Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/871 E. 2023/72 K. 12.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/871
KARAR NO: 2023/72
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/02/2020
NUMARASI: 2019/87 Esas – 2020/117 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/01/2023
Davanın reddine ilişkin verilen kararın davacı ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 2006 yılında distribütörlük sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmenin her yıl yenilendiğini, faaliyet alanının Hatay merkez ve tüm ilçeler olarak belirlendiğini, davalı şirket tarafından Beşiktaş … Noterliği’nin 14/11/2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarı ile müvekkili şirkete sözleşmenin yenilenmeyeceğinin ve sözleşmenin 31/01/2017 tarihinde feshedileceğinin ihbar edildiğini, ancak feshin haksız olduğunu, müvekkilinin sözleşmeden kaynaklanan tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, müvekkili şirketin sözleşmenin devamına güvenerek harcamalar yaptığını, belirtilen şartlara uygun olarak araçlar satın aldığını, sigorta ve bakım giderlerinin müvekkilince karşılandığını, sözleşmenin feshinden sonra bu araçların düşük bedelle satıldığını, ürünlerin saklanması için TAPDK ve diğer mevzuatlarda yapılan tanımlamalara uygun depo inşa edildiğini, deponun inşaatı için kredi kullanıldığını, personellerin fesih nedeniyle işten çıkarıldığını, sözleşmenin 13.maddesi hükmü gereğince müvekkilinin sözleşmenin uzun süreceğine inandığını, davacı taraf ile yapılan sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi niteliğinde olduğunu, müvekkilinin bu nedenle portföy tazminatı talep edebileceğini belirterek müvekkilinin yaptığı harcamalar için 10.000-TL, yoksun kalınan kar için 10.000-TL, denkleştirme tazminatı olarak 10.000-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkili ile davacı arasında 01/01/2013 ve 01/02/2016 tarihli 2 adet distribütörlük sözleşmesi imzalandığını, 01/01/2013-31/01/2017 tarihleri arasında sözleşmenin aralıksız devam ettiğini,sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi olmadığını, 01/02/2016 tarihinde akdedilen distribütörlük sözleşmesine ek protokol ile sözleşmenin bitiş tarihinin 31/01/2017 günü olarak belirlendiğini, müvekkilinin sözleşmenin 13. maddesindeki sürelere uymak suretiyle sözleşmeyi feshettiğini, ayrıca müvekkilinin sözleşmeyi feshetmekte haklı olduğunu, müvekkili şirketin kayıtlarında yapılan araştırma neticesinde davacının öz sermaye yetersizliği ile saha kredi limitinin pazar koşullarına uygun olmadığının anlaşıldığını, tahsilat sistemine doğru ve güncel girişlerinin yapılmadığını, davacının doğrudan tahsil sisteminde bankalar tarafından ayrılan limitlerin dolu olması nedeniyle davacıya ek limit tanınarak sevkiyat yapıldığını ve bu durumun protokollere aykırılık teşkil ettiğini, bunların giderilmesi için Beşiktaş …Noterliği’nin 30/09/2016 tarihli ihtarnamesinin gönderildiğini, müvekkilinin bildirimsiz fesih yapma hakkı var iken sözleşmenin süresinin dolması nedeniyle bildirimli fesih yaptığını, müvekkilinin pazarı davacıya münhasır olarak bırakmadığını, bu nedenle davacı tarafın portföy tazminatı talep edemeyeceğini, davacı tarafın satış politikaları ile müvekkilinin müşteri kaybettiğini davacının basiretli bir tacir gibi davranmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin 3. maddesinde yer verilen düzenlemede davacı tarafa, belirli bir coğrafi bölgede inhisari olarak davalının ürünlerinin satışı için yetki verilmediği, davacının bu nedenle portföy tazminatı talep edemeyeceği, davalı tarafından sözleşmenin 13. maddesi hükmü gereğince sözleşmenin bitiş tarihi olan 31/01/2017 tarihinden sonra yenilenmeyeceğinin davacı tarafa noter vasıtası ile çekilen ihtarname ile bildirildiği, davalının sözleşmede kendisine tanınan hakkı kullanarak sözleşmeyi feshettiği, bu nedenle davacının yoksun kalınan kar talebinde bulunamayacağı, davacının sözleşmenin uzun süreceği inancıyla yaptığı giderler yönünden ise sözleşmenin taraflarca serbestçe kararlaştırıldığı, her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir işadamı gibi hareket etmesi gerektiği, distribütörlük sözleşmesi hükümlerinin tacirin basiretli