Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/722 E. 2023/273 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/722
KARAR NO: 2023/273
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/09/2018
NUMARASI: 2016/1264 Esas 2018/906 Karar
BİRLEŞEN DAVA: İstanbul 7. ATM 2016/1266 Esas 2017/2 Karar Sayılı dosyası
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/02/2023
Asıl ve birleşen davanın reddine ilişkin kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında İstanbul ili Esenyurt ilçesinde bulunan taşınmaz üzerinde bulunan akaryakıt istasyonunun işletilmesi hususunda 24.04.2014 tarihli bayilik sözleşmesi ve protokol akdedildiğini, davalının düzenlediği ürün alım taahhütnamesi ile anlaşma süresince 17.604 ton beyaz ürün almayı, eksik kalan ton üzerinden 14-USD kar mahrumiyeti ödemeyi taahhüt ettiğini, davalının 2.886 ton ürün aldığını, davalının eksik aldığı 14.718 ton ürün için 206.051-USD kar kaybı borcu doğduğunu belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000-USD’nin temerrüt tarihinden itibaren faiz işletilerek davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı davaya cevap vermemiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında İstanbul ili Zeytinburnu ilçesinde bulunan taşınmaz üzerinde bulunan akaryakıt istasyonunun işletilmesi hususunda 24.04.2014 tarihli bayilik sözleşmesi ve protokol akdedildiğini, davalının düzenlediği ürün alım taahhütnamesi ile anlaşma süresince 22.600 ton beyaz ürün almayı, eksik kalan ton üzerinden 14-USD kar mahrumiyeti ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, davalının 3.384 ton ürün aldığını, davalının eksik aldığı 19.216 ton ürün için 269.030-USD kar kaybı borcu doğduğunu belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000-USD’nin temerrüt tarihinden itibaren faiz işletilerek davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; asıl davada taraflar arasında 24/02/2014 tarihinde Esenyurt bayisi olarak, birleşen davada 24/04/2014 tarihinde Davutpaşa bayisi olarak bayilik sözleşmesi, protokol ve ürün alım taahhütnamesi imzalandığı, ürün alım taahhütnamesine göre, anlaşma süresinin sonunda veya bir yıllık anlaşma süresinin sonunda eksik alınan ürünlerin hesaplanacağı, buna göre kar mahrumiyeti bedelinin belirleneceği hükme bağlanmış olup, dava tarihine kadar davacı tarafça bu madde hükmüne göre herhangi bir cezai şart talep edilmediği, taahhüde aykırılık olsa bile davacının aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yılda herhangi bir ihtirazi kayıt göstermeksizin ticari faaliyete devam edildiği, davalıda haklı olarak cezai şartın uygulanmayacağı yönünde güven oluştuğu, dürüstlük ilkesi, hakkaniyet ilkesi ve kanunun emredici hükümlerine göre davacı tarafça davalıda böyle bir güven oluşturup daha sonrasında kar mahrumiyeti bedeli talep edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:1-Davacı vekili; taahhütname gereğince müvekkilinin sözleşme sonunda toplam bedel üzerinden kar mahrumiyeti talep etmesine herhangi bir engel bulunmadığını, sözleşme döneminde ve sonrasında ihtarname gönderilmemesinin alacaktan vazgeçildiği şeklinde yorumlanamayacağını, mahkemece karara dayanak gösterilen TBK’nın 179/2 maddesinin emredici nitelikte olmadığını, bu nedenle uyuşmazlıkta sözleşme ve taahhütname hükümlerinin uygulanması gerektiğini, tacir olan tarafların, ürün alım taahhüdünün içeriğini kanundaki hükümden farklı şekilde kararlaştırdıklarını, taahhütnamede kar kaybının sözleşmenin ifasıyla birlikte ya da sözleşmenin sona ermesini müteakip talep edebileceğinin düzenlendiğini, bu nedenle davalının eksik alımdan kaynaklanan kar kaybını tazmin etmekle yükümlü olduğunu, taraflar arasındaki ilişkinin davalı tarafa ihtirazi kayıt bırakacak kadar uzun sürmediğini, bu nedenle müvekkilinden ihtirazi kayıt ileri sürmesinin beklenemeyeceğini belirterek, kararın kaldırılarak asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. 