Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/776 E. 2022/1824 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/776
KARAR NO: 2022/1824
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/12/2019
NUMARASI: 2017/1361 Esas – 2019/1284 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/12/2022
Davanın reddine ilişkin kararın davacı … vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacılar vekili; davalı … İnş. .. AŞ’nin merhum … ve … tarafından kurulduğunu, şirketin kurucu … ile birlikte davacılar … ve … tarafından bugünlere getirildiğini, limited şirket olarak kurulan şirketin 07.07.2015 tarihinde anonim şirkete dönüştüğünü, şirketin yönetimi davacılar ve … tarafından yürütülmesine rağmen, aile büyüğü olması nedeniyle şirket hisselerinin büyük çoğunluğunun … üzerinde görünmesine karar verilerek şirket kayıtlarına da böyle geçtiğini, …’ın ölümünden önceki şirket hissesinin şeklen %93,3102, davacı …’ın ise %6,6898 olarak göründüğünü, ancak bu oranlar gerçeği yansıtmamakta olup tarafların bildiği üzere bu oranların … %50, … %30 ve … %20 şeklinde olduğunu, bu oranların tarafların birbirine olan güvenleri nedeniyle pay defterine işlenmediğini, şirket işleyişinin ise gerçek pay oranları üzerinden yürütüldüğünü, nitekim …’ın şirket koordinatörüne verdiği sözlü talimat gereği koordinatörün şirket muhasebesine verdiği yazılı talimatta da açıkça görüldüğünü, …’ın dava dışı … ve … şirketlerinin hisselerini devralırken de bu oranlara riayet ettiğini, …’ın ölümü sonucunda hisselerinin mirasçısı olan davalılara intikal ettiğini, ancak davalıların gerçek oranlarının şirketin pay defterine işlenmesine engel olduklarını, bu durumu bilen davalı …’ın bu doğrultuda hareket ederek yaklaşık %14,4367 hissesini müvekkili …’a devrettiğini, taraflarca imzalanan protokol ile de pay dağılımının … mirasçıları %50, … %30 ve … %20 şeklinde kararlaştırıldığını, ancak davalıların protokole rağmen hisse devirlerini gerçekleştirmediklerini, protokol sonrasında yapılan genel kurulda yönetim kurulunun oy birliği ile ibra edildiğini, genel kuruldan sonra alınan şirket değerleme raporunun yönetim kurulunca reddedildiğini belirterek, davalıların hisse toplamının şirket hisselerinin %50’si oranında olduğunun tespitine, davacılardan …’ın %30 ve …’ın %20 oranında hissedar olduklarının tespitine, davalıların bu oran aşan hisselerinin birbirine eşit olacak şekilde iptali ile iptal edilen hisselerin …’a %30, …’a %20 oranında olacak şekilde pay defterine tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: 1-Davalı …; davacıların hiç bir ücret almaksızın şirketin tüm işleyişinde görev aldıklarını, merhum babası …’ın evvelden beri şirketin yarısına sahip olduğunu ifade ettiğini ve kalan %50 hissenin aynen davacıların iddia ettiği gibi %30’unun … ve %20’sinin …’a ait olduğunu ifade ettiğini, hatta sağlığında şirketin üst düzey yöneticilerine bu oranların dikkate alınması gerektiğine dair talimat verdiğini, bu hisse dağılımının aile bireyleri tarafından bilindiğini, ilişkilerin hisse değişiklikleri sebebiyle etkilenme -mesi gibi gerekçelerle, gerçek pay oranlarının sağlığında pay defterine işlenemediğini, bu doğrultuda payına düşen kısmının fazlasını, yani %16,6”lık kısmını davacı …’a devrettiğini,pay devirlerinin protokole bağlanmasına rağmen diğer davalılarındevirden kaçındığını, sonra ise yüksek bedeller talep ettiklerini belirterek, davayı kabul ettiğini beyan etmiştir. 