Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/789 E. 2023/338 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/789
KARAR NO: 2023/338
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/01/2020
NUMARASI: 2018/502 Esas – 2020/40 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/03/2023
Davanın reddine ilişkin verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, davalılardan …’nin, istifa etmek sureti ile 11/05/2018 tarihinde müvekkili şirket ile olan iş akdini sonlandırdığını, müvekkili ile 1 numaralı davalı arasında 14/07/2016 tarihli bir “Rekabet Yasağı ve Ticari Sır Saklama Taahhütnamesi” akdedildiğini, ancak davalının bu taahhütnameye aykırı davrandığını ve diğer davalı … Loj. şirketinde aynı görev alanında çalışmaya başladığını, bu nedenle müvekkilinin zarara uğradığını, diğer yandan müvekkilinin eski çalışanlarının bir kısmının da yine davalı şirket tarafından işe alındığını, davalı şirket tarafından da haksız rekabet teşkil eden davranışlarda bulunulduğunu beyanla davanın kabulü ile fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla, Rekabet Yasağı ve Ticari Sır Saklama Taahhüdüne aykırı hareket edilmesi sebebi ile cezai şart ve müştereken tazminat sorumluluğuna istinaden şimdilik 50.000-TL’nin ihlal tarihinden itibaren faiz işletilerek davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: 1-Davalı … vekili, müvekkili ile davacı şirket arasında kurulan iş akdinin, müvekkili tarafından haklı olarak 11/05/2018 tarihinde feshedildiğini, bu hususta müvekkili tarafından davacı aleyhine İstanbul 8. İş Mahkemesi’nin 2018/223 Esas sayılı dosyası ile iş davası açıldığını, huzurdaki davaya dayanak olarak gösterilen taahhütnamenin TBK ve yerleşik Yargıtay içtihatlarında belirtilen geçerlilik şartlarını haiz olmadığını, söz konusu taahhütnamede müvekkilinin ekonomik geleceğinin tehlikeye sokulduğunu, diğer yandan müvekkilinin, davacı şirkette üst düzey bir çalışan olmadığını, bu nedenle davacıya ait ciddi anlamdaki bilgilere ulaşma imkanı bulunmadığını, iş sözleşmesinin toplu bir halde şirket çalışanlarına imzalatıldığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. 2-Davalı … A.Ş. vekili, davacı tarafından huzurdaki davanın dayanağı olarak gösterilen Rekabet Yasağı ve Ticari Sır Saklama Taahhüdü’nde müvekkilinin taraf olmadığını,davanın müvekkili yönünden reddinin gerektiğini, davacının haksız rekabet ve kazanç kaybı iddialarını ispatlamasının gerektiğini, dava konusu taahhütnamenin geçerlilik şartlarını içermediğini, geçersiz olduğunu, davacı tarafından müvekkiline yöneltilen herhangi bir iddianın mevcut olmadığını beyanla davanın husumet yokluğundan ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davalı …’in davacı şirket bünyesinde saha satış yöneticisi olarak çalışırken 11/05/2018 tarihinde iş akdini feshederek işten ayrıldığı ve 21/05/2018 tarihinde davalı şirkette çalışmaya başladığı, davalı asil tarafından davacıya 14/07/2016 tarihinde ticari sır ve bilgi saklama ve rekabet yasağı taahhütnamesi verildiği, bu taahhütnamenin 11. maddesinde davalı şirketi de kapsar şekilde 2 yıl süre ile rekabet yasağı kapsamında hizmet ilişkisi kurmayacağını belirttiği, aykırılık halinde brüt maaşının 25 katı cezai şart olarak ödeneceğinin düzenlendiği, buna göre davalılardan müşterek tazminat sorumluluğu da gözetilerek şimdilik 50.000-TL cezai şart talebinde bulunulduğu, davanın TBK 444. ve 445. maddesine dayandığı, alınan bilirkişi raporuyla tazminat talep etme koşullarının oluşmadığının ifade edildiği, TBK 444/2. maddesine göre rekabet yasağı kaydının ancak hizmet ilişkisinin işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları yada işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanı sağlaması ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılmasının işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte ise geçerli olacağı, davacı tarafça davalının somut olarak hangi bilgilere ulaştığının ve hangi ticari yararının engellendiğinin açıkça ispatlanması gerektiği, haksız rekabete ilişkin cezai şartın muhtemel tehlike varsayımına dayalı olarak peşinen tahakkuk ettirilmesinin mümkün olmadığı, bu yönde davacının ispat yükümlülüğünü yerine getirmediği,davacının bir zararının oluşmadığı, yine taahhütnamede 32 adet belli başlı lojistik firmasının sayılması, tüm Türkiye yanında yurtdışına da teşmil edilmesi karşısında davalının iktisaden mahvına sebep olacak düzeyde