Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/831 E. 2020/1277 K. 03.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/831
KARAR NO : 2020/1277
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/03/2019
NUMARASI : 2014/891 Esas-2019/314 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/12/2020
Davanın reddine ilişkin hükmün bir kısım davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkillerinin davalı şirkette olan hisselerini davalı …’ın şirkette yapılması düşünülen operasyon gerekçesine dayalı ricası ile bedelin eksiksiz ödeneceği vaadi ile güvene dayalı olarak adı geçene devrettiklerini, davacıların davalı şirketin çalışanı olduğunu,devirden uzun bir süre geçmesine rağmen devir bedellerinin ödenmediğini, davacıların hisseleri satın alındıktan sonra sermaye artırımına gidildiğini, böylece davacıların hisseleri devretmemiş olsalardı sahip olacakları rüçhan hakkının kullanılmasının engellendiğini,devrin irade fesadı dolayısıyla davacılar yönünden bağlayıcı olmadığını beyan ederek satış konusu hisselerini satış sonrası sermaye artımında rüçhan hakkına tekabül eden hisseler ile birlikte davacılara iadesini, aksi halde hisselerin rayiç bedellerinin satış tarihinden itibaren faizi ile birlikte davacılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: 1-Davalı … vekili; müvekkilinin davalı şirketin kurucu hissedarlarından olduğunu,şirketin 27/09/2002 tarihinde 100.000-TL sermaye ile kurulduğunu ve sermaye artırımı ile 6.500.000-TL’ye çıkarıldığını,her biri 10-TL olan 650.000-TL hisseye ayrıldığını, şirket hisselerinin 1.850.710-TL nominal değerli 185.271 adedinin müvekkilinin mülkiyetinde iken bunlardan 189.374 adedinin bazı çalışanların kar ve zarara ortak olmak bilinciyle hareket etmelerini temin amacıyla 20 şirket çalışanına 08/02/2010 tarihinde devrettiğini, devrin hisselerin nominal bedelleri karşılığında yapıldığını, ancak hisse devredilen kişilerin hisse devir bedeli ödemediğini, bedellerinin peşin olarak ödenmesi yerine şirketin elde edeceği net kardan yeni hissedarlara dağıtılacak kar paylarından ödenmesinin uygun görüldüğünü, taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin yapılmadığını ve her iki tarafın iradelerinin aynı hukuki noktalar üzerinde uyuştuğunu ispatlayacak yazılı bir belgenin düzenlenmediğini, çalışanların maaşlarını aldığını, şirket kar ederse hisse devir bedellerini ödeyeceklerini ,aksi halde aynı bedelle devrederek borçlarını ödeyeceklerini, davacıların devrettikleri ve bedelini talep ettikleri hisselerin nominal bedelinin 63.000-TL iken … AO’na %30 altındaki bir bedelli 24.114.736-usd’ye satıldığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.2-Davalı … AŞ; davalı şirketin taraf ehliyeti olmadığını, başlangıçta … adına mevcut pay sahipliğinin 08.2.2010 tarihinde davacılara devredildiğini, 2 yılı aşkın süre sonra tüm hak ve borçlarıyla birlikte tekrar diğer davalıya devrettiklerini, davacıların bedelleri ödeyeceği inancıyla hisseleri devrettikleri ancak bedelleri ödenmediği iddialarının hukuken geçersiz olduğunu, çünkü … davacılara hisse devri esnasında da aynı prosedürün uygulandığını,yapılan işlemlerde usulsüzlük varsa tüm hisse devirlerinin iptalinin gerekeceğini, bu davaların açılmasının sebebinin tüm hisselerin … A.Ş’ye devredilmesi nedeniyle davacıların kazanç elde etme gayreti olduğunu, oysa bu satıştan 2010 yılından beri katlanarak zarar eden müvekkilini yapılan yatırımının maliyetini bile karşılamasının mümkün olmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece, davacı …’nın davalı şirkette pay sahibi lmadığı,davacıların 08.02.2010 tarihinde bedel ödemeden devraldıkları davalı şirket hisselerini, davalı gerçek kişiye kendi serbest iradeleri ile her hangi bir şart/ kayıt koşulmaksızın 18.12.2012 tarihinde bedelsiz devrettikleri ve bu devrin pay sahipleri defterine işlendiği, devirden sonra davacıların hisse rayiç bedellerini talep etmesinin ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğu, hisse devrinin ivazlı olduğu ileri sürülmekle ispat yükünün vakıayı ileri süren davacılara ait olduğu, davacıların ilgili hisselerin bedeli karşılığında davalı gerçek kişiye satıldığını ispat etmelerinin lazım geldiği ; davacıların ilgili hisselerin devir nedeninin bağış sözleşmesi değilde satış sözleşmesi olduğunu kesin ve yazılı delille kanunen ispatlayamadığı gerekçesiyle davacı … yönünden aktif husumet yokluğundan reddine, diğer davacılar yönünden ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran bir kısım davacılar vekili davalıların müvekkillerinin sahip olduğu teknik lisans/belge, teknik