Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/723 E. 2023/107 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/723
KARAR NO: 2023/107
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/01/2020
NUMARASI: 2018/682 Esas – 2020/13 Karar
DAVA: Tazminat
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, taraflar arasında l2.02.2015 tarihli 3 yıl süreli Yetkili Servis Sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin sona erme tarihinden 30 gün öncesinde mutabakatla sözleşmenin yenilenmesine karar vermedikleri takdirde sözleşmenin süre sonunda kendiliğinden sona ereceğinin kararlaştırıldığını, sözleşme süresi 12.02.2018 tarihinde sona erse de fiilen devam eden ticari ilişki nedeniyle sözleşmenin uzadığının varsayıldığını,sözleşme süresinin sonuna doğru müvekkilinin TSE Hizmet Yeterlilik Belgesi alabilmesi için ilgili kuruma verilmek üzere 29.11.2017 tarihli 1 yıl süreli sözleşme imzalandığını, müvekkilinin 2012 yılından itibaren yetkili servis olarak görev yapması nedeniyle davalının talepleri doğrultusunda yatırımlar yaptığını, eleman ve servis araç sayısını artırdığını,dükkanını büyüttüğünü, yatırımların ticari ilişkinin uzun yıllar süreceği inancı ile yapıldığını, davalı tarafından 06.04.2018 tarihinde müvekkiline e-posta ile fesih protokolü gönderildiğini, ancak protokolün müvekkili tarafından kabul edilmediğini, akabinde davalıya ihtar keşide edilerek sözleşmenin haksız feshi nedeniyle müvekkilinin yaptığı yatırım zararları, personel ödemelerinin, kazanç kaybı ve diğer muhtemel zararların karşılığını mutabakat ile belirleyerek müvekkiline ödenmesi gerektiğini bildirdiğini ,ancak ödeme yapılmadığından 5.000-TL tutarındaki kar kaybı ile 5.000-TL yatırım zararının avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili,taraflar arasındaki sözleşmenin sözleşmedeki açık hüküm uyarınca 12.02.2018 tarihinde sona erdiğini, müvekkili şirket tarafından davacıya ödeme yükümlülüğü olmamasına rağmen iyi niyet gereği teklifde bulunulduğunu,davacının kabul etmediğini, müvekkilinin sözleşmesel hakkını kullanarak ihtarın tebliğinden 90 gün süre sonra geçerli olmak üzere sözleşmeyi feshettiğini, müvekkilinin yeni bir servis ağı yapılanması uygulama kararı aldığını, servis hizmetlerinde bölge servisleri sistemine geçtiğini, 6502 sayılı Kanun’a dayanılarak hazırlanan Satış Sonrası Hizmetler Yönetmeliği’nin ekinde yer alan satış sonrası hizmet verilmesi zorunlu olan ürünler listesinin 8. 1 no’lu sütununda telekomünikasyon alet ve cihazları için 7 coğrafi bölgede toplam 20 adet servis açma şartı getirildiğini, sözleşmenin sona erdirilmesi ile hedeflenen amacın davacı işletme ile sözleşmeyi sona erdirip yerine başka bir servis ile sözleşme imzalamak olmadığını,davacının talep ettiği zarar kalemlerine ilişkin olarak somut delil sunmadığını, davacının garanti dışı servis hizmeti vermeye devam ettiği gibi aksesuar ve yazılım güncelleme gibi diğer hizmetleri de vermeye devam ettiğini,zararı olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece,sözleşmenin 9. 