2-Davalı vekili; davanın 13.01.2017 tarihinde birleştirildiğini, vekaletnamenin UYAP üzerinden 03.04.2018 tarihinde dosyaya sunulduğunu, birleştirme nedeniyle vekaletnamenin her iki dosya üzerinden işlem görmesi gerektiğini, her iki dava da reddedildiğine göre, iki ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek, kararın kaldırılarak iki dava yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Asıl ve birleşen dava, akaryakıt bayilik sözleşmesi ve satış taahhüdünde öngörülen yıllık asgari ürün satışı taahhüdüne aykırı davranıldığı iddiasına dayalı kar kaybı alacağının tahsili istemine ilişkindir. TBK’nın 179/2. maddesine göre; “ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkca feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir”. Mal alım taahhüdüne aykırılık nedeniyle cezai şart istemine ilişkin olarak Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatlarında, iki halde alacaklının ceza koşulunu isteyemeyeceği; eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamayacağı, diğer yandan alacaklının, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemeyeceği, yıllık asgari ürün alımı taahhüdü bulunmasına rağmen yıllar itibariyle bu taahhüde uyulmamış ise tedarikçi (sağlayıcı) firmanın, hem ifayı hem de ceza koşulunu talep edebilmesi için takip eden yılda henüz bayiye mal vermeden önce ceza koşulu ile ilgili “çekince” (ihtirazi kayıt) bildirmesi ya da bu konuda bayiye noterden bir ihtarname göndermesi gerektiği, çekince için bir şekil şartının getirilmediği, tedarikçinin, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama (şerh) ile bu koşulu yerine getirebileceği, bu şekilde bir çekince (ihtirazi kayıt) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi (sağlayıcı) firmanın, mal vermeye (ifaya) devam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebileceği, sonraki yıllarda da aynı kuralın geçerli olduğu, bunlar yapılmadan müteakip yılın ifası gerçekleşmişse artık bir önceki yıla ait ceza koşulu istenemeyeceği, çekince konmuş veya ihtar çekilmiş olan yıllarla ilgili ceza koşulunun istenebileceği, TBK’nın 179/2. maddesi hükmü emredici nitelikte olmadığından, tarafların sözleşme serbestisi ilkesi gereğince aralarında farklı bir düzenleme yapabilecekleri, örneğin sözleşmenin feshi halinde hem cezai şart hem de kar mahrumiyeti ödeneceğinin kararlaştırabileceği, ancak sözleşmenin feshi halinde cezai şart ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu hallerde, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda, ceza koşulu istenmeyeceğine dair haklı bir güven oluşmuş ise, oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceği kabul edilmiştir. Somut olayda; taraflar arasında asıl dava konusu Esenyurt ilçesinde bulunan istasyona ilişkin 24.02.2014 tarihli ve 01.09.2015 tarihine kadar geçerli; Zeytinburnu ilçesinde bulunana istasyona ilişkin olarak da 24.04.2014 tarihli ve 01.09.2015 tarihine kadar geçerli bayilik sözleşmesi ve protokol akdedildiği, davalı tarafın Esenyurt ilçesindeki istasyona ilişkin olarak imzalanan alım taahhüdünde, davalının yıllık asgari 4.401 ton, sözleşme süresince ise 17.604 ton beyaz ürün almayı, aksi halde ton başına 14-USD kar mahrumiyeti ödemeyi; Zeytinburnu ilçesindeki istasyona ilişkin olarak imzalanan alım taahhüdünde, davalının yıllık asgari 5.650 ton, sözleşme süresince ise 22.600 ton beyaz ürün almayı, aksi halde ton başına 14-USD kar mahrumiyeti ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinde, davalı bayi tarafından asıl davada 14.718 ton, birleşen davada 19.216 ton eksik alım yapıldığının tespit edildiği anlaşılmaktadır. Petrol Piyasası Lisans Yönetmeliğinin 5. maddesine göre, gerçek veya tüzel kişinin piyasada faaliyet gösterebilmek için EPDK’dan lisans alması zorunludur. Yine aynı yönetmeliğin 34/b maddesi gereği, (faaliyeti geçici olarak durdurulan dağıtıcıların bayilerine, faaliyetin durdurulduğu süre ile sınırlı olmak ve dağıtıcı tadili yapılmak koşulu ile akaryakıt satışı hariç olmak üzere) başka dağıtıcıların bayilerine satış yapılması yasaktır. Bu nedenle geçerli bir akaryakıt bayiliğinden söz edebilmek