Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/985 E. 2022/1549 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/985
KARAR NO: 2022/1549
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/06/2020
NUMARASI: 2019/145 Esas – 2020/324 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/11/2022
Davanın reddine ilişkin verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilin her türlü büyükbaş, küçükbaş ve evcil hayvan bakım üretim ve ticareti ile her türlü tarımsal ürünün üretim ve ticareti ile iştigal ettiğini, müvekkili şirket tarafından davalıya aralarındaki anlaşmaya uygun olarak değişik tarihlerde ürün satışı ve teslimi yapıldığını, bu ürünler nedeniyle 13.859,55-TL alacağı doğduğunu, bu bedelin ödenmediğini, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından başlatılan icra takibine, davalı tarafından itiraz edildiğini, davalının haksız ve kötü niyetli olduğunu, arabuluculuğa başvurduklarını ancak anlaşma sağlanamadığını belirterek itirazın iptali takibin devamını davalı hakkında %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili davaya cevap dilekçesi ibraz etmemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 6’ya göre; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” 6100 sayılı HMK m. 190’a göre; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” Her iki madde birlikte değerlendirildiğinde ve davacının delil olarak dayandığı kendi ticari defterlerinin 6100 sayılı HMK m. 222/II’ye göre delil olma niteliğinde olmadığına, HMK m. 200’e göre de parasal sınır olarak senetle ispat sınırının üzerinde dava değerinin bulunmasına karşın davacının başkaca bir delil sunamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; davacı defterlerinin birbiri ile uyumlu olduğunu,kayıtların birbirini doğruladığını, davacı defterlerinin açılış kapanış tasdiklerinin süresi içinde yapılmadığı bu nedenle delil vasfına haiz olmadığı belirtilmiş ise de, kapanışlar süresinde yapılmamış olsa da yevmiye defteri, envanter defteri ve defteri kebirin uyumlu olup defter kayıtlarının birbirini doğruladığını, alacağın varlığının defter kayıtları ile sabit olduğunu, müvekkili şirket tarafından davalıya aralarındaki ticari ilişkiye dayalı olarak değişik tarihlerde ürün satışı ve teslimi yapıldığını, taraflar arasındaki ticari ilişkinin mevcut olduğunun tartışmasız olduğunu, bunun yanında davalı ile müvekkili şirket yetkilisinin ticari alışveriş neticesinde gelişen şahsi dostluklarına istinaden birbirlerine şahsi borçta verdiklerini, müvekkil şirkette ön muhasebe olarak tutulan resmi olmayan kayıtlarda tüm müşterilerin giriş ve çıkışının takip edildiğini, bu hesaplar hakkında müşterilere bilgi vermek adına SMS programıyla cep telefonlarına mesaj gönderildiğini, bu SMS sisteminden davalının elden aldığı şahsi borçlara ilişkinde bilgilendirme mesajı gittiğini, bu mesajlar hazır mesaj olarak gönderildiğinden davalının mal alım mesajı şeklinde borçlandırıldığını ancak fatura numarasının boş bırakıldığını, dolayısıyla şahsi borç ilişkisinden kaynaklanan bu alışverişlerin müvekkilin ticari defter ve kayıtlarında yer almadığını, ancak SMS sisteminden mesaj gönderildiği için iki kayıt arasında fark ortaya çıktığını, bilirkişi raporunda tespit edilen ve mahkemenin gerekçeli kararında sözünü ettiği ve defterlerde yer almayan ödemelerin müvekkilinin şahsi hesaplara yönelik tahsilatlar olduğunu, davalının 3.800-TL, 300-TL ve 5.000-TL şahsi alacak ödemesi yaptığını, kararın yerinde olmadığını belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Alacaklı tarafından borçlu aleyhine cari hesap alacağına istinaden 13.859,55-TL’nin tahsili amacıyla 11.12.2018 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, borçlu tarafından 24.12.2018 tarihinde herhangi bir borcun bulunmadığı belirtilerek borca itiraz edildiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafından taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu, bu ilişki kapsamında değişik tarihlerde ürün satışı ve teslimi yapıldığını, toplam bakiyenin ödenmemesi nedeniyle