2-Davalılar … ve … vekili;şirketin ortaklık yapısının %31.1 …, %31,l …, %16,6 …, %14,4 … ve %6,6 … şeklinde olduğunu, dava dilekçesinde dile getirilen iddiaların aksine davacıların 31.03.2017’de yapılan 2016 yılı genel kurul toplantında pay oranlarına ilişkin herhangi bir iddia ve talepte bulunmadıklarını, davalılar … ve …’ın toplam %62’lik pay sahipliklerini toplantı tutanağı ve hazirun cetveliyle tevsik ettiklerini, TTK’nın 499 uyarınca anonim şirket ile olan ilişkilerde sadece pay defterinde kayıtlı kişilerin pay sahibi olarak kabul edilebileceğini, pay defterinde yazılmayan bir durumun varlığının yazılı bir belge olmaksızın ve sadece sözde şahit beyanlarına dayalı olarak iddia edilemeyeceğini, 30.03.2017 tarihli protokolün 31.03.2017 tarihli genel kurul toplantısından önce düzenlendiğini, protokolde, şirket piyasa değerlerinin belirlenmesi amacıyla bir uzman kişi ya da bağımsız firmanın görevlendirileceğinin, mutabakat sağlanması halinde hisselerin satışa konu edilebileceğinin net bir şekilde belirtildiğini, ancak yapılan inceleme neticesinde tespit edilen değerin piyasadaki gerçek değerden çok aşağı olduğunu iddia edilerek tarafların bedel üzerinde anlaşamamaları sebebiyle karşılıklı satış niyetinin ortadan kalktığını, farklı tüzel kişiliklere ait ortaklık yapısının delil olarak ileri sürülemeyeceğini, 1992 yılında kurulan ve 26 yıldır faaliyetlerine devam eden büyük ortağı olan babalarının 30 sene boyunca hisse devri için fırsat bulamadığının ileri sürülmesinin gerçekçi olmadığını, davalı …’ın davacılardan …’a yaptığı % 14,4367 oranındaki hisse devrinin de satış olduğu ve bu devir karşılığında 2.691.920-TL bedel alındığını, …’ın yaptığı hisse devrinin bir ahde vefa örneği olarak gösterilemeyeceğini, kız çocuğu olmaları nedeniyle hisselerin ellerinden alınmak istendiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacılar vekilince delil olarak dayanılan genel koordinatör … tarafından düzenlenen belgenin, şirket hissesi aidiyeti yönünden taraflardan ve muris …’dan sadır olmaması nedeniyle taraf iddialarına delil olamayacağı, dava dışı … ve … şirketlerinin hisselerinin devrinde …’ın şirketleri kendi çocuğuna %50, …’ın çocuğuna %30 ve …’ın çocuğuna %20 olacak şekilde devrettiği ileri sürülmüş ise de, dava dışı şirketlerdeki pay oranlarının davalı şirket pay oranlarının tespitinde delil kabul edilmeyeceği, 30/03/2017 tarihli protokolün incelenmesinde; başında “payların yapılandırılması protokolüdür” ibaresine yer verildiği, 6. maddesinde “.. gerekli müzakerelerden sonra, hisse devri yapacak olanlar ile hisseleri devralacaklar arasında mutabakat sağlandığında pay defterleri yeniden düzenlenecektir.” ibarelerine yer verildiği, 7.ve 8. maddelerinde ise “Bu protokol öncesinde, mevcut yönetim kurulunun bilgilendirdiği tüm şirket ve şahıslara ait olduğunu beyan ettiği varlıklar ve oluşumlar yeni ortaklarca samimi ve doğru bilgiler olarak kabul edildiği,bunların haricinde izahı zor veya mümkün olmayan farklılıklar ortaya çıkması halinde pay devri yeniden taraflarca müzakere edileceği,pay dağılımının %50 …’ın hukuki varislerine, %30 … bey’e, %20 … bey’e şeklinde olacaktır.” ibarelerine yer verildiği, anılan protokol ile davacıların hisselerinin de taraflarca tespit edildiği ileri sürülmüş ise de, protokolün bütününe bakıldığında, taraflar arasında müzakere yapılmasının, mutabakat sağlandıktan sonra pay defterlerinin yeniden düzenleneceğinin öngörülmesinden sonra 8. maddede, davacı tarafça ileri sürülen oranlara yer verildiği, mutlak bir kabulün ve tespitin de bulunmadığı, davacılar vekilince sunulan bilirkişi raporuna karşı cevap ve itiraz dilekçesinde tanık isim ve adresleri bildirilerek dinlenilmesi talep edilmiş ise de, TTK’nın 1521. maddesi gereğince