geniş bir alanı kapsaması nedeniyle çalışma özgürlüğüne ve akit serbestisine ilişkin yasal düzenlemelere de aykırı olması nedeniyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemenin, davalının ticari sırlara vakıf ve ulaşma imkanı olmadığına kanaat getirdiğini fakat davalı üst düzey yönetici olup şirketin tüm müşterileri, fiyatları, kar marjları, ihaleleri bilgisayar veritabanı her türlü ticari bilgiye çalıştığı sürece sahip olduğunu, cezai şart talebinin zarara uğrama şartına bağlanmamış olup gerek bilirkişi gerekse de mahkemenin, uğranılan zararın ispat edilemediğinden bahisle cezai şart istemininin şartlarının oluşmadığını belirterek hatalı bir tespitte bulunduğunu, taahhüdün geçerli olabilmesi için işçinin müşteri çevresine veya iş sırlarına nüfuz etme imkanına sahip bulunması nedeniyle işverenin önemli bir zarara uğrama ihtimalinin varlığının yeterli olup zarar doğma şartı aranmayacağını, TBK 445. madde hükmü uyarınca hakim aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilecek olup rekabet yasağının aşırı nitelikte bulunması durumunda rekabet yasağının geçersizliğinden değil ve fakat sınırlandırılmasından bahsedildiğini,mahkeme tarafından rekabet yasağı hükmünün sınırlandırılması gerekirken geçersiz sayılmasının hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Açılan dava, rekabet sözleşmesine aykırılığa ve haksız rekabet iddiasına dayalı cezai şart -tazminat alacağının tahsili istemine ilişkindir. TBK’nun 444/1. maddesi; “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir” hükmünü haizdir. Buna göre rekabet yasağı sözleşmesinden söz edilebilmesi için ilk olarak işçinin fiil ehliyetine sahip olması ve iş sözleşmesinin kurulması sırasında veya iş ilişkisi devam ederken işçinin sözleşmenin sona ermesinden sonra rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmün yazılı olarak iş sözleşmesine konulması veya bu konuda ayrı bir sözleşmenin (rekabet yasağı sözleşmesi) yapılması gerekmektedir. Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesinin ilk şartı, işverenin bu sözleşme nedeniyle korunmaya değer haklı bir menfaatinin bulunmasıdır. Bu husus TBK’nın 444/2. maddesinde “Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir” şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulmasında işverenin korunmaya değer haklı bir menfaatinin söz konusu olabilmesi için, işçinin işverenin üretim sırları, yaptığı işler ve müşteri çevresi hakkında bilgi edinme olanağının bulunması ve bunun sonucunda işvereni önemli bir zarara uğratma ihtimalinin olması gerekir. Dolayısıyla rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin geçerli olabilmesi için iş ilişkisinin işçiye, “müşteri çevresi” veya “üretim sırları” ya da “işverenin yaptığı işler” hakkında bilgi edinme imkânını sağlamasının yanında, aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması hâlinde işvereni önemli nitelikte bir zarara uğratabilecek mahiyette olması aranmaktadır. Ancak rekabet yasağı ihlâlinden bahsedilebilmesi için zararın fiilen gerçekleşmesi gerekli olmayıp yakın ve önemli bir zarar ihtimalinin varlığı yeterlidir.. TBK’nın 445/1. maddesi “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz” hükmünü haizdir. Buna göre rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğinin ölçüsüz ve hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye girmesini önleyecek şekilde süre, yer ve konu (işin türü) bakımından uygun sınırlar içinde kararlaştırılmış olması gerekir; aksi takdirde rekabet yasağı sözleşmesi geçersizdir. Öte yandan mülga B.K.’dan farklı olarak yürürlükteki TBK ile rekabet yasağı sözleşmesinin işçinin ekonomik geleceğinin tehlikeye düşürmesi yönünden hâkime kapsamı veya süresi bakımından rekabet yasağına müdahale ve sınırlama yetkisi verilmiştir. TBK’nın 445/2. maddesi; “Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir” hükmünü haizdir. Davalı …’nin 11.5.2018 tarihinde işten ayrıldığı, keşide ettiği Kartal … Noterliği’nin 11.5.2018 tarih ve … yevmiye no’lu ihtarnamesinde şirketteki pozisyonlarının sürekli değişmesi ve sigorta primlerinin eksik yatırılması nedeni ile iş akdini haklı nedenle feshettiğini davacıya ihtar edildiği,diğer davalı şirket bünyesinde 21.5.2018 tarihinde çalışmaya başladığı, davacı şirkette çalışırken 14.7.2016 tarihinde “ticari sır ve bilgi saklama ve rekabet yasağı taahhütnamesi” imzaladığı, bu sözleşmenin 11. maddesinde “Personel, şirketten açık veya