ilamsız icra takibi başlattıklarını, davalı tarafından yapılan bir kısım ödemelerin davalının şahsi borcuna ilişkin olduğunu ileri sürülmüştür. Dosyada mevcut taraflar arasındaki maillerden anlaşıldığına göre taraflar arasında ürün satışına ilişkin ticari ilişkinin haricinde şahsi ilişki bulunduğu, davalı tarafından 22/10/2018 tarihinde 3.800-TL 04/09/2018 tarihinde 8.000-TL yapılan ödemenin şirket yetkilisi …’in şahsı adına yapıldığı, şirket adına yapılmadığı anlaşılmıştır. Takibe konu 08/10/2018 tarihli 5.145,30-TL ve 17/10/2018 tarihli 6.512-TL bedelli 2 adet faturadan kaynaklanan bakiye borcun davacı cari hesabında 11.490,23-TL olduğu,taraflar arasında süreklilik arz eden yem satışına ilişkin bir ticari ilişki bulunduğu ,yapılan ödemelerin ve bakiye borcun otomatik olarak davalıya bildirildiği ,delil niteliğinde kabulü gereken elektronik ortamda gönderilen mesajlar,davalı tarafından yapılan makbuzlu ödemeler bir arada değerlendirildiğinde borç miktarının cari hesap bakiyesini teşkil eden 11.490,23-TL olarak kabulü gerekmektedir. Uyuşmazlığın davalı tarafından yapılan bir kısım ödemelerin sorca karşılık yapılıp yapılmadığı noktasında olduğu,davacı vekili tarafından bu ödemelerin şirket yetkilisine olan borç karşılığı yapıldığı ileri sürüldüğü,süre gelen ticari ilişkide tüm ödemeler makbuzla veya banka havalesi ile şirket adına yapılmışken yukarıda yazılı iki ayrı ödeme şirket yetkilisi adına yapıldığı bir arada değerlendirildiğinde bu ödemelerin cari hesaba yapılmadığının kabulü gerekir. Dekontlarda bir açıklama yer almaması nedeniyle mevcut bir borcun ödendiği yolunda yasal karine mevcuttur.İki ödeme dikkate alınmadan bu faturalar miktarı kadar davalının davacı şirkete borçlu olduğunun kabulü gerekir.Takibe konu cari hesapda yer alan son fatura 30/11/2018 tarihli 2.369,32-TL bedelli vade farkı faturası yönünden ise taraflar arasında vade farkı uygulanacağına ilişkin bir sözleşme sunulmamış,teamülün varlığı da iddia edilip kanıtlanamamıştır. Vade farkı istenebilmesi için, taraflar arasında bu konuda yazılı bir sözleşme hükmü veya teamül halini almış fiili bir uygulamanın bulunması gerekmektedir.Vade farkı faturasının da davalıdan tahsili istemi yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ; davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir. İstinaf nedeni yerinde görülen davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılmasına, yapılan hata eksiklik nedeniyle yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından yeniden hüküm verilmesine ,davanın kısmen kabulüne fazla istemin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/06/2020 Tarih 2019/145 Esas – 2020/324 Karar sayılı kararının HMK.’nın 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın kısmen kabulüne, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takibine yönelik itirazının 11.490,23-TL asıl alacak bakımından kısmen iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi işletilerek devamına,fazla istemin reddine, Asıl alacak üzerinden %20 oranında hesaplanan 2.298-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 784,89-TL nispi karar ve ilam harcından mahkeme veznesine yatırılan 167,39-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 617,5‬0-TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yatırılan 218,19-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından yapılan 700-TL bilirkişi ücreti ve 137-TL posta masrafı olmak üzere toplam 837-TL yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 694-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Davacı lehine taktir olunan 9.200-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davanın reddolunan kısmı üzerinden davalı lehine taktir olunan 2.369,32-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ” Davacı tarafından yatırılan 54,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Hükümden sonra davacı yan gider avansından karşılanan 48-TL posta masrafının davanın kabulü oranında hesaplanan 40-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 03/11/2022