işbu davada basit yargılama usülünün uygulandığı, HMK 318. maddesi gereğince de tüm delillerin dava dilekçesinde bildirilmesinin gerektiği ve davalı tarafın açık muvafakatinin de bulunmadığı gözetilerek, rapora beyan aşamasında tanık listesi sunulamayacağından tanıkların dinlenilmesi talebinin yerinde görülmediği, davacıların davalı şirkete kattığı emeklerin TTK’nın 342. maddesi gereğince sermaye olarak kabul edilemeyeceği, davacıların davalı şirkete nakdi veya ayni sermaye taahhüdünde bulundukları ve bu taahhüt gereği pay sahibi gösterilmedikleri yönünde de bir iddialarının bulunmadığı, davalı şirkette önemli görev ve yetkiler verilmesinin başlı başına ortaklık yönünden bir delil teşkil etmeyeceği gibi, davalılar murisinin bu yöndeki iradesini ortaya koyan bir kaydın da dosyada bulunmadığı gerekçesiyle, davacı … tarafından açılan davadan feragat nedeniyle reddine, davacı … tarafından açılan davanın ise reddine, 02/01/2018 ve 30/05/2018 tarihli ihtiyati tedbir kararlarının kaldırılmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı … vekili; davalı şirketteki gerçek pay oranlarının … %50, … %30 ve … %20 şeklinde olduğunu, gerçek pay oranları davalılar tarafından da bilinmesine rağmen davalıların hisselerin pay defterine işlenmesine engel olduklarını, oysa imzalanan protokol ile gerçek pay oranını davalıların da kabul ettiğini, nitekim …’ın hisse devrini gerçekleştirdiğini, bu oranların …’ın ölümüne kadar fiilen uygulandığını, …’ın sağlığında devralınan dava dışı şirketlerde bu oranların uygulandığını, taraflarca imzalanan 30.03.2017 tarihli protokolde davalıların fazla paylarını devrettikten sonra kalacak hisselerinin akibetine karar vermek için değerleme yapılmasını talep ettiklerini, değerleme işlemi sonrasında 8. maddedeki oranlara bağlı kalınarak hisse devri yapılmasına karar verildiğini, protokolün 10. maddesinin de gerçek pay oranlarını herkesin bildiğini ve bu oranın gözetileceğini gösterdiğini, mahkemece alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, emek karşılığı pay verilmesi taleplerinin bulunmadığını, şirket çalışanı … imzalı yazılı belgeye neden itibar edilmediğinin açıklanmadığını, protokol içeriğinde satış kelimesinin geçmediğini, protokolün 8 ve 9. maddelerinin, pay satışına yönelik bir irade olmadığını gösterdiğini, protokolün fiiliyatta var olan pay dağılımını resmiyete dökmek için düzenlendiğini, tanık listesi sunulmasına rağmen tanıklarının beyanları alınmadan karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne, mahkemece ihtiyati tedbirin kaldırılması nedeniyle davalıların uyuşmazlık konusu hisseleri devrederek davayı hükümsüz kılabilecekleri gerekçesiyle davalılara ait hisselerin devir, rehin ve satışının engellenmesi maksadıyla hisselere tedbir konulmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davalı şirkette davacı …’ın %30 ve …’ın %20, davalıların ise toplam %50 oranında hissedar olduğunun tespiti ile davalıların bu oranları aşan hisselerinin pay oranlarına göre davacılar adına pay defterine kaydedilmesi istemine ilişkindir. Davalı şirketin sermayesi 5.800.000-TL olup nominal değeri 1.000-TL olan 5.800 paya bölünmüş, halihazırda davacı …’in 388, …’nin 836, davalı …’nin 968, davalılar … ve …’nin ise ayrı ayrı 1.804 pay sahibi olduğu, davalıların murisinin 05.11.2016 tarihinde ölümünden önceki dönemde 5.412 payın murise ve 388 payın ise davacı …’a ait olduğu, davalı şirket hisseleri nama yazılı olup pay senedi veya ilmuhaber çıkarılmadığı anlaşılmaktadır. Davacılar vekilince; kayden durum bu şekilde olsa da gerçekte pay durumunun muris … %50, … %30 