Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/809 E. 2020/907 K. 29.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/809
KARAR NO: 2020/907
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/03/2020 (Ara Karar)
NUMARASI: 2019/652 Esas
TALEP: Kayyımın Reddi
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/09/2020
Kayyımların değiştirilmesi talebinin reddine yönelik ara kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TALEP: İhtiyati tedbir isteyen davacı-karşı davalı vekili; müvekkili ile davalı …’in kardeş olup aynı zamanda Halı Sarayı şirketinde tarafların eşit hissedar olduğunu, şirketi temsil ve ilzam etmek üzere 20 yıl süreyle … ve …’in müdür olarak seçildiklerini, müdürlerin görevinin 08.11.2018 tarihinde sona erdiğini, …’in müvekkiline silahla saldırıda bulunduğunu, imza yetkisi sona ermesine rağmen hileli işlemler ile şirketin aktiflerini kendi uhdesine geçirdiğini, 08.11.2018 tarihinden bu yana temsil ve ilzama yetkili müdürlerin bulunmaması nedeni ile organ boşluğunun oluştuğunu, bunun giderilmesinin de mümkün görülmediğinden tasfiye sonuçlanıncaya kadar şirkete yönetim kayyımı atanmasını talep etmiştir.
CEVAP-KARŞI DAVA: Davalı-karşı davacı … vekili; müvekkilinin tüm iyiniyetli çağrılarına rağmen davacı tarafın, birlikte genel kurul yapmak ve sorunları çözmek yerin doğrudan bu davayı açma yoluna gittiğini, müvekkilinin buna rağmen davacıya ihtarname ile davette bulunduğunu, söz konusu davette özellikle saat belirtilmediğini, davacının kendisine uygun bir saati seçmesine imkan verilmek istendiğini, davacı tarafın iyi niyetle yapılmış bir çağrıyı dahi ihtiyati tedbir konusu yaptığını belirterek, davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine, şirketin faaliyetlerine devam edebilmesi bakımından şirkete kayyım atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI VE SÜREÇ: Mahkemece; davacı tarafça açılan davanın konusunun davalı şirketin feshi ve tasfiyesi, olmadığı taktirde davacının ortaklıktan çıkarılması talebi olduğu, davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin ise yapılacak toplantının tedbiren durdurulması talebi niteliğinde bulunduğu, yapılacak genel kurul toplantısının ayrı bir dava konusu olabileceği gerekçesiyle tedbir talebinin kabülünün mümkün olmadığı gerekçesiyle, davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Mahkemece verilen 22.01.2020 tarihli ara kararda ise; tarafların şirketteki müdürlük görevlerinin 08/11/2018 tarihinde sonra erdiği, şirketin organsız kaldığı, kayyım atanması talebinin yerinde olduğu, şirketin devamını talep eden …’in yanında resen atanacak kayyım vasıtası ile şirketin faaliyetinin sağlıklı ve karşı tarafın menfaatlerine zarar verilmesinin önleyici şekilde yürütüleceği yönünde kanaat oluştuğu gerekçesiyle, şirketi müştereken teslim ve ilzam etmek üzere şirket ortağı … ile …’ın kayyım olarak atanmasına karar verilmiştir. İhtiyati tedbir isteyen davacı-karşı davalı vekili 26/02/2020 tarihli dilekçesi ile; kayyımın eski ağır ceza başkanı Av. …’ın kendisini telefonla aradığını ve dosyaya taraf olmadığı halde müdahale etmeye çalıştığını beyan ettiğini söylediğini, toplantının şirket merkezinde yapılacağından taraflardan …’in zaten orada olacağının aşikar olduğunu, toplantının gün ve saatinin önceden haber verilmesinde yarar bulunan asıl tarafın davacı iken kayyımın toplantıdan sadece 1 saat önce kendilerine haber verip bu durumu da kabul ettiğini, kayyımın tarafsız olmayıp davalının vekilinden talimat aldığını belirterek, şirkete tarafsız yeni bir kayyım atanmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince itiraz üzerine verilen 03.03.2020 tarihli ara kararla; kayyım atanan şirketin halı imalatı ve halı alım satım işi ile iştigal ettiği, kayyım …’in de şirketin ortağı olup şirketin devamını talep ettiği, halı imalatı, alım satımı konularının ayrı bir uzmanlık ve tecrübe gerektirmesi nedeniyle şirketin ticari bağlantılarını ve ilişkilerini dışarıdan tek başına atanacak bir kayyımın bilmesi ve ticari hayatı başarı ile tek başına yürütmesinin mümkün olmadığı, kayyımlık görevinin kötüye kullanılmasının önlenmesi açısından resen müşterek imza ile temsil ve ilzam bakımından başka kayyımın da yetkilendirilmiş olması nedeniyle kayyımın değiştirilmesi talebinin yerinde olmadığı; davacı-karşı davalı tarafın, kayyım olarak atanan …’ın karşı taraf ile işbirliği yaparak davalı lehine hareket etmesi ve tarafsızlığını yitirdiği gerekçesi ile yerine başka bir kayyım atanmasını da talep ettiği, kayyım tarafından ibraz edilen dilekçenin içeriğinden kayyımın görevini tarafsızlık içinde yürüteceği yönünde kanaat hasıl olduğundan, kayyımın değiştirilmesi talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle, davacı-karşı davalının kayyımların değiştirilmesi talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı-karşı davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; şirkete atanan kayyım …’ın tarafsz ve bağımsız yürütmesi gereken kayyımlık görevine riayet etmeyerek eski ağır ceza reisi Av. …’dan direktif aldığını, kayyımın, dosyada vekaleti dahi olmayan bir kimseye kayyımlık görevi hakkında bilgi vermesi ve toplantıya birlikte gidebileceklerini dahi teklif etmesinin etki altında kaldığını, bağımsız ve tarafsız şekilde yürütmesi gereken kayyımlık görevine aykırı davrandığını gösterdiğini, toplantıya katılmasının engellemeye çalışılmasına karşılık 29/01/2020 tarihli toplantıya apar topar vekil olarak gidildiğini, kayyımın da gerekirse dosyadan el çekeceğini beyan etmiş iken mahkeme heyetinin kayyımın dilekçesindeki ikrarlarını dikkate almayarak kayyımın reddi taleplerini reddetmesinin yerinde olmadığını, kayyım ile birlikte davalıya müşterek temsil ve ilzam yetkisi verilmesinin bu davayı açmak hukuki yarar ve yargılamanın menfaatine aykırı olduğunu, ticari hayatta yeri olan hemen hemen her alanda uzman bilirkişi bulunmakta olup, şirketin faaliyet alanı olan halı ticaretinde uzman kayyımın seçilebilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle mahkeme tarafından iştigal konusu ile bağlantılı olarak davalıya müşterek imza yetkisi verilmesinin hukuka aykırı olup gerekirse şirkete alanında uzman iki kayyım atanarak bu sorunun çözülebileceğini belirterek, kayyımın reddinin reddi ara kararının kaldırılarak kayyım …’ın görevden alınarak yerine alanında uzman bir veya iki kayyım görevlendirilmesine, davalıya verilen müşterek imza yetkisinin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacı tarafın açtığı şirketin fesih-tasfiyesi, ortaklıktan çıkma; davalı-karşı davacının açtığı ortaklıktan çıkarma, şirketin fesih-tasfiyesi davası kapsamında limited şirkete kayyım atanmasına ilişkin ara karara yönelik itirazın reddine ilişkin kararın kaldırılması istemine ilişkindir. TTK’da kayyım atanmasına ilişkin düzenleme mevcut olmayıp TMK’nın 403/2 maddesinde, kayyımın belirli işleri görmek veya mal varlığını yönetmek için atanacağı, 427. maddesinde ise bir tüzel kişi gerekli organlarından yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamış ise yönetim kayyımı atanacağı düzenlenmiştir. TTK’nın 630. maddesinde müdür veya müdürlerinin yönetim ve temsil hakkının kaldırılması ve sınırlandırılmasının her ortağın mahkemeden isteyebileceği düzenlenmiştir. Şirketin uyuşmazlık halinde şirketi organsız bırakmamak amacıyla şirket müdürlerinin görevine devam edemeyeceği anlaşılırsa, şirkete temsil veya yönetim kayyımı atanması TTK hükümleri uyarınca mümkün olup, yönetim veya denetim kayyımı atanması da geçici bir hukuki koruma tedbiridir. Mahkemece böyle bir geçici hukuki korumaya karar verilebilmesi için, somut bir tehlikenin varlığı zorunludur. Böyle bir tehlike olmadıkça ihtiyati tedbir kararı verilemez. HMK’nın 389. maddesi gereğince, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yada ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi halinde ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Eldeki davada davacı ve davalının şirketin ortakları olduğu, müdürlük görevlerinin sona ermesine rağmen ihtilaf nedeniyle genel kurul kararı alınamadığı için, mevcut durumda şirketin organsız kaldığı, dolayısıyla kayyım atanmasına ilişkin ihtiyati tedbirin yasal koşullarının oluştuğu anlaşılmaktadır. Davacı-karşı davalı taraf, kayyım olarak atanan davacı ortağın hileli işlemler yaptığını, diğer kayyımın ise davalı tarafla işbirliği yaparak tarafsızlığını yitirdiğini öne sürmektedir. İlk derece mahkemesi kararında da belirtildiği üzere, kayyım …’in de şirketin ortağı olup şirketin devamını talep ettiği, halı imalatı, alım satımı konularının ayrı bir uzmanlık ve tecrübe gerektirmesi nedeniyle tek başına atanacak bir kayyımın işlemleri tek başına yürütmesinin mümkün olmadığı, dolayısıyla diğer kayyımla birlikte müştereken temsil ve ilzam kaydıyla davalının ve dışarıdan re’sen seçilen …’ın kayyım olarak atanmasının yerinde olduğu değerlendirilmiştir. Öte yandan davalı kayyımın kayyımlık görevini kötüye kullandığı, hileli işlemler yaptığı iddiası ile diğer kayyım …’ın davalı tarafla birlikte hareket ettiği, davalı ile işbirliği yaparak tarafsızlığını yitirdiği iddiasının soyut iddia niteliğinde olup somut bir olguya dayanmadığı, itiraz eden vekilince ileri sürülen iddiaların varsayıma dayalı olduğu, ileri sürülen hususların kayyımların görevine son verilmesini gerektirir nitelikte bulunmadığı, dolayısıyla davacı-karşı davacı vekilinin ihtiyati tedbir kararına yönelik itirazlarının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Bu itibarla davacı-karşı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı-karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda H.M.K.’nun 362(1)-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 29/09/2020