Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/8 E. 2020/1223 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/8
KARAR NO : 2020/1223
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/05/2019
NUMARASI : 2016/571 Esas 2019/452 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/11/2020
Davanın kısmen kabulüne ilişkin hükmün davacı vekili ve davalı … vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin … markası altında bayilik faaliyetinin gerçekleştirildiği … İli,.. ada, … nolu parselde kayıtlı gayrimenkulde 24/09/2004 tarihli bayilik sözleşmesi kapsamında müvekkili şirkete 10/12/2013 tarihine kadar intifa hakkı verildiğini ve bu hakkın Tapu Sicil Müdürlüğünün 10/12/2003 Tarih … yevmiye numaralı intifa resmi senedi ile tescil edildiğini, Rekabet Kurulu’nun 12/03/2009 tarihli genel bildirimde bayilik sözleşmesi ile bağlantılı uzun dönemli intifa hakkı tanınması gibi işlemlerin rekabet yasağı içerisinde değerlendirileceğini, 18/09/2005 tarihinden önce yapılmış olan ve süresi 5 yılı aşan sözleşmelerin 18/09/2010 tarihine kadar muafiyetten yararlanabileceğini bu tarihten sonra muafiyetin ortadan kalkacağını, intifa sözleşmerinin de 18/09/2010 tarihine kadar muafiyetten yararlanabileceğini, bildirdiğini, müvekkili şirketin ödediği meblağların sözleşmelerin geçersiz kılındığı süre olan 18/09/2010 ve 10/12/2013 tarihleri arası dönem için davalının sebepsiz zenginleştiğini, bayilik hizmet bedeli yatırımı için ödenen bedelin güncellenmiş değeri olan 46.132,44-TL’nin dava tarihinden anaparaya (13.944,29-TL) işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımına uğradığını, bayilik sözleşmesi ve eklerinin 11/02/2010 tarihli protokol ile feshedildiğini, müvekkilinin kefalet sıfatının da son bulduğunu,davacının müvekkilinin taraf olmadığı bayilik sözleşmesi ve eklerine dayanarak talepte bulunamayacağını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının talep ettiği hizmet bedelinin güncellenmiş değeri olarak belirttiği tutarın fahiş olup nasıl hesaplandığının da anlaşılamadığını, bu nedenlerle davanın reddini talep etmiştir. Davalı … ve davalı …San. Ltd. Şti.’ne usulüne uygun tebligat yapıldı ise de , süresinde davaya cevap sunmamışlardır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, taraflar arasındaki ilişkinin Rekabet Kurumunun tebliğ ve kararları doğrultusunda öngörülen zamandan önce 18/09/2010 tarihinde sona ermesi nedeniyle kalan süre yönünden davalı şirketin bir zenginleşmesinin olacağının muhakkak olduğu, bu noktada davalı …’nin hem garantör hem de kefil sıfatı ile diğer davalı şahsın ise garantör sıfatı ile taahhüdünden dolayı davacıya karşı sorumlu olduğunun tespit edildiği, aynı talebe ilişkin ikame edilen davanın erken açılması nedeniyle reddedildiği ve kesinleştiği, 18/05/2016 tarihinde açılan davanın TBK 158.maddesi uyarınca 60 günlük ek süre içerisinde kaldığından zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı, HMK’nın 26. maddesi bağlamında taleple bağlılık ilkesi gereğince 18/09/2010 – 10/12/2013 arasında geçen 1179 gün üzerinden 13.944,29-TL (ana para) ve 13.944,29 +11 adet ekonomik göstergeye göre getirisi olan 5.670,92-TL olmak üzere toplam 19.615,21-TL üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : 1-Davacı vekili; bilirkişi kök raporunda ödenen toplam 44.256,29-YTL bedelin 24/09/2004 tarihli bayilik anlaşması kapsamında ödendiği, sonuç kısmında ise denkleştirici adalet ilkesine göre alacak tutarının 36.401,69 TL ve hizmetin sonlanma tarihi ile dava tarihi arasında 27.167,13 TL işlemiş faiz olmak üzere davalılardan toplam 63.568,82 TL alacaklı bulunduğunun tespit edildiğini, 11.03.2019 tarihli ek raporda ise; “rekabet kurulu kararı ile sözleşmenin sona ereceği tarih aralığına ilişkin 5.670,92-TL faiz olmak üzere … davalılardan 19.615,31 TL alacaklı bulunulduğu, 19.615,31 TL tutara dava tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte talep edilebileceği…” şeklinde değerlendirme yapıldığını, ek rapordaki tespitin hatalı olduğunu, denkleştirici adalet ilkesi gereği dava tarihi itibariyle talep edilebilecek tutarın belirlenmesinin hakkaniyetli olduğunu, kararın reddedilen kısım yönünden kaldırılarak davanın kabulünü talep etmiştir.2-Davalı … vekili, davacının sebepsiz zenginleşmeye dayanan taleplerinin zamanaşımına uğradığını, faturaya ilişkin yapıldığı iddia edilen ödemenin dayanağı olan sözleşmede müvekkilinin taraf olmadığı gibi edimin semerelerinden de faydalanmadığını, 11/02/2010 tarihli fesih protokolü ile 24/09/2009 tarihli sözleşme ve eklerinin karşılıklı olarak feshedildiğini, müvekkilinin taraf sıfatının bulunmadığını, bu nedenlerle kararın kaldırılarak davanın müvekkili yönünden reddini talep etmiştir. Davalı … vekili 18/08/2020 tarihli dilekçe ile istinaf talebinden feragat ettiğini bildirmiştir.