ve … %20 şeklinde olduğu, şirketin yönetim ve işleyişinin karşılıklı güven içerisinde bu oranlar üzerinden sürdürüldüğü, murisin davacılara gerçek oranda pay devri yapamadan vefat ettiği ileri sürülerek,bu oranlar doğrultusunda davalıların aşan paylarının davacılara ait olduğunun tespiti ile pay defterine işlenmesi talep edilmiştir. Anonim şirketlerde payın devri için payın senede bağlanması şart değildir. Sahip olunan payı temsil etmek üzere hisse senedi çıkarılmamış olması halinde, sahip olunan pay senede bağlanmamış demektir. Çıplak pay senede bağlanmış paylar gibi serbestçe devredilebilir. Ancak payın serbestçe devredilebileceğine getirilen kanuni ve iradi sınırlamalar çıplak pay için de geçerlidir. Çıplak payın devri hakkında TTK’da özel bir düzenleme mevcut değildir. Çıplak pay, genel hükümlere göre yazılı devir anlaşması ile devredilebilir. Alacağın temliki, tasarrufi bir işlem olduğundan temlik ile çıplak pay devralana geçer. Alacağın temlikinde olduğu gibi yazılı şekil şartı vardır. Bedeli ödenmiş çıplak payın devri,TBK’nın 184. maddesi gereği yazılı bir temlik beyanının devralana verilmesi ile gerçekleşir. Somut olayda, davalıların murisi tarafından sağlığında davacılara pay devrine ilişkin olarak imzalanan bir hisse devri sözleşmesi bulunmamaktadır. Davacı vekilince, taraflarca düzenlenmiş olan 30.03.2017 tarihli protokole delil olarak dayanılmıştır. Bu protokol öncesinde düzenlenmiş olan toplantı tutanağında; süresi protokolde belirlenmek üzere şirketin durum raporlarının yönetim kuruluna sunulmasından sonra şirket hisselerinin devrinin gerçekleştirileceği, protokolün en geç 22.03.2017 tarihine kadar hazırlanacağı ve protokolde hisse devrine kadarki şirket değerlemesine ilişkin usullerin belirleneceği kararlaştırılmıştır. 30.03.2017 tarihli protokolde ise; genel kurula müteakip davalıların önereceği şirketlerin piyasa değerini tespit edecek kişi veya firmanın görevlendirileceği, gerekli müzakerelerden sonra hisse devredecek ve devralacaklar arasında mutabakat sağlandığında pay defterlerinin yeniden düzenleneceği, protokol öncesinde şirket yönetim kurulunun şirket ve şahıslara ait olduğunu beyan ettiği varlık ve oluşumların doğru olduğunun kabul edildiği, izahı zor veya imkansız farklılıklar çıkması halinde pay devrinin yeniden müzakere edileceği, pay dağılımının %50 … varisleri, %30 … ve %20 … şeklinde olacağı, değerleme sonucunda oluşan kıymet üzerinden yine mutabakat sağlandığında ayrılmak isteyen ortakların ayrılabileceği, ayrılmak isteyen olduğunda yukarıda yazılı oranlara sadık kalacak şekilde yeni hisse oluşumunun konuşulup tekrar karara bağlanacağı kararlaştırılmıştır. Toplantı tutanağı ile 30.03.2017 tarihli protokol hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi sonucunda tarafların; şirketin değerlemesinin yapılması, değerleme sonucunda gerekli müzakereler sonrasında taraflar arasında mutabakat sağlanması halinde pay defterinin yeniden düzenlenmesi, şirket varlıkları hakkında izahı zor veya mümkün olmayan farklılık çıkması halinde pay devrinin yeniden müzakere edilmesi, ayrılmak isteyen ortak olması halinde de yine mutabakat sağlanarak belirtilen oranlara sadık kalınarak yeni hisse yapılanmasının konuşularak tekrar karara bağlanması hususlarında anlaştıkları açıktır. Protokolde davalıların hisse devri yapacağına dair kabul veya taahhüdü bulunmamakta olup, ancak şirket değerlemesi sonrasında mutabık kalınması halinde devir yapılacağı hüküm altına alınmakla, protokolün bedelsiz hisse devir sözleşmesi olarak kabulü mümkün değildir. Nitekim davacıların imzasını içeren 