yazılı onay almaksızın şirketin iştigal ve faaliyet alanında bulunan kara ve hava nakliyesi, depolama, lojistik, gümrükleme ile nakliye ve lojistik hiz. bağlı hizmetler “ sınırlaması altında işbu taahhüdün yürürlük süresince şirketin hizmet verdiği özellikle Türkiye, İngiltere, Fransa vs. ülkeler hattında çalışan ve özellikle – …, …, …, …, …, …, … ve diğer şirketleri …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …ve burada sayılı şirketlerle sınırlı olmamak kaydı ile, aynı sektör ve aynı hatta faaliyet gösteren sair şirketlerin, Marmara ve Ege bölgelerinde yer alan işyerlerinde ve bu şirketlerin benzer sektörlerde görülmese dahi fiilen veya hukuken organik bağı bulunan şirketlerine (ki bunlarla sınırlı sayılmaksızın) 2 yıl süre ile şirket ile doğrudan/dolaylı hizmet/ ortaklık / danışmanlık ilişkisi kurmayacak ve rekabet yapmayacaktır. Satın alma, şirket kurma ya da ortaklık yolu ile Türkiye’de direkt faaliyet göstermeleri halinde …, …, …, …, …, … isimli şirketler de yukarıda sayılan şirketler gibi rekabet sözleşmesi dahilinde kabul edilecektir.” hükmünü haiz olduğu ve yine 12.maddesinde “Şirket’in çalışmalarını sürdürdüğü faaliyet alanında ilgili, faaliyet bölgesinde iş kurmak, Şirket’in portföyündeki müşterilerle birebir ya da 3. kişiler ve/veya kurumlar vasıtasıyla ortaklık ve/veya hizmet ilişkisi kurmak, rakip şirketler ile ortaklık ve/veya hizmet ilişkisinde bulunmak yasaklanmıştır.” hükmünü içerdiği ve son olarak 19. maddesinde “işbu taahhüt kapsamında taahhütlerime aykırılık halinde .. son brüt maaşın 25 katı cezai şart ödemesini yapılacak ilk talep ile birlikte nakden ve defaten ödeyeceğimi kabul ederim” hükmünü içermektedir. Davalı …’nin davacı şirketten ayrılırken satış müdürü olarak çalıştığı, daha öncesinde key account pozisyonunda yani özel müşterilerin satış organizatörü olarak görev aldığı, diğer davalı şirkete işe girerken ise yine satış müdürü olarak işe girdiği, davacı şirket ile davalı şirketin benzer sektörde faaliyet gösterdikleri ve davalının her iki şirkette de aynı pozisyonda çalıştığı sabit olup bu kapsamda yapılan taşımacılık faaliyetleri ile ilgili olarak müşteri çevresi, müşterilerle yapılan anlaşmalar ve fiyatlar yönünden edindiği bilgilerin rakip şirkette kullanması durumunda davacı şirketin ciddi anlamda zarara uğrama ihtimali vardır. Sözleşmenin 11. maddesinde TBK’na uygun olarak süre şartına uyulmuş ise de yer ve konu (işin türü) bakımından uygun sınırlar içinde kalınmamış, davacı şirketin tüm faaliyet alanını kapsar biçimde, birden fazla coğrafi bölgede, lojistik ve taşımacılık sektöründeki neredeyse tüm firmaların tek tek isimleri zikredilerek ve hatta Türkiye dahil yurtdışı taşıma hattı belirtilerek rekabet yasağı sınırlaması getirilmesi kanuna aykırı olup TBK 445. maddesi uyarınca rekabet yasağı hükümleri geçersizdir.Fakat bu durumda sözleşmeyi tamamen geçersiz saymak yerine TBK 445/2. maddesine göre hâkimin kapsamı veya süresi bakımından rekabet yasağına müdahale ederek sınırlama yetkisini kullanması gerekmektedir. TBK 447/2 maddesinde sözleşme haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse rekabet yasağı sona ereceğinden öncelikle davalının açtığı ve Bakırköy 10. İş Mahkemesi’nin 2019/43 Esas sayılı dosyasında açılan davada verilen kararın kesinleşmesinin beklenilmesi gerekmektedir.Anılan karar kesinleştikten sonra davalı tarafından iş akdinin haklı nedenle feshedildiğinin tespiti halinde rekabet yasağının sona erdiğinin kabulü gerekir. Aksi halde ise TBK 445/2 maddesi uyarınca davalı … yönünden çalışma özgürlüğünü kısıtlamayacak ve ekonomik mahvına neden olmayacak derecede rekabet yasağı hükmünün kapsamının tespiti gereklidir.Davalı …A.Ş rekabet yasağı sözleşmesine taraf olmamakla birlikte davacı tarafça davalı …’ın haksız rekabette bulunduğu ileri sürülmüş ,ancak anılan davalıya isnat olunan eylem bakımından değerlendirme yapılmamış ,hükümde gerekçe yazılmamıştır.Davalı … yönünden haksız rekabet iddiasının değerlendirilmemesi ve davanın reddine gerekçe gösterilmemesi HMK 297.madde hükmüne aykırıdır. Açıklanan nedenlerle; uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılarak, davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/01/2020 Tarih 2018/502 Esas 2020/40 Karar sayılı kararın HMK’nun 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE” Davacı tarafından yatırılan 54,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 09/03/2023