Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/767 E. 2021/651 K. 29.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/767
KARAR NO: 2021/651
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/05/2019
NUMARASI: 2018/763 Esas 2019/378 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/04/2021
Görevsizliğe ilişkin kararın davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacılar vekili; davalı ile müvekkilleri arasında imzalanan 09/07/2015 tarihli anlaşma uyarınca …’in 2015 yılı içerisinde nitelikli yatırımcılara yapılacak tahsisli sermaye artırımı ile çıkarılacak olan hisselerin satışında, fiyat arbitrajına dayalı olarak satın alma işlemini gerçekleştirecek olan alıcılarla yapılacak anlaşmalarda elde edilmesi beklenen nakit ve net menkul kıymet (hisse senedi) primin paylaşılmasına karar verildiğini, sözleşmesinin imzasını takiben …’ın çıkarılmış sermayesinin 40.000.000-TL’den 50.000.000-TL’ye arttırılmasına karar verildiğini ve ihraç edilen 10.000.000-TL nominal değerli payların, 1 TL nominal değerli pay için 2,64 TL fiyat ve toplam 26.400.000-TL ile mevcut pay sahiplerinin pay alım hakkı tamamen kısıtlanarak, … A.Ş’ye tahsisli satış işleminin, Borsa İstanbul toptan satış pazarında 25/11/2015 tarihinde gerçekleştirildiğini, sonrasında davalı ile … arasında 14.12.2015 tarihinde pay alım satım opsiyon sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme uyarınca 2,7- TL birim fiyattan 5.000.000 adet … hissesinin davalıya geri satılacağının kararlaştırıldığını, böylelikle anlaşmadaki satın alma işlemini yapacak alıcıyla anlaşma yapma şartının tahakkuk ettiğini, davalının opsiyonlu satın alma hakkını kullanarak 5.000.000 adet payın 2.500.000 adedini 6.750.000-TL karşılığında 29.03.2016 tarihinde satın aldığını, davalının bu işlem sonucunda prim elde ettiğini, anılan primin %50’sinin davalı tarafından müvekkilerine ödenmesi gerektiğini belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile her bir müvekkili için ayrı ayrı 10.000-TL’nin uygulanacak ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili;dava konusu olayın herhangi bir ticari işletme ile ilgili olmadığı gibi herhangi bir ticari faaliyetin de söz konusu olmadığını,ayrıca müvekkili tacir olmadığından sözleşmedeki yetki şartı geçersiz olup, müvekkilinin yerleşim yeri itibariyle İstanbul Anadolu Mahkemelerinin yetkili olduğunu, sözleşme gereğince oluşacak primin paylaşımı konusunda en geç sözleşmenin bitim tarihinden 2 ay önce yazılı bir anlaşma yapılması gerektiğini, ayrıca bu tür bir anlaşma yapılmaması halinde sözleşmenin imza tarihinden itibaren 3 aylık süre sonunda kendiliğinden sona ereceğini, bu hükümlere rağmen davanın 3 yıl sonra açıldığını, bu nedenle davacıların taleplerinin dayanağının bulunmadığını, sözleşmenin uzadığı kabul edilse dahi kendi edimlerini yerine getirmeyen davacıların talep hakkının bulunmadığını, sözleşmenin tarafı olan davacıların ortak olduğu İda firmasının sözü edilen yatırımcıyı bizzat bulması gerektiğini, davacıların, müvekkili ve …’ın bulduğu yatırımcılardan hak sahibi oldukları iddiasının hukuka aykırı olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davanın taraflar arasında imzalanmış olan mutabakat anlaşmasından kaynaklı alacağın tahsili talebine ilişkin olduğu, anlaşmada …’in 2015 yılı içinde nitelikli yatırımcılara yapılacak tahsisli sermaye artırımı ile çıkarılacak olan hisselerin satışında elde edilmesi beklenen nakit ve net menkul kıymet (hisse senedi) prim paylaşımının düzenlendiği, sözleşmenin tarafı olan davacılar ve davalının tacir olmadıkları, hisse senedi işlemlerinin de … ve … arasında gerçekleştiği ve tarafların devir işlemlerine de taraf olmadıkları gibi, davanın tarafların ticari işletmeleri ile ilgili bir husustan da doğmadığı, ayrıca 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde sayılan mutlak ticari dava olarak sayılan işlerden de olmadığı, Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülerek sonuçlandırılması gereken davalardan olduğu gerekçesiyle, davanın görev nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: 1-Davalı vekili; mahkemece görevsizlik kararı verilmiş olmasına rağmen müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmediğini ileri sürerek, kararın kaldırılarak müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmiştir. 2-Katılma yoluyla istinaf yoluna başvuran davacılar vekili; davanın 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca mutlak ticari dava olduğunu, müvekkilleri ile davalının, …’ın 2015 yılı içerisinde nitelikli yatırımcılarla yapılacak tahsisli sermaye artırımı ile çıkarılacak olan hisselerin satışında fiyat arbitrajına dayalı olarak, satın alma işlemini gerçekleştirecek olan alıcılarla yapılacak anlaşmalarda elde edilmesi beklenen nakit ve net menkul kıymet (hisse senedi) primin paylaşılması hususunda anlaştıklarını, bu durumda hisse senetlerine dayanan prim alacağı için ikame edilen işbu davanın mutlak ticari davalardan olup, ticaret mahkemelerinin görev alanına girdiğini, hisse devrine dayanan uyuşmazlıkta asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, taraflar arasında imzalanan sözleşme gereğince, davalının ortak ve yetkilisi olduğu … şirketinin tahsisli sermaye artırımı ile çıkarılacak olan hisselerin satışında fiyat arbitrajına dayalı olarak satın alma işlemini gerçekleştirecek alıcılarla yapılacak anlaşmalarda elde edilmesi beklenen primin davacıların hissesine düşen kısmının tahsili istemine ilişkindir. Ticari davalar, mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın, sırf dava konusunun TTK’da düzenlenmesi nedeniyle ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için, taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.Nispi ticari davalar ise, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması, davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması, davayı ticari dava hâline getirmez.Somut olayda uyuşmazlık, taraflar arasında imzalanan 09.07.2015 tarihli sözleşmeye dayanmaktadır. Söz konusu sözleşmenin konusu ise, davalının ortağı ve yetkilisi olduğu … AŞ’nin tahsisli sermaye artırımı ile çıkarılacak olan hisselerinin satışında, fiyat arbitrajına dayalı olarak elde edilmesi beklenen primin paylaşılmasıdır. Davalı, hisselerinin satışı sözleşmeye konu olan … AŞ’nin hakim ortağı ve yetkilisi olup, davacılar ise sözleşmede taraf olmasa da, hisse satışı için yatırımcı bulma edimini yerine getirmediği davalı tarafça ileri sürülen … Ltd. Şti’nin ortaklarıdır. … AŞ halka açık bir anonim şirket olup, hisse devirleri de 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa tabidir. Bu durumda taraflar arasındaki uyuşmazlık da …’ın hisse satışından elde edilecek prim alacağına dayandığından, dava ticari dava niteliğindedir. Bu nedenle ilk derece mahkemesince davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvusunun kabulü ile HMK’nın 353(1)a-3 maddesi uyarınca hükmün kaldırılmasına, davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine, kararın sonucuna göre davalı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/05/2019 Tarih 2018/763 Esas 2019/378 Karar sayılı kararın HMK.’nın 353(1)a-3 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, Davalı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesine yer olmadığına,” İstinaf yoluna başvuran davacılar ve davalı tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının (davacı 44,40-TL davalı 44,40-TL ) istek halinde kendilerine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 29/04/2021