplamaya yönelik olarak ileri sürdüğü istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. TCMB’nin yayımladığı Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kar ve Zarara Katılma Oranları ile Kredi İşlemlerinde Faiz Dışında Sağlanacak Diğer Menfaatler Hakkında Tebliğin 4. maddesinin 1. fıkrasına eklenen cümle, “KMH hesaplarında uygulanacak azami akdi ve gecikme faiz oranları, 02.04.2006 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Kredi Kartı İşlemlerinde Uygulanacak Azami Faiz Oranları Hakkındaki Tebliğ’in (Sayı 2006/1) 3.maddesinde belirlenen akdi ve gecikme faizi oranlarını geçemez” hükmünü haizdir. Somut olayda da alacağın bir kısmı davacı banka tarafından borçlu şirkete kullandırılan KMH kredisinden kaynaklanmaktadır. Bu durumda KMH alacağı yönünden faiz bakımından kredi kartlarına ilişkin 5464 sayılı Kanun hükümleri uygulanacaktır. Mahkemece de bu hükme uygun olarak yapılan hesaplamaya itibar edilerek %30,24 oranında temerrüt faizine hükmedilmiştir. Söz konusu akdi ve temerrüt faizi oranları TCMB tarafından belirlenmekte olduğundan, davacı vekilinin faiz oranının hatalı uygulandığı yönündeki istinaf nedeni de yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle, mahkemece verilen hükme yönelik ileri sürülen istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, davalılar tarafından yapılan 5,50-TL istinaf yargı giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.11/05/2023