davranma yükümlülüğü ve sözleşme hürriyeti kapsamında ele alınması gerektiği, bu kapsamda davacı tarafın, sözleşmenin ifası için temin ettiği araçların, depo inşası için yaptığı masrafları ve işçilerine ödeyeceği giderleri davalı taraftan talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1-Davacı vekili; alkollü içkilerde 2013 ve 2018 yılları arasında yaşanan vergi oran ve miktarlarındaki artışların araştırılmasının talep edildiği halde araştırılmadığını, oysa bu hususun müvekkilinin yıllık satış miktarlarını arttırdığını, fesih için haklı bir sebep bulunmadığını gösterdiğini, müvekkilinin davalıdan 116.844.698,88-TL tutarında alım yaptığı, tarafların birbirlerinden cari hesap alacağı bulunmadığı, müvekkilinin fesihten sonra faaliyetlerini fiilen sonlandırdığı, müvekkilinin davalı şirketin distribütörlüğü için inşa ettirdiği depoların boş kaldığı hususlarının bilirkişiler tarafından tespit edilmesine rağmen tazminat hesaplaması yapılmadığını,davalının ticari defter ve kayıtlarının incelenmesine karar verildiği halde sadece dijital kayıtlar üzerinde inceleme yapıldığını, müvekkilinin davalının işlerini görmek için aldığı araçlarının sözleşmenin sona ermesinden sonra satarak 91.574-TL zarar ettiğini, sözleşmesi feshedilen 25 işçinin işçilik alacaklarının hesaplanmadığını, davalının 11 yıl her yıl yenilediği sözleşmeyi cari hesap bakiyesinin sıfır olduğu sırada sürpriz bir şekilde feshettiğini, mahkemece sözleşmenin feshedileceği, teminat mektuplarının nakde dönüştürüleceği baskısı altında imzalamak zorunda kaldığı ek sözleşmelere itibar ederek davanın reddedildiğini, son fesih ihtarından önce 19/10/2015 ve 30.09.2016 tarihlerinde de fesih ihtarı gönderildiğinin tespit edildiği halde, bu ihtarnamelerde fesih sebebi olarak gösterilen hususların düzeltilmesi için müvekkili şirkete tanınan 15 günlük sürenin yeterli bir süre olup olmadığı, buna bağlı olarak müvekkil şirketin usulünce temerrüde düşürülüp düşürülmediği üzerinde durulmadığını, yine fesih ihbarından önce 30.09.2016 tarihli ihtarname ile eksiklerin 15.10.2016 tarihine kadar giderilmemesi halinde sözleşmenin 13. maddesine göre sözleşmenin feshedileceği ihtar edildiği halde 06.10.2016 tarihinde yeni bir protokol imzalandığının da değerlendirilmediğini, ihtarın üzerinden henüz 5 gün geçtikten sonra 06.10.2016 tarihinde yeni protokol yapılmasının eksiklerin giderildiği anlamına geldiğini, yeni sözleşmenin imzasından sonra 14.11.2016 tarihli ve 39898 yevmiye nolu fesih ihtarının gönderilmesinin normal olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin tekel hakkı vermediği yönündeki tespitin doğru olmadığını, Hatay bölgesinde müvekkil şirket dışında hiç kimsenin davalı şirketin ürünlerini pazarlaması ve satmasının söz konusu olmadığını, sözleşmede Türkiye genelinde zincir mağazaları olan firmaların kapsam dışında bırakılmasının müvekkilinin tekel hakkını bertaraf etmeyeceğini, sözleşmenin 3. maddesinde müvekkilinin tekel hakkına vurgu yapıldığını, denkleştirme tazminatı için kanunda belirtilen şartların oluşmasına rağmen bu taleplerinin reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, mahkemenin yoksun kalınan kar ve sözleşmenin uzun süreceği inancıyla yapılan harcamalar sebebiyle tazminat taleplerini reddetmesinin doğru olmadığını, davalının 11 yıl süreyle sürekli sözleşmeleri yenileyerek ilişkininin uzun süreceğine dair bir güven yarattığını, Yargıtay içtihatlarında da, uzun süre devam eden bayilik, acentelik, distribütörlük gibi ilişkilerin feshi için mutlaka haklı sebep gerektiğinin belirtildiğini, davalının yarattığı güvene aykırı olarak sözleşmeyi haksız olarak feshetmesi nedeniyle müvekkilinin kar kaybının da giderilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 2-Davalı vekili; müvekkili lehine reddedilen her bir tazminat talebi bakımından ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tek bir vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava; distribütörlük sözleşmesinin haklı sebep olmadan feshi nedeniyle portföy tazminatı ile kazanç kaybı ve sözleşmenin devam edeceğine duyulan güven nedeniyle yapılan yatırım, harcamalar ve alınan banka kredileri nedeniyle meydana gelen zararın tazmini ilişkindir.Taraflar arasında sonuncusu 01/02/2016 tarihinde düzenlenen distribütörlük sözleşmeleri bulunmakta olup sözleşme ile davacı şirket Hatay ili merkez ve tüm ilçeleri için distribütör olarak tayin edilmiştir. 