2 maddesinde taraflara herhangi bir sebep ileri sürmeden ilişkiyi sona erdirme hakkı verdiği, bu hakkın taraflardan birine değil, her ikisine de tanındığı, davalının 90 gün süre vermek suretiyle sözleşmeyi sona erdirdiği, fesih iradesi ile birlikte karşı tarafın muhtemel zararlarını, özellikle kıdem tazminatından kaynaklanan yükümlülüklerini vs ödemeyi de kabul eden davalının fesih hakkını kötüye kullandığının söylenemeyeceği, davacı tarafça ileri sürülen sözleşme süresinin bitmesine rağmen fesih yapılmadığı ve benzer başka yetkili servis sözleşmelerinin imzalandığı yönündeki olguların cep telefonu servis hizmetinin de devam ettirileceği yönünde güven oluşturmaya yeterli olmadığı, sözleşmenin süreli olarak yapılması ve bitiminin ardından fesih konusunda görüşmeler yapılmasının davalının çelişkili tutumda olduğunu göstermediği ,sözleşmenin önel verilerek feshine ilişkin 9.2 hükmünün geçerli olduğunun kabulü gerektiğinden 29.08.2019 tarihli bilirkişi raporunda da davacı ile davalı arasındaki sürekli borç içeren sözleşmede yer alan ve her iki tarafa doksan gün önel vermek suretiyle sözleşmeyi fesih imkânı veren düzenlemenin, genel işlem koşulu oluşturmadığı, yazılmamış sayılmasından söz edilemeyeceği, davalının sözleşmeyi fesih hakkını kullanmasının hakkın kötüye kullanılması oluşturmayacağı görüşü benimsendiği belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; hükme esas alınan bilirkişi raporunun teknik incelemeden yoksun olduğunu, sadece hukuki değerlendirme içerdiğini, ayrıca bilirkişi heyetinin kanundaki sayıya aykırı oluşturulduğunu,servis sözleşmesinin davalı tarafından haksız feshedilip feshedilmediği, şayet sözleşme haksız feshedildiyse öncelikle davacının emsal bir iş bulup bulamayacağı, bulabileceğinin kabulü halinde hangi sürede bulabileceği, bu süreçte meydana gelecek kazanç kaybı miktarının araştırılması gerektiği, müvekkilinin emsal bir iş bulamayacağının tespiti halinde ise ne kadarlık bir süre için zarar isteyebileceğinin belirlenmesi, bu sürede özel servis olarak çalışması halinde elde edebileceği kazanç ile davalının yetkili servisi olarak çalışması halinde elde edebileceği kazancın tespit edilip aradaki farkın hesabı gerektiğini,TBK’nın 25. maddesi uyarınca genel işlem koşullarının dürüstlük kuralı çerçevesinde içerik denetimine de tabi olduğunu,feshe ilişkin sözleşme hükmü 9.2’de düzenlenen 90 günlük önel süresinin uzunluğu, piyasa koşulları,ticari ilişkinin sonlanması sonucu davacının yeni iş imkânları elde edip edemeyeceğinin irdelenmemesi nedeniyle eksik inceleme yapıldığını, 12.02.2018 tarihinden sonra da taraflar arasında fiilen devam eden ticari ilişki nedeniyle sözleşmenin süresinin uzadığını,sözleşme süresinin sonuna doğru müvekkilinin TSE Hizmet Yeterlilik Belgesi alabilmesi için 29.11.2017 tarihli 1 yıl süreli yeni bir sözleşme imzalandığını, davalının bu davranışlarının ticari ilişkiyi fiilen sürdürdüğünün birer kanıtı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava; taraflar arasındaki yetkili servis sözleşmesinin haksız feshedildiği iddiasına dayalı kar kaybı ile yatırımlara ilişkin uğranılan maddi zararın tazmini istemine ilişkindir. Taraflar arasında 12/02/2015 tarihinde imzalanan servis sözleşmesi ile davacının, davalı tarafından satışı yapılan ürünlerin bakım ve tamir hizmetlerini görmeyi taahhüt ettiği, sözleşme ile bağımlılık ilişkisi bulunmadığı, bu kapsamda davalının sözleşme süresi içinde takdir yetkisi ile başka bir kişiyi ürünlere ilişkin yetkili servis olarak atayabileceği,ürünlerin bakım ve onarımını kendisinin yapabileceği, yetkili servis dışında herhangi bir şahıs veya kuruma söz konusu ürünlere ilişkin bakım ve onarım yapma yetkisi verebileceği düzenlenmiştir. Sözleşme süresinin 3 yıl olarak