donanım ve çalışmaları sayesinde uluslararası alanda geçerliliği bulunan FAA ve EASA gibi teknik lisans ve yetkileri alabildiğini, bu lisanslara sahip yeterli sayıda personel bulundurması onu diğer rakip şirketlerden ayrıcalıklı kıldığını, aksi halde kendi şirket lisans ve yetkilerini kaybedeceğini de bildiğini, böylelikle çalışanları şirkete bağlı kıldığını hem de şirketin büyümesini arttırarak sürdürmeyi hedeflediğini, 08/02/2010 tarihinde müvekkillere yaptığı hisse devirlerinin, bedel karşılığı yapılan bir satış işlemi olmadığını, bağışlama işlemi olduğunu, çalışanlara verilen hisse senetlerinin, şirketin satışı öncesi bedeli ödeneceği vaadiyle geri alındığını, bu işlemin bir satış işlemi olduğunu, ikinci devrin satış olduğunu kabul etmekle birlikte, müvekkillerine yapılan ilk devrin de satış olduğu iddiasında bulunmasına rağmen, bu iddianın dinlenir bir yanının olmadığı ,teşvik amacıyla kendilerine şirket hissesi bağışlanan işçilerin, bu hisseleri bağışlama iradesi ile patronlarına tekrar devretmelerinin hayatın olağan akışına uygun olduğunun kabul edilemeyeceği,gerekçenin hukuka, hayatın gerçeklerine ve olağan akışına aykırı olduğunu belirterek,kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, hisse devri(satışı) sırasında ödenmeyen sonradan ödeneceği vaad edildiği ileri sürülen hisse devir bedelinin davalı gerçek kişiden tahsiline ilişkindir.2010 yılında davalı …’a ait bir kısım hisselerin şirket çalışanları davacılara devredildiği ,yazılı sözleşme düzenlenmediği,bedel ödenmediği hususunda ihtilaf yoktur.Şirkete bağlılığı temini için bağışlandığı davacılar tarafından ileri sürülürken ,davalı devreden de ,hisse devrinin bedelli olduğunu ,bedellerin şirketin elde edilecek kar paylarının mahsubu suretiyle yapılacağını ,ödeme gerçekleşmediğinden iadesinin de bedelsiz olarak yapıldığını savunmuştur.Anlatılanlara göre ; davalı devreden hisse devrinin yapıldığını kabul etmekle birlikte ;hisselerin davacılara bağış değil bedeli karşılığında verildiğini savunduğundan davacılar tarafından ileri sürülen hukuki ilişkinin niteliğini kabul etmemektedir.Vasıflı ikrarda karşı tarafın ileri sürdüğü maddi vakıanın varlığı kabul edilmekle birlikte, onun hukuki niteliğinin (vasfının) ileri sürülenden başka olduğu bildirilir. Vasıflı ikrar bölünemeyeceğinden, karşı yan iddiasını kanıtlamalıdır. Öğreti ve uygulamada,bağlantısız bileşik ikrar dışındaki ikrar türlerinin bölünemeyeceği, dolayısıyla, böyle durumlarda, ikrar edenin ispat yükü altında olmadığı kabul edilmekte, iddiasını ispatlama yükümlülüğünün, karşı tarafa ait olduğu benimsenmektedir.Hisse devir sözleşmelerinde de ; hisselerin davalıya devir ve temlik edildiği belirtilmiş , satışdan söz edilmemiştir.Davacılar,satış bedelinin daha sonra ödeneceğinin davalı … tarafından vaad edildiği iddialarını HMK 200 vd.maddeleri uyarınca yazılı delille ispatı gerekmektedir. Zira hisse devir bedelinin daha sonra ödeneceği vaad edilmesi bir hukuki işlemdir. Zira davalının savunmasına göre ;ilk yapılan devrin davacı tarafça ileri sürülen nedenle (bağış nedeniyle ) değil, başka bir nedenle (hisse devir bedellerinin kar payları ile ödeneceği)ni savunmak suretiyle, vakıanın hukuksal niteliğinin ileri sürülenden farklı olduğunu bildirmiştir. Somut olayda; davacıların 08.02.2010 tarihinde bedel ödemeden devraldıkları hisseleri, davalıya kendi serbest iradeleri ile her hangi bir şart/ kayıt koşulmaksızın 18.12.2012 tarihinde devir ve temlik ettikleri,devrin şirketin pay defterine kaydedildiği, devirden sonra davacıların, hisse devrinin ivazlı olduğu ileri sürdüğünden ispat yükünün vakıayı ileri süren davacılara ait olduğu,davacıların payların satıldığını ispatı gerektiği,gerekçesiyle davanın reddine ilişkin hükümde isabetsizlik görülmemiştir.Davacıların hisselerin devir nedeninin satış sözleşmesi olduğunu ,rayiç bedelin ödeneceğinin davalı tarafından taahhüt edildiğini kesin ve yazılı delille ispatlayamadıkları sonucuna varılmıştır.Davacılar vekilinin çalışanların patronuna bağışda bulunduklarının kabul edilemeyeceği, bağış yoluyla edindikleri hisselerin maliki olduklarından yeniden iktisap ettiği hisselerin bedelini ödemesi gerektiğine yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiş ,davacı …’nın pay sahipliğini diğer davacıların da ,devir işleminin satış olduğunu kanıtlayamadıkları anlaşılmakla bir kısım davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacılar …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına,İstinaf yoluna başvuran davacı tarafça yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.03/12/2020