için, bayilik lisansı alınmış olması şarttır. EPDK lisans kayıtlarının sorgulanmasında; davalı bayi tarafından Esenyurt ilçesinde bulunan istasyona ilişkin olarak dava dışı dağıtıcı … AŞ bayisi olarak 21.05.2014 tarihinde, Zeytinburnu ilçesinde bulunan istasyon için ise 02.06.2014 tarihinde dava dışı dağıtıcı … AŞ bayisi olarak lisans alındığı, taraflar arasındaki sözleşmelerin hayata geçip geçmediği ,1.9.2015 tarihinden sonra sözleşmenin lisans alınması halinde beş yıl süreli olacağının kararlaştırıldığı halde ,davacı adına alınan bayilik lisansı bulunmadığı,davacı tarafça sözleşmenin davalının kusuruyla fesih edildiğinin de ileri sürülmediği ,davalıya akaryakıt satışının yapıldığı yaklaşık 1,5 yıllık süren dönem içerisinde davalının başka dağıtıcıların bayiisi olduğu, ayrıca protokolün 9. maddesinde, sözleşme ve protokolün lisans alınması koşuluna bağlandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda somut olayda taraflar arasında geçerli bir bayilik sözleşmesinden söz edilmesi mümkün değildir. Buna bağlı olarak davacının geçersiz sözleşmelere dayalı asgari ürün satışı taahhüdüne dayalı olarak davalıdan kar kaybı alacağı talep etmesi mümkün değildir. Diğer yandan davacı tarafça aynı tarihte aynı davalıya yönelik olarak asıl ve birleşen davanın açıldığı, mahkemece her iki davanın birleştirilerek birlikte görüldüğü, birleştirme kararından sonraki aşamada davalı vekilince yargılama dosyasına 03.04.2018 tarihinde vekaletname sunulduğu, davalı vekilinin duruşmalara katılarak davalıyı yargılamada temsil ettiği, mahkemece yapılan yargılama sonucunda her iki davanın da reddine karar verilmesine rağmen, davalı vekilinin birleşen dava bakımından karar başlığında gösterilmediği ve birleşen davada davalı vekili yararına vekalet ücretine hükmedilmediği anlaşılmaktadır. HMK.’nun 166. maddesine göre; ayrı ayrı açılmış davaların aralarında bağlantı bulunmaları halinde birleştirilerek bakılabilmesi mümkün olup, davaların birleştirilmesi sadece birleştirilen davaların yargılama safhalarının müşterek cereyan etmesi sonucunu doğurur. Başka bir anlatımla, birleştirmeye konu davalar bağımsız kimliklerini korurlar. Bu durumda davalının her iki dava bakımından da vekil ile temsil edilmiş olmasına ve her iki davanın da reddine karar verilmesine rağmen, birleşen davada davalı vekilinin karar başlığında gösterilmemesi ve davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi hatalıdır. Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine; birleşen davada davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi doğru değil ise de, yapılan hata/eksiklik yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın HMK’nın 353/(1)b-2 maddesi uyarınca kaldırılarak, ilk derece mahkemesi hükmünün tekrarı ile birleşen davada davalı lehine 2.180-TL vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1264 Esas 2018/906 Karar sayılı 18/09/2018 tarihli asıl ve birleşen davaya yönelik kararın HMK.’nun 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Asıl ve birleşen davanın REDDİNE,” İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Asıl dava yönünden; alınması gereken 179,90-TL karar ve ilam harcından 60,54-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 119,36‬-TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, Davalı lehine 2.180-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Birleşen dava yönünden; alınması gereken 179,90-TL karar ve ilam harcından 60,54-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 119,36‬-TL harcın davacıdan alınarak hazineye ödenmesine,Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, Davalı lehine 2.180-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” Asıl ve birleşen dava için ayrı ayrı alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 108,80-TL harcın mahsubu ile asıl ve birleşen dava için ayrı ayrı 125,50-TL olmak üzere bakiye 251-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davalı tarafından yatırılan 54,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 23/02/2023