Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/979 E. 2023/9 K. 02.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/979
KARAR NO: 2023/9
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/03/2020
NUMARASI: 2018/690 Esas – 2020/176 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/01/2023
Davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; taraflar arasında mal alım satımına dayalı ticari ilişkide müvekkili tarafından düzenlenen 5 adet kur farkı faturasının davalıya tebliğ edildiğini, davalının faturalara yasal sürede itiraz etmediğini, ancak bedellerini ödemediğini, alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına,müvekkili davacı lehine %20 orandan az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; icra takibinin yetkili olmayan icra dairesince yapıldığını, taraflar arasında kur farkına ilişkin uygulama veya yazılı anlaşma bulunmadığını, buna rağmen davacının iki adet kur farkı faturası düzenleyerek müvekkiline gönderdiğini, davacının talebi üzerine bu iki faturanın müvekkili defterlerine kaydedilip iade faturası düzenlendiğini, davacının iade faturasına itiraz etmediğini, dava konusu diğer üç faturanın ise müvekkiline gönderilmediğini, dolayısıyla müvekkilinin davacıya borcunun olmadığını, müvekkilinin takip öncesi temerrüde düşürülmemiş olması nedeniyle davacının işlemiş faiz talebinin de haksız olduğunu savunarak davanın reddine ve %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; ilk olarak 05/12/2017 tarihli kararla davalı tarafın icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın HMK’nun 10. ve TBK’nun 89.maddesi gereğince yerinde görülmediği, kur farkı faturalarının bir kısmının davalı defterlerinde dahi kayıtlı olduğu, taraflar arasında kur farkı faturası düzenlenmesine ilişkin teamül oluştuğu, buna göre davacının takip tarihi itibariyle 52.750,77-TL alacak talebinde haklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, itirazın kısmen iptaline, takibin 52.750,77- TL asıl alacak yönünden devamına, fazla istemin reddine, tarafların tazminat taleplerinin reddine, davadan sonra yapılan 16.761,03- TL ödemenin icra müdürlüğünce infazda dikkate alınmasına karar verilmiştir.Kararın davalı tarafça istinafı üzerine, Dairemizin 01/11/2018 tarihli 2018/267 E. 2018/1361 K. Sayılı kararıyla, kur farkı alacağının talep edilebilmesi için sözleşmede bu konuda hüküm bulunması ya da akdi ilişkinin yabancı para borcu üzerinden kurulması gerektiği, kur farkının talep edilebilmesinin mümkün görülmesi halinde kur farkı faturalarının yasal dayanağı olan tüm faturaların celbedilmesi gerektiği, ödemelerin çekle yapılmış olması halinde kur farkının fiyatlandırılarak çekin miktar hanesine yazıldığı, bu hususlarda inceleme ve araştırma yapılmadan verilen kararın isabetsiz olduğu, davalı tarafından düzenlenen iade faturasının davacı tarafından BA bildirimine konu edilip edilmediğinin araştırılması gerektiği, yine … ve … sayılı faturalara ilişkin davacı vekilinin 13/07/2017 tarihli dilekçesindeki ödeme tarihlerine ilişkin beyanı ile bilirkişi raporunda tespit edilen ödeme tarihleri arasındaki çelişkinin giderilmesi gerektiği belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Mahkemece, davacı tarafından davalıya gönderilen 22/01/2015 tarihli 15 nolu sipariş teyit formunda teklif edilen birim fiyatın ABD Doları cinsinden olduğu, ödeme yapılan günkü TCMB USD satış kurunun baz alınacağının kararlaştırıldığı, sipariş formunda davalı şirketin kaşe ve imzasının bulunduğu, buna göre taraflar arasındaki ticari ilişkinin USD cinsinden kurulduğu, kur farkı faturaların dayanağı olan tüm faturaların celbedildiği, davacının ticari defterlerine göre bakiyenin 16.435,78-USD (48.442,82-TL), davalının ticari defterlerine göre ise bakiyenin 16.435,94-USD (48.440,29 TL) olduğunun tespit edildiği, davalının düzenlediği iade faturalarının davacı şirketin BA formunda vergi olarak bildirilmediği, dava konusu … ve … nolu faturalara ilişkin olarak davacı vekilinin 13/07/2017 tarihli dilekçesindeki ödeme tarihlerine ilişkin beyanı ile bilirkişi raporunda tespit edilen ödeme tarihleri arasındaki çelişkinin 05/12/2019 tarihli ek bilirkişi raporu ile giderildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile Kocaeli … İcra Dairesinin … sayılı dosyasında davalı tarafça yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 48.442,82-TL üzerinden takibin devamına, davalının 31/12/2015 tarihinde yaptığı 16.761,03-TL tutarındaki ödeminin infaz sırasında dikkate alınmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine, icra inkar ve kötü niyet tazminatı taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1-Davacı vekili; ticari defterler üzerinde yapılan incelemede tahsilatların bir bütün olarak dikkate alınması sonucunda kayıtlara göre müvekkilinin davalıdan alacak bakiyesinin 16.435-USD (48.442,82-TL) olduğunu, bu hesaplamanın cari hesabın tümü dikkate alınarak yapılması nedeniyle hüküm kurulurken bu kısımdan icra işlemleri sırasında herhangi bir kesinti yapılmasına karar verilmemesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 2-Davalı vekili; hükme esas alınan bilirkişi raporunun bölge adliye mahkemesinin kararında belirtilen hususları içermediğini, müvekkilinin ticari defterlerine