belirlendiği, taraflarca otuz gün öncesinden mutabakatla sözleşmesinin yenilenmesine karar verilmemesi halinde kendiliğinden sona ereceği, taraflardan her birinin doksan gün önceden yazılı bildirimde bulunmak şartıyla sözleşmeyi feshedebileceği, bunun ardından doksan günlük bir tasfiye süresi tanınacağı kararlaştırılmıştır. Sözleşme 12.02.2018 tarihi itibariyle sona ermesine rağmen, tarafların ticari ilişkilerinin bu tarihten sonra da devam ettiği anlaşılmaktadır. Sözleşme, davalı tarafından davacıya gönderilen 11/05/2018 tarihli noter ihtarnamesi ile sözleşmenin 9.2. maddesinde yer alan süre tanınmak suretiyle feshedilmiştir. Her ne kadar davacı, sözleşmenin davalı tarafça haksız olarak feshedildiğini ileri sürmekte ise de taraflar arasındaki sözleşmenin, 3 yıllık sürenin dolmasına bağlı olarak kendiliğinden sona ermesinin söz konusu olmadığı, davalı tarafından sözleşmede tanınan fesih hakkı kullanılmak suretiyle sözleşmeye son verildiği, sözleşmede belirtilen fesih sürelerine uyularak gerçekleştirilen feshin sözleşmeye uygun olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan davacı feshe ilişkin sözleşme şartının genel işlem şartı olduğunu ve geçersiz olduğunu ileri sürmekte ise de, bir sözleşmede genel işlem şartı niteliğindeki sözleşme hükümlerine yer verilmesi, ilgili sözleşme şartının kendiliğinden geçersizliği sonucunu doğurmamaktadır. TBK’nın 25. maddesi uyarınca genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz. Bu düzenlemeye göre, genel işlem koşullarının geçersiz olması için, dürüstlük kuralına aykırı olması ve karşı tarafın durumunu ağırlaştırması gerekir. Somut olayda bahsi geçen sözleşme hükmünde fesih hakkı her iki tarafa da tanınmış olup davacının aleyhine tek taraflı olarak öngörülmemiştir. Bu haliyle sözleşmenin feshi konusunda taraf menfaatlerinin dengelendiği ve bir taraf aleyhine olmak üzere hüküm getirilmediği anlaşılmaktadır. Sözleşmenin sürekli borç ilişkisi doğuran bir sözleşme olması nedeniyle 90 günlük ihbar öneli bağlı fesih hakkı tanınması sözleşmenin niteliğine de aykırı değildir. Bunun dışında davalı, fesih hakkını kullanmadığı aşamada 06/04/2018 tarihinde sözleşmenin karşılıklı anlaşma ile sona erdirilmesi için hazırladığı sözleşme metni ile davacıya teklifte bulunmuş olup bu teklif davacı tarafından kabul edilmemiştir. Davalı fesih iradesi ile birlikte davacının bir kısım muhtemel zararlarını da karşılamayı teklif etmiştir. Davalının fesih hakkını davacıya zarar vermek amacıyla kullandığına ilişkin bir delil bulunmamaktadır. Sözleşme süresinin bitmesine rağmen sözleşmeye devam edilmesi sözleşmeyi belirsiz süreli hale getirmiş olup sözleşmenin belirsiz süreli hale gelmiş olması taraflara tanınan fesih hakkının kullanılmasına engel değildir. Diğer taraftan davacı tarafça sonradan düzenlendiği belirtilen 29/11/2017 tarihli sözleşmelerle birlikte sözleşme ilişkisinin devam edeceği ve feshedilmeyeceği hususunda haklı güven oluştuğu ileri sürülmekte ise de bahsi geçen sözleşmelerin TSE belgesi alınması için düzenlendiği her iki tarafın da kabulünde olup bu sözleşmenin 12/02/2015 tarihli sözleşmeyi sona erdirdiği de iddia edilmediğine göre davacı tarafın aksi yöndeki istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; davanın reddine dair kararda bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine,HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.19/01/2023