09.09.2017 tarihli şirket yönetim kurulu kararı ile de şirkete ait değerleme raporu uygun görülmemiştir. Davalıların gayesi hisse devri yapmak olsaydı, protokol ile bu açıkça kararlaştırılabilir ve şirket değerlemesine ihtiyaç duyulmazdı. Davacı vekili tarafından değerlemenin protokoldeki oranların devrinden sonra kalan hisseler bakımından kararlaştırıldığı ileri sürülmüşse de, bu hususun talep edilen oranlarda hisse devrinden sonra her zaman yapılabilecek olması nedeniyle, protokole bu hükümlerin konulmasına gerek olmazdı. Şirket işleyişinde davalıların murisinin fiilen davacıların iddia ettiği oranlara riayet etmesi, bu kapsamda şirket çalışanı imzalı belgede de bu oranların esas alınacağının belirtilmesi, başka tüzel kişiliği haiz şirket hisselerinin alımında muris tarafından bu oranlara riayet edilmiş olması hususları ise başlı başına dava konusu hisse devrinin davalılarca kabul edildiği anlamında delil olarak kabul edilemez. Çıplak payın devri, alacağın temliki hükümlerine tabi olup yazılı şekil şartına tabidir. Bu nedenle somut olayda davacıların iddiasının tanık beyanlarıyla ispatı mümkün değildir. Ayrıca mahkemece 26.09.2018 tarihli ön inceleme duruşmasında yasal sonuçları hatırlatılarak kesin süre verilmesine rağmen, davacılar vekilince tanık listesi kesin süreden sonra 17.09.2018 tarihli bilirkişi raporuna itirazları içeren dilekçe ile sunulmuş olup, süresinde değildir. Bu nedenle mahkemece tanık beyanları alınmadan karar verilmesinde usule aykırılık yoktur. Ayrıca davacı tarafça delil olarak dayanılan 30.03.2017 tarihli protokol, davalılar … ve … adına vekilleri tarafından imzalanmış olup, herhangi bir vekaletname de sunulmamıştır. Bu nedenle davalılar adına protokolü imzalayan kişilerin davalıların vekili olup olmadığı belli olmadığı gibi, vekillerin müvekkilleri adına borçlandırıcı işlem yapma yetkisine haiz oldukları kanıtlanamamıştır. Bu nedenle davacı tarafça söz konusu protokole delil olarak dayanılması da mümkün değildir. Sonuç olarak mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Diğer yandan mahkemece 02.01.2018 tarihli ara kararı ile davalılar adına kayıtlı hisselerin devir ve temlikinin önlenmesi bakımından davalı şirket hisseleri üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiş, 30.05.2018 tarihli ara karar ile de ihtiyati tedbirin ihtilaf konusu hisseler bakımından devamına karar verilmiş olup, kararın istinafı üzerine Dairemizin 2018/2391 esas 2018/1690 karar sayılı ilamıyla tarafların mahkeme ara kararına yönelik istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir. Mahkemece yargılama sonucunda davanın reddine ilişkin hüküm ile birlikte ihtiyati tedbir kararlarının kaldırılmasına karar verilmiş olup, mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, verilen kararın içeriğine göre ihtiyati tedbirin kaldırılması kararı da yerinde olup, davacı vekilinin davalılara ait hisseler üzerine ihtiyati tedbir konulması isteminin reddine karar verilmiştir.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin davalılara ait dava konusu şirket hisselerinin devir ve temlikinin önlenmesine yönelik ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davacı vekilinin ihtiyati tedbir isteminin reddine, Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından Davacı … tarafından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30-TL harcın Davacı …’dan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, davalılar tarafından yapılan 112-TL istinaf yargı giderinin davacı …’dan alınarak davalılara verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 22/12/2022