göre müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığının açık olduğunu, bilirkişi tarafından yapılan tespitin vergi dairesine yapılan bildirimlere de aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda kur farkının dayanağı olan fatura bedellerinin ne şekilde ödendiği hususunun incelenmediğini, dosyadaki kayıtlardan da anlaşılacağı üzere müvekkilince ödemelerin USD bedelli çekler ile yapıldığını, ödemelerin çek ile yapılması nedeniyle müvekkilinden kur farkı talep edilemeyeceğini, ayrıca davacı vekilinin 13/07/2017 tarihli dilekçesindeki ödeme tarihlerine ilişkin beyanı ile bilirkişi raporunda tespit edilen ödeme tarihleri arasındaki çelişkinin de 05/12/2019 tarihli ek bilirkişi raporu ile giderildiği belirtilmekte ise de bilirkişi raporunda çelişkinin giderilmesine yönelik bir inceleme yapılmadığını, müvekkili tarafından davacıya 31/12/2015 tarihinde ödeme yapılmadığı halde mahkemece 16.761,03-TL ödemenin infaz sırasında dikkate alınmasına karar verilmesinin doğru olmadığını, davacının süre verildiği halde bu ödemenin alt belgelerini dosyaya sunmadığını, taraflar arasındaki faturaların TL üzerinden düzenlenmesi nedeniyle kur farkı uygulanmasının hatalı olduğunu, bunun dışında davacının müvekkili tarafından iade edilen iki adet kur farkı faturasının ödendiğini açıkça belirtildiğini, icra takibinin 5 adet faturaya dayandırıldığını, cari hesaba dayalı olmadığını, taleple bağlılık ilkesi gereğince davacının beyanlarının dikkate alınması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, 5 adet kur farkı faturasına dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı, taraflar arasında mal alım satımına dayalı akdi ilişki olduğunu kabul etmekle birlikte, kur farkı faturası düzenlenebileceğine ilişkin anlaşma bulunmadığını savunmaktadır. Kur farkı alacağının talep edilebilmesi, taraflar arasındaki sözleşmede bu konuda bir hüküm bulunmasına veya akdi ilişkinin yabancı para cinsinden olmasına bağlıdır.(Yargıtay 19 HD’nin 10/04/2018 tarihli 2016/17240 E., 2018/1950 K. sayılı kararı; 19/12/2017 tarihli 2016/12505 E., 2017/8069 K. sayılı kararı). Dava dosyasında bulunan davacı tarafından davalıya gönderilen ve davalının imzası ile sözleşme halinde gelen 22/01/2015, 04/03/2015 ve 24/03/2014 tarihli sipariş teyit formlarının incelenmesinde; teklif edilen birim fiyatın ABD Doları cinsinden olduğu, uygulanacak kurun TCMB USD satış kuru olacağı, yapılacak ödemelerde hesabın ödeme yapılan günkü TCMB USD satış kuru baz alınarak takip edileceği kararlaştırılmıştır. Yine faturalarda döviz kuru karşılığı gösterilmiştir. Bu durumda taraflar arasındaki akdi ilişkinin yabancı para üzerinden kurulduğu anlaşıldığından davacının kur farkı talep etmesi mümkündür. Mahkemece, davacının kur farkı alacağına esas olmak üzere dayanak faturaların ibrazı sağlanmış olup bilirkişi tarafından her iki tarafın defterleri üzerinde yapılan incelemede ödeme tarihlerindeki kurlara göre 16.435-USD (48.442,82-TL) bakiye hesaplanmıştır. Davalının düzenlediği iade faturalarının davacı şirketin BA formunda vergi olarak bildirilmediği gelen yazı cevabından anlaşılmaktadır. Yine davacı tarafından ticari ilişki kapsamında davalıdan bir kısım çekleri de aldığı anlaşılmaktadır. Ancak bahsi geçen çekler Türk Lirası üzerinden değil USD üzerinden düzenlenmesi nedeniyle davacının kur farkını talep etmesine engel değildir. Bu durumda mahkemece davacının kur farkından kaynaklanan alacağının 48.442,82-TL olduğunun kabul edilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı 13/07/2017 tarihli dilekçesi ile davalı tarafından iade edilen 8.510,03-TL ve 8.411-TL bedelli iade faturalarının ilki 06/03/2015 tarihli 90.000-TL banka havalesi ile ikincisinin ise 27/03/2015 tarihinde 100.000-TL bedelli banka havalesi ile ödendiğini belirtmekte ise de davacının davalıdan aynı zamanda satış faturaları nedeniyle alacağı bulunması nedeniyle ödemelerin ihtilaflı olan kur farkı faturalarına sayılmasının taraflar arasındaki cari hesap ilişkisi çerçevesinde sonuca etkili olmayacağı nazara alındığında davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Bunun dışında davalı tarafından 31/12/2015 tarihinde yapıldığı ve infazda dikkate alınmasına karar verilen 16.761,03-TL ödemeye açıkça karşı çıkılmakta ve sadece davacının defterlerinde yer alan bu kaydın ödeme olmadığı sonraki bilirkişi raporlarında açıklanmış ise de mahkemenin 05/12/2017 tarihli ilk kararında bahsi geçen ödemenin infazda dikkate alınmasına karar verilmiş olup, bahsi geçen karara davacı vekilinin istinaf başvurusu bulunmadığından hükmün bu kısmı yönünden davalı yararına usuli kazanılmış hak meydana gelmiştir. Bu nedenle hükmün 16.761,03-TL ödemenin infazda dikkate alınmasına ilişkin kısmına ilişkin davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; mahkemece davanın kısmen kabulüne dair kararında bir isabetsizlik görülmediğinden taraf vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,5‬0-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Alınması gereken 3.309,12-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 827,30-TL harcın mahsubu ile bakiye 2.481,82‬-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Taraflar tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 02/01/2023