01/02/2016 tarihli sözleşmenin 13. maddesinde, sözleşmenin 31/12/2016 tarihine kadar yürürlükte olacağı, kararlaştırılan sürenin sona ermesinden 60 gün öncesinden taraflardan birinin göndereceği noter ihtarı ile sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebilecekleri, fesih ihbarı yapılmaması halinde sözleşmenin 1 yıl süre ile uzayacağı, bu şekilde sözleşmenin en fazla 5 yıl uzayabileceği, distribütörün sözleşmede yer alan mali yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmemesi veya gecikme göstermesi halinde sözleşmenin herhangi bir süre tanınmadan feshedilebileceği düzenlenmiştir. Yine taraflar arasında düzenlenen 06/10/2016 tarihli Ek protokole göre 01/02/2016 tarihinde imzalanan distribütörlük sözleşmesinin 31/12/2016 olan sona erme tarihinin 31/01/2017 tarihine kadar uzatılması kararlaştırılmıştır. Davalı tarafından davacı şirkete Beşiktaş … Noterliği vasıtasıyla gönderilen 14/11/2016 tarihli ihtarname ile sözleşmenin 13. maddesine istinaden 60 gün öncesinden sözleşmenin 31/01/2017 tarihinde feshedileceği ihbar edilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 13. maddesinde her iki tarafa da sözleşmenin sona ermesinden 60 gün öncesinden fesih ihbarı hakkı tanınmış olup, davalı şirket tarafından sözleşme, 13. maddede yer alan ihbar önellerine uyularak feshedilmiştir. Sözleşmedeki ihbar önelleri her iki tarafın ortak iradesi ile kararlaştırılmış olup, davalı taraf sözleşmede öngörülen süreye uyarak sözleşmeyi yenilemeyeceğini davacıya bildirmiştir. Bu durumda sözleşme davalı şirket tarafından sözleşme hükümlerine uygun olarak sona erdirildiğinden davacın tarafın feshin haksız olduğuna dair iddiaları yerinde görülmemiştir.Davacı TTK’nın 122. maddesi kapsamında denkleştirme tazminatı da talep etmektedir. Taraflar arasındaki sözleşmenin “Münhasırlık” başlıklı 3/3. maddesinde “Ayrıca şirket distribütörün faaliyet bölgesinde bulunan zincir marketler (…, …, … vb.) ve hotel, restaurant ve kafeterya gibi distribütöre nazaran farklı düzeyde şirket ürünlerine odaklanmış, nihai satış noktaları da dahil olmak üzere doğrudan dağıtım ve satış yapabilir ve/veya yaptırabilir. Şirketin bu tür uygulamaları sözleşmeye aykırılık olarak nitelendirilemez.” denilmiştir. Sözleşmede “bayiilik”, “acentelik” vb. başka ibarelere yer verilmemiştir. Davacı şirket “distribütör”, davalı şirket “şirket” olarak adlandırılmış, davalının davacıyı ürünlerinin satışını gerçekleştirmek üzere distribütörü olarak görevlendirdiği, hususi bir atama olmadığının belirtildiği, münhasır distribütörlüğe (tek satıcılığa) yönelik bir ifade kullanılmadığı belirlenmektedir. Taraflar arasındaki sözleşmede davacıya tekel hakkı veren bir hüküm bulunmadığından bu istemin reddine karar verilmesinde isabetsizlik yoktur.Davacı, portföy tazminatı dışında kar kaybı, iş akdine son verilen işçiler, kullanılan krediler ve sözleşmenin devam edeceğine duyulan güven nedeniyle yapılan masraflardan dolayı da tazminat isteminde bulunmuştur. Ancak davacının bu tazminat istemi sözleşmenin davalı tarafından haksız fesih edildiği temeline dayalı talepler olup yukarıda belirtildiği üzere haksız fesih söz konusu olmayıp, feshin süreli sözleşmenin yenilenmeyeceğine yönelik bildirime dayalı yapıldığı sabit olmakla bu taleplerin reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.Her ne kadar davalı tarafça, mahkemece reddine karar verilen her bir alacak kalemi yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de davacının taleplerinin maddi tazminat kabilinden olduğu ve mahkemece buna uygun olara davanın toplam değeri üzerinden avukatlık ücretine hükmedildiği anlaşıldığından davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle; mahkemece davanın reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından taraf vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50‬-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50‬-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı ve davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 12/01/2023