GEREKÇE : Dava dilekçesin de; dava ile ilgili olmayan intifa bedelinden ,süresinden söz edilse de , yargı sürecinde davacı talebinin davacı tarafından davalı bayiye 2 adet bayilik hizmet bedeli faturaları ile ödenen (44.256,29-YTL)bedelden sözleşmenin 2005 yılından evvel imzalanmış bir sözleşme olması nedeniyle Rekabet Kurulunun 12.3.2009 tarihli duyurusu nedeniyle 18.9.2010 tarihinde sona erdiğinden kıstelyevm usule göre hesaplanan anaparanın (13.944,29-TL) güncellenmiş değeri olan 46.132,44-TL’nin davalılardan tahsiline ilişkindir.Bilirkişi kurulu tarafından hizmet bedeli ödemesinden bakiye kalan asıl alacak 17.644,34_TL hesaplanarak sözleşmenin sona erdiği 18.9.2010 tarihi itibariyle güncellenmiş değer 36.401,69-TL hesaplanmıştır.Ancak dava dilekçesinde (13.944,29-TL) asıl alacak talep edildiğinden ek raporda taleple bağlı kalınarak yapılan hesaplama neticesinde hükmedilen tutar da güncellenmiş değer hesaplanmıştır.Bu sebeble davacı vekilinin kök raporda yapılan hesaplamanın hakkaniyete uygun olduğu ,kök raporda belirlenen tutara hükmedilmesi gerektiği yolunda ki istinaf nedeni yerinde değildir.Sebepsiz zenginleşmede davacının geri alma hakkının, buna karşın davalının geri verme borcunun doğması, bunların malvarlıklarının birbirinin zararına ve yararına olmak üzere karşılıklı yoksullaşma ve zenginleşmelerine bağlıdır ve bunun doğal sonucu olarak da, kural olarak, bu geri alma hak ve borcunun doğum anı, sebepsiz yoksullaşma ve zenginleşme olgularının gerçekleştikleri andır. O halde geri isteme hakkının kapsamı da kural olarak, anılan hak ve borcun doğdukları tarihten daha önce belirlenemez. Zira, geri alma, bu yoksullaşma ve zenginleşmenin sonucudur ve bu olgular gerçekleşmeksizin geri alma söz konusu değildir. Açıklananlara göre; sebepsiz zenginleşmede geri verme borcu, zenginleşmenin geçersiz bir nedene dayanması durumunda hemen; geleceğe yönelik bir neden bulunuyorsa onun oluşmadığı an; var olan bir neden bulunuyorsa da onun ortadan kalktığı zaman doğmuş olur. Edim yerine getirildiği sırada geçerli bir hukuksal nedenin bulunmasına karşın sonradan bu neden ortadan kalkmış olursa, bu durumda sebepsiz zenginleşme, nedenin ortadan kalktığı an meydana gelir. 18.9.2010 tarihine kadar bu bedeller bayi tarafından haklı sebeble elinde bulundurulduğundan Rekabet Kurulu Kararı ile sözleşmelerin hükümsüz kaldığı 18.9.2010 tarihinden itibaren sebebsiz zenginleşme doğacak ve bu tarih itibariyle kullanılmamış süreye isabet eden tutarın semere veya getiri eklenmeden iadesi gerekmektedir. Sözleşmenin süresi ,Rekabet Kurumu kararlarıyla 18.9.2010 tarihi itibariyle yasal zorunluluk nedeniyle sona erdiği, davacı taraf her ne kadar 18.9.2010 tarihindeki güncellenmiş değeri talep etmekte ise de ;Yargıtay 19.HD nin 2016/19508 esas ,2017/6043 karar sayılı ve 19.9.2017 tarihli ilamında da vurgulandığı üzere yerleşik kararlar ; sözleşmenin sona ermesi yasal düzenlemeler gereği olduğundan kıstelyevm usule göre hesaplanan bedelin iadesi gerektiği ; getiriler eklenerek güncellenmiş değere hükmedilemeyeceği ” yolundadır.Ancak davalılar aleyhine olarak zenginleşmenin doğduğu tarihte ki hesaplanan güncellenmiş değere hükmedilmesi ve talebi de aşacak şekilde 13.944,29-TL ye faiz işletilmesi talep edildiği halde talebi aşar şekilde hükmedilen alaacğın tamamına dava tarihinden itibaren faiz işletilmesine hükmedilmesi yerinde değil ise de; istinaf edenin sıfatına ,davalı … vekilinin istinaftan feragat etmesi nedeniyle bu husus eleştirilmekle yetinilmiştir. Davalı … vekili 18/08/2020 tarihli dilekçe ile istinaf talebinden feragat ettiğini bildirmiş olup, Feragata ilişkin; H.M.K.’nın 349/2 maddesinde, ”Dosya Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmiş ve henüz karara bağlanmamış ise başvuru feragat nedeniyle reddolunacağı” düzenlenmiştir. Davalı … vekilinin vekaletnamesindeki yetki durumu incelendiğinde vekilin kanun yoluna başvurudan feragata yetkili olduğu saptanmaktadır. Karar verilinceye kadar istinaftan feragat mümkün olduğundan Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun feragat nedeniyle REDDİNE,Davacıdan alınması gereken 54,40- TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 44,40- TL harcın mahsubu ile bakiye 10,- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran davalı … tarafından yatırılan 334,97-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,İstinaf yoluna başvuran taraflarca yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 26/11/2020